Kot kumlamayı yasaklattı, temiz pantolonlar yarattı
Kot kumlama işçiliği yaparken akciğerlerinin yüzde 46.2’sini kaybeden Bego Demir, “temiz giysi” mücadelesini, kurduğu denim markasıyla sürdürüyor. Markadan çok bir üretim hareketi olan Bego Jeans, insana ve doğaya zarar vermeyen ve uzun süre kullanılabilen “temiz pantolonlar” üretiyor.
İSTANBUL - Petrol endüstrisinin ardından dünyayı en çok kirleten ikinci sektör olan tekstilin, gezegene verdiği zarar her geçen gün artıyor. Bu artıştaki en önemli pay “kullan-at” ve “daha ucuza al” yaklaşımı üzerine kurulan hızlı moda akımına ait. Bu akımla beraber tekstil sektörü, yılda 20’den fazla kreasyonun tanıtıldığı, her hafta yeni bir ürünün piyasa çıktığı bir yer haline geldi. Kitleleri sürekli tüketmeye ve daha ucuza almaya teşvik eden bu sistem, ağır işçi hakları ihlallerini de beraberinde getiriyor. Bugün Türkiye’de 3 milyon tekstil işçinin yalnızca 1 milyonu kayıtlı. Yaklaşık 2 milyon işçi fiziki koşulları yetersiz atölyelerde kayıtdışı çalışıyor ve ürünleri daha ucuza mal etmek için üretimde kullanılan kimyasallar sebebiyle sağlığından oluyor.
KOT KUMLAMAYI YASAKLATTI
Henüz 15 yaşındayken Bingöl’den İstanbul’a gelen ve Güngören’de bir kot kumlama atölyesinde çalışmaya başlayan Bego Demir de o işçilerden biri. Demir, çalışırken maruz kaldığı silika tozunun onu hasta edeceğini ve akciğerlerinin yüzde 46.2’sini alacağını bilmiyormuş. Silikozise yakalandığını askerde yapılan bir sağlık taraması sırasında öğrenmiş ve kot kumlama işinde çalışan yüzlerce arkadaşının da kendisiyle aynı durumda olduğunu görmüş. Tüm bu yaşananlar, kot kumlama işçileri için başlatılacak mücadelenin temelini oluşturmuş. “Bu bir kader değil” diyerek 2008 yılında Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi’ni kurmuş. Komitenin yürüttüğü mücadele sonucunda, Türkiye’de kot kumlama 2009’da yasaklandı. Meslek hastalığı listesine alınan silikozisin tedavisi ücretsiz verilmeye başlandı. Ayrıca 2011 yılında bütün silikozis hastalarına emeklilik hakkı tanındı.
Bego Demir, kot kumlamanın yasaklanması için mücadele yürüttüğü sırada “Mücadeleyi kazanalım yasa çıksın sonra eve gidip huzurla yaşarız ya da ölümü bekleyeceksek de huzurla bekleriz” diye düşünüyormuş. Ancak öyle olmamış. Çünkü kot kumlama, Türkiye’de yasaklanınca markalar aynı işi başka ülkelerdeki işçilere yaptırmaya başlamış. Bu da Bego Demir için başka bir mücadelenin kapısını aralamış.
“Ben geçmişte kot kumlama işinde çalıştığımda bir gün bu işin beni öldürebileceğini bilmiyordum ama şimdi biliyorum. Burada yasaklandığı için dünyanın başka ülkelerinde insanlara bu işi yaptırıp öldürecekler. Bu bilgiyle yaşamam zordu.”
2011’de tekstil işçileri için küresel çapta mücadele yürüten Temiz Giysi Ağı’na (Clean Clothes Campaign) dahil olmuş ve Avrupa’daki moda markalarını ziyaret ederek kot kumlamanın zararlarını anlatmış. Bu çaba sonucu 100’den fazla marka, tedarik zincirlerinde kot kumlama ürünleri bulundurmayacaklarını ilan etmiş.
‘TEMİZ GİYSİ, İŞÇİNİN EMEĞİ SÖMÜRÜLMEDEN ÜRETİLEN GİYSİDİR’
2018’de ise Temiz Giysi Ağı’nın Türkiye ayağını kurmuş ve kot kumlama işçileri için başlattığı mücadeleyi tekstil sektörünün tamamını ele alacak şekilde genişletmeye karar vermiş. Tekstil sektörünü “temiz giysi” üretmeye teşvik etmek için yola çıkan kampanya, “temiz giysi”yi şöyle tanımlıyor: “Çevreye doğaya zarar vermeden, çocuk işçi çalıştırılmadan, işçi emeği sömürülmeden, iş sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınarak, sendikalı işçinin ürettiği bir giysi.”
MARKALAR GERÇEKÇİ BULMAYINCA KENDİ MARKASINI YARATTI
Türkiye’de tekstil sektöründeki markalarla görüşerek temiz giysi üretmelerini istediklerini ancak markaların bu talebi gerçekçi ve uygulanabilir bulmadığını anlatıyor, Bego Demir. Hâl böyle olunca temiz giysi üretmenin mümkün olduğunu göstermek için iş başa düşmüş. Tarladan elbise dolabına kadar tüm süreçlerde adil ve zararsız bir üretim için kollar sıvanmış ve Türkiye’nin ilk temiz moda markası Bego Jeans kurulmuş. “Bu aslında bir projenin birinci adımı. Bu adımda bir marka kurup insana ve çevreye zarar vermeden bir ürünün üretilmesinin mümkün olduğunu gösterdik” diyor.
Bego Jeans’te pamuk tarlasından tüketiciye kadar tüm süreçler şeffaf bir şekilde yürütülüyor. Organik pamukla yapılan kot üretiminde hiçbir kimyasal madde kullanılmıyor, çocuk işçi çalıştırılmıyor, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyuluyor ve işçilerin bir yaşam ücreti kazanması zorunlu tutuluyor.
‘PANTOLONLARDA KUL HAKKI, İNSAN HAKKI OLSUN İSTEMİYORUZ’
Tekstil sektöründeki pek çok markanın, ürünleri daha ucuza mal etmek için üretim yapan atölyelerle kıyasıya bir pazarlığa tutuştuğu biliniyor. Bego Jeans, bu duruma engel olmaya çalışarak üretilen ürüne değeri kadar ödeme yapılmasını sağlıyor. 1994 yılından beri tekstil sektöründe kesimci ve modelist olarak çalışan ve kendisinin de bir atölyesi bulunan Arif Ayar, temiz pantolonların dikileceği atölyelerle görüşmeleri yürütüyor. “Biz atölyeciye gidip 'bu pantolonu kaç liraya dikersin' dediğimizde bize vermiş olduğu fiyatın yüzde 40 daha fazlasını verdik. Biz sana bunu veriyoruz sen yeter ki çalışanlarına adil bir şekilde dağıt diyoruz. Burada asgari ücretten bahsetmiyoruz, gerçek bir yaşam ücretinden bahsediyoruz. Temiz pantolon derken her şeyiyle temiz yani. Bunun içinde kul hakkı, insan hakkı olsun istemiyoruz. İçinde hem doğaya hem insana saygı olsun istiyoruz.”
26 yıllık meslek hayatı boyunca hem çok büyük hazır giyim markalarında hem de daha butik üretim yapan atölyelerde çalışan Arif Ayar, sektör dinamiklerinin yıllar içinde değiştiğini ancak işçileri hedef alan sömürünün değişmediğini anlatıyor. “Önceden çırak alır, doğru düzgün para vermezlerdi, şiddet uyguladıkları bile olurdu. Şimdiyse sektörde çok büyük firmalar var. Elemanlarının sigortasını yapıyor, asgari ücretini veriyor. Fakat bunlar, kendi bünyelerinde 100 bin parça ürün yaptırıyorsa dışarıda yani merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerlerde 300 bin parça ürün yaptırıyorlar. İşi ucuza mal etmek için insani olmayan bir pazarlık yapıyor, işçinin boğazına çöküyor.”
‘KOTUN ÖLDÜRÜCÜ TARAFI TAŞLAMA METOTLARIYLA BAŞLIYOR’
Geçmişte, dayanıklılığı ve kullanım ömrünün uzun olması sebebiyle bir işçi kıyafeti olan kot, zaman içerisinde herkesin giydiği bir kıyafet haline gelmiş. 1980’li yıllara gelindiğinde ise, işçilere doğrudan zarar veren taşlama ve beyazlatma metotları keşfedilmiş. “Kotun öldürücü tarafı buradan başlıyor” diyen Bego Demir, şöyle devam ediyor:
“Tekstilin geçmişine baktığımızda kullanılan maddelerin çoğunun zararsız maddeler olduğunu görürüz. Ama hızlı moda ile beraber üretime çok farklı maddeler dahil edilmiş ve ürünleri daha ucuza mal etme yoluna gidilmiş. Böylece giysilerin kullanım ömrü düşmüş. Aslında markaların istediği de bu. Markalar bir tüketiciye yılda bir tane değil on tane ürün satmak ve sattıkları bu ürünleri ucuza mal etmek istiyor. Çünkü ucuz olunca insanlar ihtiyacından fazla alıyor.”
GİYSİLER ÖNCE DOLAPTA BEKLİYOR SONRA ÇÖPE GİDİYOR
Bego Demir, Sürdürülebilir bir dünya için ihtiyacımız kadar tüketmemiz gerektiğini hatırlatıyor: “Ucuz olduğu için alınan giysiler önce dolapta bekletiliyor sonra çöpe gidiyor. Mesela, Instagram’da kampanyalar görüyorum. ‘15 tane tişört 99 TL’ diyor. 15 tane tişört 99 TL olunca tanesi 10 TL’ye bile gelmiyor. 10 liralık bir tişörte 3 TL harcanmış demektir, çünkü markalar minimum bire üç kar marjından asla vazgeçmez. Bu 3 TL, kumaşa mı gidecek işçiye mi?”
“Tüketiciler, dünyayı değiştirebilecek güçtedir. Tüketicilerin gücünü örgütleyip markalara karşı kullandığımızda, markalar ciddi adımlar atıyor. Markalar da şunun farkına varmalı: Dünyada kaynaklar giderek azalıyor. Çölleşme, küresel ısınma, yanan ormanlar, pandemi derken dünyanın sistemini bozup mahvediyoruz. Tüketiciler için gidecek başka bir gezegen olmadığı gibi markalar için de yoktur.”
Projenin ikinci ayağı iyi örnekleri çoğaltmayı amaçlayan “Temiz Moda Hareketi”ni yaygınlaştırmak ve “temiz giysi” üreten markaların sayısını artırmak.