Arzuhalcilik türkülerde kalacak
Arzuhalcilik biten meslekler arasındaki yerini almaya hazırlanıyor. 25 yıllık arzuhalci İhsan Demirseçen de bunun farkında ve yakında kendini emekliye ayırmayı düşünüyor. Demirseçen, fakir insanların arzuhalciye her zaman ihtiyaç duyacağını da biliyor.
DİYARBAKIR - "Katip Arzuhalim Yaz Yâre." Böyle bir cümle kullanılmıyor artık. Bilgisayar ve cep telefonları var. Kim ne yazacaksa, ne kaleme ne de bir katibe ihtiyaç duymuyor. Ama Pir Sultan Abdal bir kez “Katip Arzuhalim Yaz Yâre” demiş. En çok Selda Bağcan’ın sesiyle kulaklarımızda, kalplerimizde yer etmiştir. Bir aşk ve ayrılık türküsü olarak. “Yardan ayrılmışım bağrım delinir/ Katip arzuhalim yaz yâre böyle”. Sonra şu müthiş dizeler: “Kul olayım kalem tutan ellere/Katip arzuhalim yaz yâre böyle/ Şekerler ezeyim şirin dillere/Katip arzuhalim yaz yâre böyle.” Ama malum, Pir Sultan’ın imzası varsa bir şiirde, orada Hızır Paşa’ya karşı bir isyan da vardır: “Pir Sultan Abdalım ey Hızır Paşa/ Yazılan geliyor sağ olan başa/Beni hasret koydun kavim kardaşa/Katip arzuhalim yaz yâre böyle.” Bu nedenle “Katip Arzuhalim Yaz Yâre” aşk ve ayrılık ve aynı zamanda bir isyan şiiri/türküsüdür.
Ne Pir Sultan’dan söz edeceğim ne de şiirini çözümlemek niyetindeyim. Bir arzuhalciyi anlatmaya çalışacağım.
Ne vakit Valilik civarında ya da Adliye binasının karşısında bir arzuhalci görsem, Yaşar Kemal’in gençliğinde arzuhalcilik yaptığı geliyor aklıma. Kim bilir nasıl dilekçeler yazardı diye merak ederim. Bir de işte “Katip Arzuhalim Yaz Yâre” türküsü gelir aklıma.
DAKTİLONUN TIKIRTISI
Son yıllarda haber takibi yaparken Diyarbakır Adliyesi’nin önünde ya da içinde epey mesai yaptım. Bir duruşmanın tamamlanmasını beklemenin sıkıntısını burada öğrendim.
Adliyenin önünde simitçiler vardır her zaman. Ayran ve çay satanlar da. Çay ocakları hep doludur. Ve adliyenin önünden her gün binlerce insan, binlerce araç geçer. Demem o ki, binlerce hikaye akıp geçer önünüzden ve önce iştahla izlerken, yorumlarken hatta içten içe yazarken, bir süre sonra ilginiz dağılır gider.
Ve orada, Adliye binasının karşısındaki kaldırımda, küçük bir taburede arzuhalciler oturur. Önlerinde bir daktilonun ve dosya kağıdı demetinin sığacağı kadar bir masa vardır. Kaldırım uzundur ve arzuhalcilerin arasında 15-20 adımlık bir mesafe vardır. Kimi zaman dilekçe yazdıran birileri vardır yanlarında. Dikkatle dinliyorlar müşterilerini. Eksik bir şey varsa anlatılanlarda soru soruyor, konuyu anlamaya çalışıyorlar. Sonra daktilonun tuşlarına basıyorlar. Tuşların sesi günün gürültüsü içine karışıp gidiyor.
DAKTİLODA HAZIR BEKLEYEN KAĞIT
Adliye binasının karşısındaki kaldırımda ya da Valilik binası civarında karşılaştığım arzuhalcilerin hepsi yaşlı insanlar. Bu işe Yaşar Kemal gibi gençlik günlerinde mi başladılar diye merak ederdim. Bir de tabi teknoloji bu kadar gelişmişken, okur-yazar oranı bu kadar artmışken, avukata ulaşmak bu kadar kolaylaşmışken insan neden arzuhalciye gelir, bunu merak ederdim. Kimdi bu arzuhalciler?
İhsan Demirseçen Diyarbakır Adliyesi’nin karşısındaki kaldırımda, küçük taburesinde oturuyordu. Sırtını duvara dayamıştı. Masanın üstündeki daktiloda bir boş kağıt hazır bekliyordu. Yan tarafında ayrancının tezgahı vardı. Teklif beklemeden ayrancının küçük taburelerinden birini alıp yanına oturdum Demirseçen’in.
Önce, “Bilir misin ‘katip arzuhalim yaz yâre’ türküsünü” diye sordum. Biraz şaşkın baktı ama deli ya da dalgacı olmadığımı fark edince “Evet, bilirim tabi” dedi. Güldük ve müşteri değil, gazeteci olduğumu anlattım ona.
BİR ASTSUBAY EMEKLİSİ
“Ne zaman başladın bu işe?” diye sordum. “Çok oldu” dedi, “Emekli olduktan sonra.” Kısa cevaplar veriyor Demirseçen. Konuşmaya gönüllü olmadığı için değil, uzun uzun konuşmayı sevmeyen insanlardan olduğu için bu kısa cevaplar. “Nereden emekli oldun?” sorusu karşısında biraz tereddüt ediyor. Sonra “Hava astsubayıydım” diyor. Biraz daha kurcalayınca Hava Kuvvetleri’nden emekli Kıdemli Başçavuş olduğunu öğreniyorum. Onu asker olmaya iten neydi acaba? “Kiracımız bir astsubay vardı” diyor. O zamanki evleri Suriçi’nde, Mardinkapı’daymış. Kiracısı astsubayın mahalledeki havasından etkilenmiş, astsubay da teşvik edince, Eskişehir’de askeri okula gitmiş. Hava Kuvvetleri’nde 28 yıl çalışmış İhsan Demirseçen.
‘ÇALIŞMAK GEREKİYORDU’
Birçok ilde asker olarak görev almış ancak Diyarbakır’dan hiç kopmamış dediğine göre. “İnsan memleketini özlemez mi?” diye soruyor. Başka şehirde de kalabilirdi ama memleket sevgisi, 28 yıl sonra yeniden Diyarbakır’a yerleşmesine neden olmuş. “Diyarbakır çok güzel bir şehir. Kızlarım evlenip buraya yerleşince, zaten başka şehirde kalmak istemedim.”
Emekli olunca neden bir köşeye çekilip emekliliğin keyfini sürmediğini ise şöyle anlattı Demirseçen: “Emekli oldum ama evde oturup ne yapacaktım. Kahveye gitmeyi sevmiyorum. Çalışmak da gerekiyordu.”
Emekli olduktan sonra arzuhalcilik mesleğini tesadüfen seçmemiş Demirseçen. Hava Kuvvetleri’nde askeri mahkemelerde görev almış, en azından bir dilekçe nasıl yazılır biliyormuş. Bir daktilo almış, tezgahı Valiliğin civarında açmış ve 25 yıldır ihtiyacı olana dilekçe yazmaya başlamış.
BAZEN BAKLAVA, BAZEN SOĞAN
Eskiden sayıca çok kalabalıkmış arzuhalciler. Sayıca giderek azalmışlar, bütün Diyarbakır’da sadece 13 arzuhalci kalmış. Bunun nedenini okumuş insan sayısındaki artış olarak açıklıyor ve “Okumuş insanın arzuhalciye ihtiyacı olmaz ki” diyor. Arzuhalciliğe devam edenlerin kendisi gibi yaşlı olduğuna vurgu yapan Demirseçen, “Gençler gelip burada durmaz, çünkü para kalmadı bu işte” diyor.
Söz paradan açılmışken günde ne kadar kazandığını da soruyorum. Demirseçen, “Bazı günler 30-40 lira, bazı günler hiç kazanmıyoruz” ve gülerek ekliyor: “Kazanırsak baklava, kazanamazsak soğan yiyoruz.”
KİM GELİR ARZUHALCİYE?
En çok kimler geliyor arzuhalciye? “Köylüler” diyor Demirseçen ve şöyle devam ediyor: “Okuma yazması olmayan herkes geliyor. Tabi bunların çoğu fakir insanlar, avukata verecek paraları yok.” Bir arzuhalcinin mevzuatı bilmesi gerektiğine de dikkat çeken Demirseçen, gülerek “Zamanla yarım avukat olduk” diyor. Bilemediği bir şey olduğunda ise tanıdık avukatlara başvuruyor, yardımlarını alıyor.
Kendisine her konuda dilekçe için geliyor insanlar. En çok yardım dilekçesi yazdığını söylerken hafif iç geçiriyor, “Diyarbakır’da fakir çok insan var. Yardım almak için dilekçe yazdırıyorlar.” Valilikten ekonomik yardım alabilmek için dilekçe yazdıranlardan 5 lira alıyor Demirseçen, temyiz dilekçeleri için ise 30 lira alıyor. Tabi müşterileri pazarlık da yapıyor, “Bakıyorum, çok fakirse indirim yapıyorum” diyor.
Arzuhalcilik mesleği zamana yenik düşüyor, bunun farkında Demirseçen. “Ama” diyor, “Fakir insanlar oldukça arzuhalcilik de olacak sanki. İnsanlar avukata gidemiyor çünkü.”
ARZUHAL YAZACAK KİMSE KALMAYACAK
Valilik civarındaki yerinden Adliye binasının karşısındaki yeni yerine geçeli iki yıl olmuş. Daha ne kadar bu işe devam edeceğini bilmiyor ama “Yaşlandım artık, 73 yaşındayım” diyor Demirseçen.
Konuşmasından öyle anlaşılıyor ki yakın zamanda arzuhalcilik işinden kendini emekliye ayıracak İhsan Demirseçen. Onun durduğu köşe başı boş kalacak. Çünkü günümüz koşullarında kim arzuhalci olmak ister ki. Demirseçen gibi kendini emekliye ayıranların sayısı arttıkça arzuhalcilik de biten meslekler arasında yerini almış olacak. İnsan üzülmeli mi bu duruma, karar vermek zor.