Apartman bahçeleri
Apartman bahçesinde bizi bekleyen birinci zorluk bütün apartmanın birlikte karar almasının gerekmesi. Gözlerinizi havaya kaldırdığınızı görür gibi oluyorum. Bu noktada komşuların en azından bir kısmıyla sohbet edebiliyor olmanın faydasını görebiliriz. Önce biraz muhabbetimiz olan komşuları bahçeyi bambaşka bir alan olarak düzenlemeye ikna etmekle işe başlayabiliriz.
Aslı Biçen
Büyük şehirlerde çoğumuz apartmanlarda yaşıyoruz. Apartmanların bitişik nizam olduğu yerlerde değil bahçe, bir tutam ot görmek bile mucize. Bazen bu dip dibe binalar içeride bir orta avluya bakıyor ama bu orta avlular eğer küçükse apartmanların içinde karanlık bir kuyu gibi kalıyor, büyükse de bazen mesela halı saha olarak kullanılabiliyor. Kuşkusuz bu avluların asıl maksadı insanların evin arka cephesinde bakabilecekleri yeşil bir alanı oluşturmaktı ilk başlarda.
Geçenlerde Beyoğlu’nda böyle bir avluyu öğrenciler için bedava yemek veren bir yere dönüştürmek isteyen birisi, belediyeden izin alamadığını anlatıyordu sosyal medyada. Onun sorunu avlunun bir şahıs üzerine tapulu olmasıydı yanlış hatırlamıyorsam. Halbuki onlarca dairenin baktığı böyle avlular, apartman girişlerindeki küçük bahçeler, yeni yapılan sitelerdeki genişçe yeşil alanlar sahipli bile olsalar, boş boş durmak yerine gıda yetiştirmek için kullanılabilir. Peki müşterek alanlar neden hep benzer şekilde tanzim ediliyor ve gıda yetiştirmek hiç düşünülmüyor?
Bundan seneler önce bir sayfiye sitesinde oturuyorduk ve 100-150 metrekarelik bir bahçemiz vardı. Bahçeye bir kayısı, bir erik ağacı ekmiştik ve ikinci yıldan itibaren ikisinden de bolca mahsul topluyorduk. Bahçenin ön kısmına diğer komşuların görüş alanını kapatmamak için bodur çalılar ekmiştik. Evin diğer tarafında da küçük bir sebze bahçesi yapmıştık. Bu sahil sitesinde sebze yetiştirmek büyük bir gerilik, köylülük, modern bir siteyle asla bağdaşmayacak bir demodelik kabul ediliyordu. Diğer komşulardan farklı bitki yetiştirme anlayışımız yer yer çatışmalara bile sebep oldu. Hatta bir site toplantısında sebze ekmeyi yasaklamaya bile çalışmışlardı. Herkesin çim ekmesini istiyorlardı.
Apartman ya da site komşularından fazla romantik beklentilerim olmadığını baştan söyleyeyim. Hayatımda sadece iki kere sokak ortasında tanımadığım insanlara bağırmak durumunda kaldım, birincisi ektiğim güzelim çalıları, duvarları boyamaya gelen işçiye ezdirmeye çalışan bir komşuya suç üstü yaptığımda, ikincisi de benden izin almadan çiçeğe durmuş gauramı yöneticinin emriyle dibinden kesmeye çalışan apartman görevlisini yakaladığımda oldu. İnsanımızın bitkilerle epey sorunlu bir nefret ilişkisi olabiliyor yer yer. “Böcek yapar, devrilir, yılan yapar, kökleri temelleri oynatır, yaprakları giderleri tıkar...” ağaç ve sarmaşık kestirme bahanesi repertuarları böyle uzayıp gider.
Ülkemizde şöyle bir ideal bahçe tasavvuru var: bahçenin büyük bölümü yapay bir yeşil halı gibi çimlerle kaplı olacak, sınır bölgelere, duvar diplerine mazı, selvi, leylandi türü bir sıra ibreli ağaç ekilebilir, yürünen yolların kenarına yine bir sıra yaprağını dökmeyen taflan türü çalı ekilebilir, çimenlik alanların ortasına güller serpiştirilebilir ya da geometrik formlu tarhlar içine tek yıllık çiçekler ekilebilir, gölge alanlar içinse ortanca meşru bir seçimdir. Bitkilerin askeri nizam içinde tek sıra halinde dikilmesi de tercih sebebidir. Dünyada bundan daha kısır, daha yavan bir bahçe zevki olamaz. Gerçi mimari konusundaki estetik yoksunluğunu mükemmelen tamamlayan bir seçim.
Öncelikle çim denen su ve bakım oburu bitkiye bir bakalım. İngilizler için boş alanları kaplamakta mükemmel bir seçim olabilir.
Ülkelerinde durmadan yağmur yağıyor. Bir alanı güzelce temizleyip çimi ektiniz mi uzun süre yabancı otla uğraşmanıza gerek kalmaz, uzadıkça biçerek geniş alanları derli toplu tutabilirsiniz. Halbuki biyoçeşitlilik açısından bakınca yeşil bir çölden başka bir şey değil. Bitkileri dölleyen başta arılar olmak üzere türlü çeşitli canlının beslenme, üreme ve barınma kaynağı olan yabani bitkilerin yerini kaplayan faydasız bir monokültür. İyi bakılmazsa zamanla içini ayrık basan, sarı ve kuru bir görünüm alan, yine de artık iyice kıtlaşan kıymetli su kaynaklarının ısrarla üzerine boca edildiği bir saçma tercih. Hele belediyelerin geniş alanlara çim ekip sulamak için tonlarca suyu, biçmek için tonlarca mazotu, bakımı için de büyük bir insan gücünü heba etmesi akıl alır gibi değil.
Şimdi gözünüzde doğal bitki örtüsüyle kaplı bir yer canlandırmaya çalışın. Burası bir ormansa en üst katmanda ağaçlar vardır. Ormanlarda bitkisel çeşitlilik fazla değildir çünkü altına ışık nüfuz edemez. Mantar ve yosun türleri açısından daha uygun bir ortamdır. Orman değil de daha seyrek bir ağaçlık varsa aralarında irili ufaklı çalı tipi bitkiler de olacaktır. Böğürtlenler, sarmaşıklar, uzun boylu otsu bitkiler.
Buradan açıklığa, çayıra çıktığınızda belki gözünüz alışık olmadığı için her şeyi ot gibi görebilirsiniz ama aslında en zengin ekosistemlerden birinin içindesiniz. Bizim bahçenin bile işlenmeyen bölgelerinde ilkbaharın başlangıcından itibaren birer ikişer hafta aralıkla gelişen ve çiçek açan belki elli tür yabani ot ve çiçek var. Bu zengin ekosistem çoğu tozlayıcı hayvanın da yaşam kaynağıdır. Biyoçeşitliliği korumanın yanısıra çayırların ormanlardan bile daha fazla karbonu hapsettiği söyleniyor yani onları korumamız çok önemli.
Gözünüzde canlandırdığınız, bu her katmanında o katmana uygun şekilde uzmanlaşmış farklı bir canlı türünün yaşadığı sağlıklı ekosistem aynı zamanda hastalıkları ve aşırı nüfus artışını da dengede tutacak şekilde biçimlenmiştir. Tek tip bitki ekiminde yani monokültürde bu canlılık maalesef kendine yer bulamaz. Bu yüzden de dönümlerce uzanan bir tarla domates ektiğinizde zararlıların ve hastalıkların burada üremesi çok daha kolaylaşır. Onları denetim altında tutacak faydalı böcekler ve başka organizmalar yoktur. Bir yere, bir saksıya bile bitki ekerken çeşitliliği sağlamak en önemli önceliklerimizden biri olmalı. Bu tür doğayı taklit eden bir ekim tarzını savunan permakültür disiplinini daha başka bir yazıda biraz inceleriz belki.
Binalarımızla doğal hayatın yaşam alanını kaplamakla kalmıyoruz, bir de bu saçmasapan bahçe estetiği anlayışıyla geriye kalan az sayıda canlıyı aç bırakıyoruz. Arı nüfuslarında büyük bir düşüş olduğu araştırmalarla sabit. Bu düşüşün tarım zehirlerinden ve çeşitli arı hastalıklarından kaynaklandığı düşünülüyor ama en önemli sebebi yani çok geniş alanlarda yaptığımız monokültür tarımı ve kent bahçelerindeki tekdüzelik yakın zamana kadar gözardı ediliyordu. Şimdi özellikle Avrupa’daki kent bahçelerinde tozlayıcılar düşünülmeye başladı. Yol kenarlarına kır çiçekleri ekmeye teşvik ediliyor insanlar. Umarım bizde de otoyolların kenarındaki geniş çimenlik alanlar iptal edilip yerine kır çiçekleri ekilir. Kır çiçekleri tohumdan kolayca çıkar, bakım ve sulama isteği hemen hemen yok gibidir, her sene döktüğü tohumlarla ertesi sene tekrar yeşerir ve kültür bitkilerinin aksine tohum atarak başka yerlere de yayılır. Ayrıca kent içinde peyzaja ayrılmış alanlarda da lavanta gibi, biberiye gibi hem suyu az tüketen hem de tozlayıcıları besleyen aromatik türler tercih edilebilir.
Yok ettiğimiz canlılarla barışmaya buradan başlayabiliriz umarım. Dünyanın bütün ekosistemlerinde bütün canlılarını yaşatmayı bir öncelik ve vazife olarak göreceğimiz günler yakındır umarım. Buna kendi apartman bahçelerimizden başlayabilir miyiz? Buradan sonra söyleyeceklerim yeterli miktarda güneş alabilen bahçeleri ilgilendirecektir. Bu arada gölge bahçeleri için de pek çok seçeneğin mevcut olduğunu söyleyeyim ama muhtemelen gıda yetiştirmek mümkün olmayacaktır.
Apartman bahçesinde bizi bekleyen birinci zorluk bütün apartmanın birlikte karar almasının gerekmesi. Gözlerinizi havaya kaldırdığınızı görür gibi oluyorum. Bu noktada komşuların en azından bir kısmıyla sohbet edebiliyor olmanın faydasını görebiliriz. Önce biraz muhabbetimiz olan komşuları bahçeyi bambaşka bir alan olarak düzenlemeye ikna etmekle işe başlayabiliriz. Günde en az altı saat güneş alan her bahçede gıda yetiştirilebilir. Hem sebzeleri yetiştirirken daha önce balkonunuzdaki saksılar için önerdiğim gibi araya çiçekler ekip tam bir renk ve lezzet cümbüşü yaratabiliriz. Belki komşularımızı internette bulduğumuz bu tür güzel bahçelerin fotoğraflarını göstererek cezbedebiliriz. Şu aşağıdaki görüntü herkesin kalbini kazanabilir bence. “Growing flowers and vegetables together” yazıp ararsanız karşınızda birbirinden güzel fikirler çıkacak.
Domatesleri, en arkada biberleri görüyorsunuz, eflatun renkli çiçekler bizim yapraklarını yemeklerde pek kullanmadığımız frenk soğanı, turuncular aynısafa, öndeki mor yapraklar pancar. Ilıman iklimli bölgelerimizde aynısafa Haziran ayı sonunda kuruduğu için kadife çiçeği tercih edilebilir. Mesela güneş alan yani güneye bakan bir duvarın dibine biberiye, lavanta, adaçayı gibi aromatik çalıları en az yarım metre mesafe bırakarak dikebilirsiniz. Büyüdüklerinde o boşlukları dolduracaklar. Önüne bu tür karışık bir ekim yapabilirsiniz. Daha fazla yer varsa arkadaki çalıların arasına bir ahudu, sebzelerin önüne de çilek ekilebilir. Bu karışık ekimlerde dereotu ya da rezene türü tül yapraklı bitkileri, havuç gibi kazık köklü bitkileri, uzun boylu bitkiler arasına cosmos, daha bodur bitkiler arasına kadife çiçeği, papatya türlerini ekebilirsiniz. Çiçekleriniz zararlı böcekleri kaçıracak, yararlı böcekleri çekecek, hem tozlayıcılara yiyecek hem size göz zevki verecek. Viyana’nın en turistik yerindeki çiçek düzenlemesi içine koca bir balkabağı ekmekte sakınca görmediklerine göre apartman bahçemize bolca sebze ekmekten neden çekinelim?
Apartman yöneticileri de bakım giderlerinden kurtulacakları söylenerek ikna edilebilir çünkü bahçe artık orada çalışmak isteyen apartman sakinlerinin sorumluluğunda olacak. Ayrıca yeterince geniş bir bahçe varsa bir köşesine bir piknik masası ya da birkaç bank koyularak hoş bir dinlenme, toplanma, birlikte yeme içme alanı oluşturulabilir. Şimdi tam zamanı, biraz medeni cesaret, çokça da sabır. Hayalkırıklığına uğrarsanız da ilk hayalkırıklığınız olmayacak ama ikna etmeyi başarırsanız haftasonları ya da akşamları çalışacağınız enfes bir bahçeniz olacak. Şu sıralar kazmaya başlamak için çok iyi bir zaman. Nisan’da da ilk fidelerinizi ekersiniz.
Daha yenilerde eski bir arkadaşımın annesinin alzheimer olduğunu duydum. Artık etrafındakileri pek tanıyamıyormuş ama apartmanın genişçe bahçesini ekip biçmek ona çok iyi geliyormuş. Kendimize iyi gelen şeylerden ne uzak duralım? Hem de güzel bile olmayan bir estetik anlayışı uğruna. Son olarak Ankaralılar için twitterdan bir arkadaşımın beni haberdar ettiği bir belediye hobi bahçesini paylaşayım, Çankaya Belediyesi aynı zamanda bahçıvanlık eğitimi de veriyormuş.