Aylaklık insanı yaratıcı ve sorun çözücü yapıyor!

Sürekli biçimde meşgul olmayı bırakın ve arada bir tembellik yapın. Aylaklık sanatı başlangıçta sizi rahatsız edebilir ama alıştırma yaptıkça bu hissin geçtiğini görecek ve kendinizi daha yaratıcı ve özgür hissedeceksiniz.

Google Haberlere Abone ol

Olga Mecking

Sürekli biçimde meşgul müsünüz?

Oradan oraya koşuşturmak ve uzun bir yapılacaklar listesi üzerinde çalışmak, git gide artan bir şekilde iletişim durumunuzu göstermenin bir yolu haline geldi: “Çok meşgulüm, çünkü çok önemliyim,” düşüncesi var olmaya devam ediyor.

Belki de bütün bu meşguliyet haline bir son vermenin zamanı gelmiştir. Meşgul olmak -gerçekten de meşgul olsak bile-, artık nadiren buna inanmaya başladığımız bir ‘durum göstergesi’. Bununla beraber, bu etki gerçek ve milenyum kuşağının tükenmişlik hissinden bahsetmemekle birlikte, tükenmişlik, kaygı bozukluğu ve stresle bağlantılı hastalıklar artmayı sürdürüyor.

Bu çılgınlıktan kurtulmanın bir yolu mevcut ve (bunlar hâlâ önemini korusa da) bunun yolu farkındalık, bedensel egzersizler ya da sağlıklı bir diyet değil. Bahsettiğimiz şey, hiçbir şey yapmamak, aylaklık. Ya da Hollandalıların dediği gibi ‘niksen’.

NEDİR BU ‘NIKSEN’?

Hiçbir şey yapmamanın ne olduğunu tarif etmek güçtür; zira uyuduğumuzda dahi, sürekli bir şeyler yaparız.

Can sıkıntısı duygusunu inceleyen ve “Donatılmış! Dijital Dünyada Yaşamı ve Teknolojiyi Dengelemek ” adlı kitabı yazan Doreen Dodgen-Magee, ‘niksen’i, motoru çalışan ama hiçbir yere gitmeyen bir otomobile benzetiyor.

“Can sıkıntısı hakkındaki düşünsel çıkarımım, sadece var olmak dışında hiçbir planın söz konusu olmadığı bir duruma işaret ediyor,” diyor.

İngiltere’de bulunan Central Lancashire Üniversitesi’nden psikolog olan Sandi Mann, ‘niksen’in “yapmamız gereken şeyleri yapmadığımız zamanlarda ortaya çıkabileceğini” ifade ediyor. “Zira belki yapmak istemiyoruz, yapmak için istekli değiliz. Bunun yerineyse, aslında pek bir şey yapmıyoruz.”

Daha pratik biçimde, niksen fikri, bir pencereden dışarı bakmak veya hareketsiz oturmak gibi aktiviteler yapmak için bilinçli olarak sarf edilen zaman ve enerji olarak düşünülmeli. Böylesi pek de entelektüel olmayan faaliyetlere “tembellik” veya “zaman israfı” da denebilir. Yahut, “saçmalık”.

Akıllı Yaşam biçimleri olarak, uzun zamandır gün boyu düzenli molalar vermeye bağımlı hale geldik; peş peşe gerçekleştirilen birçok araştırma, gündelik mesai boyunca uykulu, bitkin ya da zihinsel olarak tükenmiş hissetmenin, performansı ve üretkenliği büyük ölçüde engellediğini gösteriyor.

Farklı biçimde söylersek; evde ya da işte, öğleden sonrayı boş geçirme ihtiyacı hissediyoruz.

NIKSEN’E NEDEN İHTİYACIMIZ VAR?

Genel bağlamda konuşursak, kültürümüz hiçbir şey yapmadan durmamızı desteklemiyor ve bunu yapmak akıl sağlığımız, refahımız, üretkenliğimiz ve hayatımızın diğer alanları için büyük etkileri olan neticeler doğurabilir. Teknoloji de bu meseleyi kolaylaştırmıyor: Her an yanınızda taşıdığınız akıllı telefonlar, gerçek anlamda kendinizi fişten çekmenizi ve tembelliği kucaklamanızı neredeyse olanaksız bir hale getiriyor. Ve kendimizi sürekli biçimde meşgul tutarak, oturma yeteneğimizi bile kaybediyor olabiliriz, zira beynimiz gerçek anlamda yeniden yapılandırılıyor.

Gerçekten de, tembellik yapmanın faydaları çok geniş ölçekli olabilir.

Bayan Mann’ın gerçekleştirdiği araştırma, -aylaklığın kaçınılmaz bir etkisi olarak- hayâl kurmanın, “kelimenin gerçek anlamıyla bizi daha yaratıcı yaptığını, problem çözmede ve yaratıcı fikirler ortaya çıkarmada daha başarılı hale getirdiğini” ortaya çıkardı. Bunun gerçekleşebilmesi için tam anlamıyla tembelliğe ihtiyaç var.

Bayan Mann “Bırakın zihin kendi teşvik edici unsurunu arasın,” diyor. “İşte o zaman, hayal kurar ve zihninizde dolaşırken, yaratıcılığa ulaşma ihtimaliniz çok daha fazladır.”

Bir verimlilik uzmanı ve “Verimli bir Hayat” adlı blogun yazarı olan Chris Bailey, “Zannedilenin aksine, aylaklık harika bir üretkenlik aracı olabilir; çünkü enerjimiz tamamen tükenirse üretkenliğimiz de azalır, zira üretken olabilmek için kullanacak yakıtımız kalmaz,” diyor.

Niksen, size sorunları çözmede de yardım edebilir.

Paris’teki Insead Enstitüsü’nde liderlik gelişimi ve örgütsel değişim profesörü olan Manfred Kets de Vries, “Sizi aklınızın sınırlarından dışarı çıkarır ve bir süre geçtikten sonra, olan biteni daha net biçimde görürsünüz,” diyor.

Öte yandan, iş döngüsünü durdurmak, gerçekleştirilen işleri ödüllendiren bir kültürde hayli zor olabilir. İşte durmanıza ve aylaklık yapmanıza yardım edebilecek bazı ipuçları:

-Hiçbir şey yapmamak için zaman ayırın ve bu amaca ulaşın.

Bay Bailey, en üretken ve yaratıcı olduğunuz zamanın farkına varmanızı tavsiye ediyor; daha sonra zihniniz kapanmaya başlıyor ya da yalnızca görevleri yerine getirmek üzere çalışmaya başlıyor. İşte tam o anda bir yürüyüşe çıkmanız veya ara vermeniz gerekiyor. Burada mühim olan şey, bu kararın ardındaki amaç…

Kets de Vries “Amaçlı biçimde hiçbir şey yapmıyorum,” diyor. “Bir mola vermezsem etkili biçimde çalışamayacağımı biliyorum.”

Sizin açınızdan önemli olan ve size keyif veren şeylere öncelik tanıyın ve mümkünse diğer her şey için dış kaynaklardan faydalanın. Hayatın gerçekten ilgili kısımlarına odaklanmak, çalışma programınızda serbest zaman yaratmanıza yardımcı olabilir. Ve mesela bir sırada beklerken ya da çocukların okuldan eve dönüşünü beklerken yaptığınız gibi, tembellik pratiği yapmak için uygun fırsatlardan yararlanın.

-Meşguliyet kültürüne karşı direnin.

Eğer hiçbir şey yapmıyorsanız, bunu sahiplenin. Birisi size “hiçbir şey molasında” ne yaptığınızı sorduğunda, yalnızca “hiçbir şey” diye cevap verin. Mola veya izin alma hususunda pişmanlık duymaktan uzak olun ve tembel olarak görülmekten dolayı kendinizi suçlu hissetmeye başlarsanız, niksen’i bir tembellik göstergesi olarak değil, büyük bir yaşam becerisi olarak düşünün. Niksen’in başlangıçta vereceği rahatsızlığı, meşguliyetin taşıdığı aşinalık duygusuna tercih edin.

-Beklentilerinizi yönetin.

Öğrenmek zaman ve çaba gerektirir; bu sebeple, aylaklığın faydalarını hemen algılayamazsanız cesaretiniz kırılmasın. Aslında aylaklığın ilk başlarda rahatsız edici olabileceğinin ve alıştırma yaparak gelişebileceğinin farkında olun.

Bayan Dodgen-Magee, bunu, yeni bir alıştırma programına başlamaya benzetiyor: İlk başta boğuluyor gibi hissedebilirsiniz ama “bir süre sonra, kendinizi ‘bu, gerçekten harika hissettiriyor’ derken bulacaksınız,” diyor.

-Yaşam alanınızı yeniden düzenleyin.

Yaşam alanınızın hiçliği kucaklamanız üzerinde büyük bir etkisi olabilir; bu sebeple, evinizdeki ve iş yerinizdeki fiziksel çevreyi gözden geçirin. Elektronik cihazlarınızı ulaşamayacağınız bir yerde tutun; böylece onlara erişmek zorlaşır ve evinizi niksen dostu bir alana dönüştürürsünüz. Yaşam alanınıza yumuşak bir kanepe, rahat bir koltuk, birkaç minder ya da yalnızca bir battaniye ekleyin. Mobilyalarınızı televizyon yerine bir pencere ya da şömineye doğru çevirin.

Bayan Dodgen-Magee, “Böylesi boşluklar mevcutsa, insanlar onları kullanır,” diyor.

-Beton kutunun dışını düşünün.

Hâlâ evinizde ya da işyerinizde durmakta zorlanıyorsanız bir parka gidin ya da hamamda rahatlatıcı bir gün geçirin. Bayan Dodgen-Magee, insanların evlerine bir grup arkadaş davet ederek birlikte sıkılabilecekleri partiler düzenlemelerini öneriyor.

Bay Bailey, kendiniz için doğru olanı bulmak amacıyla farklı yaşam biçimlerini denemenizi öneriyor. Mesela, bir hafta süresince pasaklı ve tembel biri gibi yaşamış ve arada bir “lastiklerdeki havanın boşalmasına izin vermenin” önemli olduğunu anlamış.

Hâlâ hiçbir şey yapmama fikrinden rahatsızlık duyuyorsanız, zihninizi üretken olduğunuz hususunda ikna etmeye çalışın. Bayan Dodgen-Magee, bunların yanı sıra oyun hamuru veya stres topları gibi yaratıcılığı teşvik eden oyuncaklar kullanmanızı da öneriyor.

*Yazının aslı The New York Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)