'Örücüler'in en genci, son kalan temsilcisi
En eski mesleklerden birisi olan örücülüğün en genç ve son temsilcisi Bahadır Süsleyici. Dededen bu işi sürdüren Süsleyici'nin babası ise mesleğin en ünlüsü: Kral Örücü Zeki Baba.
DUVAR - İstanbul'un tarihi, belki ondan da eski bir meslek örücülük. Sadece iğneyle icra edilen bir iş. Kıyafetlerde oluşan sigara yanığı, güve yemesi, çiviye takılma, yırtılma gibi durumlarda, hasara uğrayan yeri kumaşın dokusuna uygun olarak tamir etme sanatı. Öyle ki, kıyafetin sahibi dışında tamiri yapılan bölgeyi başka gözlerin fark etmesi çok zor.
Kapalıçarşı'da "Örücüler Hanı" diye bilinen, şimdilerde "Astarlı Han" olarak anılan bölümde, önce girişten itibaren astığı tabelaları dikkat çekiyor "Kral Örücü Zeki Baba"nın. Kısa bir takipten sonra üç metrekare bir dükkân çıkıyor karşınıza. İlk bakışta burada bir faaliyetin yürütüldüğünü tahmin etmek zor. O kadar küçük bir dükkân ki, üzerinde ne olduğu yazmasa güvenlik kulübesi bile zannedilebilir.
Fakat dükkânda Zeki Baba yok, maalesef 2009 yılında aramızdan ayrılmış. Mesleği babasından öğrenen Bahadır Süsleyici karşılıyor beni. "Ben 14-15 yaşlarımda, ortaokulu bitirdikten sonra başladım bu işe. Yaşım 47. Mesleği babamdan öğrendim. O da kendi babasından öğrenmiş," diyor. Zeki Baba daha erken başlamış mesleğe, henüz 6 yaşındaymış. Ona mesleğe öğreten babası da kendi babasından öğrenmiş bu zanaâti. Yani Süsleyici ailesi Osmanlı'dan beri bu mesleği yaşatıyor.
"Haylazdım, okumayı sevmiyordum. Ortaokulu bile zar zor bitirdim açıkçası. Babam da aldı beni yanına getirdi. Meslek öğren, dedi. Öyle başladım. Bu küçük dükkânda iki çocuk büyüttüm. Ama benden sonra kimse yetişmiyor," diyor Bahadır Süsleyici "şimdiki çocuklar bu işin ne olduğunu bilmiyor. O yüzden çırak bulmak zor. Bir de eski kaliteli kumaşlar yok artık. Mağazalarda 20-30 liraya pantolon alınabiliyor. Bizim yaptığımız iş de 15-20 liradan aşağı değil. O nedenle kimse artık eski kıyafetlerini getirmiyor, yenisini alıyorlar," diye devam ediyor.
Dükkân açık olduğuna göre elbette hâlâ iş var. "Pahalı takım elbisesi olanlar, pahalı gömlek, pantolon giyenler geliyor. Ya da eskiden beri bizi bilen, tanıyanlar," diyor Bahadır Süsleyici.
Kapalıçarşı'da eskiden 20 olan örücü sayısı şimdi sadece 2 tane. Diğeri ise Zeki Baba'nın karşı tarafındaki bir bölmede; Örücü Seyfi. Ancak çarşının en eskisi Kral Örücü. "Çok kral adamdı, ondan öyle kaldı adı," diyor Bahadır Süsleyici babası için: "İnsanlara yakındı, yemekler yedirir, rakı sofrası eksik olmazdı. Herkesin derdini dinleyen biriydi."
Peki, nasıl yapılıyor bu örücülük? "Halı dokumak gibi," diyor Süsleyici, "bir alt, bir üst." Sonra devam ediyor: "Dedemin zamanında şapka örücülüğü de varmış. Fötr şapkalar örülür, tamir edilirmiş. Bir de ceketler, pantolonlar. Biz mont, gömlek, kot pantolon da örüyoruz. Üç çeşit iğne vardır; kot, kumaş ve gömlek. Kumaşın kendisinden ipliği alır ve halı dokumanın daha ince işi gibi bir alttan, bir üstten örmeye başlarız. 'Panama' deriz bu tarz örmeye. Dimi, filafil, balıksırtı, kareli diye türleri de var dokumanın. Her şey kumaşa göre. İpek de örülür, kadife de. Ama naylon örülmez. Ben en çok kabardin ve kaşmir örmeyi seviyorum. Kadife örmek çok zor, çok çabuk dağılıyor ipliği."
"İşimiz zor değil ama çok ince, göz yorucu bir iş," diye Bahadır Süsleyici "defter tutuyorum. Geçenlerde hesapladım, haftada 350 lira kazanıyorum. Az, yetmiyor. 500-600 lira olsa rahat ederim. Abim Orhan Gencebay'ın 21 yıldır şoförü. Onun aracılığıyla iyi bir iş bulursam da bu mesleği bırakacağım. Ama bulamazsam gene burada böyle devam edeceğim. Haftasonları abimin bulduğu ek bir iş yapıyorum Günay Gazinosu'nda. Ne yapayım?" diye anlatan Bahadır Süsleyici, sadece kendisinin değil, Kapalıçarşı'daki çoğu dükkânın da buna benzer şekilde olduğunu söylüyor.
Dedesinin Karaköy'de başladığı mesleği babası önce Sirkeci'ye, sonra da Kapalıçarşı'ya taşımış. Bahadır Süsleyici'nin ise taşıyacak bir durumu yok. Zaten ayakta kalırsa 60-70 yaşına kadar devam edecek, olmazsa örücülük ondan sonra yetişen kimse olmadığı için "kaybolan meslekler" arasına girecek...