6 yıldır işgal evinde yaşayan 'Ecevit Abi'
Kadıköy Yeldeğirmeni'nde 6 yıldır işgal ettiği bir evde ailesiyle birlikte yaşayan Ecevit Çalışkan “İşgal etmek cesaret işi. Azim işi. Çünkü başkasının evine giriyorsun. Polisle de karşı karşıya gelebilirsin. Bir gün sahibi çıkar gelir, onunla yüzleşebilirsin,” diyor ve ekliyor: “Böyle bir şeye niyeti olan varsa, yapsın. Tavsiye ederim!”
DUVAR - Eşitsizliğin en çok yüzünü gösterdiği konulardan biri de barınma sorunu. Sırf talep var diye dört duvar için fahiş kiralama veya satın alma bedellerinin istendiği bir şehir olan İstanbul, bu sorunun başkenti gibi.
1974 Tokat Zile doğumlu Ecevit Çalışkan ya da -bilinen adıyla- Ecevit Abi de bu sorunu yaşamış. İlkokulu bitirdikten sonra Merter'de bir tekstil atölyesinde 20 yıl çalışan Ecevit Abi, “O işi bıraktım ve önce burada Ayrılıkçeşmesi sokakta, sonra Karakolhane sokakta yaşadım. 6 yıldır da işgal ettiğim bu evde yaşamaktayım,” diye anlatmaya başlıyor ve devam ediyor:
“Önceki evdeyken ev sahibiyle kira konusunda bir anlaşmazlık başladı. Zor durumda kaldım. Burada bir abi, 'bir ev var, sahibi yok; gel' dedi, 'Aç kapıyı, içeriyi temizle, gir otur.' İçeriye girdiğimde birkaç tane balici vardı. Önce onları çıkardık. Sonra tadilat işlerine başladık. 6 yıl oldu burada yaşıyoruz. Ev sahibini tanımıyorum, o da beni tanımıyor.”
Evin bir sahibi var mı, yok mu kesin olarak bilinmiyor. “Valla öbür taraftaysa Allah rahmet eylesin, bu taraftaysa da ev onun, biz koruyoruz. İstediği zaman çıkıp gelebilir. Mal, mülk onun, yapacak bir şey yok. Sözleşmesi vardır, kontratı vardır, gelir ister. Biz de ona göre ayak uydururuz,” diyor Ecevit Çalışkan.
“İşgal etmek” deyiminin içinde negatif bir tını da var; o yüzden Ecevit Abi'nin yaptığı bir işgal değil, hayata kazandırmak, can vermek, ödünç almak. En önemlisi de hakkını almak; her insanın barınma hakkı vardır çünkü.
“İlk başta acaba ne derler, ne yaparlar diye tedirginlik yaşadım. Kadıköy'de ev tutmak çok zor, kiralar çok pahalı,” diyen Ecevit Abi “Bir gün gelip de buradan çıkarırlarsa yedekte bir işgal evi daha var,” diyerek artık iflah olmaz bir “işgalci” olduğunu açıklıyor belki de.
“İşgal etmek cesaret işi. Azim işi. Çünkü başkasının evine giriyorsun. Polisle de karşı karşıya gelebilirsin. Bir gün sahibi çıkar gelir, onunla yüzleşebilirsin,” diyor Ecevit Abi “Aşama aşama yerleştik. En üstte oğlum kalıyor. Ortada eşimle ben, en altta da annesi vefat ettikten sonra yalnız kalan bir abimizi yanımıza aldık,” ve ekliyor: “Böyle bir şeye niyeti olan varsa, yapsın. Tavsiye ederim!”
Sokaktaki en renkli ev de Ecevit Abi'nin. Kendisi hakkında hiçbir fikriniz olmasa bile evini uzaktan görünce bile orada bir farklılık olduğunu anlıyorsunuz. İrili ufaklı birçok oyuncağı evin dış cephesinde süs olarak kullanan Ecevit Abi bu işi nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Elime geçen bir, iki oyuncağı buraya koydum. Sonra mahalleden çocuklar da kendi oyuncaklarını verdiler, abi bunu da koy diye. Bir tanesi 20 yıldır birlikte uyuduğu oyuncağını verdi, sana emanet ediyorum diye. Birini Erasmus'la Hollanda'dan gelmiş bir kız öğrenci gönderdi. Fotoğrafını çekip göndermemi de istedi. Yollayınca çok sevindi.”
İstanbul'a ailecek göç ettiklerinde çok küçük bir çocukmuş Ecevit Çalışkan. “Amcalarım zaten bu taraftaydı. Babam da fırıncıydı. Acıbadem'de bir fırında işi hazırdı, o sayede geldik. Yani zemin hazırlandı, öyle hadi gidelim, duruma bakarız gibi bir şey değildi,” diyen Ecevit Abi küçüklüğünde bir de yangın tehlikesi atlatmış. Oturdukları evi saran alevlerin içinde kalan Çalışkan'ı onun deyimiyle “bir teyze” kurtarmış. O günden sonra Karaoğlan demişler kendisine. Böylelikle Bülent Ecevit'in sadece ismini değil lakabını da almış!
Ecevit Çalışkan yıllardır yaşadığı Kadıköy'ün Yeldeğirmeni mahallesinde tanınan ve mahalle(li) için eşi bulunmaz birisi. Her şeye koşturan, her sorunu çözmek isteyen bir insan. Patlak ampul de değiştiriyor, hasta olduğu için evden çıkamayan insanların ihtiyaçlarını da gideriyor. “Hayatta hayır diyemiyorum, hayır kelimesini kullanmıyorum,” diyor Ecevit Abi, “Olur, yapabiliriz, getirebilirim, götürebilirim; çünkü kırmak istemiyorum kimseyi. Çalışırken de öyle. Soruyorlar, şu kadar paraya olur mu? Olur, niye olmasın. Her şeyi paraya çevirirsen... Önce arkadaşlık, dostluk kazan. Sonra istersen para da kazanırsın.”
“Ben de babama çekmişim, yardımseverlik, insanlarla diyalog kurmak konusunda,” diyen Ecevit Abi “evimizin karşısında Kemal Atatürk lisesi vardı. Oraya odun gelmiş. Babam odun taşımaya yardım ederken birden yere yığılmış ve orada hayatını kaybetmiş. Meğer gizli kalp varmış, kalp krizi geçirmiş. Onu memlekete götürdük, biz bir şekilde hayatmıza devam ettik,” diye anlatıyor babasını.
“Ben burada 7'den 77'ye herkese yardım ediyorum. Diyelim 5 liraya satılan şey bende 2 lira. Gitti gidiyor değil bizde, geldi gidiyor. Sistemimiz öyle, ölüden al diriye ver. Mesela arıyorlar, bizde eşya var, alır mısın. Alırım diyorum. Sonra biri geliyor, abi bana bu eşyayı verir misin? Veririm, diyorum. Ne kadar, şu kadar. Evine kadar da taşıyoruz ekstradan,” diye anlatan Ecevit Abi'ye bu işe başlama kararını nasıl aldığını soruyorum: “Tekstili bırakınca ikinci el bir el arabası aldım, ufaktan başladım. Bir planım yoktu, bu araba bir arkadaşımındı, 4 bira karşılığında benim oldu.”
Ecevit Abi'nin anahtar cümlesi “Aslında kafamda böyle bir şey yoktu, böyle bir planım yoktu” demek. Ev işgal ederken de, evini oyuncaklarla süslerken de, “kariyer” değişikliğine gittiğinde, hatta evlendiğinde de kafasında böyle plan olmayacaktı. Aslında bu, hayatın önüne koydukları karşısındaki mücadele kabiliyetini gösteriyor onun.
“Eskicilik yapmıyorum. Yük, eşya taşıyorum. Birisi diyor, Ecevit abi al bunu götür, değerlendir,” diyen Çalışkan, sokaklarda gezmeyi bırakmış: “Artık telefonla çalışıyorum. Eşyası ya da ihtiyacı olan telefonla ulaşıyor. 24 saat açıktır.”
Ecevit Abi'nin bir diğer özelliği de düzenlediği “sokak partileri.” Resmi yerlerden aldığı izinle sokağı kapatıp orada doğum günü partisi, Hıdrellez gibi eğlenceler düzenliyor. Sokakta bu partilere yönelik nadiren çatlak ses çıkıyormuş, çoğunlukla da bu partilere katılım oluyormuş. Sadece parti değil, sokağa kurulan yüzlerce kişilik sofralarda iftar yemekleri de organize ediyor Ecevit Abi.
“Paranı kaybet, neşeni kaybetme,” diyen Ecevit Abi “Burası eğlenceli, bazen gürültülü olan, bazen farklı aksiyonların yaşandığı bir mahalle,” diyor. Gördüğüm kadarıyla tüm bu curcunayı yaratan kendisi. Mahalleli ise ona eşlik ediyor. Aralarında güzel bir bağ kurulmuş.
Umarım ki son yıllarda soylulaştırma çabasına girişilen bu bölgede Ecevit Abi renkleriyle, eğlencesiyle ve “işgal ettiği” evleriyle nice yıllar var olmayı sürdürür...
'Askerliğe kadar ölü görmedim, şimdi ölüyle beraber yatarım'