Alt üst olan düzene uyum sağlandı bile

Londra’da alıştığımız sosyal düzen birkaç hafta içinde altüst oldu. Helikopterler sosyal mesafe kurallarını ihlal edenleri tespit etmek için şehrin üzerinde uçuyor. Hükümet ve yardım kuruluşları evsizleri otellere yerleştirme seferberliği başlatsa da ıssız sokaklardaki evsizler, dünyanın sonu konulu film setlerinin figüranlarını andırıyor. Günde bir kere egzersiz hakkımızı kaybetmememiz için kısıtlanma kurallarına harfiyle uymamız gerekiyor. İnsanların değişime bu kadar kolay adapte olmaları ise uzun yıllar sosyal bilimlere yeni bir yön verecek nitelikte.

Google Haberlere Abone ol

Ayşegül Dikenli Williams

LONDRA - İngiltere’de sokağa çıkma kısıtlamaları her geçen gün sıkılaşıyor ve önlemlere yenileri ekleniyor. Türkiye’nin aksine tarihinde dışarı çıkma kısıtlamalarına aşina olmayan ülkede kurallara bu derece uyulması beni şaşırtıyor. Doğduğum ülkede benim neslimin bile birkaç kez yaşadığı sıkıyönetim deneyimi Birleşik Krallık’ta savaş zamanı bile uygulanmamış. Önümüzdeki ayların ise İngiltere’nin tarihinde, sıkıyönetim altında yaşamaya en yakın zamanlar olacağı yorumları yapılıyor.

Issız sokaklarda zorunlu alışveriş için açık olan süpermarkete giderken normalde artık fark etmediğimiz, kartonların üzerinde uyuyan evsizler, kenarda şişesiyle uyuklamakta olan gidecek bir yeri olmayanlar adeta dünyanın sonu konulu film setlerinin figüranlarını andırıyor. Yardım kuruluşları seferber olsa da yetmiyor, yetmeyecek gibi görünüyor. Yardım kuruluşları ve yerel yetkililer, İngiltere'nin evsiz nüfusunu tecrit edebilmek ve yeterince konaklama olanakları sağlamak için zamana karşı yarışıyor. Ancak, hükümetin 3.2 milyon poundluk acil durum fonu yardım etse de, sosyal servislerde çalışan personel de kendilerini izole etmek zorunda kaldıkları için hizmetlerde aksamalar görünüyor.

Londra'daki Glass Door yardım kuruluşu, gece barınaklarına yeni insanları kabul etmeyi bıraktı ve aşırı kalabalığı önlemek için akşam yemeği hizmetini azalttı. Hükümet, Londra'nın dört bir yanındaki otellerde evsiz olan insanları barındırmaya karar verdi. 23 Mart Pazartesi günü, Glass Door sığınağı misafirlerinin çoğunluğu Londra otellerine taşındı, Kalan evsiz konuklar hafta boyunca taşınmaya devam etti ve barınaklar şimdilik kapalı.

Son olarak yaşadığım muhitteki kraliyet parkına bisikletle girilmesi yasaklandı. Nedeni ise bisikletlilerin sosyal mesafe kurallarına tam olarak uymayarak yayalara çok yakın geçmeleri. Uzun ve gri bir kış geçiren Londra’da özellikle hafta sonunda güneşli parklara akın edenleri uyaran Sağlık Sekreteri Matt Hancock, “Ev dışı aktivitelerin tamamen yasaklanmasını istemiyorsanız kurallara uymalısınız” dedi. Bu çıkışlar sıradan gözükse de sivil özgürlüklerin çok sık tartışma konusu olmadığı İngiltere’de sosyal mesafeyi ihlal edenlerin helikopterlerle tespit edip yaptırım uygulanması gibi uygulamaların bu kadar kolay kanıksanması şaşırtıyor.

KOMŞUDAN EKŞİ MAYALI EKMEK

Tüm sosyal alışkanlıkları, çalışma, üretme dengelerini altüst eden sosyal mesafeli ‘yeni normal’e yaşadığım sokaktaki herkes alıştı. Yaşadığım sokak tipik, orta sınıfın yaşadığı bir muhit. Etnik çeşitlilik ve çok kültürlülük anlamında yüzde 60’ı İngiltere dışında doğanlardan oluşan aşırı çok kültürlü Londra geneli ortalamasının biraz altında (yine de en az onun üzerinde farklı etnik grup vardır). Sokağımıza ait bir e-mail ve koronadan sonra şimdi de bir Whatsapp grubumuz var.

Sokakta yaşayanlar bu grupta adeta iyilik ve dayanışma yarışı yapıyorlar. 'Yakındaki komşu uzaktaki kardeşten daha iyidir' diye bir deyim vardır İngilizce’de.  12 numarada yaşayan Paul, evde ekşi mayalı ekmek yapıyor. Geçen hafta bir tane bana getirdi ve kapının önüne bıraktı. Mayasını sokaktaki komşularıyla paylaşacağını söyleyen Paul, yapım tekniklerini Whatsapp üzerinden aktarıyor. Evde beyaz unum ve mutfak tartım olmadığını söyleyince ikisini de verebileceğini söyledi. Zira süpermarketlerde hala beyaz un bulmak zor ve evde pasta börek yapımı arttığı içi mutfak tartısını da almak bir mesele.

Son olarak komşulardan biri, bu haftaki süpermarket gününü Haziran’a ve hatta sonrasına bile ayarlayamayan başka bir aileye ödünç verebileceğini söyledi. Londra’da yaşayanlar bunun şu sıralar nasıl cömert bir teklif olduğunu tahmin edebilir.

6 numarada yaşayan Dawn ise sebze tohumlarını kapısının önüne koyduğunu ve dileyenlerin alabileceği mesajını yolladı. Kızım ve ben, mısır, havuç ve fasulye tohumlarını alıp ektik bile. Sürekli 'Bende fazla şundan var işinize yararsa kapımın önüne koyuyorum' mesajları durmuyor diyebilirim.

İngiliz yazar J.R.R Tolkien’in destansı fantastik kitabı Yüzüklerin Efendisi’nde insanların aklını çelip sonlarını getiren o malum yüzüğü taşıma yükünü üstlenen Frodo, Gandalf’a şöyle yakınır "Keşke tüm bunlar benim zamanımda yaşanmasaydı." Gandalf piposundan bir nefes çeker ve “Ben de öyle dilerdim, ve hayatı böyle zamanlara denk gelen herkes de öyle düşündü. Ama bu bize bağlı değil. Yapmamız gereken tek şey, bize düşen bu zamanda ne yapacağımız.” Bilge Gandalf’ın üstüne ne söylenir bilemiyorum ama Londra bu yeni normale alışma konusunda hiç de fena değil.