Çekirdekçi Ahmet’in ev kirası

Aslen Mardinli olan Ahmet Aybeniz, “Kıbrıs savaşından birkaç yıl önce” Diyarbakır’a göç etmiş. Diyarbakır’a gelince babası Suriçi’nde, sokakta çerez satarak geçinmeye çalışmış. Çekirdekçi Ahmet, babasından devraldığı sokakta çerez satmak işini, Gazi Caddesi’nde karpuz çekirdeği satarak devam ettiriyor. Ama 5 çocuk babası olan Ahmet için çekirdek satarak geçinebilmek her gün biraz daha zorlaşıyor.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Annem, bütün yaz karpuz çekirdeği biriktirirdi. Kış geldiğinde bunları haşlayıp yenecek kıvama getirirdi. Nasıl yapardı bunu? Aklımda sadece büyük bir tencere dolusu suya çekirdekleri kattığı, tenceredeki suyun saatlerce sobanın üzerinde kaynadığı kalmış. Tuzu suya mı katardı, hiç hatırlamıyorum. Aklımda, uzun kış gecelerinde bu çekirdekleri keyifle yediğimiz kalmış.

Çocukluğuma dair ve unutulmaya yüz tutmuş bu güzel hatırayı Çekirdekçi Ahmet Aybeniz hatırlatıyor her defasında. Çünkü ne vakit Suriçi’nde, Gazi Caddesi’nde yürüsem karşıma çıkıyor. Çığırtkanlık yapmıyor, sessizce bekliyor önündeki küçük tezgahın başında. Tezgahın üzerinde poşetler içinde karpuz çekirdeği sergiliyor, müşterisini sessizce bekliyor. Tezgahın her tarafına “Meşhur Batman Çekirdeği” yazan kağıt parçaları yapıştırılmış.

Çekirdekçi Ahmet, yıllardır aynı kaldırımda bekleyen izlenimi veriyor. Ona başka bir yerde rastlasanız, tanımayabilirsiniz. Çünkü Gazi Caddesi üzerindeki kaldırımla bütünleşmiştir. Bir gün oraya tezgahı kurmayacak olsa, büyük bir boşluk oluşacak gibi geliyor bana.

İyi ki hiç boş bırakmıyor kaldırımı. Bir tek Suriçi’nde çatışmaların yaşandığı sıralarda kuramamış tezgahı ama o zaman zaten kimse giremiyordu Gazi Caddesi’ne. “Bazen geliyordum” diyor, “Ekmek parası abê. Ama kimse olmuyordu. Bir-iki saat durup gidiyordum.”

Ekmek parası ayrı bir dert elbette. Ama yıllardır yaz kış demeden gün batıncaya kadar durduğu kaldırımın boşluğu, çevredeki diğer işportacıların ortada görünmemesi, dükkanların kepenklerinin kapalı olması kendisini ne kadar zor durumda bırakmıştır, kim bilir.

Suriçi’ndeki evinden taşınmak zorunda kalması Çekirdekçi Ahmet’in bir diğer derdi. Buradaki ev eskiydi, ama kirası ucuzdu. Ev yıkılmaya başladı, o kadar eskiydi yani. Ben de Şehitlik’e taşındım” diyor Ahmet. Şehitlik’teki ev daha iyi ama kirası 600 lira. Ahmet, “Nasıl ödüyorum kirayı, sorma” diyor ama sesindeki burukluktan çok zorlandığı belli, oluyor.

En büyüğü 16 yaşında beş çocuğu var Çekirdekçi Ahmet’in. Erkek çocukları çalışamayacak kadar küçük. Biri fırında çalışmış bir süre, sonra hastalanınca bırakmış işi. Bu yüzden eve ekmek götürmek, tek başına Ahmet’in omuzlarında.

Biz Ahmet’le sohbet ederken iki zabıta beliriyor. “Karışıyorlar mı” sana diye soruyorum, zabıtaları işaret ederek. “Allah razı olsun onlardan, seviyorlar beni. Hiç karışmıyorlar bana” diyerek minnetle bakıyor zabıtalara. Sonra, “Benim kimseye bir zararım yok ki zaten” diyor.

ÇEKİRDEĞİ İÇİN YETİŞTİRİLEN KARPUZ

Neden Batman’ın meşhur karpuz çekirdeğini satıyor Ahmet? Malum, son yıllarda üretimi düşmüş olsa da, Diyarbakır’ın karpuzu dillere destandır. Ahmet, Batman’da sadece çekirdeği için karpuz yetiştirildiğini söylüyor ve “Diyarbakır karpuzu eskiden” diyor. “Çekirdeğini satabilmek için tonlarca karpuz yetiştirmek lazım.”

Batman’da çekirdeklerin nasıl hazırlandığını ve kendisine nasıl ulaştığını da anlatıyor Ahmet: “Özel bir cins karpuz yetiştiriyorlar. Bu karpuzlar yenmek için değildir. Bunların çekirdekler çoktur. Karpuzlar yetişince çekirdeğini çıkarıyorlar. Sonra işte, bunları büyük kazanlarda kaynatıyorlar.

Yenecek kadar yumuşayınca çekirdekleri eleklere koyup yıkıyorlar. Çünkü kaynattıklarında çekirdekler simsiyah oluyor. Çok su harcanıyor. Sonra serip tuzluyorlar, kurutuyorlar biraz. Ama çok kurumaması lazım çünkü bu sefer yenemeyecek kadar sertleşebilir. Zaten kurumaması için her zaman poşetin içinde olması gerekiyor. Mesela şimdi bir kilo aldın, yiyeceğin kadar çıkar, sonra poşetin ağzını yine kapat.”

Karpuz çekirdeğinin lezzeti damak zevkine göre değişir elbette ama faydaları saymakla bitmiyor. Diyabeti kontrol altında tutmaya yardımcı olmaktan halsizlik hissini önlediğine, kalp sağlığını korumasından tansiyonu kontrol altında tutmasından beyin fonksiyonlarını geliştirmesine kadar faydalı olduğu ifade edilir.

MARDİN’DEN SURİÇİ’NE

Çekirdekçi Ahmet Aybeniz aslen Mardinli. Ailesinin Diyarbakır’a ne zaman yerleştiğini, “Kıbrıs savaşından birkaç yıl önce” diyerek anlatıyor. Babası da Suriçi’nde, sokakta çerez satarak ailesini geçindirmiş. Sokakta çerez satma işin babasından devralmış Ahmet.

Sokağın soğuğu, Diyarbakır’ın sıcağı dememiş, çocukluğundan beri kendisi de çerez satarak geçinmeye çalışıyor. Aklına başka bir iş yapmak gelmemiş mi? Gelmiş elbette ama başka iş bulamamış. “İş olsa yapmaz mıyım? Beş çocuk var, okula bile gönderemedim onları” diyen Ahmet, 1955 doğumlu olduğunu hatırlatarak, “Şimdi yaşım da geçti, kim iş veriri bana” diyor.

Bu arada bir müşterisi geliyor Ahmet’in. Yarım kilo karpuz çekirdeği istiyor adam. Çekirdeğin kilosu 13 lira. Yarım kilo çekirdeğin fiyatını söyleyen Ahmet, “6 ver yeter” diyor, 50 kuruşu istemiyor.

Bu arada gazeteci olduğumu öğrenen bir başka sokak satıcısı, “Ahmet’in maddi durumu yoktur” diyor, “Kirasını ödeyemiyor. Allah seni inandırsın buradaki esnaf yardım etmezse bazen eve ekmek götüremeyecek. Yazarsan belki bir faydası dokunur, biri yapabileceği bir iş verir ona.”

Ahmet bir kadınla pazarlık yapıyor, “Hadi 12 lira olsun” diyor. Gönlü mü zengin yoksa 13 liranın 1 lirası pazarlık vakti vazgeçilecek bir para mıydı? Bilmek mümkün değil elbette ama bana gönlü zenginmiş gibi geliyor.

Hava güneşli, Gazi Caddesi kalabalık, yüzlerce insan ev kiralarını nasıl ödeyeceklerini düşünen Çekirdekçi Ahmet ile diğer sokak satıcısının önünden geçip gidiyorlar.