Doktor House, Hekimoğlu olursa Doctor Who da Lokman Hekim olur
House M.D.’nin Türkiye uyarlaması olan "Hekimoğlu" dizisinin ilk bölümü 17 Aralık'ta yayımlandı. Dizinin senaristleri, yönetmeni ve kısmen de olsa oyuncuları zaman zaman iyi denebilecek şeyler ortaya çıkarmış olsa da, maalesef bu “iyi” durumlar dizi süsü verilmiş cinayet delilerini yok edemediği gibi, cinayette 2. derece delil olarak işlev görür!
Doğan Emrah Zıraman
House M.D. dizisinin 8 sezonunu 10 defa izledim. Diziye yönelik bu aşırı ilgim arkadaş çevremce “Yine mi House izliyorsun?” nidasıyla “saplantı” olarak tanımlanmıştır. Hal böyle olunca Hekimoğlu dizisinin yayımlanacağı haberi üzerine arkadaşlarım “bakalım ne diyeceksin” diyerek gözlerini bana çevirdiler. Ben de bu arkadaş baskısını kamusal bir göreve çevirerek House M.D.’nin Türkiye uyarlaması olan Hekimoğlu’nu 17 Aralık günü özel bir dikkatle izledim.
Sona yazacağımı başa yazayım. Dünya dizi tarihine oyuncusundan konusuna, her bir karakterinden “Everbody lies” (Herkes yalan söyler) mottosuna kadar çok ciddi bir iz bırakmış House M.D. dizisinin, Türkiye’nin neredeyse son 10 yılını belirleyen kanal-yapımcı, yani dizi sermayesi eliyle nasıl katledildiğini izledik 17 Aralık akşamı. Karşımızda dizi süsü verilmiş bir cinayet var.
CİNAYETİN DELİLLERİ
Madem House-Hekimoğlu dizi türü olarak “tıp dedektifliği” yapıyor (böyle bir tür var mı, emin değilim), izninizle ben de biraz Sherlock Holmes’luk yapacağım. Delillerimi sunayım.
Delillerin en başına dizinin ismini “Hekimoğlu”nu koymak gerekir. House M.D.’nin bir marka düzeyine de gelen “H” harfi ile uyumlu olsun diye böyle bir isim konmasına kimse itiraz edemez. Ama “Hekimoğlu” ismini ilk duyunca insan şunu düşünüyor: Türk yapımcılar “H ile başlayan ama aynı zaman da ‘son of doctor’ anlamına gelen Türkçe bir isim var: Hekimoğlu. Dizinin ismi bu olsun. Nasıl fikir ama…” diyerek mi ABD’li yapımcıları ikna ettiler? Eğer buysa akıldan korkulur. Çünkü bugün House M.D.’ye Türkçe isim olarak “Hekimoğlu”nu bulan akıl, ileride Doctor Who’ya da “Lokman Hekim” ismini verecek düzeyde demektir. Yapımcılara çok da yüklenmemek gerek şimdiden. Dizinin bir yerinde, o da henüz, “Hekimoğlu derler benim adıma…” türküsünü duymadık. Allah’tan ümit kesilmez tabii.
Bizde soyadı kullanımı yaygın olmadığından Hekimoğlu’nda başkarakter Ateş Hekimoğlu’na kimse soyadı ile hitap etmeyip tersine saygıyı barındıran “hocam” diye hitap ediyor. Yani diziye ismini veren “Hekimoğlu”nu duyan yok. Ama House M.D. dizisinde başkaraktere herkes soyadıyla, yani “House” diye seslenir. Aslında Hekimoğlu’nu izlerken dizinin olması gereken ismi kendisini gayet ortaya çıkardı. Madem House M.D.’nin başkarakteri Gregory House’a herkes “House” diye, Hekimoğlu dizisinin başkarakteri Ateş Hekimoğlu’na da herkes “Hocam” diye hitap ediyor, kelime de “H” ile başlıyor, alın size diziye Türkçe isim: Hocam.
Bıraksaydınız Ateş’in soyadının ne olduğu da gizemli kalaydı. İlla orijinal diziye benzerlik olsun diye “H” ile başlayan bir soyadı bulunmasına gerek yoktu. Çok elzem olursa soyadı meselesi, olmadı Ateş’in dedelerinin cerrah olduğu üzerinden soyadının da “Cerrahoğlu” olduğunu öğrenirdik bir bölümde seyirci olarak. Böylece Ateş üzerinden de doktorlar arasındaki cerrahi-dahiliye çekişmesi güzelce işlenebilirdi.
Gelelim ikinci ve aslında cinayetin en önemli deliline, yani dizinin süresine: Hekimoğlu’nun birinci bölümü 113 dakika sürdü, 1 saat 53 dakika. Yazıyla bir saat elli üç dakika. Peki orijinal dizi kaç dakika? Ortalama 45. (Not: Orijinal dizide ancak sezon finallerinde süre 55-60 dakikayı bulur.) Uzunluğu şöyle karşılaştırayım: House M.D.’nin aynı zamanda pilot bölüm olan 1. bölümünde, dizinin bölüm konusu olan hastanın krize girişi 2 dakikada gerçekleşir. Hekimoğlu’nda ise hastanın krize giriş süresi yaklaşık 5 dakika (tam süre vereyim haydi, hak yemeyeyim, 4 dakika 57 saniye). Hal böyle olunca House M.D. ile aynı sahneleri içeren Hekimoğlu 2,5 kat daha uzun sürede meramını anlatmaya çalışmış, ama becerememiş.
Peki bu uzunluk neye yol açıyor? 45 dakika içinde senaryosu, çekimleri, diyaloglarıyla hızlı bir tempo içinde kendi ağırlığını/etkisini gösterebilen bir House M.D., 113 dakika çekildiğinde ayakları yere basmayan, boşlukları doldurulamayan, bir karakteri tanıtmak için bin dereden su getirilen, dizinin bam telini oluşturan gerilimlerin ağız dalaşına döndüğü bir Hekimoğlu’na dönmüş oluyor.
Ayrıca son 1 dakikalık final sahnesini 15 dakikalık reklam pahasına 3 defa izleterek seyircisine gerizekâlı muamelesi yapan yapımcı ve kanal mantığını da ayakta alkışladığımı ekleyeyim.
Hekimoğlu’nun 110 dakikayı aşan bir süre içinde izlenebilir olması, tabiri caiz ise tutması isteniyorsa, naçizane tavsiyem iki House M.D. bölümünden bir Hekimoğlu çıkarılmalı. Reçete olarak şöyle formüle edilebilir: 2 x House M.D. = 1 Hekimoğlu
Bence dizi süsü verilmiş cinayeti göstermek için bu iki delil yeterli.
Hekimoğlu dizisinin senaristleri, yönetmeni, kısmen de olsa oyuncuları Türkiye’deki uzun dizilerin zorunluluğuna rağmen 1. bölümde zaman zaman iyi denebilecek şeyler ortaya çıkarmış olsa da, maalesef bu “iyi” durumlar dizi süsü verilmiş cinayet delilerini yok edemediği gibi, cinayette 2. derece delil olarak işlev görmüşler.
MÜSLÜM AYRI, HUGH LAURIE AYRI
Sinema-TV jargonunda başkarakter(ler) ve yan karakter(ler) vardır ve genel bu doğru bir ayrımdır.
Ancak House M.D. için bu ayrım pek geçerli değildir. Evet, House başkarakterdir, ancak diğerleri yan karakter değildirler. House M.D.’deki Wilson ve Cuddy, zaman zaman yer değiştirseler de, House’un sağ ve sol omuz karakterleri; Cameron, Foreman ve Chase (dizinin ilerleyen sezonlarında Amber, 13/Hadley, Taub ve Kutner da) baş altı karakterlerdir. House M.D.’de baş altı karakterler, başkarakterle birlikte var olurlar. Amma velakin House dışındaki diğer karakterler başkarakterin yanında kukumav kuşu gibi durmazlar, tersine karakterlerinin kendilerine has özellikleri ile diziye, House karakteri kadar, güçlü damgalarını vururlar.
Orijinal dizide House dışındaki karakterlerinin basit yan karakter olmadıkları daha dizinin jeneriğinde gösterilir izleyiciye aslında. Meraklısı Youtube’a girip “House M.D. Opening” yazarak izleyebilir. House M.D.’nin jeneriğinde oyuncuların ismi yazılırken ortaya çıkan görseller aynı zamanda oyuncuların dizideki karakterlerini temsil eder: Beyin House, damar-dolaşım sistemi Cuddy, iskelet sistemi Foreman, korpus kallosum (beynin iki yarıküresinibirbirine bağlayan bölge) Wilson, nehir ve doğa manzarası tıp dışındaki hayatı temsilen Cameron, omurilik-merkezi sinir sistemi de Chase’tir.
Hekimoğlu’na bakalım şimdi de.
Ateş Hekimoğlu dışındaki diğer en önemli iki karakter olan İpek (Cuddy) ve Orhan (Wilson) ile başlayalım. İpek hastane yöneticisi olarak Hekimoğlu ile bırakın aşık atmayı, onunla muhatap olmaktan imtina eden bir görüntü verir. Hekimoğlu’nun “hayattaki tek arkadaşı” olan Orhan ise kahvehane oyunlarındaki (briç değil ama pişti, batak, okey) “eş” olmanın ötesine gidebilmiş değil. (Tam burada aç parantez: Hekimoğlu’nda Okan Yalabık’ın “Orhan” olarak gösterdiği performans dizideki bence en iyi oyuncu performansıydı. Ama yetememiş. Kapa parantez.)
Şimdi sırada baş altı olması beklenen Mehmet Ali (Foreman), Emre (Chase) ve Zeynep’te (Cameron). Zeynep ve Emre’den başlayalım. Aytaç Şaşmaz (Emre) ve Damla Colbay (Zeynep) genç oyuncular olmakla beraber, House M.D. gibi artık her yönüyle bilinen bir uyarlamada kendilerine düşen karakterleri sergilemekten çok uzaklar. Bu iki oyuncu oynadıkları karakterleri ortaya çıkarak performans sunmak yerine işi repliklerle kotarmaya çalışmışlar gibi duruyor. Dilleri karakterlerine dair cümleler kurarken, bedenleri herhangi bir dizideki herhangi bir kişiyi oynamanın ötesine geçemiyor.
Foreman’ı oynayan Kaan Yıldırım (Mehmet Ali) için durum daha vahim görünüyor. Foreman (Omar Epps) siyahtır. Foreman’ın House M.D.’deki karakterini belirleyen de ABD’de bir siyah olmasıdır. Bu, dizinin pek çok bölümünde keskin biçimde vurgulanır. Alın size House M.D.’nin daha ilk bölümünden; Cameron’un, House’un neden kendisini işe aldığını sorduğu sahneden, Foreman’ın siyahlığıyla ilgili bir diyalog:
C: Sabıka kaydı var diye siyah bir adamı işe aldın.
H: Hayır. Bunun ırkçılıkla bir ilgilisi yok. Ona baktığımda bir siyah değil, sabıka kaydı olan bir doktor görüyorum.
Şimdi, Foreman gibi ABD’de yaşayan siyah bir doktor nerede, Dolapdereli Mehmet Ali nerede? Mehmet Ali’yi bari bıçkın “Ankara bebesi” yapsaymışsınız. Mehmet Ali’ye bir de Ankaragücü veya Gençlerbirliği fanatikliği eklenseymiş tamam Foreman’a erişemeyebilirdi ama ondan az kalır yanı da olmazdı. Bu arada, sahi Dolapdere nerede? Hal böyle olunca bir oyuncu olarak Kaan Yıldırım ne yapsın?
Dizideki karakter/oyunculuk anlamında en önemli değerlendirmeyi elbette sona, Timuçin Esen’e (Ateş Hekimoğlu) bıraktım.
Timuçin Esen, Müslüm filmindeki performansıylaherkesi kendisine hayran bıraktı. Bir oyuncu olarak Timuçin Esen, Müslüm Gürses’in her davranışını kendi bedeniyle ortaya çıkaracak yeteneğe sahip. Ama Hekimoğlu dizisinde ise House karakterini ortaya çıkarmak yerine Hugh Laurie’yi oynamaya çalışmak gibi vahim bir hataya düşmüş ya da (haydi şerhimi koyayım) düşürülmüş.
Neden? Çünkü Hugh Laurie, her ne kadar House M.D. sayesinde dünya çapında tanınan bir aktör olsa da, İngiltere’de uzun yıllar Stephen Fry ile birlikte oynadıkları Fry and Laurie’de ve Rowan Atkinson’ın başrol oynadığı Blackadder dizisinde yer almış bir komedyendir. Özellikle tekrar etmekte fayda var, Hugh Laurie aktör olarak öncelikle bir komedyendir.
House M.D.’de yer alan dramatik anlardaki, sahnelerdeki oyunculuğu bir an için çıkarın, House karakteri, yani Hugh Laurie, komedi oynar. Alaycıdır, iğneleyicidir, aşağılar, komik duruma düşer, şakalar yapar, oyunlar kurgular, çocuklaşır vb. Bu nedenle Hugh Laurie, House karakterinin keskin, zorlayıcı, kimseyi umursamayan, ezici, haklılığı karşısında her şeyi göze alabilen, yok edici, istismar edici vd. tüm karakteristik özelliklerini komedi dışındaki anlarda, yani tam dramatik anlarda, komedinin tam zıddını oynayarak ortaya çıkarır.
Ancak yaptığı işlerden bildiğimiz gibi Timuçin Esen oyuncu olarak bir komedyen değildir. Çoğunlukla dram oyuncusudur, arızalı tipleri ve karakterleri oynayan bir aktördür. Ancak Timuçin Esen kendi yeteneği ile karşımızda bir Hekimoğlu çıkarmak yerine, Hugh Laurie’yi, onu da dramatik anlarda taklit etmeye çalışmış gözükmektedir. Bu taklitten dolayı House karakterinin bir konudaki tartışması Hekimoğlu’nda ağız dalaşına dönüyor. (Bir parantez de buraya açayım. Timuçin Esen’in “portakal renkli hasta” ile olan sahnesi, House gibi bir karaktere en uygun oyunculuk performansının olduğu tek sahneydi.) Eğer bir oyuncu düşünecek olsam, biraz fazla komedi oynama riskine rağmen Murat Cemcir’i düşünürdüm Hekimoğlu için.
Bu faslı dizideki çok vahim bir hata ile kapatayım. 1,5 yıl boyunca baston kullanan biri olarak şunu iyi biliyorum: Hangi ayağınız sorunlu ise baston o ayağa destek olarak kullanılır. Bu basit zorunluluk nedeniyle baston, sorunlu ayak ile birlikte hareket eder. Ama gördük ki Hekimoğlu bastonunu bazen sağ ayağı, bazen sol ayağı ile kullandı. Ama yine biliyoruz ki House’un “sakat” olan ayağı sağ ayağıdır ve Hugh Laurie bir kere bile sol ayağı ile bastonunu birlikte kullanmamıştır. Bu hata, film/dizi jargonu olan “devamlılık” ile değil “özensizlik” ile açıklanabilir ancak.
Son olarak bir de, dizinin en önemli anı olan, yani House’un bir olayı/problemi çözdüğü an olan “House Moment” – “House Anı”na biraz daha özen lütfen.
VE SON: HOUSE ÜZERİNDEN HEKİMOĞLU GELECEĞİ
Dedim ya, her ne kadar ben “aşırı ilgi” olarak adlandırsam da arkadaşlarım House M.D. hakkında saplantılı olduğumu iddia ederler. Doğal olarak zaman zaman “House Türkiye’ye uyarlansa nasıl olur?” sorusuna benim de kafa patlatmışlığım vardır. Ama doluya koydum olmadı, boşa koydum dolmadı.
Şu uyarıyla başlamam lazım: Hekim arkadaşlarım ve hocalarıma “House gibi bir kişi nasıl hekimlik/doktorluk yapabilir?” sorusunu sorduğumda hepsi şunu söyledi: “Böyle bir doktor hiçbir yerde çalışamaz.” Bu nedenle Hekimoğlu dizini izlerken, ele alırken 1219 sayılı “Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunu”nu bir kenara bırakmakta fayda var. Hoş, Hekimoğlu yapımcılarının devlet-i âlimizin hışmından korunmak için bu kanunu gözetmek zorunda kaldıklarından ve kalacaklarından emin olabiliriz.
House püriten denebilecek düzeyde bir pozitivisttir. Basit bir bilim savunuculuğu değildir onun pozitivistliği. House sadece hastalıklarda değil, sosyal yaşantısında da tıp biliminde, genel anlamda da pozitif bilimlerde (ki Gregory House fizik mezunudur) mevcut kullanılan bilimsel yöntemler; tümdengelim (ki dizinin esas esin kaynağı olan Sherlock Holmes da sıklıkla kullanır), Occam’ın Usturası* gibi mantıkî yöntemler dışında bilimi içermeyen hiçbir yöntemi kabul etmez, kullanmaz da.
House bu pozitivist bilim anlayışından dolayı ateisttir. Devlet-i âlimiz merak buyurmasın, House’un ateistliği komünistlikten gelmez. Bu bağlamda Hekimoğlu’nun “birlik ve beraberliğimize” bir halel getirmesi mevzu bahis dahi olamaz. House’un dini algılayışının sosyolojik olarak Durkheimcı olduğunu bile söyleyebilirim. Ama Tanrı fikrine, sadece bilimle ilgili değil sosyal hayatını da kapsayacak şekilde, Weberyan anlamda püriten bir tarzda şiddetle karşıdır.
House’un ateistliği başka kimsenin çözemediği problemleri çözen bir hekim olarak da karakterinin öyle bir ayrılmaz parçasıdır ki, House M.D.’nin ikinci sezonunda “House VS Tanrı” (2x19) adında bir bölüm yapılmışlığı bile vardır. Bunun yanı sıra 4. sezonda bir Mormon olan Jeffrey Cole’a House’un yaptıkları hafızalardaki tazeliğini hâlâ korumaktadır. Sağlık Bakanlığı’nda yer tuttukları iddia edilen tarikatlar mensuplarından bir doktorun Hekimoğlu tarafından işe alınması dizinin geleceği açısından pek de iyi olmaz. “Dindar nesil” meselesini bir kenara koyalım, hacamatın devlet eliyle bilimleştirildiği bir zaman diliminde Hekimoğlu’nun işi bayağı zor olacak.
Özetle House M.D.’nin Türkiye’ye uyarlanması basit bir dizi uyarlaması değildir. House’un asosyal denebilecek karakterinden dizideki ırkçı-cinsiyetçi yanlara, House’un ateistliğinden Vicodin bağımlılığına kadar Türkiye’de insanları ve hatta devleti rahatsız edecek sinir uçlarına sahip bir diziden bahsediyoruz. Bu gibi durumlar yok edilerek bir House M.D. uyarlamasının yapılabileceğini düşünen, kesin bir yanılgı içinde olacaktır.
House M.D.’nin orijinal senaryosuna sadık kalmak için bazı kısımlarda, örneğin Hekimoğlu’nun 1. bölümdeki “çiğ köfteye domuz eti karışabileceği ihtimali” gibi, zekice müdahalelerde bulunulabilir. Ama House M.D.’nin bütünsel bir uyarlaması niyet ediliyorsa göze alınacak riskler sadece bir dizi uyarlamasından kaynaklanmayacaktır.
Bu yazı House M.D. takıntısından dolayı 8 sezonu 10 defa izlemenin getirdiği bir seyirci cüreti ile yazılmıştır. Bu nedenle yazı,bazı aşırı yorumları içermekle birlikte Türkiye’de sinema/dizi sektörünün günümüzdeki hali gibi bir arka planı gözetmeye de çalışmıştır. Ama değil daha Hekimoğlu’nu izlemek, insan bu isimle dizinin yayımlanacağını duyduğunda, “House M.D. danışmanlığı” yapmanın çok da zor olmayacağını düşünebiliyor.
Hekimoğlu’nun yolu açık olur da, ben de burada yazdıklarımı seve seve yutarım.
*Occam’ın Usturası – Occam Razors: Bir şeyi en az iki şey açıklıyorsa, genelde basit olan doğrudur.