Çocukların Cumo abêsi
Anneler yaz sıcağından korumak için gün içinde eve hapsettikleri çocuklarını, akşamları Koşuyolu Parkı’na çıkarıyorlar. Parka çıkmak sevindiriyor çocukları. Çünkü parkta Cumo Abêlerinin dönme dolapları bekliyordur onları.
DİYARBAKIR - Odanın içinde bir tek vantilatörün sesi duyuluyor. Vantilatör, sıcak bir havayı odanın içinde dolaştırmaktan başka pek bir işe yaramıyor. Boca ettiği sıcak yel, odayı serinletmiyor ama terlemeyi engelliyor. Yaz sıcağında bu bile bir nimet.
Arada bir mahalleden geçen araçların sesi de doluyor evin içine. Sonra sıcak havanın içinde kaybolup gidiyor.
“Mizgin, çabuk eve gel.” Arada bir böyle sinirli sesler de duyuluyor. Evde oyun oynamaktan sıkılan çocuklar, öğlen sıcağına aldırmadan, sokak arasında bir iki arkadaşıyla buluşmuş. Anneler balkondan, pencereden sesleniyor onlara, “Ne işiniz var bu sıcakta dışarıda”. İtirazları kâr etmiyor çocukların, gönülsüz bir şekilde, can sıkıntısıyla evin yolunu tutuyorlar.
Çocuklar için yaz, en çok can sıkıntısı olabilir mi? Upuzun günler, feci bir sıcak, akşamüstüne kadar eve hapsedilmek can sıkıntısı değil de nedir?
Yaz, insanları eve hapsediyor. Sıkıntılı bir mevsimdir Diyarbakır’da. “Bu sıcakta ne işin var dışarıda?” Yolda karşılaşan herkes bu soruyu soruyor birbirine. Güncel siyaset yorumlanacak, kamu personelinin Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilmesi konuşulacak, belediyelere atanan kayyımların Kürt kültürüne ait her şeyi söküp yıkmasının nedeni tartışılacak elbette. Ama önce bıkkın bir ifadeyle, “Bu ne sıcak arkadaş” cümlesi kurulacak.
Ama durun. Ben bu pazar yazısını sıkıntıyla bitirmeyeceğim.
AKŞAMÜSTLERİ ÇOCUKLARI
Akşamüstü mahallenin bütün çocukları binaların önünde toplanıyorlar. Bir şekilde haberleşip öyle mi dışarı atıyorlar kendilerini, bilmiyorum tabi. Ama sanki hepsi birden çıkıyor sokağa ve hangi oyunu oynayacakları belliymiş gibi, ev hapsinden çıkmış olmanın tadını çıkarmaya başlıyorlar. Oyun oynarken çıkardıkları coşkulu sesler bütün mahallede yankılanıyor.
Anneler de kapı önlerinde toplanmış, gözleri çocuklarında, muhabbet ediyorlardır artık. Akşam yemeği hazırlama saatine kadar, arada annelerin uyaran sesleri dışında, bütün mahalle çocuk seslerine teslim oluyor.
Hava serinlememiştir aslında, sadece katlanılabilir bir seviyeye gelmiştir. Ev içinde de durum pek farklı değildir. Ev, güneşin ısısını üzerinden atabilmek için gece yarısını beklemek zorundadır.
Ve evlerin içinde yankılanan çocuk sesleri insanı dışarı çıkmaya davet ediyor.
AKŞAMIN ÇOCUKLARI
Akşam yemeğinden sonra komşu kadınlar buluşup parklara çıkarlar. Ellerinde çay termosları, yiyecek paketleri, eteklerine tutunmuş çocuklarıyla. Dışarı çıkmanın, bir parça doğal serinlikle buluşmanın coşkusu vardır adımlarında.
Koşuyolu Parkı, Diyarbakır’ın büyük ve bence en güzel parklarındandır. Şehrin, yani beton blokların içinde bir vahadır. Şehrin yoksul ilçesi Bağlar’a bir armağan gibidir. Parka yakın oturanlar, üşenmeyenler bütün akşamı bu parkta geçirir.
Parkta, elbette, yine en çok kendilerini oyuna kaptırmış çocukların sesleri vardır. Çocuklar parkı bir panayır yerine çevirirler. Arada bir annelerin “Koşma”, “Uzaklaşma” şeklindeki nidaları da oynadıkları oyunun neşesini kaçırmaya yetmiyor.
ÇOCUKLARIN CUMO ABÊSİ
Parkta başı en kalabalık insan Cumali Sancar, namı diğer Cumo’dur. Cumo sakin bir adamdır. Çocukların baş döndüren kalabalığı bile neşesini kaçıramıyor Cumo’nun. Kısacık, zayıf, kara bir adam.
İki dönme dolabı var Cumo’nun. Akşam saatlerinde bu dönme dolapları parka getiriyor. Çocuklar parkta durduğu sürece o da parkta duruyor. Akrabası gençler yardım ediyor ona. O, dönme dolaplara binecek çocukların ücretlerini topluyor; yardımcıları, dönme dolap dolunca, bir kolu çevirmeye başlıyorlar.
Dolap döndüğü sürece bir Kürtçe müzik yayılıyor etrafa. Bir düğün müziği. Mardinlilerin düğünlerde kullandığı müzik aleti rıbabın coşkulu sesi parkta, dönme dolabın civarında neşeyi daha da arttırıyor.
ÇOCUKLARIN MUTLU ETTİĞİ ADAM
Cumo, yıllardır bu işi yapıyor. Bütün yaz akşamlarını Koşuyolu Parkı’nda, Bağlar’ın yoksul çocuklarını dönme dolapla sevindiriyor. Yaptığı işi sevdiğini, çocukları mutlu ettiği için ayrıca mutlu olduğunu anlatıyor. “Çok gürültü var. Sıkılmıyor musun?” sorusunu, “Abê, bak çocuklar nasıl mutlu. İnsan nasıl sıkılır?” şeklinde cevaplıyor.
Çocuklar 1 liraya biniyor dönme dolaba. “Bazen” diyor Cumo, “Pazarlık yapıyor çocukların anneleri. 1 lirayı çok buluyorlar, 50 kuruş yeter, diyorlar. Ben de tamam diyorum. Parası yoksa bedava bindiriyorum çocukları.”
SEYYAR DÖNME DOLAP
Sonbaharla birlikte yavaş yavaş el ayak çekiliyor parktan. Cumo, “O zaman fazla bir iş kalmıyor” diyor. Kış aylarında, elinden başka iş gelmediği için işsiz kalıyor Cumo. Havanın çok soğuk ya da yağışlı olmadığı günlerde dönme dolabıyla mahalleleri geziyor. “Kışın da bu şekilde çocukların nafakasını çıkarıyorum” diyor.
Yaz aylarında Koşuyolu Parkı’ndaki yeri bellidir Cumo abênin ve dönme dolaplarının. Kış aylarında ise seyyar dönme dolap vasfını hakkıyla yerine getiriyor. Mahalleleri dolaşarak çocuklarla buluşuyor.
Çocukları sevindiren bir adam Cumo. Etrafında “Cumo abê” diye bağrışıp duran çocuklardan hiç rahatsız olmuyor. Kadınlar biraz ötede muhabbet ediyorlar, gözlerini çocuklarından ayırmadan. Ama gönülleri rahat, yıllardır tanıdıkları Cumo, çocuklarını koruyup kollayacaktır, biliyorlar.