Tülin Yazkan: Hayal kurmadan yaşanır mı ki?
Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu oyuncu Tülin Yazkan...
1. Sizin için kullanılan hitap biçimlerinden hangisi daha çok hoşunuza gidiyor?
İçten kullanılan tüm hitap biçimlerini seviyorum. Yapaylıktan uzak olması kâfi.
2. Sizden daha zeki olduğunu düşündüğünüz arkadaşlarınız var mı?
Var tabi. Gurur duyuyorum onlarla. Mesela birisi şu an İngiltere’de genetik üzerine doktora yapıyor, ileride adını çok duyacağız. Bir başka arkadaşım Fransa’da sinema ve fotoğraf okudu. Eylül’de fotoğraf sergisi var, ben de varım o işin içinde. Yine bu arkadaşımla Fransa’da kısa film çekme hayalimiz var. Bakalım, umarım olur. Yakın arkadaşlarımla bir şeyler üretmeyi seviyorum.
3. Arada sırada saçma şeylerle uğraşmak zorunda olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum.
4. ‘Tüm yaşadığım sıkıntılara değdi bu!’ dediğiniz olaylar yaşadınız mı?
Çok fazla yaşadım. Mesela; 'Kırlangıç Fırtınası' setindeki fizyolojik koşullar zorluydu. -27 derecede sabahlara kadar çalıştığımız oldu. Oynadığım karakter İnci, sağır ve dilsizdi. Bu işi çok istememde ki sebeplerden biri işaret diliyle oynayacağım bölümlere geldiğimizde ve İnci'nin hikâyesi derinleştiğinde hem işitme engelli insanlara dikkat çekmek, farkındalık yaratmak, iç dünyalarını göstermek hem de işaret diliyle oynadığımda onlarla kuracağım ilişkiydi.
İşitme engelli insanlarla benim aramda köprü olacaktı İnci ama olamadı. Dizimiz erken final yaptı çok üzülmüştüm. Ama Fikret abi (Kuşkan) ve Ayşenil ablayla (Şamlıoğlu) çalışmak tüm zorluklara ve hayal kırıklıklarına değdi. Her söylediklerini gözlerimi kocaman açıp can kulağıyla dinliyordum. Çok kıymetli bilgiler öğrendim onlardan oyunculuğa ve hayata dair.
5. Bir evcil hayvanın insanı mısınız? Geçmişte böyle bir deneyiminiz oldu mu, ileride bir gün düşünür müsünüz?
Şu an için değilim. İleride bahçeli bir evim olursa köpek sahiplenmek isterim.
6. Çocukluğunuzdan kalan ve ilk fırsatta tatmak istediğiniz özel tat var mı?
Çocukluğumda yediğim tüm çilekler çilek, mandalinalar mandalina kokardı. Çok özlüyorum sunileştirilmemiş meyvelerin tatlarını.
7. Sanatın ya da sanatınızın neresindesiniz?
‘Sanatçıyım ben’ diyemeyeceğim bir yerindeyim, en azından şu an. Oyuncuyum; oynamak, bir hikâye anlatmak dışında resim, dans ve kemanımla kendimce uğraşıyorum diyebilirim. Oyuncu olarak şu ana kadar yapmaya çalıştığım; derdi olan, birilerinde farkındalık yaratacak belki algılarını açabilecek karakterleri oynamaktı. Bundan sonra da umarım bu yolda giderim. Bir yerlere dokunmak, yeri gelince rahatsız etmek, “Bak ‘öteki’ var. Hisset onu” deyip empati kurdurabilmek hedefim.
8. Ezberinizde şiir var mı? Hangi şairin hangi şiiri?
Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı.
9. Okuduktan sonra çok etkilendiğinizi düşündüğünüz bir kitap var mı?
Tezer Özlü'nün tüm kitapları diyebilirim. Sarah Kane'in ‘4.48 Psikoz’ oyun metnini ve Edgar Allan Poe'nun 'Kuzgun' şiirini ilk okuduğumda da hüngür hüngür ağlamıştım. Tuhaf bir histi.
10. En son ne zaman tiyatroya gittiniz?
22 Mayıs’ta ‘Pencere’ ye gitmiştim.
11. Belleğinizde yer eden ve tavsiye edeceğiniz bir film var mı?
Orson Welles'in yönetmenliğini yaptığı 1941 yapımı ‘Citizen Kane’. Bana göre sinema tarihinin başyapıtlarından biri.
12. Size göre ‘yabancı’ kimdir?
Kafamı uzun zamandır kurcalayan bir soru bu. Hatta geçen yıl sorunun üzerine gidip 'yabancı' diye bir video-art yapmıştım. Öze ulaşmamış herkes yabancı sanırım. Belki hepimiz yabancıyız birbirimize ve kendimize.
13. En son ne zaman haksızlığa uğradığınızı düşündünüz?
Birkaç hafta önce…
14. Hak etmediğini düşündüğünüz birilerine saygı göstermek zorunda kaldığınız oldu mu?
Saygı göstermek en temel insan ilişkilerinin kurulabilmesi için gerekli yapıtaşı bence. Saygı duymadığım birine dahi saygı gösteririm. Ama saygı duymadığım biriyle eğer mümkünse iletişim kurmamayı tercih ederim. İletişim halinde olmak zorunda olduğum biriyse de işte o belli başlı ‘saygı çerçevesi’ dâhilinde minimum iletişim kurarım.
15. Günlük hayatta görünce nefret ettiğiniz hareket nedir?
Lavabodan çıkınca ellerini yıkamayanlar... Onları gördükçe lavabo kapılarını peçeteyle açıyorum.
16. Sizi umutlandıran bir duruma örnek verir misiniz?
Doğadaki her oluşum ve sanattaki her güzel yaratım beni umutlandırıyor. Bir ağacın çiçek açması, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı, genel provası yapılmış bir oyun…
17. Hayallerinizin peşinden koştunuz mu? Hayal kurmaya devam ediyor musunuz?
3 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde Alman Dili ve Edebiyatı okudum. Ama derslere girmiyordum pek. İstanbul Üniversitesi'nin tiyatro topluluğundaydım. Mutlu olduğum tek yer o sahneydi. Bir anda 'Alman Dili ve Edebiyatını bırakıyorum' dedim. Tekrar sınavlara hazırlandım. Ailemin de gönlü olsun diye önce Beykent Üniversitesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümüne girdim. Ardından iki bölümü aynı anda okumak için oyunculuk yetenek sınavını da verdim. Güzel Sanatlar Fakültesi'nde de oyunculuk okudum. Bayağı dolambaçlı bir yoldan koştum sanırım. Hayal kurmadan yaşanır mı ki?
18. Rekabetçi olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Benim mideme kramplar sokan savaşım kendimle.
19. Özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi ihmal ettiğiniz olur mu?
Sanmıyorum. Hassasım bu konuda.
20. Neyi ya da kimi özlüyorsunuz?
Öğrencilik yıllarımda arkadaşlarımla yaptığım çılgınlıkları özlüyorum.
21. Stres atmak ya da kafanızı dağıtmak için ne yaparsınız?
Yüksek sesle şarkı söylerim. Onun dışında su ve güzel kokular beni stresten uzaklaştırıyor. Güzel kokulu sabunlarla duş alırım. Öyle bir imkânım yoksa çalışıyorsam, setteysem o esnada; hemen güzel kokan bir parfüm sıkarım bileğime. Onu koklayınca bir anda tüm olumsuzluklardan uzaklaşıyorum, dünyanın en enerjik kızı oluyorum. Kahve kokusu, toprak kokusu, yasemin kolonyası da olur. Hepsi bana ‘Hayat çok güzel Tülin’ diyor sanki.
22. Şu ana kadar geçen hayatınızı özetleyen kelime hangisidir?
Mücadele!
23. Allah gecinden versin, hak vaki olursa, geride kalanların sizi nasıl anacağını düşünüyorsunuz?
Beni iyi tanıyan, yakın arkadaşlarım 'Gittiğine göre kesin sıkılmıştır burada' derler sanırım.