Saray Kapı’da perşembe ya da Hz. Süleyman bereketi...

Diyarbakır’daki Hz. Süleyman Camisi’ni Perşembe ve Cuma günleri, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce kişi ziyaret ediyor. Camiye gelenler dua ediyor, mevlit okutup yiyecek dağıtıyor ve parkta akşama kadar vakit geçiriyorlar. Saray Kapı’daki esnaf ise haftanın en iyi satışını bu iki gün içinde yapıyor!

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - İyaz bin Ganem ile Halid bin Velid, halife Hz. Ömer’in emriyle Mezopotamya’ya doğru 8 bin kişilik bir orduyla yola çıkmış. Ordunun içinde bin kişilik bir sahabe kuvveti de varmış.

Bizans İmparatoru Heraklius yönetimindeki bölgede bulunan Diyarbakır kalesini kuşatmaya almışlar. Kuşatma uzun sürmüş. Ramazan ayında sahur için çadırının kapısına bırakılan ekmeğin son üç gündür bırakılmamasını yiyecek sıkıntısına yoran Halid bin Velid, sonunda erzak dağıtmakla görevli askere, “Erzak mı bitti?” diye sormuş. Ancak asker, erzağın bitmediğini ve her gece sahur için kapısına ekmek bırakıldığı yanıtını vermiş. Bu işte bir bit yeniği olduğunu düşünen asker, ertesi gece, ekmeği bıraktıktan sonra, kapıyı görebileceği bir yere saklanmış. Bir süre sonra bir köpek gelip ekmeği almış, nehri geçerek Diyarbakır’a doğru gitmiş. Asker de peşinden... Sonunda köpek, surdaki bir gedikten şehre girmiş.

Geceleyin gördüklerini gelip Halid bin Velid’e anlatmış asker. Köpeğin geçtiği gediğin genişletilerek askerlerin buradan şehre girebileceği ve kapıları açabileceği fikri böyle doğmuş. Planlar bu fikir üzerine kurulmuş.

.

Planı hayata geçirense Halid bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman olmuş. Bu gedikten içeriye girenler çatışarak kapıyı açmış. Diyarbakır işgal edilmiş. Ancak bu arada Hz. Süleyman’la birlikte 27 sahabe hayatını kaybetmiş.

Diyarbakır’da, Diyarbakır’ın İslam ordusu tarafından ele geçirilişi böyle anlatıldı hep...

'DEFALARCA BOYADIK BU DUVARI'

Hz. Süleyman Camiî ise, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırıldı. Caminin yapılış kararının verilişi hakkında ise şu rivayet vardır herkesin dilinde: Ebul Kasım’ın rüyasına giren Hz. Süleyman, “Üzerimiz ne zamana kadar açık kalacak?” diye sitemde bulunmuş. Caminin yapımına, bu rüya üzerine karar verilmiş.

Hz. Süleyman ve 26 sahabenin türbesi, yapımı 1169 yılında tamamlanan caminin alt bölümünde bulunuyor. Camiî, bu nedenle her Perşembe ve Cuma günü binlerce kişi, tarafından ziyaret ediliyor. Çevre düzenlemesinden sonra büyük bir parka da kavuşan camiyi ziyaret etmek için çevre illerden de ziyaretçiler geliyor. Ancak esas ziyaretçi kitlesini Suriçi ve Bağlar ilçelerinden alıyor.

Hz. Süleyman Camiî’ni ziyaret edenler duvarlarına dokunup dua ediyorlar, orada bulunan ve Kur’an okumasını bilenlere Mevlit okutup şeker, ekmek, gofret, bisküvi dağıtıyorlar. Dualarını bitirip park alanında akşama kadar bekleyenler de var elbette.

Müze görevlilerinden biri, beyaza boyanmış bir duvar gösteriyor. Görevli, “Buraya her gelen bir şey yazıyor. Bazıları evlenmek istediğini yazıp telefon numarasını yazıyor, bazıları üniversite sınavına gireceğini, kendisi için dua edilmesini istiyor. Defalarca boyadık bu duvarı” diyerek şikayetçi oluyor ziyaretçilerden.

Buradaki en ilginç inanç ise duvara taşın yapışmasını umut etmekle ilgili. Dişi bazalt taşının çukuruna küçük çakıl taşları yerleştiriliyor ve eğer taş düşmezse dileklerinin kabul edileceğine inanılıyor. Bu Yahudilerin de inancı. Diyarbakırlı Müslümanlar bu inancı Yahudilerden edinmiş olabilirler. Çünkü kimi kaynaklarda Diyarbakır’da yaşamış Yahudi bir peygamberden de söz ediliyor. Hz. Süleyman’a kimilerinin 'peygamber' demesi belki de bu nedenle.

.

HEVSEL’DEN YEŞİLLİK, ÇOCUKLAR İÇİN DONDURMA

Simit satıcılarından seyyar dondurmacıya, çocuklar için oyuncak satanlardan başı açık gelenler için eşarp satanlara kadar her türlü satıcıyı burada görmek mümkün. Bunlar çoğunlukla Perşembe ve Cuma günleri geliyorlar buraya ve dediklerine göre satışları hiç fena değil.

Ancak sarma yaprağı, roka gibi yeşilliklerin satıldığını görmek sahiden şaşırtıcı. Elinde kalmış son roka demetlerinin de satılmasını, camiye bakan duvarın üstünde oturarak bekliyordu satıcılardan biri. Rokaları satmak için bağırarak müşteri çağırmıyordu. Belki mizacı böyleydi, belki de caminin önünde bağırmanın doğru olmadığını düşündüğü için, sessizce bekliyordu.

Hevsel Bahçeleri’nin ürünüymüş sattığı rokalar. Hevsel Bahçeleri’nde çalışıyormuş ve topladığı ürünleri, Perşembe günleri burada satıyormuş. Dediğine göre yeşillik satan diğer satıcılar da Hevsel Bahçeleri’nin ürünlerini satıyormuş. Biz sohbet ederken bir kadın, demeti 1 lira olan rokaların tümünü alıyor 5 liraya. Satıcı beklemekten yorulmuştu belki, 7-8 demet için aldığı 5 lirayı cebine koyup boş kasaları topladı ve yine sessizce ayrıldı caminin önünden.

MEVLİT Mİ YASİN Mİ?

Caminin önünde Kur’an okuyan çok sayıda insan var. Bu eskiden beri böyleymiş. Bunlar, isteyenler için Yasin ya da Mevlit okuyorlar. Perşembe günleri buraya gelen adamlardan biri, uzak semtlerden biri olan Gaziler’de oturuyor. “Evde yapacak bir şey yok” diyor: “Buraya geliyorum, kimse bir şey istemese de ben Mevlit okuyorum, Yasin okuyorum.”

Okuduğu Mevlit ya da Yasin için bir ücret alıyor mu? “Kim ne verirse” diyor “1 lira veren de oluyor, 20 lira veren de. Ama hiç vermeseler de okurum.” Adam bir şey okusun ve dinleyeyim istiyorum. “Benim için bir şey okur musun?” diye sorduğumda, “Yasin mi Mevlit mi?” sorusuyla karşılık veriyor.

Ötede bir hafız var. Kimsenin ondan bir şey okumasını beklemeden, durmadan okuyor. Gelip gidenlerden bazıları eline para tutuşturuyordu. Erbane çalarak mikrofona ilahi okuyan adamın da gözleri görmüyordu. Ne dediği pek anlaşılmıyordu ama etrafı hep kalabalıktı.

.

ESNAFIN GÜLEN YÜZÜ

Hz. Süleyman Camisi’ne giden ve Saray Kapı olarak bilinen cadde üzerindeki esnafın yüzü de en çok Perşembe ve Cuma günleri gülüyor. Şekerler, bisküviler, gofretler dükkan kapısının önündeki tezgahlarda sergileniyor. Camiyi ziyarete gidenlerin büyük çoğunluğu bu dükkanlardan alışveriş yapıyor. Yani Saray Kapı’da esnafın yüzünü güldüren bir perşembe-cuma bereketi var.

Fırının önünde poşetler içinde ekmekler vardı. Fırını işleten adam, her poşette 10 ekmek olduğunu söyledi. En çok perşembe ve cuma günleri ekmek satıyor elbette. Yoğunluk olmasın, müşteri beklemezsin diye ekmekleri önceden poşetlere koyup hazır bekletiyor. Adam, “Caminin önünde okutuyorlar ekmekleri sonra orada dağıtıyorlar” dedi. Kapıdaki poşetlerin içinde 10’ar ekmek vardı ama adam, “İsteyen istediği kadar ekmek dağıtır, herkesin bütçesine göre” dedi.

“O halde” dedim adama, “Perşembe ve cuma günleri işlerin yolunda gidiyordur.” Adamın yüzü buruştu, sözü ekonomik krize getirdi. “Un fiyatı çok zamlandı, ne kadar çok ekmek satsak boş” dedi.

.