Çevre kirliliği erken öldürüyor: 'Kirlilikten ölüm'de Türkiye öne fırladı!

Çevre kirliliği her yıl 9 milyon insanın erken ölümüne sebep oluyor, Türkiye'deki rakam 42 bin. Latin Amerika, yağmur ormanlarından sonra Cerradolara eğiliyor. Kaliforniya Valiliği Trump'a, İrlanda yurttaşları da hükümete dava açıyor. Neden mi? Hepsi Yeşil Gündem'de...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Tıp dünyasının önde gelen akademik yayınlarından Lancet’te yayınlanan ve 2015 yılını temel alan yeni bir çalışma, çevre kirliliğinin küresel ölümlerin yaklaşık yüzde 16’sından sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Hava, su, toprak ve çalışma ortamındaki kirlilik, küresel bazda her yıl 9 milyon insanın erken ölümüne sebep oluyor. Bu rakam dünyada AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı tüm ölümlerin toplamının üç katından daha fazla.

Türkiye’de ise çevre kirliliği her yıl yaklaşık 42 bin kişinin erken ölümüne sebep oluyor. Türkiye'de her 100 kişiden yaklaşık 13’ü çevre kirliliği kaynaklı nedenler yüzünden hayata erken veda ediyor. Bu oran İngiltere’de yüzde 8.3 iken ABD’de ise yüzde 5.7. Türkiye ile benzer oranlara sahip ülkelerin başında yüzde 12.54 ile Birleşik Arap Emirlikleri geliyor.

189 ülkede yapılan çalışmaya göre, çevre kirliliği kaynaklı ölümlerin yüzde 2’si orta ve düşük gelire sahip ülkelerde yaşanıyor. Avrupa Birliği’nde ise her yıl 400 bin insan çevre kirliliği yüzünden hayata veda ediyor. Bu rakam, Avrupa Birliği’ndeki tüm ölümlerin yüzde 7.8’ine denk geliyor.

Raporun bulgularını değerlendiren Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’den (HASUDER) Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan, “Rapor çevre kirliliğinin insan sağlığına olan etkilerinin vahim boyutlara ulaştığını gösterirken aynı zamanda gelişmiş ülkelerde çevre kirliliğine karşı yürütülen politikalar sonucunda çevre kirliliğinin etkilerinin azaltılabileceğini de vurguluyor. Türkiye de ulusal ve kentsel planlama süreçlerinde kirliliğin önlenmesini birinci önceliği yapmak zorundadır. Sağlık Bakanlığı da kirliliğin önlenmesine yönelik stratejileri ‘Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü için Küresel Eylem Planı’ çalışmalarının planlama süreçlerine entegre etmelidir” dedi.

TÜRKİYE’DE EN ÇOK HAVA KİRLİLİĞİ ÖLDÜRÜYOR

Türkiye’de de çevre sorunları arasında en çok erken ölüme neden olan sorun hava kirliliği. Raporun bulgularına göre hava kirliliği Türkiye’de her yıl yaklaşık 30 bin kişinin erken ölümünden sorumlu. Bu ölümlerin çoğu, kalp hastalığı, felç, akciğer kanseri ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanıyor.

Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, çevre ve hava kirliliğinin sağlık, refah ve insan haklarını etkileyen büyük bir tehdit olduğunu ifade ederek en başta çocuklar, yaşlılar ve yoksullar olmak üzere en savunmasız kişileri oransız bir şekilde etkilediğini belirtti. Pala, "Ülkemizdeki hava kirliliğini azaltarak inme, kalp hastalıkları, akciğer kanseri ve astım da içinde olmak üzere kronik ve akut solunum sistemi hastalıklarının yükünü azaltabiliriz. Hükümet hava kirliliğini önlemek konusunda ivedi olarak adım atmalıdır" diyor.

Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) Türkiye danışmanı Funda Gacal ise, “Raporun bulgularına göre dış ortam hava kirliliği Türkiye’de en çok ölüme sebep olan kirlilik türü. Türkiye’de her yıl 30 bin kişinin erken ölümünden sorumlu hava kirliliği ile yaşamak bir kader olmamalı. Enerji üretim biçimimiz başta olmak üzere temel politikalarımızı, tüketim biçimimizi ve enerji verimliliğini yeniden ele almak zorundayız” şeklinde konuştu.


İrlanda hükümetine iklim davası 

Çevre konusunda çalışan yurttaş ağı İrlanda Çevre Dostları (FIE-Friends of the Irish Environment)  tehlikeli iklim değişikliğini engelleyemediği için İrlanda hükümetine karşı dava açtı.

900 Hollanda vatandaşı tarafından Hollanda hükümetine karşı açılan ve 21 çocuk tarafından ABD hükümetine açılan davalar gibi küresel iklim değişikliği hukuk davalarından ilham alan FIE, İrlanda hükümeti ve Adalet Bakanlığı’na karşı yasal işlem başlattı. Bu dava İrlanda için bir ilk teşkil ediyor.

ANAYASA VE İNSAN HAKLARI İHLAL EDİLİYOR

FIE’nin açtığı davada, İrlanda Ulusal İklim Değişikliğiyle Mücadele Planı’nın İrlanda’nın sera gazı salımını düşürmek için yetersiz olduğu ve İrlanda İklim Kanunu, İrlanda Anayasası ve insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia ediliyor. FIE, aynı zamanda planın Paris Anlaşması’nın gerektirdiği önlemlerin çok gerisinde kaldığını da iddia ediyor.

FIE direktörü Tony Lowes iklim değişikliğiyle mücadelede hükümetin aldığı önlemlerin yetersiz olduğuna dikkat çekerek, “İrlanda hükümeti, iklim değişikliğinin engellenmesine yardımcı olmak için İrlanda’nın 2020’ye kadar sera gazı emisyonlarını (1990 emisyonlarını baz alarak) yüzde 25 ile yüzde 40 oranında azaltması gerektiğini birçok kez Birleşmiş Milletler seviyesinde kabul etti. Ancak, emisyonlarımızın 2020’ye kadar yüzde 7.5 ile yüzde 10 arasında artacağı ve 2030’a kadar daha da artacağı öngörülmekte” dedi. İklim değişikliği vahim sonuçlar doğurmasının hükümet tarafından uzun zamandır kabul edilmekte olduğunu vurgulayan Lowes, hükümetin gerekli adımları atmadığını vurgulayarak şunları söyledi: "Bu dava tek bir çevre örgütünün davası değil. Bu İrlanda’da yaşayan, genç, yaşlı herkesin davası. Bu davanın İrlanda ve diğer ülkelerde ilgi çekeceğini ve iddialı eylemlerin yapılmasını gerektiren bir hareketin fitilini ateşleyeceğini umuyoruz. Bunun bizim, çocuklarımız ve torunlarımız için 'yeni normal' olmamasını sağlamak için acil olarak harekete geçmeliyiz.”

2015’te Hollanda’da görülen iklim davasını açan Urgenda Vakfı’nın hukuk danışmanı Dennis van Berkel ise “Hollanda’daki dava, tüm hükümetlerin emisyon azaltımında kendi paylarına düşeni yaparak, vatandaşlarını iklim değişikliğinden korumakla yasal olarak görevli olduğunu kanıtladı. Dünyadaki tüm hükümetler ABD, Belçika, İsviçre ve Yeni Zelanda dahil, iklim değişikliği karşısında harekete geçmemekten yasal olarak sorumlu tutuluyor" diyerek artık tüm gözlerin İrlanda’ya döneceğine işaret etti.

Yüksek Mahkeme davanın açılmasını kabul etti. Hükümete cevap dilekçesini sunması için tanınan süre üç hafta süre veriliyor.  Davanın 2018’de görülmeye başlanması bekleniyor.


Çevre hareketinin yeni gündemi Cerrado

Küresel ekoloji hareketi Amazonlar'da yağmur ormanları konusunda duyarlılık yaratmayı başardıktan sonra gözünü tropikal ovalar Cerradolara dikti. Galler Prensi Charles büyük şirketleri bir Cerrado manifestosu oluşturmaları için lobi kampanyası yürütüyor.

Cerradolar bölgede 2 milyon meterekarelik bir alanı kaplıyor. The Guardian gazetesinin haberine göre Galler Prensi "Ormanların tarım alanı açmak için yok edilmesinin engellenmesinde belli bir dereceye kadar elde edilen başarının bedeli cerrado alanlarının tahrip edilmesi oluyor. Bu araziler hem insanlara sunduğu imkan ve katkılar hem de içlerinde barındırdıkları biyoçeşitlilik için hayati bir önem taşıyor" dedi.

250 MİLYON TON KARBON DEPOLANIYOR

Cerrado ovaları, 200 farklı memeli türüne, 10 özgün kuş türüne ve 10 binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Cerrado ekosistemi içinde tapirler, dev karıncayiyenler, jaguarlar, kurt ve tilki türleri bulunuyor.  Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) verilerine göre cerradolar 250 milyon ton karbonu tutuyor. Bu miktar 53 milyon arabanın karbon salımına denk geliyor. Brezilya'nın tropikal ovaları dünyadaki biyoçeşitliliğin  yüzde 5'ine de evsahipliği yapıyor.

Prens Charles'ın Lancaster House'da düzenlediği toplantıda Brezilya, Gabon, Gana Endonezya gibi ülkelerin temsilcileri vardı. Aralarında Wal Mart, Marks& Spencer, Nestle, Sainsbury’s, Carrefour, McDonald’s, Nando’s, ve  L’Oreal gibi isimlerin bulunduğu 23 firma cerradolara zarar verilmesinin durdurulması için bir bildirge imzaladı. Bildiriye Greenpeace Brezilya, WWF ve Brezilyalı 60 bilim insanı ve STK tarafından imzalandı. Marks& Spencer'ın sürdürülebilirlik direktörü Mike Barry konuyla ilgili açıklamasında, "Amazon'u koruma gayretlerimizdeki başarımızın kurbanı olduk. Özellikle soya üretimi cerradolara kaydı" dedi.


Kaliforniya eyaletinden Trump'a 'iklim değişikliği'  davası

Kaliforniya valisi Jerry Brown eyalet olarak, "Cumhuriyetçilerin Obama’nın Temiz Enerji Planı’nı dava etmesi gibi" ABD Başkanı Donald Trump’ın iklim değişikliğiyle mücadeleyi erozyona uğratan icraatlarını engellemek için dava edeceklerini söyledi.

BBC’ye konuşan Brown, Kaliforniya’nın Trump’ın iklim karşıtı karşıtı eylemlerini mahkemeye taşıyacağını belirtti ve "Öncelikle mahkemeye giderek çabalarını engelleyebiliriz ve yapıyoruz da. Aynen Cumhuriyetçilerin Obama’nın çabalarını engellemeye çalıştığı gibi" dedi.

Trump’ın ofise geçmesinden beri kirliliği destekleyen politikalar benimsemesi birçok eyalette tepkiyle karşılanıyor. Özellikle sanayici Koch Kardeşler ile yakın bağları olan Scott Pruitt’in çevre bakanlığının başına getirilmesi temiz enerji politikalarını destekleyen politikacı ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekmişti. Pruitt geçtiğimiz ay Barack Obama’nın temiz enerji planını iptal edeceğini açıklamıştı.

NEW YORK DA TEMİZ ENERJİ PLANINA SAHİP ÇIKIYOR

New York eyaleti de temiz enerji planını korumak için bir davaya hazırlanırken, Kaliforniya Başsavcısı Xavier Beccera federal hükümeti çevre de dahil birçok konuda tekrar tekrar dava etmişti. Beccera, “Temiz Enerji Planı’nı korumak için yetkimin elverdiği ölçüde her şeyi yapacağım” demişti. ABD Başkanı Trump aday olmadan yıllar önce 2012’de iklim değişikliğini “Çin uydurmacası” diye nitelendirmişti.