Ressam Utku Varlık: Babası, Mehmet Nâzım'a engeldi

Ressam Utku Varlık, arkadaşı Mehmet Nâzım'ın babası Nâzım Hikmet'le olan ilişkisini anlattı: Babasının gölgesi onu sürekli izliyordu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Nâzım Hikmet’in oğlu, ressam Mehmet Nâzım hayatını kaybetti. Nâzım yarın Fransa Creuse, Guere-Ajain’de yakılacak.

Cumhuriyet'ten Ceren Çıplak Drillat'a konuşan, Mehmet Nâzım'ın ressam dostu Utku Varlık, "Çok güzel Türkçe konuşuyordu, çekingenliği bir Türk gazetecisinin 1957’de onunla Varşova’da yaptığı konuşmada babası Nâzım Hikmet’e karşı tavır alması sonucu oluşan medyatik bir tepkiydi; sanki Nâzım’ı kimse eleştiremez, oğlu bile! Ertesi gün beni annesi Münevver Andaç’la tanıştırdı ve dostluğumuz bu saygın kişiyle başka bir boyuta girdi. En kısa bir sürede Abidin ve Güzin Dino ve Paris’teki tüm entellektüel, sanatçı çevresini de bu nedenle tanıdım" dedi.

Röportajın bir kısmı şu şekilde:

Paris yolculukları nasıl başlıyor?

Nâzım, 1950’de Memet’in doğumundan hemen sonra dostlarının yardımıyla, bir tekneyle Türkiye’den kaçıyor, kaçmak değil bir kurtuluş bence. Münevver Andaç ve Mehmet 1960 yılına kadar polis kontrolünde İstanbul’da yaşadıktan sonra, ünlü bir İtalyan yayıncının yatıyla Ayvalık’tan kaçıp, önce İtalya sonra da Polonya, Varşova’ya ulaşıyorlar. Ne yazık yol burada bitiyor çünkü o süre içinde Nâzım Moskova’da Vera’yla evlenmiş.

Nâzım Hikmet’in Polonya’ya ziyaret gerçekleştirdiğini biliyoruz. O dönem aralarında nasıl bir ilişki vardı?

Malûm bu ikilemde Nâzım çok güç bir durumda; kanımca üç kez Varşova’ya geliyor ki onların Varşova’daki üçüncü yılında, 1963’te Moskova’da bir kalp krizinden ölüyor.

Mehmet on üç yaşında o zaman! Beraberliğimiz sürecinde bu konu bir tabu olarak kaldı... Bu konuda söylenen ve anlatılanların gerçekle hiç bir ilgisi yok. Nâzım’la mektuplaşmalarında duygudan öte çok kültürel bir alış-veriş vardır, aşktan öte mantık; işte Münevver’in gücü...

Memet’in babasıyla benzerlikleri var mıydı?

Nâzım gibi sarışın mavi gözlü, Polonya tarafı çok etkin bu fizikte, tip olarak da Nâzım’a çok benziyordu. Tanımayanlar bile: “Nâzım ’ın oğlu musun?” diye sorarlardı. Abidin Dino benzerliklerini çok iyi görüyordu. Abidin Dino bir gün bana “Nâzım ’ın ses tonu bile Memet’te var” demişti.

Nâzım’ın Memet’e yazdığı şiirleri biliyoruz, peki Mehmet babasına hiç şiir yazdı mı?

Mehmet’in babasıyla tinsel diyaloğuna kimse varamadı, babasına katiyen şiir yazmadı ama bir anım var şiirle ilgili: O yıllar Rus şair, şiirlerini ezgi misali söyleyen Boulat Okoudjava’ya hayranız. Bir gün Mehmet “İlginç bir Rus şair var, çevirisini sana okumak istiyorum” dedi. Okudu, “Müthiş, bu şairi Türkiye’ye tanıtmak gerekir” dedim ve yüreklendirdim. Sonra 10-15 şiir daha getirdi ama Rus şair diyor hâlâ… Ama ben anladım onun yazdığını. Sonunda “Mehmet bu şiirler senin” dedim. Mehmet hemen uzaklaştı şiirden ve şiirlerini saklamaya devam etti. Kanımca şiire elini sürmedi sonra!

'BABASI ONA ENGELDİ'

Neden? Babasının yolundan mı gitmek istemedi?

Babası aslında ona engeldi, örneğin bir gölge, bu kompleksten öte; çevrenin ve karşılaştığı tüm kişilerin ilk bakışta “demek Nâzım Hikmet’in oğlusunuz?” demesiydi. Önlenemez, duymamazlıktan da gelinemez! Sadece benim değil bizim çevrenin de gözlemi buydu: babasının gölgesi onu sürekli izliyordu; Nazım, bu anlamda Mehmet’i frenledi. Baba yoktu ortada ancak onun altında ezilmekte bir gerçekti. Sonunda da öyle oldu gerçekten.

Pek çok kişi Mehmet’e başka gözlükten bakıyordu. O gözlükten Nâzım’ı görüyorlardı. Ben o yıpranmayı biliyorum. Büyük bir labirentti ve çıkmakta zorlanıyordu. Düşünün babası Nâzım bizi şaşırtan her şeyi yapmış, peki geriye ne kalmıştı?