Roman kadınlar anlatıyor
Bugün dünya Romanlar Günü... Romanlar yoksulluk ve ayrımcılıktan en çok etkilenen grupların başında geliyor. Bu Roman kadınlar özelinde ikiye katlanıyor. İki Roman kadın Ebru Ertaş ve Yağmur Arkadaş, sürekli önyargılarla boğuşmak zorunda kaldıklarını anlatıyor: "Tanıştığımız kişilerin ilk söylediği söz ‘Ooo sen güzel oynuyorsundur’ oluyor..."
DUVAR - Bugün dünya Romanlar Günü... Türkiye’de yoksulluktan ve ayrımcılıktan en çok etkilenen gruplarından biri, Romanlar. Sosyal dışlanma ve yoksulluğun iç içe geçtiği bir zeminde hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Eğitimde, çalışma hayatında hak ihlallerine uğruyorlar. Günümüzün en temel rantsal pratiklerinden kentsel dönüşümle barınma hakları ellerinden alınıyor. Bütün bu tablonun içinde iki kat ayrımcılığa uğrayan başka bir grup var: Roman kadınlar…
Türkiye’de sayıları 2-5 milyon arasında olduğu tahmin edilen Romanların toplumsal, ekonomik ve politik pratiklerini belirleyen en önemli faktör gelir düzeyi. Romanlar yoksulluktan etkilenen grupların başında geliyor. Bu Roman kadınlar özelinde ikiye katlanıyor. Sosyal dışlama ve yoksulluk cinsiyet eşitsizliği ile birleşiyor ve kadınları daha çok etkiliyor.
CHP'li Roman milletvekili Özcan Purçu’nun geçen yıl açıkladığı rapora göre; istihdama erişimi kısıtlı olan Romanların işsizlik oranı yüzde 80’in üzerinde seyrediyor. Romanların yaşadıkları mahalleler damgalanıyor ve pek çok kişi ikamet adresi sebebiyle işe alınmıyor. Kadınlar, istihdam edilse bile erkeklerden daha az ücretle çalıştırılıyor. Roman kadınlarda evlilik yaşı 12-13’lere kadar düşüyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Irk veya Etnik Köken Temelinde Ayrımcılığın İzlenmesi Raporu’na göre ise kız çocuklarının okula gönderilmemesi oldukça yaygın bir eğilim. Bir yandan yoksulluk ve ayrımcılık diğer yandan ev işlerinin yükü kız çocuklarının okul hayatını sonlandırıyor. Kız çocukları, genellikle kardeşlerine bakmakla yükümlü.
Roman kadınlar, istihdam edilmek için STK’lar ve İŞKUR tarafından düzenlenen meslek edindirme kurslarına katılıyor. Fakat bu kurslar oldukça kısa sürüyor. Kursu tamamlayan kadın, kendini o alanda çalışabilecek kadar yetkin hissetmiyor.
Roman Dernekleri Federasyonu aracılığıyla ulaştığımız, genç kadınlarla Roman kadınların sorunlarını ve taleplerini konuştuk.
'AMACIM BAŞARILI BİR ROMAN AKADEMİSYEN OLMAK'
Şimdi söz Aydın'da yaşayan 25 yaşındaki Ebru Ertaş'ta:
"Uluslararası Ticaret ve Finansman bölümü mezunuyum. Okulumu bitirdikten sonra Central European University‘de Roma Eğitim Fonu burs programı kapsamında bir yıl İngilizce dil eğitimi aldım. Üzülerek söylüyorum ki, taze işsizim. Amacım başarılı bir Roman akademisyen olup kadınlarımızın öncülüğünü yapmak ve onları topluma, ekonomiye kazandırmak; tabii izin verilirse.
Üniversite diplomasına sahip genç Roman bireylerden biriyim. Ayrımcılığın ve ön yargıların içinde Roman kimliğimle nasıl okul hayatımı bitirdim, nasıl aşamalardan geçtim bilemezsiniz. Ailem beni okutana kadar maddi manevi çok şeye katlandı. Eminim ki; birçok Roman arkadaşımız benimle aynı durumları yaşamıştır. Niçin televizyonlarda bunlar konu olmuyor da pembe evler, rengârenk kıyafetler ve dansımız öne çıkıyor? Lütfen televizyonda ya da filmlerde gördüğünüz iki üç kişi üzerinden genelleme yapmayalım. Ayrıca televizyonlardaki Roman mahalleri de birer kurmaca, gerçek çok farklı…
‘OOO SEN GÜZEL OYNUYORSUNDUR’
Üniversite hayatımda Roman olduğumu arkadaşlarım bilmiyordu. Söylememin nedeni bu kimlikten utanmam falan değil. Sormadıkları için; yoksa ben kimlik farkına inanmam. Arkadaşlarım benim Roman olduğumu duyduklarında çok saşırdılar. Kıyafetlerim, konuşmam ve hareketlerim onlara benzemiyormuş. Ben de dedim; ‘Romanlar nasıl ki?’ Sanırım çok dizi izlemişler, bana sordukları tek soru ‘Ooo sen güzel oynuyorsundur’ oldu. Ben de dedim güzel oynamak için Roman olmaya gerek yok dans etmek insana özgü bir şey kimliğe değil.
Bana ailem insanların eşit olduğunu ve kimsenin kimseden bir farkı olmadığını öğretti. Ki onların öyle üniversite diplomaları falan da yok. Nasıl oluyor da dans etmekle, yüksek sesle gülmekle insanların kimlikleri ya da kişilikleri arasında bir bağlantı kuruluyor, şaşırılacak bir şey doğrusu. Belirtmek isterim ki benim ailem ve birçok Roman ailesi de sabahları erken kalkıp kahvaltı hazırlıyoruz, bizler de işe gidiyoruz ve evlerimizi temizliyoruz. Yani bizim de iki elimiz ve iki gözümüz var. Roman doktorlar, hemşireler, öğretmenler, profesörler var. Onları neden televizyon programlarına davet emiyorlar, neden onları göstermiyorlar? Ya da niçin dizilerde onların hayat öykülerine yer verilmiyor?
'SORUN ŞALVARINIZ VE ROMAN KİMLİĞİNİZDİR'
Küçük bir yerde yaşıyoruz ve bayram alışverişleri için şehre gidiyoruz. Yaşadığım yerde kadınlarımız şalvar giyer. Bu etiket gibi bir şeydir diğer insanlar için Roman olduğumuzu şalvarmızdan anlarlar. Bir dükkâna gireriz hemen arkamızdan gelirler, sağa sola bakarsınız birçok kişi alışveriş yapıyodur ama onlar sizi takip eder. Sorun sizin ayağınızda taşıdığınız şalvar ve Roman kimliğinizdir. Sizi o kadar rahatsız ederler ki artık kendinizden şüphelenmeye başlarsınız ‘Kokuyor muyum, yüzümde bir şey mi var’ demeye başlarsınız. Sizin hırsızlık yapabileceğinizi düşündüklerindendir size takip etmeleri…
'BURADA İNSANLAR YAŞAMIYOR, YOK OLUYOR'
Germencik Yeni Mahalle’de yani Roman mahallesinde yaşıyorum. Burada hayat yok, maalesef burada gelecek yok! Buradaki insanlar yaşamıyor; adeta yok oluyor! Buraya müdahale eden de yok; çünkü nereye başvurulur kime başvurulur kimse bilmiyor. Burada kadınların çalışma yaşı 16. Evet doğru duydunuz, 16. Aslında onlar birer çocuk; ama hayatlarını nasıl devam ettiriyorlar biliyor musunuz? Onlar ‘fuhuş’ yapıyorlar. Hepsinin ayrı bir hikâyesi var; bildiğimiz ya da bilmediğimiz. Tabi ki ev hanımlarımız var ama saymak isterseniz eğer beş parmağı geçmez.
‘2-3 AİLEYE YARDIM ETMEKLE ÇÖZÜLMEZ’
Facebook’ta görüyorum Romanlar için şunu yapmış; işte çadırda duran ailelere yardım etmiş. Tabii ki güzel bir şey bu ancak inanın bu iki üç aileye yardım etmekle çözülebilecek bir mesele değil bunlar. Bizim köklü güçlü değişimlere ihtiyacımız var. Roman derneklerinin çalışmaları var; ama bu insanların bu derneklerden haberi bile yok. Biz romanlar ne zaman dikkate alınıyoruz biliyor musunuz? Seçim zamanlarında; yoksa bizi hatırlayan yok. Bence, şehir şehir Romanların evlerine ziyaretler yapılmalı. O zaman sorunları hem daha iyi anlayabilir hem de müdahale edebilirler. Onların evine gidip onlarla zaman geçirilmesi gerekiyor."
Mersin'de yaşayan 25 yaşındaki okul öncesi öğretmeni Yağmur Arkadaş ise şunları anlatıyor:
"Roman kadınların dans etmekten ibaret olarak görülmesi çok kötü. Bunu, ‘Siz eğlenceli insanlarsınız keşke sizin gibi olsak’ demelerinden anlıyoruz. Bu durum benim 7 yıldır dikkatimi çekiyor. Romanların neden böyle anıldığını Roman olmama rağmen bilmiyorum. Bunların uzerine çalışmak ve bu önyargıları kırmak istiyoruz.
‘HADİ ŞURADA BİR DANS ET’
Benim Roman olduğumu duyunca hep şaşırıyorlar. ‘Benzemiyorsun’ diyorlar o yüzden ben söylemeden inanmıyorlar bana. Lisede Roman olduğumu söylediğimde de arkadaşlarım çok şaşırdılar ve ‘Romanlar güzel oynar hadi bize oyun öğret, oyun göster, şurada bir dans et’ diyorlardı. Üzülüyorduk tabii ki dans ve eğlence aracı olmak sıkıntıydı.
Önyargılar devam ediyor. Sadece Roman çocukların müziğe yetenekli olduğunu söyleyen ögretmenler var. Ama biz de başka bölümlere giderek sadece müzik alanında değil de başka alanlarda da romanların yeteneklerinin olduğunu göstermeye çalışıyoruz.
Roman kadınların yaptığı işler ön plana çıkmalı ve gösterilmeli. Mesela Mersin’de bir kermes düzenlemiştik durumu iyi olmayan Romanlara yardım amaçlıydı. Evde yaptıklarımızı satıp kazanılan parayı ihtiyacı olan Romanlara götürmüştük. Bu bizim için çok önemliydi ve bir yaraya merhem olduğunu düşünmek kadınlarda gerçekten etkili oldu. Özgüvenleri gelişti ve organizasyon yapmaya ve yeni fikirler ortaya koymaya başladılar.
‘ROMAN KADINLAR HER GÜN GÜLÜP OYNAMIYOR’
Evi yıkılan ve durumları gerçekten kötü olan kadınlarla görüşülmesi gerektiğini düşünüyorum. Önyargılar kalkmalı. Roman kadınaların da dertleri var sıkıntıları var. Onlar her gün gülüp oynamıyor, bunu anlatmamız gerekiyor. Bu tür sorunları anlatan haberlerde bile fonda Roman havası oluyor. Bu da sıkıntılı bir durum…
İLERLEME YOK
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, azınlık haklarının korunacağı taahhüdü olsa da; sorunun çözümü için bir ilerleme kaydedilebilmiş değil. Ayrımcılık ve yoksullukla mücadele edilmesi için kalıcı politakalar gerekiyor. Roman milletvekili Özcan Purçu, izlenmesi gereken yol haritasının kısa bir özetini şöyle ifade ediyor: “Romanlar sadece sosyal yardım ve erzak, kömür bekleyen insanlar olarak görülmemelidir. Kentsel dönüşüm yerinde iyileştirme odaklı planlanmalıdır. Çocuk yaşta evlenmeyi caydırıcı bilgilendirme toplantıları yapılmalı, çocukların eğitime yönlendirilmesi için özel destek programları oluşturulmalıdır.”