HDP Eş Genel Başkanı Kırkazak'tan mahkemeye Kobane sorusu: 'Ne yapmaya çalışıyorsunuz?'

Kobane Davası'nın 36'ncı duruşması başladı. HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, mahkeme heyetinin savunma hakkını kısıtladığını söyleyerek, "Ne yapmaya çalışıyorsunuz?" diye sordu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - IŞİD'in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Koban Davası'nın 36'nci duruşması başladı.

HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, Kobane Davası'nın mahkeme heyetine tepki gösterdi. Kırkazak, "Kobani Davası'nın Mahkeme heyeti ne yapmaya çalışıyor?" diyerek açıklamalarda bulundu. Kırkazak yaptığı açıklamada mahkeme heyetiyle ilgili şunları söyledi:

"1 - Savunmada neler söylenip neler söylemeyeceği gibi savunmanın içeriğine ediyor.

2 - Savunmanın süresine (savunmanın kısalığına veya uzunluğuna) karar veriyor.

3 - Aralıksız savunmaya yapmayı dayatıyor. Mahkeme heyeti, Sincan Cezaevi kampüsünde savunma yapan siyasetçi arkadaşlarımızı ve avukat arkadaşlarımızı aralıksız savunma yapmaya zorluyor. Bu yetmezmiş gibi arkadaşlarımızın savunmalarının içeriğine müdahale etmekte ve savunmalarını süre ile kısıtlamakta. Bu müdahale sadece arkadaşlarımıza değil aynı zamanda hukuka ve demokrasiye yapılan bir müdahaledir.

Bu mahkeme heyeti, Avrupa’nın karanlık dönem yargılama mahkemeleri olan Engizisyon mahkemelerinin günümüzdeki tezahürleridir.

- Delillerini gizli ve açık itirafçılardan/iftiracılardan, gücünü müdahil olan kamu kurumlardan, fetvasını Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan, kararlarını iktidarın ‘karşı hamlelerinden’ almakta. Ama siyasetçi arkadaşlarımız ve avukatlar ortaçağ karanlık dönemlerindeki engizisyon mahkemeleri pratiğine karşı temel insan haklarını, hukuku ve demokrasiyi savunacaklardır."

Tutuklu siyasetçiler Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Ali Ürküt ve Nazmi Gür duruşmaya katıldı. Avukatlar da duruşmada hazır bulundu. Figen Yüksekdağ, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEBİS) ile tutuklu bulunduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde duruşmaya bağlandı.

MA'da yer alan habere göre, kimlik tespiti sonrası konuşmak isteyen tutuklu siyasetçi Alp Altınörs’e söz verilmedi. Mahkeme, Altınörs'e karşı “Otur yerine” ifadelerini kullandı. Mahkeme, Altınörs’ün avukatının sözlü savunma hakkının reddedilmesine ilişkin talebini almadı. Tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata, Altınörs’ün talebinin alınmaması nedeniyle mahkemeye tepki gösterdi. Ata, “Çok önemli bir dava görülüyor ve herkes sözünü tamamlamalı” dedi. 

MAKUL SÜRE TARTIŞMASI 

Altınörs’ün avukatı Cemile Turhallı Balsak, müvekkillerinin ceza tehdidi altında olduğunu belirtti. Balsak, "Mahkeme ‘Ben size bir süre verdim, bu süre zarfında savunmanızı tamamlayın’ diyor. Bu dava sıradan bir dava değil. Bunun için etkin bir savunma yapmamız lazım. Mütalaa 5 bin sayfa olarak sunulmuş. Her detaya ilişkin beyanda bulunma hakkım var mı? Var. Bazı detayları es geçemeyiz. Bir ara karar oluşturmuşunuz ve ‘makul’ süre demişsiniz" dedi. Savunma hakkının doğrudan adil yargılanma hakkıyla ilgili olduğuna vurgu yapan Balsak, ara kararın kesin bir karar olmadığını ve bu karardan dönülmesini istedi. Balsak, “Bir dolu ihlale neden olacak kararlar almayı bırakın” dedi. 

İtiraz ve taleplerin ardından ara kararını oluşturan mahkeme, savunma için makul sürenin tanındığını ve Balsak’ın geçen hafta ara kararı beklemeden SEGBİS’ten ayrıldığını ileri sürdü. Mahkeme, tüm talepleri reddetti. Mahkeme, Altınörs’ün diğer avukatı Kazım Bayraktar’ın 6 Ekim’de akşam saatlerinde savunmasını bitirmediğini ve süre uzatmak için AİHM kararlarının okuduğu öne sürdü. Bu sırada salonda bulunan tutuklar, “Tam faşizm bu” diyerek tepki gösterdi. 

Ayla Akat Ata, savunmasının 3 gün süreceğini, iki avukatının savunma yapacağını, tutukluk incelemesi nedeniyle savunmasının yarıda kesilme ihtimali olduğunu ve tutukluluk halinin baştan gözden geçirilmesini talep etti. Bu talebe ilişkin de ara kararını veren mahkeme, tutukluk incelemesini en son 15 Eylül’de yapacağını ve savunmanın bölünmeyeceğini iddia etti. Mahkeme, talebi reddetti. 

Yargılamaya dair söz almak isteyen avukat Kenan Maçoğlu’nun sözleri de mahkeme tarafından kesildi. Mahkeme, Maçoğlu’nun dinlemeden, neye dair talepte bulunacağını bildiğini ileri sürdü. Maçoğlu, “Ne düşündüğümüzü nereden biliyorsunuz da reddediyorsunuz?” şeklinde tepki gösterdi. Mahkeme heyeti üyelerinin, 5 dakika söz hakkı isteyen Altınörs’e gülerek, “Üç gün yaptınız” demesi dikkat çekti. 

Savunma yapan Ata, “Biz konuştuğumuz için yargılanıyoruz. Sözümüzü örgütlediğimiz için ve bu sözlerin halkta karşılık bulması nedeniyle yargılanıyoruz. Konuşarak çözmeyi istediğimiz için yargılıyoruz. Bizim makro düzeyde dediğimiz şeyi şu an mikro düzeyde bu salonda yaşıyoruz” diye kaydetti. 

Ata, Gazze'de yaşanan çatışmalara işaret ederek, Filistin halkının taleplerinin yanında olduğunu, Hamas’ın kontrolsüz bir şekilde süreci yönetmeye çalıştığını ve bu nedenle sivillerin ya öldürüldüğünü ya da zarar gördüğünü söyledi. Ata, her iki tarafında da saldırılarını kabul etmediklerini ve bu sürecin son bulması için halkların rol alması gerektiğini ifade etti. 

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan komplo sürecine değinen Ata, PKK lideri Öcalan’a dair kurduğu sözler ve siyasi çalışmalarının suçlama konusu yapıldığını söyledi. Ata, “çözüm süreci” döneminde yaptığı çalışmalar nedeniyle açılan dosyalara değindi. Ata, sadece Batman'da hakkında 9 dosya açıldığı ve Diyarbakır'da açılan dosya ile birleştirilip bu dosyaya gönderildiğini aktardı. Ata, “Kürt sorunu vardır, Kürt sorunun çözümü için mücadele eden, diğerlerinden farklı düşünen bir parti vardır. Herkes ‘öldürün’ diyor, biz ‘yaşatın’ diyoruz. Bu doğrultuda yaptığımız çalışmalar bir araya getirilip değerlendirilmeye tabi tutulmuş” diye konuştu. 

Ata, “Çözüm sürecinde yaşanan durumlara ilişkin de dosyalar hazırlandı. 9 Ekim 2012’de Batman’da sokakta olduğumuz için dosya açıldı. Bugün de 9 Ekim ve halkımız aynı taleple hala sokakta. Aradan 11 yıl geçmiş Türkiye’de hala değişen bir şey yok. Ankara’da daha geçen hafta bomba patladı. Her gün gençler ölüyor ve üzerinden bu ülkenin nüfus cüzdanı çıkıyor” dedi.  

Ata şöyle devam etti: "Abdullah Öcalan Suriye’den çıkarılmaya zorlandı ve Türkiye’ye teslim edildi. Bülent Ecevit çıkıp, ‘Neden Türkiye’ye teslim ettiklerini bilmiyoruz’ dedi. Kürt halkı, nefes aldığı her yerde komployu protesto etti ve bedenini ateşe verdi. İnsanlar, eylemlerde bir anda üzerine benzin döküp kendini yaktı. Şehitlerimizin önünde saygı ile eğiliyoruz” diye konuştu. 

'ÖCALAN BARIŞIN TEMİNATIDIR'

Ata, şunları söyledi: “Onlar zulüm çıtasını yükselttiğinde bizler de mücadele çıtasını yükselteceğiz. Belki bu gün bu günü neden lanetlediğimizi anlamıyorsunuz. Ama devletin aklı bizi çok iyi anlıyor. Biz bu lanetlemeyi Kürt ve Türk halkının kardeşçe birlikte yaşaması için yapıyoruz. Abdullah Öcalan; Türkiye’de iç barışın ve Ortadoğu’da barışın teminatıdır. Sayın Öcalan, Türkiye’ye getirildikten sonra söylediği ve savunmalarında yer verdiği gibi barışın tesisi için proje üretenlerden biridir. Bu ülkede kimse o projeleri okumadı mı? Hakan Fidan okumadı mı? Herkes öngörülerinin hakkını verdi. Ortada bir gerçek var; bir halk önderim diyor. Bu projeler ile siyasi bir lider olduğunu da ortaya koydu. Avrupa’ya gittiğimde üniversitede akademisyenlerin Abdullah Öcalan’ın savunmalarını öğrencilerine okutuyordu.

Abdullah Öcalan ile yapılan avukat ve devlet heyeti görüşmelerini anımsatan Ata, şöyle devam etti: "Siz bir odaya kilitseniz dahi bu halk 'benim önderimdir' dediği sürece Abdullah Öcalan özgürdür ve özgür kalacaktır. Devletin de gerekçe ortaya koymaya zorlandığı bir tecrit ile karşı karşıyayız. Eğer İmralı herhangi bir cezaevi olsaydı avukatlar gidip görüş yapardı. Biz bir siyasetçi olarak bunları söylediğimiz için yargılanıyoruz. İmarlı herhangi bir cezaevi değil ve Abdullah Öcalan da herhangi biri değil. Sözümüz demokratik çözüm için; duruşumuz demokratik çözüm için; hiçbir şekilde şiddete teşvik edecek sözümüz yok ancak yargılanıyoruz. Geldiğimiz nokta bu." (HABER MERKEZİ)