Çorum'un 'Tıkı'sı: Enver Etdemir
Tıkı’ya bakıp beğenmemek, ona gülmek, onu ciddiye almamak, onunla alay etmek epey riskliydi. Eğer birine kızarsa hemen yakasına yapışır; “şuldan bil lakı al bakayım” der, “eğel palan yoksa Tıkı’dan ödünç al...” Haaa bak, Tıkı’dan aldığı parayla rakı alıp, 'kendi paramla aldım' diyerek üstüne yatmak isteyen olursa durumu çok tehlikelidir.
Her kentin kendi ile özdeşleşmiş insanları, o insanların masalsı hayatları mevcuttur. Şehirler insanları kucaklarken, her caddede, her sokakta büyülü derinliklerde masallaşmış insan hayatları vardır.
Çorum’da yaşayan Enver Etdemir, nam-ı diğer 'Tıkı' bunlardan biridir.
1.20'lik boyu, manda boynuzu gibi kocaman kalın bıyıklarıyla şehrin 'efesi'dir o...
'Tıkı' deyince Çorum'un köyünde kentinde adını duymayan, onu bilmeyen yoktu. Yediden yetmişe kadın erkek, yaşlı genç herkes de severdi onu. Kimse kusurunu görmez, hatasını yüzüne vurmazdı. Onun kollarını yana aça aça öyle bir yürüyüşü vardı ki, insan izlemeye doymazdı... Tıkı kentin belalısıydı ama sokakların da süsüydü. Onsuz kent sessiz, sokaklar ıssızdı.
Bir yere gitse yokluğu hemen belli olurdu. Onun gür sesine herkes alışkındı. Tıkı’nın sesinden sokak kabadayıları bile korkardı. O birine sataştı mı yandım Allah! Birisi onu dövmeye kalksa, “Adam şuna uyar mı? Adam şunu döver mi? Ayıp yavu” derlerdi. Tıkı’ya ses çıkarmasan o sana vursa, “Yuh be! Adam şundan dayak yer mi?” derler, adamı kınarlardı. Sözün kısası Tıkı’ ya bulaşmak, onunla dalaşmak göze alınacak şey değildi. Ama bunun sebebi kendi gücü değil toplumun onu sarmalayan sevgisiydi...
Tıkı konuşurken “R” harfinin yerine “L” harfini kullanırdı. Ama kekeme filan değildi. Konuşmada güçlük çekmezdi. Onu herkes tanır ya, koca kentte Tıkı’nın tanımadığı aile de yoktu. İsmen tanımadıkları çıksa bile, bütün aileleri soyadları veya lakapları ile mutlaka tanırdı. Ona dostça bakanlara, içten selam verenlere o da dostça bakar, elini göğsüne koyarak “bil emlin val mı abi” der eğilerek selam verirdi.
Tıkı’ya bakıp beğenmemek, ona gülmek, onu ciddiye almamak, onunla alay etmek epey riskliydi. Eğer birine kızarsa hemen yakasına yapışır; “şuldan bil lakı al bakayım” der, “eğel palan yoksa Tıkı’dan ödünç al...” Haaa bak, Tıkı’dan aldığı parayla rakı alıp, 'kendi paramla aldım' diyerek üstüne yatmak isteyen olursa durumu çok tehlikelidir.
Ondan aldığın parayı mutlaka geri ödemek zorundasındır. Eğer parasını vermez, onu atlatmaya kalkarsan yandın. Bir gün önüne geçer, “Ulan bok yeme, vel palamı!” diye nara attı mıydı koca kentte duymayan kalmazdı. Rezil olurdun! “Şu garibin parası verilmez mi?” diye suçlarlardı insanı.
Köyden gelip Tıkı’yı tanımayan biri boyuna bosuna bakıp alay etmeye kalktı mı işte o zaman hapı yuttu!
“Şoldan bil lakı al bakıyım, palan yoksa şalap da alabiliysin!”
“Ne rakısı, ne şarabı? Niye alacakmışım?”
“Sen pilmiyon mu ne lakısı, ne şalabı olduğunu, halaç ulan halaç!”
“Daha ben kimseye haraç vermedim, kim alacakmış haracı?”
“Tıkı alacak ulan Tıkı...”
'Haraç öyle alınmaz böyle alınır' deyip 'şuna bir dayak atsam mı' diye düşünsen Tıkı içinden geçenleri yüzünden okur.
“Şalabı alacaksan dükkan olada, eğer döğüşeceksen Tıkı bulada, yürü ulan!” diye bir nara daha atar ki gök gürüldüyor sanırsın. O zaman ya Tıkı ile döğüşeceksin ya da onun dediğini yapacaksın. Yok kızıp da, Tıkı’yı dövmek istiyorsan sigortası hemen devreye girer: "Dokunma şu garibe!"
En güzeli Tıkı'nın şarabı alıp çekip gitmektir...
Not: 'Tıkı' Enver Etdemir 1975 yılında Çorum kent merkezi yakınlarında bir tarlada dövülmüş olarak bulundu. Kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak göçtü gitti dünyadan...