Mehmet Saygın: 'Kimsenin taşının üstüne taş koymadım'

Özkan Özgür ile 23 Soru'nun Animatör ve dijital oyun tasarımcısı Mehmet Saygın...

Google Haberlere Abone ol

1. Sizin için kullanılan hitap biçimlerinden hangisi daha çok hoşunuza gidiyor?

Aile içinde, halen 6 yaşındaymışım gibi Memoş diyorlar, bunun değişmemesi çok hoşuma gidiyor. Halen çocukmuşum gibi, işi gücü bırakıp dışarı çıkıp oyun oynasam, ben farkına varmadan arkada her şeyi çekip çevirecek bir ailem olduğunu hissettiriyor.

2. Sizden daha zeki olduğunu düşündüğünüz arkadaşlarınız var mı?

Uzun zamandır benden daha zeki insanlarla arkadaşlık yapmaya çalışıyorum. Zeki değilse bile benden daha meraklı, benden daha çok okumuş arkadaşlarım olsun isterim. Bu sebeptendir, yaşlılarla arkadaşlık yapmayı çok severim. Keyif almayacağımız arkadaşlıkları iyi kitaplara tercih etmek için fazla kısa hayatlarımız var.

3. Arada sırada saçma şeylerle uğraşmak zorunda olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Para kazanmaktan daha saçma bir şey düşünemiyorum ve ne yazık ki hayatımın büyük kısmını bunun için çabalayarak geçirdiğimi görmek beni üzüyor.

4. ‘Tüm yaşadığım sıkıntılara değdi bu!’ dediğiniz olaylar yaşadınız mı?

Eşim kendisine evlenme teklif etmediğim için hayıflanır zaman zaman, ben de; ¨O güne dek yaşadığımız her şey benim evlilik teklifimdi¨ diye atlatırım usulca. Bu soruyu da bu şekilde atlatacağım, tüm yaşadığım sıkıntılara değen şey yaşamanın kendisi.

5. Bir evcil hayvanın insanı mısınız? Geçmişte böyle bir deneyiminiz oldu mu, ileride bir gün düşünür müsünüz?

Evde aynı anda 3-4 büyük akvaryum kurulu olan dönemlerim olur ama kedi, köpek gibi büyük sorumluluk ve uygun ortam isteyen evcil hayvanım olmadı. Ev ortamım uygun olursa bir kedinin de bizimle yaşamasını çok istiyorum.

6. Çocukluğunuzdan kalan ve ilk fırsatta tatmak istediğiniz özel tat var mı?

Bir kaç tane yazayım. Büyük büyük annem karakuş tatlısı yapardı, tepsiyle mahalle fırınına verirdik. Beraber yayla evinin terasında otursak, ben karakuş yerken o bana Amak-ı Hayal’ı okusa yine, çok hoş olurdu.

100 yıldır hamam işletir bizim ailemiz, ben de küçükken güya babama yardım etmeye gider, kasada otururdum bazı akşamlar. Kışları elinde büyük beyaz metal bir kovayla nohutçu gelirdi. Mutlaka alacağımızı bilir, sormadan sarı ambalaj kağıdını masaya serer bir bardak haşlanmış sıcak nohut dökerdi kağıdın üstüne, bol bol da kimyon. Adamın hamama girişini, o kovanın açılışında çıkan yoğun dumanı, kimyonlu sıcak nohutun kokusunu unutamam.

Sabahları da sahlep yapan çok çok yaşlı bir amca gelirdi hamama. Elleri titrerdi sahlep hazırlarken. O kadar yavaştı ki hamamdan çıkmış, sırtında havlusuyla oturup dinlenen müşteri sipariş verir, giyinip kuşanıp, hesabını ödedikten sonra kapıda sandalyede içebilirdi sahlebini. Bol tarçınlı bu sahlep de unutulmaz.

7. Sanatın ya da sanatınızın neresindesiniz?

Bahçe çitinin dışında, küçük bir delikten, imrenerek sanat bahçesini izlediğim kaldırımdayım. Kaldırımda pazar kurulu, satış yapıyorum. Müşteriler bitse ben de içeri girip oynayacağım ama bitmiyorlar.

Sürekli olarak illüstrasyon, animasyon çalışmaları yapıyorum, çiziyorum, boyuyorum, oyunlar tasarlıyorum ama hepsi eğlence sektöründe, ticari işler.

Para kazanma kaygısı gütmeden, koca koca tuvallere pazar yerleri, insanlar, meyveler sebzeler boyamak istiyorum.

8. Ezberinizde şiir var mı? Hangi şairin hangi şiiri?

Ziya Osman Saba’nın ¨Bir oda, bir saat sesi¨ şiiri ezberimde, çok güçlü, çok hüzünlü.

Sabahları da Adnan Yücel'in ¨Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek¨ şiirini Haydar Ertem’den dinleyerek başlıyorum güne, bu da güç veriyor insana.

9. Okuduktan sonra çok etkilendiğinizi düşündüğünüz bir kitap var mı?

Hasan Ali Toptaş’ın ¨Uykuların Doğusu¨ çok etkilendiğim bir kitap. Senfonik bir dili var, ne anlattığından ziyade nasıl anlattığı, anlatının hayal ile gerçek arasında gidip gelişi çok etkileyici.

¨Düşünce akışı ve bu akışı soyutlama becerisinin ciltlenmiş halidir bu kitap¨ diye yazmışlar Ekşi Sözlük’te, çok güzel tanımlanmış.

10. En son ne zaman tiyatroya gittiniz?

Devlet Tiyatroları'nın oyunları için animasyonlu dijital görüntüler hazırlıyorum zaman zaman. O oyunları izliyorum ancak tiyatronun ruhunun, küçük ekiplerle hazırlanan sokak oyunlarında yaşadığını, tiyatronun sokağa taşması gerektiğini düşünüyorum.

11. Belleğinizde yer eden ve tavsiye edeceğiniz bir film var mı?

Bir değil 5 tane yazmam gerek; Jean de Florette - Das Leben der Anderen - Vozvrashchenie - Intouchables - Bir Zamanlar Anadolu’da

12. Size göre 'yabancı' kimdir?

Temas etmediğimiz herkes, her şey yabancı. Yabancı ilk başta kulağa kötü gelen bir sıfat ama sıfatın güçsüzlüğü umut verici. Kötüyü iyi yapmak, habisi filantrop yapmak imkansız değilse de zor ama yabancı öyle mi, kısa bir temasla bile yitecek bir sıfat.Filantrop kelimesini 40 yaşında öğrendim, sürekli yanımda bir kaç tane bulunduruyorum, böyle denk düşerse bırakıyorum bir tane...

13. En son ne zaman haksızlığa uğradığınızı düşündünüz?

Bahsini edecek kıymette bir haksızlığa maruz kalmadım.

14. Hak etmediğini düşündüğünüz birilerine saygı göstermek zorunda kaldığınız oldu mu?

Tüm öğretim hayatım boyunca bu hisle yaşadım. Zorunlu eğitim dışındaki hayatımda bu tip durumları hissetttiğim anda uzaklaştım, saygıyı haketmeyen insanları hayatımdan çıkarmaya çalıştım.

15. Günlük hayatta görünce nefret ettiğiniz hareket nedir?

Bir başkasını hakkına tecavüz edilen her hareket beni öfkelendiriyor. Bunlara karşı çıkamamak, itiraz edecek cesareti gösterememek, sineye çekerek yaşamak daha da öfkelendiriyor.

16. Sizi umutlandıran bir duruma örnek verir misiniz?

Tipinden, kılığından, konumundan ötürü, önyargılarla kafamda bir yere oturttuğum insanların beklemediğim, beni şaşırtan konuşmalar yapması, fikirleri olması beni hem çok mahcup ediyor hem de çok umutlandırıyor. ¨Göründüğü kadar kötü değilmiş yahu.¨ diyorum, ¨Yolumuz açık, ne güzel.¨ diyorum. Bir de olumlu bir hedef için bir araya gelmiş insalar beni umutlandırıyor, hedefleri ne kadar küçük olursa olsun.

17. Hayallerinizin peşinden koştunuz mu? Hayal kurmaya devam ediyor musunuz?

Yaşamım boyunca hayallerimin peşinden koştum. Uyanıkken, uykuda, banyo yaparken, yürürken, yemek yerken, her zaman hayal kurar ve ıslık çalarım. Islık çalarsanız hayallerinize etkileyici bir soundtrack yazmış olursunuz. Hayallerim çok da ulaşılmaz olmadığından bir çoğunu da yaşadım. Sürekli ama küçük hayaller kurmak gerek, benim için mutluluğun sırrı bu.

18. Rekabetçi olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Hiç değilim, rekabet etmektense kaybetmeyi yeğlerim. Rekabetçi sıfatını; ahlaksız, hırs dolu, kötücül anlamlarıyla düşündüğümden değil, dürüst, geliştirici bir rekabet de istemiyorum hayatımda.

19. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi ihmal ettiğiniz olur mu?

Olmaması için çok dikkat ediyorum.

20. Neyi ya da kimi özlüyorsunuz?

Sanırım en klişe cevabı bu soruya vereceğim; çocukluğumu ve o zamanın Türkiye’sini özlüyorum. İnsanların daha güler yüzlü olduğu, esnafların birbiriyle şakalaştığı, tanımadığın kişilerle de sohbet edebildiğin, sokakta neşe olan zamanları ölüyorum.

21. Stres atmak ya da kafanızı dağıtmak için ne yaparsınız?

Yürürüm. Yol varsa uzun uzun yürürüm, yol yoksa aynı yerde döner durur yürürüm. Yürüdükçe her şey geçiyor.

22. Şu ana kadar geçen hayatınızı özetleyen kelime hangisidir?

İyi ki.

23. Allah gecinden versin, hak vaki olursa, geride kalanların sizi nasıl anacağını düşünüyorsunuz?

Ailem dışında pek kimsenin hatrına geleceğimi, anılacağımı düşünmüyorum, kimsenin taşının üstüne taş koyma imkanım olmadı. Olur da anan olursa; neşeliydi diyeceklerdir, gülerdi güldürürdü diyeceklerdir, siyah zeytin severdi diyeceklerdir. ¨Hiç bahsini edecek kıymette bir haksızlığa maruz kalmadı, zorla sınanmadı, ondan öyle neşeliydi, boşversene onu¨ diyeceklerdir belki de, kim bilir.

Sonra yavaşça; önce kötü taraflarımı sonra da varlığımı tamamen unutacaklardır, canları sağ olsun.