HDP aday çıkaracakmış, çok tuhaf(!)
HDP, seçime beş ay kala artık “aktif bir oyuncu” oldu; CB adayı çıkaracağını açıklayarak. Sol siyasi öznelerin ise kendi “çelik çekirdeklerini” aşan bir projelendirmeye de gitmedikleri ortada.
Kars’taki bir düğün salonundan yankılanan ses, Ankara’daki siyaset taktiklerinin yeniden masaya yatırılmasını zorunlu kıldı. Pervin Buldan, partisinin Kars il kongresinde; “HDP kendi adayını çıkaracak” demişti çünkü.
“Millet İttifakı'nın adayını görmeden, görüşmeden, ortak adayda ısrar etmeden alınan bu karar, sadece Erdoğan iktidarına hizmet eder” idi.. “Gericilikle ikinci kez çözüm arayışı herkes için yıkım olur. HDP'nin Türkiye partisi olma iddiasını çöpe atar” idi. Ve “Çok tuhaf”[1] idi. Merdan Yanardağ’ın bu ifadeleri aslında kendisine demokrat, solcu diyen birçok kişi tarafından paylaşılıyor. Bu durum çok çok uzun bir süredir yukarıdan aşağıya örgütlenen bir siyasi mühendisliğin hayal kırıklığını ifade etmekte; HDP, daha doğrusu Kürt halkı nasıl olur da “özne” olmaya çalışır!
Aynı “demokrat, solcu” şahsiyetler, bu durum karşısında pekâlâ “oklarını” 6’lı Masaya da yöneltebilirdi; “Ortak adayın belirlenmesinde HDP’yi sürece katmamanız, sadece Erdoğan iktidarına hizmet eder. HDP'nin Türkiye partisi olma iddiasını çöpe atarsınız”. Ve “Çok tuhaf” sınız.[2] Bu sonucun asıl sorumlusu 6’lı Masa olmasına rağmen sorumluluğu ne üstleniyor ne de birileri onları, yapmadıkları işler için sorumlu tutuyor. Tüm bu süreç farklı bir biçimde de örülebilirdi, yani 6’lı Masa, HDP’yi masaya olmasa bile sürece dahil etmenin yolunu bulmalıydı ve bulabilirdi. Yüzde 13 oy almış muhalif, yasal bir siyasi partiyi “yok saymak” hiçbir siyasi akla sığmaz.[3] Bilinmelidir ki siyaset asıl olarak, “yapılanlar değil, yapılmayanlar”dır.
Ne yazık ki 6’lı Masa için özellikle CHP için, HDP’nin siyasetteki yeri tam da Saruhan Oluç’un, “düğün davetiyesi” benzetmesi gibi. ‘Bir düğünümüz var, düğüne sizi davet ediyoruz fakat düğüne gelmeyin, altını bir zarfın içine koyun, zarfın üzerine de isminizi yazmayın…’ Bu benzetmeye ek bile yapabilirler; “ev hediyesi olarak da 6 sandalyeli bir masa gönderirseniz, makbule geçer".
BU TUTUM NE YARATIR?
İlk olarak HDP’nin ciddiye alınırlılığı artar, ki arttı. TV’lerde hiç olmadığı kadar HDP’li yöneticiler görülmeye başlandı.[4] Kuşkusuz AKP, temkinli bir el ovuşturma, İYİP’in akıl hocaları tekinsiz bir ıslık çalma haline girdi. Babacan, hazırlandığı rolün çalınmasına, Davutoğlu, stratejik kararlarda 7. birilerinin olabileceğine üzülmekte. Biraz “akıllı” CHP’liler, bu sonucun işlerine yarayacağının farkında (eğer ilerletilebilirse) ama akılsızları höykürmeye çoktan başladı.
Anlaşılıyor ki ilk aşama, HDP’yi bu karardan vazgeçirmeye çalışmak olacak. Bunun başarılamayacağı anlaşılınca, kamunun görmediği “aracı görüşmeler” yoluna gidilecek. Bunda da başarılı olunamayınca “kerhen” birlikte görünmeler aşaması gelecek. Ta ki 6’lı Masa, HDP’nin de kabul edeceği bir aday üzerinde ve özellikle “geçiş süreci” prensiplerinde ortaklaşana kadar. (Ama mutlaka HDP’nin kapatılması karşısında ortak bildiri yayınlamak zorundalar artık). Ve ne yazık ki tüm bu süreç içerisinde Sol (HDP dışı sol) yok. Neden? Neredeler?
Sol’a ilişkin “ahkam kesmeye” başlamadan önce 6’lı Masanın, özellikle CHP’nin ve CHP seçmeninin siyasette “kullanmaktan” özenle imtina ettiği iki noktayı belirmek gerekiyor. Birincisi; bugün Kürt halkının sahip olduğu siyasal bilinç kendiliğinden/zorunlu bir sonuç değil. Geçen bunca yıl içerisinde ve Ortadoğu coğrafyasında, pekâlâ Kürt halkı da gericileştirilmeye çalışılabilirdi (Filistin’de Hamas’ın, Hizbullah’ın pozisyonunun güçlenmesi gibi) ve/veya bölgedeki egemen güçlerden herhangi birinin doğrudan aparatı (KDP örneği) haline gelebilirdi. Belki de HDP’nin yerine HÜDAPAR’ı tercih edersiniz? Oysa Kürt halkının tüm bu süreçte geliştirdiği ilerici değerler, bu ülke için çok önemli bir potansiyel. Hala ortak bir gelecekten, diyalogdan, eşitlikten yanalar. İkincisi; Saray rejimini yıkmaktan ve yerine kurulacak yeni rejimin adaletli, eşitlikçi ve demokratik olacağından söz edenlerin samimiyetinin turnusolü ve başarısının garantisi Kürt halkıyla girdikleri ilişki olacaktır. Varsayalım ki Saray yenildi ve 6’lı Masa, masasını Beştepe’ye taşıdı. Adaletin, eşitliğin ve demokrasinin sağlanması, sicilleri ve fıtratları belli olan Akşener’in, Davutoğlu’nun, v.b. lütfuna mı bırakılacak? Yoksa bu değerlerin uygulanmasına en fazla ihtiyaç duyan, yıllardır bu değerler için mücadele eden ve bunların korunmasını garanti altına alacak olan kesimlerin kararlılığına mı? CHP seçmeninin asıl önlem alması ve kaygılanması gereken taraf masanın 5’lisidir.
SOLA DÖNÜŞ MECBURİ
Kesin olan bir şey var; HDP, seçime beş ay kala artık “aktif bir oyuncu” oldu; CB adayı çıkaracağını açıklayarak. Üstelik bu “atak”, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak da yapılmadı.[5] Yani solun bir kısmı bile olsa, dolaylı da olsa bu sürecin içerisinde değil. Bu ittifakın dışında kalan sol siyasi öznelerin ise kendi “çelik çekirdeklerini” aşan bir projelendirmeye de gitmedikleri ortada. Oysa hadi milyonlarca demeyelim ama sol duyarlılığa sahip onbinlerce insanın sahipleneceği, başkalarını da sahiplendirmek için uğraşacağı siyasi projesini ve tutumunu oluşturmak gerekmiyor mu? Tweet RT’lemekten, siyasilerle selfie çektirmekten, konuşma alkışlamaktan, içeriği açıklanmayan görüşmelere misyon yüklemekten ya da 6’lının adayı olarak Kılıçdaroğlu’nu umut etmekten daha “ileri işler” edinemezler mi?
Daha açık ve net ifade etmek gerekirse (sol adına değil), solun bağımsız, somut ve sonuç alıcı siyasi projesi ne olmalıdır ve ne olacaktır? Bu sorunun boş bir soru ya da havada kalan bir soru olarak kalmaması için, şu an ki seçenekleri de eklemek belki “yardımcı” olur!
- 6’lı Masanın çıkaracağı adayı beklemek, (koşulsuz) desteklemek ve aktif çalışmasını yapmak. Ve inayetlerini beklemek.
- HDP’nin aldığı inisiyatifin yanında durmak, Saray’a kaybettirirken kazanacaklar içinde de “etkin” olmak.
- Solun, aday üzerinden bile olsa sınırlı birlikteliğini sağlayacak, hem seçim sürecinde güçlü bir sosyalizm propagandasını hem de seçim sonrasına kalacak bir mücadele düzeyini inşa etmek.[6]
- Bira içerken bira zamlarından şikayetlenmek.
Sonuçlarının bütün siyasi sorumluluğunu da üstlenmek şartıyla elbette…
NOTLAR:
[1] Şu “çok tuhaf” vurgusu, fark edenler olmuştur mutlaka, hiç hoş olmamış. Kural dışı bir suçlama ve şaibe iması olmuş.
[2] Hatta CHP’ye dönüp “bir taraftan gerici hegemonyaya boyun eğerken (başörtüsü tutumu), diğer taraftan “HDP’yi gericilikle çözüm aramakla” itham etmek, nasıl bir tutarlılıktır.
[3] AKP’nin Hüdapar ile kurduğu ilişki, meşru siyasi bir ilişki oluyor da 6’lı Masanın HDP ile kuracağı ilişki neden gayri meşru ve yasadışı kabul ediliyor?
[4] Her ne kadar solcu yorumcularımız, HDP’lileri bu “yanlış” karardan döndürmeye çalışıyor olsa da.
[5] Herhalde “içerilerinde”, bir süreç işletilmiştir, her ne kadar sol kamuoyuna yansımamış olsa da. Ve sonuçtan bakıldığında “uzlaşılamamış” olsa gerek. Karara katılmama gerekçelerini “açıklamak” bir sorumluluk icabı olmalı değil mi?
[69 Nasıl bir “sol aday” tartışması için bir önceki yazıya bakılabilir.