YAZARLAR

Hayatın özü olarak güven, sanatla direnmek: Barış Gelini Pippa Bacca

Pippa, sanatının en karmaşık, katmanlı yanlarıyla, bir sanatçıydı. Ama gerçekleştirdiği konsept, tüm insanlık için temel olduğu için "basit"ti. Pippa Bacca, sanat ve devrim demekti. Onun "mücadelesi", takip etmeye devam etmemiz gereken temel bir yoldur.

İtalyan performans sanatçısı ve aktivist Pippa Bacca, 2008’de, sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile birlikte bir yolculuğa çıktı. Üstlerinde beyaz birer gelinlikle, savaştan etkilenen ülkelerden geçerek, otostopla Milano’dan Tel Aviv’e varmayı planlıyorlardı. Yolculuk boyunca yanlarında taşıyacakları tek elbise, üstlerindeki beyaz gelinlikler olacaktı. Halklar arasındaki barış ve evliliği simgeleyen gelinlik, bu zor yolculuğun tüm kirini, izlerini taşıyacaktı böylece.  

Pippa Bacca ve Silvia Moro barış yolculuğunda

Pippa Bacca adıyla bilinen performans sanatçısı Giuseppina Pasqualino di Marineo’nun amacı, “başkalarına güvenirseniz karşılığında iyi şeyler alırsınız,” düşüncesini kanıtlamaktı. Bir noktada arkadaşı Silvia ile yolları ayrıldı. Pippa’nın dünya barışı için çıktığı yolculuk, 23. gününde Gebze yakınlarında bir kamyoncunun tecavüzüne uğradıktan sonra boğulup gömülmesiyle sona erdi. “Hepsini bir saat içinde yaptım,” demişti katil. Pippa’nın katili, barış gelinini öldürdükten sonra onun kamerasıyla bir arkadaşının düğününü çekti.

Pippa Bacca’nın, bu ürpertici, trajik sonuna rağmen umut ve cesaret veren hikayesi bugün sanatla direnişin en önemli örneklerinden biri. Simone Manetti’nin, yolculuğa dair gazetelere hiç yansımayan detayların yanı sıra Pippa’nın gerçek karakterini amacını ve sanatını da incelikli biçimde yansıtan 2019 yapımı belgeseli “Barış Gelini: Pippa Bacca” (I’m in Love with Pippa Bacca) MUBI’de gösterimde. Yönetmen ve senarist Simone Manetti ile bu etkileyici belgesele dair söyleştik:

Yönetmen Simone Manetti

Zehra Çelenk: Pippa Bacca hepimizin tanıdığını sandığı, ama yakından tanımadığımız sürece aslında gerçek anlamıyla tanıma şansımızın olmadığı bir büyük figür. Belgeseli izledikten sonra, “bu filmi izlemeseydim gerçek Pippa’yı asla tanıyamazdım” hissine kapıldım, öncelikle bize sağladığınız bu büyük ayrıcalık için teşekkür ederim. Pippa sizin gerçek hayatta tanıdığınız biri miydi? Pippa Bacca belgeseli fikri nasıl doğdu, nasıl gelişti?

Simone Manetti: Pippa Bacca ile şahsen tanışma şansına erişemedim. Ama bu belki de bir avantajdı, evrensel olduğuna inandığım bu hikâyeyi daha nesnel bir şekilde anlatmamı sağladı. Fikir, projenin ortak yazarı Gianluca Perilli'nin anlatımları sayesinde doğdu. Bana hikâyeyi anlattı, topladığı arşiv materyallerini gösterdi ve bu hikâyeyi anlatmanın önemini anlamamı sağladı.

 Z.Ç. Pippa’nın yola çıkış noktası, başlangıçta kulağa epey hayalperestçe gelen bir şey. Bütün dehşet verici ataerkil düşünceleri, bir kadının dışarıda, erkekler dünyasında bu denli korunmasızca gezinmesine dair tüm önyargıları, trajik sonuyla teyit etmiş gibi görünen bir yanı var bazılarına göre. Ama belgeselde Pippa’nın saf bir hayalperest olmadığını bütün açıklığıyla görüyoruz. Beyaz bir gelinlikle otostop fikrinin doğurabileceği bütün risklerden haberdar ve bunu sonuna kadar göze alan bir kadın sanatçı görüyoruz. Bu konuya sizin yaklaşımınız neydi? Niyet/sonuç arasındaki bu trajik uçuruma ve Pippa’nın hayalinin ne denli gerçekleştirilebilir olduğuna dair başlangıçtaki fikirleriniz?

S. M. Pippa Bacca, sanatının en karmaşık, katmanlı yanlarıyla, bir sanatçıydı. Gerçekleştirdiği konsept, tüm insanlık için temel olduğu için "basit"ti. Filmin amacı onu anlatabilmek, anlaşılır kılmaktı. Projesi "çılgın" görünebilir, ancak ne anlatmak istediğinize çok hâkim olduğunuzda zaten ortaya koyduğunuz şey açık, adil, neredeyse "bariz" görünür. Pippa'yı tanıdığınızda, onun tüm dünyası size net ve doğal görünüyor. Sonunun ne olduğunu hepimiz bilsek de ona inanmak doğruydu

Pippa Bacca

Z.Ç. Filmin çok etkileyici bir sinematografisi var. Pippa ve Silvia’nın beraber yolculuk ettiği kısımlardan, Pippa ile bağlantımızın neredeyse tamamen kesildiği final bölümüne dek, çok iyi bir yönetmen tarafından çekilmiş hissi veren görüntüler var. Ne tür bir arşiv malzemesiyle yola çıktınız? Pippa’nın makinesinden kalanların ne kadarı filmde, öbür materyaller Silvia ve civardakilere mi ait?

S.M. Gezinin arşiv malzemesi, tüm hikâyenin temel taşıydı. Bu görüntüleri, güçlerini artırabilecek sinematografik bir materyale "dönüştürmek" için kapsamlı bir post prodüksiyon çalışması yaptık… Malzemenin Pippa'dan mı Silvia'dan mı geldiğini pek düşünmedim açıkçası bu süreçte. Benim için bu, iki sanatçının birlikte seyahat ettiği inanılmaz bir projenin tanıklığıydı.

Z.Ç. Müthiş bir montaj başarısı var gerçekten filmin, post prodüksiyon sürecini biraz anlatır mısınız?

S.M. Kurgu için sadece iki temel kural izledik: Etik ve anlatım. Pippa'nın özüne, düşüncesine ihanet etmeyen, bunun da temelde sinematografik bir yanı olduğundan anlatımın sinematografik olmasına imkân veren bir hikayeyle, titiz ve net bir film yapmak istedik.

Pippa Bacca gelinliği ile

Z.Ç. Finalle anlam kazanan “düğün sahneleri”, barış için bir beyaz gelinlikle yola çıkan, erkeklerin can almasına karşı can veren/doğum anına tanıklık eden ebelerle gittiği tüm ülkelerde konuşan, gelinliğini ataerkil sınırların yer yer güzergahını da çizdiği bu yolun kanvası gibi kullanan Pippa’nın hikâyesini anlatan bu filmde kan dondurucu bir öneme sahip. Siz bu düğün çekimleriyle ne zaman ve nasıl karşılaştınız, filmin dramaturjik eksenine ne gibi bir katkısı oldu?

S.M. O görüntüler kalbimi çok kırdı, dağıldım. Sonra kız kardeşlerinden biri bana şunları söyledi: "İronik olan şu ki, bence Pippa bu videoya bayılırdı... Tam da Pippa'nın aradığı şeyi gösteriyordu. Birlik sevinci, evlilik… Bunu kendisi de çekebilirdi. İşte kardeşinin bu sözleri beni o çekimi mümkün olan en saf şekilde kullanmaya, özünü ve mutluluğunu geri kazanmaya çağırdı. Bu, kaderin paradoksal bir ‘twist’i kötü niyetli ve ürkütücü görünen bir ‘şaka’… Ama biz arşiv materyalinde tasvir edilen eşlere ait kalbin ve bilinçaltının izini sürdük…                        

Pippa Bacca

Z.Ç.Film boyunca, Pippa’nın yolculuğuna ait arşiv görüntülere eşlik eden röportajlar doğallığı, dramatik anları, sahiciliğiyle filmin meselesine hizmet ediyor. Bu röportajlar ne kadar zaman aldı, bu sürece dair deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

S.M. Bunlar birer arınma anıydı… Bazı görüşmeler birkaç gün sürdü. Acı vericiydi ama aynı zamanda güzeldi.

Z.Ç. Film boyunca düşündüğüm şey buydu: Pippa aşkın/sevginin en geniş anlamıyla aşık olunacak bir insan. Film, insanı, buna hiç de zorlamadan Pippa’ya aşık ediyor. Bu nedenle finalde karşımıza çıkan, Pippa’nın en sevdiği renk olan yeşille yazılmış “I’m In Love With Pippa” (Bizde “Barış Gelini: Pippa Bacca”olarak gösterilen filmin orijinal adı “Pippa’ya Aşığım!”) ismi çok etkileyici geliyor. Bunu tasarlamış mıydınız?

S.M. Filmin adı Pippa Bacca'nın bir çalışmasından esinlenmiştir. Biz sadece onun dehasını takip ettik. Hikâye eğlenceli. Pippa bir noktada zamanın bir genci tarafından terk edildi. "Pippa Bacca'ya aşığım, nedenini sor" yazan 2000 adet iğne yaptırdı ve ortak arkadaşlarına ve Milano halkına dağıttı. Eski erkek arkadaşı, Milano'da ceketinde bu iğneyi taşıyan herkesin ona aşık olduğunu iddia etmesi gerçeğiyle karşı karşıya kaldı.

Z.Ç. Yabancılara ve özellikle de patriyarkal sınırlara güvenmenin iyimserlikten öte, saflık sayıldığı bir dünyada Pippa’nın yolculuğu” güvenmek bir duygu değil bir direniş biçimi” gibi bir şeye dönüşüyor. Ve kahramanların hep erkek olduğu bu dünyada Pippa büyük, devrimci bir kahramana… Siz insana, hayata güven konusunda aynı görüşte misiniz?

S.M. Pippa Bacca, sanat ve devrim demekti. Onun "mücadelesi", takip etmeye devam etmemiz gereken temel bir yoldur.

Z.Ç. Pippa’nın hikayesini unutulmaz ve ölümsüz kılan bu güzel film için teşekkürler.


Zehra Çelenk Kimdir?

Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü'nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008'de TRT 1'de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011'de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu'da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014'te Fox TV'de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015'te Artemis'ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye'de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul'da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.