Bitcoin'den daha değerli bir yatırım: Pul

Paralar pul olur ama pul daima değer kazanır. Çocukluk merakı olarak pul biriktirmeye başlayan 79 yaşındaki Faruk Kayral, pullar sayesinde hukuk tahsilini bitirmiş, henüz öğrenciyken babasından fazla para kazanmaya başlamış ve mülkler edinmiş. "Bir pul defteri ile başladım" diyen Kayral'ın hikâyesini dinleyelim...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Para kadar eski, Bitcoin kadar yeni olmayan ama her ikisinden de daha güvenilir bir yatırım aracı var: Pul. “Bir meta olarak pul”dan bahsetmeyeceğim elbette. Fakat pul koleksiyonu yapmaya 10-11 yaşlarında başlayan ve “Ben bir pul defteri ile başladım, bugün defterlerimin sayısını bilmiyorum. Hem okudum, hem avukatlık yaptım, hem çocuklarımı yetiştirdim, hem evimi barkımı aldım; daha ne olsun!” diyen Faruk Kayral'ın yaşadıklarını aktaracağım.

Kayral, pullara bugüne kadar yüzbinlerce liralık yatırım yapmış birisi. 1976 yılında kurduğu Pulkay firması, bugün Türkiye'nin en güvenilir pul dükkânı olarak anılıyor. Kadıköy'de, çok fazla göze çarpmayan, hatta bilmeyenin görmeden geçip gideceği bir bodrum katı dükkânında koca bir dünya biriktirmiş Faruk Bey.

DÜNYANIN İLK PULU

Pul, dünyada ilk kez İngiltere'de basıldı. Rivayete göre, İngiltere'nin kuzeyinde bir kasabada genç bir kadın, postacının kendisine getirdiği mektubu açmadan iade eder. Bu olaya şahit olan bir yolcu, kadına yardım etmek ister ve posta ücretini karşılayarak mektubu kadına verir. Postacı gittikten sonra kadın, yolcuya “Keşke mektubu almasaydın. Biz kardeşimle posta ücreti ağır geldiği için bir haberleşme yöntemi bulduk. Zarfın üzerine bir takım işaretler bırakarak derdimizi anlatıyoruz. Postacıdan mektubu alıp işaretleri görünce iade ediyoruz. Zarfın içinde ağırlık yapması için boş bir kağıt vardı,” diye anlatır.

Dünyanın ilk pulu "penny black"

Kadının bu olayı anlattığı kişi dönemin Posta Bakanı Rowland Hill'den başkası değildir. Bakan Londra'ya döner dönmez, mektubu gönderenden paranın peşin alınmasını sağlayan pulu icat eder. Dünyada ilk pul 6 Mayıs 1840 tarihinde, “Penny Black” diye anılan ve üzerinde Kraliçe Victoria'nın profil resmi bulunan posta puludur. Türkiye'de ise ilk pul Sultan Abdülaziz döneminde basılır. Bu pulun üzerinde ise padişahın tuğrası ve bazı süsleme motifleri bulunur.

Abdülaziz tuğralı pullar...

'ALTININ DEĞERİ DÜŞER AMA PULLARIN DÜŞMEZ'

Pul koleksiyonculuğu ise “filateli” olarak bilinir. Koleksiyon yapanlara da “filatelist” denilir. Faruk Kayral da gümrük memuru olan babasının getirdiği zarflarda gördüğü pulları merak edince bir filatelist olarak devam etmiş hayatına: “10-11 yaşlarında öğrenciydim. Babam gümrük müdürüydü. Gelen mektuplardaki pulları zarflardan çıkarırdım, güzelce sudan geçirir temizlerdim. Kimse söylemedi, içimden geldi bu merak. En güzel yanı, bütün dünyada istediğin zaman taşıyabilme şansın var. Artı her an değeri artıyor. Mesela yeni bir rezerv bulunduğunda altının değeri düşer ama pulların değeri düşmez. Çünkü bir kez üretilen pul bir daha üretilmez.”

Kayral pulların değerini keşfettikten sonra bunların karşılığını almaya başlar: “Hukuk fakültesine giderken babamın muntazam gönderdiği parada aksama oldu. Henüz birinci yılımdayım. O zaman dedim 'bir, iki seri pul satayım, hem karnımı doyurayım, hem de yattığım yurdun parasını ödeyeyim.' 1961 yılı Avrupa seti serisini götürdüm, 145 kuruşa aldığım pullar, 11 liraya satıldı. Bir şaşırdım. Başka bir seri daha götürdüm, 14 liraya satıldı. Paraları aldım hemen arkadaşlara dedim 'gelin sizi yemeğe götürüyorum.' Hukuk tahsilimi biriktirdiğim pullarla yaptım. Fransa'da, götürdüğüm iki tane seriyle, 10 gün gezdim. Ve o günden sonra bu işin iyi olduğunu, para kazandırdığını anladım.”

Faruk Kayral

ÖĞRENCİYKEN BABASINDAN DAHA ÇOK PARA KAZANMAYA BAŞLAR

Faruk Bey, henüz öğrenciliği sırasında küçük bir pul dükkânı açmayı akıl etmeyi bu yaşadıklarının ardından düşünür: “Hem bir merakın giderilmesi, hem de bir maddi gelir olduğunu görünce daha öğrenciyken ufacık bir dükkân açtım. Eski adı Serçe Sokak, şimdiki adı Strasbourg Caddesi olan bir apartmanın giriş katındaydı. O zaman babam 370 lira maaş alırdı, ben anneme günde 10 lira verirdim; yani 300 lira. Babam şaşırırdı, 'Ben bu kadar yıllık memurum 370 lira maaş alıyorum, sen nasıl 300 lira veriyorsun?' 'Baba, ticaret bu' derdim.”

Üniversite bitince askerliğini yapmak üzere Sarıkamış'a gider Faruk Kayral: “Yedek subay olarak Sarıkamış'a gittim. Orada da bir kırtasiye ile anlaşıp askerliğim süresince pul sattım. O zamanki paşa 'Teğmenim sen askersin, nasıl ticaret yapıyorsun?' dedi. Ben de 'Yeni evlendim efendim, para yetişmiyor. O bakımdan bunu yapıyorum' dedim. 'Aman ben görmeyim' dedi. Kimse pulun ne olduğunu bilmiyordu ama orada herkese anlattım ve epey pul sattım Sarıkamış'ta.”

EVLİLİĞİ DE PULLAR SAYESİNDE!

Askere gitmeden önce o küçük dükkânı açtığı apartmanda, dükkânın üst katında yaşayan Remziye Hanım'la evlenen Kayral, “Pullar bizi birleştirdi” diyor. Askerlik dönüşü ilk durak yine Ankara olur: “Askerden dönünce Ankara Koleji'nin karşısındaki en büyük dükkânı kiraladım. Kayral Pul ve Kitabevi adında bir dükkândı. Hem pul, hem kitap, hem de kırtasiye malzemeleri vardı. Tabii ben avukatlığa başladığım için dükkânı eşimin adına kurduk. Ve orada kazandıklarımla evimi aldım, araziler aldım, yazlıklar aldım.”

Pulkay'da satılan pullar, belli bir sınıflandırmaya göre paketleniyor...

Sonra İstanbul'a taşınırlar ve 1976 yılında bugünde de varlığını sürdüren Pulkay firması kurulur. “Pulkay ismini daha 12 yaşımdayken düşünmüştüm. Pul, bildiğimiz pul; Kay ise soyismimin ilk hecesi. Birleşince hoşuma gitti. Çocukluk hayalimi gerçekleştirdim,” diye anlatan Faruk Kayral “Bütün hayalim, gençlere, çocuklara pulculuğu aşılamak. Kültürü, çevreyi, sanat eserlerini, hatta uzayı tanımak için pulculuk iyi bir şey. Bunların hepsi hakkında pullar, pul serileri var. Dünya insanlarıyla tanışmak için de iyi bir yol. Ayrıca, insana imtizamlı olmayı da öğretiyor. Mesleğinizin yanında mutlaka bir hobiniz olsun. İlla pul koleksiyonu değil, kendinizi iyi hissettirecek, sizi dinlendirecek herhangi bir şey. Ama pulculuğu mutlaka tavsiye ederim. Ben duruşmalardan çıkınca pullarla dinlenirim,” diye devam ediyor.

“Bu işi yapmaktan çok mutluyum. 79 yaşındayım ama bu işi yapmak üzere her gün buraya koşarak gelirim. Duruşmam varsa oraya giderim, yoksa burada pulların tasnifiyle uğraşırım,” diyen Kayral “Bizde filateli anlayışı yok denilecek kadar az. Bir Orhan Birant var, bize yaptığı sergilemeyle altın madalya kazandırmıştır. Çok büyük bir filatelist. Koleksiyonun değeri ölçülemiyor,” diyor.

'EN UCUZ PULLARLA İŞE BAŞLAYIN'

Buraya kadar gelip de öyle ya da böyle pullara bir ilgi duymaya başladıysanız Faruk Kayral'ın tavsiyesi şöyle: “İlk tavsiyem, eğer Türk pulları yapacaksanız en ucuz pullardan başlayın derim. 1956'dan 1980'e kadar olan pulların çoğu ucuzdur. Nedeni de şu: 1960 ihtilali sırasında pulların çoğu tedavülden kaldırıldı. 1960'a kadar çıkan milyonlarca basılmış pul olduğu için bunlar çok ucuz kaldı. Mesela 20 kuruşluk pul bugün 50 ya da 70 kuruştur. Onlardan başladığınız zaman en azından pulları tanımış olursunuz.

Moğolistan pulları...

“Ondan sonra, çıkan kataloglar var. Bu kataloglarda sıraları, tarihleri, pulların resimleri var, damgalı ya da damgasız fiyatları, ilk gün zarf fiyatı var ve bu kataloglar her yıl çıkar. Bunları edinip pullar hakkında sistemli bilgiler elde edilebilir. Fakat koleksiyonerlik ayrıdır, ticaret ayrıdır.

'4 LİRALIK PUL 250 DOLAR OLDU'

Atatürk'ün ölümü üzerine çıkartılan pul. O yıllar posta idaresinin kendi matbaası olmadığından Atatürk'ün doğum yılı Fransa'daki matbaada yanlış basılır...

“Bütün PTT şubelerinde filateli kısmı vardır. O kısma dersiniz ki 'yeni çıkmış pullardan almak istiyorum' ve pulları satın alırsınız. Fazla pullar merkeze, yani Ankara'ya geri gider. Bazen de sürprizler olur. Mesela, Brezilya ile ilgili bir seri pul çıkmıştı yakın bir zamanda. PTT onun telif hakkını ödememiş. Ve UPEU'dan (Dünya Posta Birliği) 'Ya pulları toplatın ya da şu kadar ücretini ödeyin' dediler. Bunun üzerine hemen pullar toplatılmaya çalışıldı. Tabii bazı firmalar bu pulu çoktan almışlardı. 4 lira olan bu pulun değeri şimdi 250 dolar. PTT'nin gözünden nasıl kaçtı bilmiyorum ama bu filateli alemi için güzel bir sürpriz oldu.

“PTT pulları kendi kurduğu matbaasında basıyor. Kalite olarak Avrupa ile rahatlıkla yarışabilir kalitedeler. Pırıl pırıl pullar çıkıyor. Fakat bu yıl 30'a yakın pul çıktı ki, bu büyük bir sirkülasyona sebep oldu. Bu iyi değil. Bir memlekette yılda 10-15'ten fazla pul çıkmaması lazım. 30 olunca birçok koleksiyoner buna yetişemiyor. Yetişemeyince pul merakı azalıyor. Çünkü bir pulu kaçırdı mı fazladan para ödeyip tamamlaması gerek. PTT'nin bu tutumu iyi değil. Mesela Kuzey Kıbrıs 5-6'dan fazla pul çıkarmaz, İngiltere, Fransa gibi ülkeler 7-8'i geçmez. Bunun nedeni sanırım enflasyon. Fiyatlar da artıyor. Bir seri pul 25-30 lira. Birkaç tane almak isteyen bir memur bu fiyatları nasıl verebilir?

“Bir konuda çıkan pullara seri diyoruz. İller, olimpiyatlar gibi. Bu bir tane puldan da oluşabilir, onlarca, yüzlerce puldan da. Bir de tematik koleksiyonlar var. mesela çiçek temalı pullar. Bunu yapacaksan dünyanın her yerinde çıkan çiçek pullarını toplamak gerekir.

“Ben bir pul defteri ile başladım, bugün defterlerimin sayısını bilmiyorum. Hem okudum, hem avukatlık yaptım, hem çocuklarımı yetiştirdim, hem evimi barkımı aldım; daha ne olsun!”

Pul paketlerinin üzerinde hangi ülkeye ait olduğunu gösteren bayraklar da mevcut...

PAHA BİÇİLEMEYEN PUL

Faruk Kayral'ın Türkiye Cumhuriyeti, İsrail, Mısır devletleri ve Dünya çiçek koleksiyonu var. Peki, dünyanın en değerli pulu hangisi? “Dünyanın en değerli pulu İngiltere kraliçesinin koleksiyonundaki 1 penilik pul. İngiltere pulları çıkardığı zaman kendi müstemlekelerine gönderiyor; 1870'lerde bu. Fakat pulları dağıtacak olan tren anarşistler tarafından bombalanıyor. Ve trendeki tüm pullar kül oluyor. Bir tek İngiltere kraliçesinin koleksiyonunda var bu pul; dörtlü blok olarak. Ona hiç paha biçilemiyor. Kataloglar fiyat yazamıyor o pul için,” diye yanıtlıyor Faruk Kayral.

Faruk Kayral, pulculuğa başlayacak bir kişinin ilkin ihtiyaç duyabileceği malzemeleri barındıran seti gösteriyor. Bunu sadece Pulkay satıyor...

Faruk Kayral'ın enerjisinden, sevgisinden ve yaptıklarından etkilenmemek mümkün değil. Edindiği maddi birikime çocukluğundaki heyecanı muhafaza ediyor. Şimdi o heyecanı başka çocuklar da yaşasın diye tüm kolejlerde pul stantları açmayı hedefliyor. Hedef kolejler olunca, pul biriktirmeye başlama şansına her çocuğun sahip olmadığını anlıyoruz. Bu durum da insanın canını sıkmıyor değil işte...

Tek suçu hocasına özenip votka içmekti...Tek suçu hocasına özenip votka içmekti...