Katılımcı ve barışçıl bir okul: Kompost Orman Evi
İki eğitimci, İzmir Yakaköy'de, çocukların keşfederek öğrenebileceği bir orman evi kurdu. Kompost Orman Evi, çocuklara mutfak alışverişinden yemek yapmaya, doğa yürüyüşlerinden hikâye yazmaya kadar birçok öğretici faaliyet sunuyor.
DUVAR - İzmir Yakaköy'de Orkun Kocabıyıkoğlu ve İdil Aydoğan adlı iki eğitimci alternatif eğitim sistemini uyguladıkları "Kompost Orman Evi"ni kurdular. Eğitimciler yaşadıkları köy evinin alt katında oluşturdukları, çocuklara özel mutfak ve atölyede profesyonel çocuk bakıcılığı yapıyorlar.
Şimdilik üç öğrencisi olan orman evinde beş gün boyunca eğitim devam ediyor. Sabah kahvaltısının ardından öğleye kadar ormanda serbest zaman geçirip oyunlar oynayan çocuklar doğadaki canlıları keşfederek öğreniyorlar. Eğitimcilerle birlikte haftanın bir günü pazara gidip kendi tüketecekleri meyve ve sebzeleri tanıyarak alışveriş yapan çocuklar, doğada hem öğrenip hem de eğleniyorlar.
KOMPOST: BİR ARAYA GETİRME GÜCÜ
Üç hafta önce eğitime başlayan orman evinin bir gününü, çocukların ve velilerin geri bildirimlerini ve gelecekteki hedeflerini eğitimcilerden Orkun Kocabıyıkoğlu anlattı. Kurdukları orman evine, organik atıkların çürütülmesi sonucu elde edilen ve doğal gübre olan “kompost” adını vermelerine ilişkin Kocabıyıkoğlu, "Biz kelimenin kökenine inince bir araya getirme gücü, bir araya gelme anlamını keşfettik. İnsanları bir araya getiren, bir anlamda metafor olarak kompost kelimesini kullandık" dedi.
'DOĞADAKİ DÖNGÜSELLİĞİ YAŞAYARAK GÖZLEMLİYORLAR'
Dokümantasyon sistemiyle çocukların tüm gelişim aşamalarını kaydederek çalışan orman evinin bir gününü Kocabıyıkoğlu şu sözlerle aktardı: "Çocuklar sabah 09.00 civarı geliyorlar. O sırada biz kahvaltıyı kurmaya başlıyoruz. Geldikleri zaman kendi yumurtalarını yapıyorlar ve sofranın kurulmasına yardım ediyorlar. Beraber kahvaltının ardından hazırlanmaya başlayıp orman tulumlarımızı giyiyoruz. Ormanda yürüyüşün ardından belirlediğimiz bir kamp alanımızda duruyoruz. Dere yatağının yanındaki bu alanda serbest oyunlar kuruyorlar ve beraber oynuyoruz. Keşfe çıkıp karşılaştığımız canlıları takip ediyoruz. Burada çocuklar doğadaki
döngünün nasıl işlediğine dair sürekli yaşayarak gözlemleme fırsatı buluyorlar."
'NEYİ NASIL TÜKETECEKLERİNE DAİR DE FİKİRLERİ OLUYOR'
"Öğlen saat 13.00 gibi eve dönüyoruz ve öğle yemeğimizi hazırlamaya başlıyoruz. Onun ardından dinlenmek için kitap okumayı, yoga ve meditasyonla sakinleşmeyi seviyorlar. Sabahın yorgunluğunun ardından güzel bir zaman oluyor ve sonrasında atölyeye geçiyorlar. Bu ara ilgimizi korku hikâyeleri çekiyor ve korkuyu takip ediyoruz. Bir gölge kuklası yaptık. Atölyede fenerlerle aydınlatıp hikâyeler yazdığımız ve korkuyu aradığımız bir yolculuk yapıyoruz. İstedikleri zaman resim yapıyorlar, kil ile doğrudan temas edebiliyorlar. Üretim sürecine ve alım sürecine dahil olduklarında neyi nasıl tüketeceklerine dair de fikirleri oluyor. Günün sonunda bir çember oluşturup günümüzün nasıl geçtiğini, burada olduğumuzda neler hissettiğimizi, neye ihtiyacımızın olduğunu konuşuyoruz."
'KATILIMCI VE BARIŞÇIL BİR OKUL YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ'
Doğada zaman geçirmenin çocukların dikkat ve algı sürelerini arttırdığını belirten Kocabıyıkoğlu velilerin geri bildirimlerine ilişkin şunları söyledi: "Çocukların kendilerini ve duygularını ifade etmede daha açık olduğunu fark ettiklerini söylüyor veliler. Okul öncesi eğitimde kendimizi ifade etmeyi, duygularımızı söylemeyi öğrenemediğimizde sonrasında ihtiyacımızın ne olduğunu bulmak da çok güç oluyor. Biz çocuklarla kurduğumuz iletişimde buna çok dikkat ediyoruz ve kendilerini ifade etmelerini önemsiyoruz. Mümkünse katılımcı ve barışçıl bir okul yaratmaya çalışıyoruz. Velilerimizle de rutin toplantılar düzenleyerek birlikte işleyen bir mekanizma kurmayı amaçlıyoruz."
'DUYMAYI VE DİNLEMEYİ ÖNEMSİYORUZ'
Yeni eğitimcilerin katılması durumunda daha fazla çocuğa ulaşmayı hedeflediklerini aktaran Kocabıyıkoğlu, hâlihazırdaki şartlarda sayıları 6 ile 8 arasındaki çocukla eğitimlere devam edeceklerini söyledi. "Alternatif eğitimde çocuklar kendilerini daha özgür mü hissediyorlar?" sorusuna Kocabıyıkoğlu şu yanıtı verdi: "Şu an Türkiye'de de dünyada da en çok ötekileştirmeye maruz kalan kesim ne yazık ki çocuklar. Biz burada onlarla hepimizin merakının arkasından giderek potansiyelimizi görüyoruz. Özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu tecrübe edebiliyoruz. En kıymetli şey bu gibi geliyor. Özgürlüğü tecrübe ederken birbirimizi duymamız ve dinlememiz epey kıymetli. Duymayı ve dinlemeyi önemsiyoruz. Belli bir süre sonra özgürlük o kadar yerleşmiş oluyor ki ona ihtiyaç bile duymayabiliyorsunuz."