FETÖ’cülerin soruşturma açtığı öğretmen FETÖ’cülerle birlikte ihraç edildi

Sosyal bilgiler öğretmeni Şahin Tümüklü, görev yaptığı 15 yıl boyunca sendikal faaliyetleri gerekçe gösterilerek pek çok kez soruşturmaya alınmış. 7 Şubat’ta yayımlanan KHK ile kamu görevinden çıkarılan Tümüklü, “FETÖ’cüler bana beş kere soruşturma açtı. Bunu bizzat oradaki cemaat ağabeyleri yaptı. İşin ironik yanı beni şikayet eden cematçiler, 7 Şubat’ta benimle beraber işten atıldı” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 15 yıllık sosyal bilgiler öğretmeni Şahin Tümüklü, 7 Şubat’ta yayımlanan 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. Uzun yıllardır tarihle ilgilenen ve yüksek lisansını iktisat tarihi üzerine yapan Tümüklü, Ceylan Yayınları’ndan çıkan Yolculuk Felsefe İsyan Şeyh Bedreddin kitabının moderatörü. Sorularımızı yanıtlayan Tümüklü, kitabın yeni bulgular ve yöntemler içerdiğini belirterek “Meseleyi bir tarih yazımı olarak ele aldık ve yeni bir pencere açmak istedik” diyor.

İhraç edilmeden önce nerede ve hangi branşta görev yapıyordunuz?

Sosyal bilgiler öğretmeniyim, aynı zamanda iktisat tarihinde yüksek lisans yaptım. En son Esenler’de bir ortaokulda sosyal bilgiler öğretmenliği yapıyordum. 7 Şubat kararnamesi ile görevden çıkarıldım. 15 yıllık öğretmenlik hayatım var, çeşitli liselerde ve ortaokullarda çalıştım.

İhraç kararını nasıl karşılıyorsunuz? Yanlış hatırlamıyorsam daha önce de sendikal faaliyetler sebebiyle soruşturmalar geçirmiştiniz.

Evet. İşin en tuhaf yanı, FETÖ’cüler bana beş kere soruşturma açtılar. Beş kere ben valilik soruşturması geçirdim ve bunu bizzat oradaki cemaat ağabeyleri yaptı. Hatta 7 Kasım 2016’da bizimle beraber işten atılan cemaatçi bir arkadaş şikâyet etmişti beni. Böyle de ironik bir şey işte (gülüyor).

Bu ülkede belki bir günde binlerce konu başlığıyla ilgili onlarca eyleme katılıyoruz. Aynı zamanda sendikalıyız. Çeşitli biçimlerde bu ülkede tarafız, taraf olmaya çalışıyoruz. Devlet bize, kendi bakış açısına uygun olmayan herkesi düşman olarak gördüğü mesajını verdi. Bizi sisteminin dışına atarak açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkum etmeye çalışıyor. Oradan, terbiye ederek, hem kendi ideolojik tahakkümünü kurmaya hem de karşı iktidar biçiminde yer alan muhalefeti yok etmeyi hedefliyor. Biz bunun farkındayız.

Bu soruşturmalar hangi gerekçelerle açılmıştı?

Fetullah Gülen hareketine ve tarikatlara kızmam ilk sebepti. Özellikle İslam tarihi anlatırken, işler oraya geliyor. Tarikatları aşağıladığım gerekçesiyle dört kere soruşturma geçirdim. Dinle ilgili de çeşitli konuşmalar yapıyormuşum vesaire… Yine başka bir sebep olarak katıldığımız grevler ve sendikal çalışmalar öne sürüldü. Zaten tüm hâkim iktidarlar, bizim gibi farklı düşünen ve eşitlik, özgürlük, adalet için mücadele yürütenleri kendisine düşman görüyor. Mesela ben 2002’de de soruşturma geçirmiştim. O zaman daha AKP yoktu. AKP geldi, bu sefer de onların döneminde 8-10 kere daha soruşturma geçirdim.

İhraç sonrası günleriniz nasıl geçiyor? Öğrencilerinizle görüşebiliyor musunuz?

Mesleğimin gereği olarak tarihle uğraşmaya devam ediyorum. Öğrencilerimle görüşüyorum, özellikle eski öğrencilerimle. Aralarından bazıları meslektaşımız olmuş, bazıları da başka meslekler yapıyor. Velilerle de görüşüyorum, sık sık geliyorlar. Mesela buraya da geldiler ve imza gününe katıldılar.

Programınızda yer tutan bir başka faaliyet ise moderatörlüğünü yaptığınız Şeyh Bedreddin kitabı. Şeyh Bedreddin ile ilgili ne zamandır araştırma yapıyorsunuz?

Aslında dediğim gibi, üniversitede sosyal bilgiler öğretmenliği okudum. Ama sonra Marmara Üniversitesi İktisat Tarihi’nde yüksek lisans yaptım. Uzun süre de Osmanlı Arşivi’nde çalıştım. Tezimi orada hazırladım, yaklaşık dört yıl kadar sürdü. O süreçten bugüne çeşitli dergilere yazılar yazdım, çeşitli yayınları desteklemeye çalıştım.

Esasında Şeyh Bedreddin gibi, Osmanlı isyan ya da kıyam geleneğinde ezilenler mücadelesinde bir taraf olan, onlara bir bayrak olmuş, ışık götürmüş insanlara ilgim var. Doğal olarak bunların temas etmediğimiz insanlara da ulaşmasını istiyorum.

Kitap süreci nasıl başladı peki?

Editörlerinden olduğum Sanat ve Hayat dergisiyle bir sempozyum yaptık. Bedreddin’i hem güçlü bir biçimde tanıtalım hem de içeriğini tartışalım istedik. Çünkü sol tarih yazımında genellikle şöyle bir şey oluyor: Ya çok yüzeyselleştiriyoruz, genelleştirerek her şeyini kendimize mâl etmeye çalışıyoruz ya da tamamen görmezlikten geliyoruz. Buradan yola çıkarak ezilenler mücadelesinden yana olan tarihçilerin bir görevi de tarihi kaynaklarımızı derli toplu ortaya koymak diye düşündük. Bedreddin’i bütün boyutlarıyla tartışmaya çalışan bir derleme kitap oluşturduk.

‘YENİ BİR ŞEY SÖYLÜYORUZ’

Şeyh Bedreddin üzerine bir güzelleme ve genelleme dilinin hâkim olduğunu söylediniz. Peki, bu kitap Şeyh Beddreddin’e nasıl yaklaşıyor, okura farklı perspektiflerden daha önce ulaşılmamış bilgiler veriyor mu? Yani, yeni bir şey söylüyor mu?

Evet, yeni bir şey söylüyoruz. Son dönemde özellikle Katolik Kilisesi’nin Vatikan, Venedik ve Cenova’daki kütüphaneleri o döneme ait yeni kaynaklar çıkardı. Ayrıca, British Museum’daki kütüphaneler üzerinden yine dönemle ilgili önemli kaynaklara ulaştık. Özellikle Venedikli Lucas’ın eserleri ve çeşitli vakayinameler önemliydi. Biz esasen şunu yapmaya çalıştık: Evet, Bedreddin hareketinin öncü bir yapısı var. Ama aynı zamanda isyanı örgütlemek için işini gücünü, maaşını, İznik Gölü kenarındaki evini bırakıp kaçak yollarla Deliorman’a kadar gelen bir aydından bahsediyoruz. Doğal olarak biz de bu aydını, bu mücadeleci insanı hatırlatmak istedik. Çünkü Bedreddin hareketi bir isyan değil, bir kıyamdır. Başka bir toplum ve yaşam modeli ortaya koyar. Bunun için kıyamdır. Kıyamda hem isyan hem de farklı bir toplum modeli vardır.

Bu, Şeyh Beddreddin üzerine yazılmış ilk kitap değil; fakat yeni bilgiler etrafında çok yönlü bir tartışma oluşturmayı amaçlıyorsunuz. Bunu biraz detaylandırsak neler söylersiniz?

Meseleyi bir tarih yazımı olarak ele aldık. Bedreddin’in tarihte iki türlü yazımı var: Ya sonrasında şeytana uymuş bir İslam alimi ya da güzellemesi yapılan bir aydın. Biz bir bakıma yeni bir pencere açmak istedik. Tabii ki biz yazdık bitti gibi bir şey değil bu. Sadece pencere açtık, kaynakça gösterdik, tarih yazımıyla ilgili bir perspektif ortaya koymaya çalıştık. Direnenler biziz, ama yazanlar başka. O yüzden bu kaynakları bizim yazmamız gerekiyor.

Yazmak istediğiniz başka isimler de var mı?

Tabii, önümüzdeki dönemle ilgili şöyle bir fikrimiz var. Özellikle, çokça güzelleme yaptığımız alanlardan biri Alevilik tarihidir. Bununla ilgili de bir çerçeve oluşturmaya çalışacağız. Ama çok küçük adımlar bunlar, bizim açımızdan çok küçük. Çünkü çok daha fazla araştırmaya, ince eleyip sık dokumaya, geniş perspektiften bakmaya gerçekten ihtiyaç var. Bir sempozyum hazırlığımız var. 3-5 ay gibi bir süreye kadar yapacağız muhtemelen. Orada da Alevilik, isyan, kıyam ve tarih yazımı üzerine bir perspektif sunmaya çalışacağız. Mücadele yürütenlerin tarihi kaynaklarını, referanslarını en azından gün ışığına çıkarmak istiyoruz. Bu önemsediğimiz bir mesele.