HDP iddianamesinin tam metni
Anayasa Mahkemesi tarafından bugün kabul edilen 844 sayfalık HDP iddianamesinde “giriş” ve “genel değerlendirme” bölümleri ile siyasi yasak istenen kişilerin listesi yer alıyor.
DUVAR - Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması istemiyle hazırladığı 844 sayfalık iddianameyi kabul etti. İddianamenin sonunda yer alan, “giriş” ve “genel değerlendirme” bölümleri ile siyasi yasak istenen kişilerin isimleri:
T.C.
YARGITAY
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
Sayı : 36321649/2021/2
07/06/2021
Konu: Halkların Demokratik Partisi (HDP)
İ D D İ A N A M E
ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
DAVACI : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
DAVALI : Halkların Demokratik Partisi (HDP)
Barbaros Mahallesi Tahran Caddesi Büklüm Sokak No: 117 Çankaya/ANKARA
DAVA : Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline gelen ve bu şekilde;
Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrasına, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 78, 80, 81, 82 ve 90. maddelerine aykırı eylemlerde bulunduğu açıkça anlaşılan davalı Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin, Anayasa’nın 69. maddesinin 6. fıkrası ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103. maddeleri gereğince temelli kapatılması talebi.
GİRİŞ
Davalı Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin, Anayasa’nın 69. maddesinin 6. fıkrası ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103. maddeleri gereğince temelli kapatılması talebi ile Cumhuriyet Başsavcılığımızın 17/03/2021 tarih ve 2021/1 sayılı iddianamesiyle Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 31/03/2021 tarih ve 2021/1 esas (Siyasi Parti Kapatma), 2021/1 sayılı kararı ile;
1) Eylemlerine yer verilerek haklarında yasaklılık kararı verilmesi istenilen kişiler ile eylemlerine yer verilmekle birlikte haklarında yasaklılık kararı verilmesi istenilmeyen kişilerin; kimliklerinin, kendilerine isnat edilen bazı eylemlerin tarihleri ile eylem tarihlerinde Partideki görevlerinin açıkça belirtilmediği,
2) “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile Partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişkinin kurulmadığı,
Şeklindeki gerekçeler ile iddianame Cumhuriyet Başsavcılığımıza iade edilmiştir.
17/03/2021 tarihli iddianamemizde de görüleceği üzere eylemlerine yer verilen partililerin hangi tarihli büyük kongrede hangi göreve getirildiği, kaçıncı dönem ve hangi ilin milletvekili olduğu, hangi il/ilçe/beldenin belediye başkanı seçildiği, görevlerinin hangi tarihte sona erdiği, il/ilçe teşkilatlarındaki görevlerinin ne olduğu kişi bazında başlıklarda ve metin içinde gösterildiği, eylemleri anlatılan parti üyelerinin pek çoğunun iddianamede suç tarihlerinin belli olduğu, belli olmayanların ise eyleme ilişkin iddianame ve mahkeme bilgilerinin açıkça yazılması nedeniyle dava sürecinde kolaylıkla temininin mümkün bulunduğu, ayrıca Mahkemenin bir kısım partili ile alakalı kimlik bilgilerine yönelik yaşadığı tereddütün gönderilen nüfus kayıtlarına bakılması sureti ile giderilmesinin olanaklı olduğu (örnek olarak, iade kararında; Mehmet Menge ile Mehmet Sıdık Menge’nin aynı kişi mi, farklı kişiler mi olduğunun tespit edilemediği belirtilmiştir. Oysa Başsavcılığımızca Mahkemeye gönderilen nüfus kayıtlarına bakıldığında Mehmet Menge’nin 1954 doğumlu, Mehmet Sıdık Menge’nin ise 1958 doğumlu farklı kişiler olduğu tespitinin yapılabileceği) açıktır.
Örnek olması bakımından;
Davalı Parti üyesi Pervin Buldan ile ilgili olarak, Mahkemeye de ibraz edilen Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 25/06/2014 tarih ve 1094 sayılı yazısı ekindeki seçim sonuç tutanağına göre ilgilinin 22/06/2014 tarihinde yapılan Büyük Kongrede 66 oy alarak parti meclisi asıl üyeliğine seçildiği, aynı kongrede Figen Yüksekdağ Şenoğlu ile Selahattin Demirtaş’ın 3. turda 56’şar oy alarak eş genel başkan seçildikleri; Pervin Buldan ile ilgili başlıkta “23/02/2020 ve 11/02/2018 tarihli Büyük Kongrelerde Eş Genel Başkan, 22/06/2014 tarihli Büyük Kongrede Parti Meclisi Asıl Üyesi, HDP 24. Dönem Iğdır 25, 26 ve 27. Dönem İstanbul Milletvekili” bilgilerinin yer aldığı, eylemleri belirtilen tüm davalı parti üyelerinin görevlerinin bu şekilde sıralandığı,
Yine, Dirayet Dilan Taşdemir’in, Çankaya 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 26/02/2020 tarih ve 88482 sayılı yazısı ekindeki seçim tutanağına göre, 23/02/2020 tarihli Büyük Kongrede 830 oy alarak Parti Meclisi asıl üyeliğine seçildiği, aynı Kongrede Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın ilk turda eş genel başkan olarak seçildikleri, bu Kongrede 100 kişinin Parti Meclisi asıl, 50 kişinin Parti Meclisi yedek, 7 kişinin Merkez Disiplin Kurulu asıl, 2 kişinin Merkez Disiplin Kurulu yedek, 5 kişinin Uzlaşma Kurulu asıl, 2 kişinin Uzlaşma Kurulu yedek üyeliğine seçildikleri ve bu kişilerin T.C. kimlik numaraları ile diğer kimlik ve adres bilgileri dahil bütün bilgilerin kongre evrakında yer aldığı, Partinin kuruluşundan itibaren yapılan tüm kongrelere ilişkin evrakın Mahkemeye gönderildiği ve bu belgelerde de yukarıda sayılan bilgilere yer verildiği,
Bunlarla birlikte Mahkemece eksik görülen ya da tereddüt edilen diğer hususların gerek Başsavcılığımız, gerekse ilgili kurumlar (TBMM, Yüksek Seçim Kurulu, İçişleri Bakanlığı, UYAP, v.s) aracı kılınarak kolaylıkla giderilmesi mümkün iken iddianamenin iadesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin, Demokratik Toplum Partisi kapatma davası ile ilgili olarak 11/12/2009 tarih, 2007/1 esas ve 2009/4 sayılı kararında belirttiği; “…Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Davalı Siyasi Parti’nin kapatılması istemi ile birlikte isimlerini saydığı 221 kişi için de yasaklama isteminde bulunmuştur. Ancak yapılan incelemeler sonucunda, iddianamede Burak Avcı ismine sehven yer verildiği ve isimleri geçen şahıslardan Halil İrmek, Mehmet Sefa Güngör ve Mehmet Topçu’nun davalı Parti’nin üyesi olmadıkları anlaşılmıştır. Davalı Parti üyesi olan Fevzi Kara hakkında yasaklama istenmiş ise de, adı geçen şahsın dava açılmadan önce 11.10.2007 tarihinde öldüğü saptanmıştır…
Yukarıda belirtilen esas ve ölçütler gözetilerek yapılan incelemelerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesinde gösterilen eylemlerden; davalı Partinin kuruluşundan önceye ait olduğu görülen, davalı Parti ile ilişkisi kurulamayan, gerçekleştiği veya davalı Parti mensuplarınca gerçekleştirildiği saptanamayan veya düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu sonucuna varılan eylemlerin Anayasa’nın 68. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında değerlendirmeye esas alınamayacağı sonucuna varılmıştır.
Nitelikli çoğunluk sağlanan aşağıdaki eylemlerin ise Anayasa’nın 68. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır…
Ahmet ERTAK ve Ayhan AYAZ haklarında ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde siyasi yasaklama istenmemiş olmakla birlikte, iddianamede bu kişilerin eylemlerine yer verilmiş olması nedeniyle, re’sen, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225. maddesi ve Anayasa’nın 69. maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince, gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetçisi olamayacaklarına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçelerine uygun biçimde inceleme yapması mümkün iken iddianamenin yukarıdaki nedenlerle iade edilmesi anlaşılamamıştır.
CMK’nın 160. maddesi gereğince Cumhuriyet savcısı ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez soruşturmaya başlayıp, maddi gerçeğin araştırılması için şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayıp, muhafaza altına alarak, yapacağı değerlendirme sonucuna göre topladığı delilleri de ekleyerek kamu davası açmakla görevlidir.
Bu bağlamda; parti üyeleri ile ilgili ulaşılan bütün soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgilerin, davalı Partinin terör eylemlerinin odağı olma noktasında delil niteliğinde önem taşıdığı da gözetilerek, mahkemenin huzuruna getirilmesi Başsavcılığımızın yasal yükümlülüğüdür.
CMK’nın 217. maddesinde belirtildiği üzere mahkeme, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilecek ise de, CMK’nın 225. maddesi gereğince fiilin nitelendirilmesinde iddia ile bağlı olmayacaktır.
İddia makamının sunduğu delillerden hangilerinin hükme esas alınacağı, taleplerinden hangilerinin kabul edileceği mahkemenin takdirinde olan bir husustur.
Diğer taraftan iade kararında “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile Partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişkinin kurulmadığı belirtilmiştir.
Oysa 17/03/2021 tarihli iddianamemizde;
“Davalı Partinin bir kısım milletvekillerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının, birliğinin, bütünlüğünün sembolü olan TBMM’de bölücübaşı ve PKK lehine slogan attıkları, sözde gerilla marşını okudukları (bkz. Ferhat Encu, Nursel Aydoğan, Besime Konca, Mizgin Irgat başlığı altında),
Yasa dışı gösteri ve terör örgütü propagandası yapan şahısların gözaltına alınmalarını engellemek için araya girip polislerle tartışarak şüphelinin kaçmasına olanak sağladıkları (bkz. Ahmet Yıldırım başlığı altında),
Terör örgütü üyelerinin yakalanmasını önlemek amacıyla operasyon bölgelerinde toplanıp canlı kalkan oldukları, operasyonları engelleyerek teröristlerin kaçmasını sağladıkları (bkz. Behçet Yıldırm, Çağlar Demirel, Sait Taycı, Kıznaz Türkeli, Abdullah Zeydan, Mehmet Emin Adıyaman başlığı altında),
Terör örgütünün dağ kadrosunda yer alanlar olduğu (bkz. Baran Nayır başlığı altında),
Davalı Parti üyelerinin yerel ve genel seçimler öncesi bölge halkı üzerinde HDP’ye oy vermeleri yönünde baskı oluşturdukları, yapılan baskılara direnen vatandaşları kırsalda faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarına şikayet ettikleri, bazı vatandaşların kırsalda kurulan sözde adalet komisyonu adlı mahkemede cezalandırılmaları için götürüldüklerinin anlaşıldığı (bkz. Hasan Safa başlığı altında),
Belediye başkan adaylarının PKK/KCK terör örgütü tarafından belirlendiği, seçildikten sonra iş ve işlemlerinin terör örgütü mensuplarınca yönetildiği ve denetlendiği (bkz. Nilüfer Elik Yılmaz, Gülistan Öncü, Nalan Özaydın, Mülkiye Esmez başlığı altında),
Örgütün talimatları ile; belediye çalışanlarından örgüte destek için zekat adı altında para toplandığı, belediye araç ve gereçlerinin PKK’nın hizmetine sunulduğu, belediye çalışanlarının haberi olmadan çalışmadıkları halde fazla mesai ücreti yazılıp bunu da çalışanın haberi olmadan terör örgütüne aktardıkları, belediye çalışanlarının örgüte müzahir yayın organlarına zorla abone yapıldığı, maaşlarından onayları olmadan belli bir miktarın kesilerek terör örgütüne gönderildiği, belediye avukatlarının PKK-KCK operasyonlarında yakalanan terör örgütü mensubu kişilerin müdafiiliği ile görevlendirildikleri (bkz. Ahmet Türk başlığı altında),
Belediyelerin inşaat malzemesi alımlarında fiyatların yüksek gösterilerek aradaki farkın değer ailelerine gönderildiği, Belediyede işe alımlarda PKK/KCK terör örgütünce değer ailesi olarak tanınan ailelerin veya terör suçlarından haklarında işlem yapılan kişilerin gözetildiği, belediye bütçesinden değer ailesi olarak tanımlanan ailelere yardım yapıldığı, her türlü yardımda PKK ile iltisaklı kişilerin seçildiği (bkz. Adnan Selçuk Mızraklı, Caziye Duman, Azim Yacan, Hatice Çevik, Erkan Acar, Yılmaz Şalan başlığı altında),
Çatışmalarda yaralı olarak getirilen terör örgütü militanlarını çalıştığı hastanede kayıt dışı olarak tedavi ettiği, terör örgütüne ve üyelerine yardım ettiği, örgütün çağrısı üzerine açlık grevine iştirak ettiği (bkz. Adnan Selçuk Mızraklı başlığı altında),
Devletin yanında yer alan belediye çalışanlarının işten çıkarıldıkları, yerlerine PKK terör örgütü ile iltisaklı suçlardan mahkumiyetleri bulunanların işe alındığı ya da ailesinde PKK’lı olan kişilerin veya güvenlik güçleri ile çatışmaya girip ölen teröristlerin yakınlarının işe alındığı (bkz. Belediye başkanları başlığı altında),
Teröristlerin isimlerinin verildiği mezarlıkların inşa edildiği, terörist cenazelerinin belediyeye ait araçlarla taşındığı, yaralı teröristlerin tedavisi ile ilgilenildiği (bkz. Remziye Tosun başlığı altında),
Cezaevindeki örgüt mensupları ile PKK arasında karşılıklı talepleri taşıyan kurye vazifesi gördükleri, terör örgütü adına ev ev dolaşıp para topladıkları (bkz. Metin Özbadem aşlığı altında),
Bir kısım milletvekilinin PKK’nın Cudi Kampında silahlı ve ideolojik eğitim aldığı, eğitimi başarı ile tamamlayamayanların milletvekili adayı yapılmadığı (bkz Ferhat Encu başlığı altında),
Bazı partililerin terör örgütü PKK’ya eleman kazandırma faaliyetinde bulundukları, bir çoğunun silahlı eğitim aldığı, kod adlarının bulunduğu, “Hendek Olayları” sırasında örgüt adına silahlı nöbet tutanların dahi bulunduğu, firmalardan alınan ihalelerin bedellerini yüksek göstererek, aradaki farkı PKK/KCK terör örgütüne aktardıkları (bkz Remziye Yaşar başlığı altında),
Hendeklerin kazıldığı, barikatların kurulduğu bölgede silahlı faaliyet yürüten örgüt mensuplarına aktif destek verdikleri (bkz. Songül Erden başlığı altında),
Kırsal alanda faaliyet gösteren terör örgütü mensupları ile irtibatlı oldukları, erzak ihtiyaçlarını, yaşam malzemelerini karşıladıkları (bkz. Rojda Nazlıer, Azim Yacan, Hasan Safa başlığı altında),
Terör örgütü mensuplarını evlerinde barındırdıkları (bkz. Rojda Nazlıer, Yıldız Çetin başlığı altında),
Terör suçu işleyen bazı kişilerin yargılanmasını engellemek için seçilebileceği yerlerden milletvekili adayı olması için çaba sarf edildiği (bkz. Ahmet Türk başlığı altında),
Kimi davalı parti üyesinin güvenlik güçleri ile çatışmada PKK’lı terörist ile cep telefonuyla görüştüğü, teröristin yardım isteyip, partiliye talimat verdiği, talimatı alan partilinin beraberindeki grupla operasyon bölgesine gidip canlı kalkan olduğu (bkz. Gülser Yıldırım başlığı altında),
Kiminin, sivil polis araçlarını tespit ettiği, plakalarını irtibatlı olduğu teröristlere verdiği (bkz. Halef Yiğit başlığı altında),
Bazılarının silahlı terör örgütünün bölge sorumluluğunu yürüttüğü (bkz. Tuna Aydın başlığı altında),
Ölen örgüt mensubu ailelerinin çeşitli işlere yerleştirildiği (bkz Mehmet Eşref Mamedoğlu ve Belediyeler başlığı altında),
Bazı partililerin terör örgütü tarafından kırsal alana elaman aktarılması faaliyetinde görevlendirildiği (bkz. Tuna Aydın, Zeliha Kocaman, Fırat Keser başlıkları altında),
Bir kısım faaliyetleri partiye ilişkin gibi gösterip, aslında PKK ile ilgili faaliyette bulundukları, HDP’yi paravan olarak kullandıkları (bkz. Sinem Varlı başlığı altında),
Para transferinde merkez konumda bulunulduğu, toplanan paraların PKK/KCK’nın terör faaliyetlerinde kullanıldığı (bkz. Ferhat Tarhan başlığı altında),
Çatışmada yaralanan terör örgütü üyesinin yakalanmasını önlemek amacı ile hastaneye götürüldüğü, tedavileri ile ilgilenildiği (bkz. Faysal Sarıyıldız başlığı altında),
Terör örgütü üyelerinin özeleştiri mahiyetindeki raporlarını kırsal alanda faaliyet gösteren ve bağlantıda olunan diğer terör örgütü mensuplarına ulaştırarak kurye rolünü üstlendikleri, şikayet edilen örgüt mensuplarından konu ile ilgili rapor isteyip, bunu kırsaldaki örgüt mensuplarına ilettikleri (bkz. Nimet Sezgin başlığı altında),
Vatandaşların adli makamlarla irtibatını ortadan kaldırarak, taraflar arasındaki (alacak-verecek, kız kaçırma, kavga, v.s) adli olaylara müdahil olup sözde yargı yetkisinin kullanıldığı (bkz. Mülkiye Birtane, Cengiz Topbaşlı, Ekrem Savcı, Şafak Özanlı başlığı altında),
Belediyeler, seçilmiş belediye başkanları tarafından yönetiliyormuş gibi görünse de aslında PKK/KCK’nın görevlendirdiği/atadığı kişilerin yönettiği, belediyeye ait araçların kırsal alanda silahlı olarak faaliyet yürüten örgüt mensuplarının ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla bölgede milis olarak faaliyet yürüten şahıslara tahsis edildiği, belediyeye ait bazı araçların PKK/KCK terör örgütü mensuplarınca bombalı saldırı olaylarında kullanıldığı, belediye ile irtibatlı kişilerin, PKK/KCK terör örgütü adına, belediye ile iş yapan firmalardan, iş adamlarından ve imar işi ile ilgili müracaatta bulunan kişilerden vergilendirme adı altında para toplayarak toplanan paraları terör örgütüne aktardıkları (bkz. Ahmet Türk başlığı altında),
Neredeyse tüm kademelerde görev alan partililerce sosyal medya üzerinden PKK/KCK silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda propaganda niteliğinde paylaşımlarda bulunulduğu, paylaşım ve beğenileriyle PKK/KCK silahlı terör örgütünün amacını, cebir, şiddet, tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeye çalıştıkları ve övdükleri, PKK/KCK silahlı terör örgütü tarafından yapılan çağrı üzerine düzenlenen toplantılara, yasadışı gösteri yürüyüşlerine ve basın açıklamalarına katıldıkları, şiddet içeren ve terör örgütünün propagandasına dönüşen terör örgütü mensuplarının cenaze definlerine katıldıkları, birçoğunun terör örgütünden gelen talimatla açlık grevleri yaptıkları,”
Hususlarının açıklandığı,
Yukarıda örnek olarak yer verilen eylemler ile iddianamenin tamamında yer alan diğer eylemleri gerçekleştirenler sıradan kişiler değil, davalı partide genel başkanlık, milletvekilliği, MKYK üyeliği, MYK üyeliği, MDK üyeliği, belediye başkanlığı, teşkilat kademelerinde yönetici gibi davalı Partide üst düzey görev almış kişiler olduğu dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğu daha iyi anlaşılacağı,
Bu bağlamda;
Davalı Partinin (bölücü terör örgütü PKK ile amaç birliği doğrultusunda) ülkeyi ırk esasına dayalı olarak bölüp ayrı bir devlet kurma hedefine ulaşmada bölücü terör örgütü vasıtasıyla şiddet unsurunu kullanmada kararlı olduğu toplumun her kesimince bilindiği, bu hal ve şartlarda Anayasa’nın 3. maddesinde ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak ve toplumun huzur, güven ve birlikteliği için davalı Partinin temelli kapatılmasının talep edilmesi hukuksal bir zorunluluk olduğu… vs.”
Değerlendirilmesinde bulunulmuştur.
Bu kapsamda;
Dosya kapsamında sunulan delillerle Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemler sıralanmış, davalı Partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişki tereddüt hasıl olmayacak şekilde iddianameye derc edilmiştir. Bilindiği üzere tüzel kişilik olan siyasi partiler iradelerini, parti üyelerinin yaptıkları eylemler ve söyledikleri sözler vasıtasıyla dış dünyaya yansıtırlar. İddianamede de davalı Parti üyelerinin görevleri (Genel Başkan, Milletvekili, Parti Meclisi Üyesi, MYK Üyesi, Belediye Başkanı, İl/İlçe Yönetim Kurulu Başkanı/Üyesi vs. şeklinde) her kişi başlığında ayrı ayrı gösterildikten sonra, üyesi olduğu partiye isnat edilmesinde Başsavcılığımıza göre kuşku bulunmayan eylemi belirtilmiştir. Mahkemenin yapacağı inceleme sonucunda aksi kanaatte olunması halinde (açılan parti kapatma davasının klasik ceza davası olmayıp, davalının da tüzel kişilik sıfatını taşıması karşısında) ilişkilendirilmediğini düşündüğü eylemi hükme esas almayıp diğer eylemleri değerlendirerek bir karar vermesi mümkün iken, iade sebepleri arasında CMK’nın 170. maddesinin 4. fıkrasına yer vermesi anlaşılamamıştır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa Mahkemesinin “iddianamenin iadesi” kararına katılmamakla birlikte, dosyanın sürüncemede kalmaması için, önceki iddianamemizde yer verilen ancak suç tarihleri parti üyeliğinden önceki döneme ait bir kısım partili hakkında siyasi yasaklılık talep edilmemiş, yine “iade gerekçesi yapılmamakla” beraber eksiklik olarak belirtilen hususlar da ikmal edilerek, iş bu iddianame yeniden tanzim edilmiştir.”
GENEL DEĞERLENDİRME
Osmanlı imparlatorluğundan bu tarafa yetmiş iki milleti barındıran coğrafyanın, her dönemde farklı renkleri, dilleri, kültürleri, sanatları, gelenekleri, ahlaki değerleri olmuştur. Ancak bu farklılıklar adeta mozaik teşkil ederek yaşadığı coğrafyayı ve insanlığı zenginleştiren, bereketlendiren bir işlev arz etmiştir. Hiçbir zaman birbirini hasım olarak gören bir sosyal sınıf çatışmasına tanık olunmamıştır. Toplumun hiçbir dönemde böyle bir sorunu olmamıştır.
Bu özellik Kurtuluş Savaşı ve sonrasında devam etmiştir. Bu ülküden hareketle birliği korumak, dirliğe ulaşmanın tek yolu olarak görülmüş, ortak bir çatı altında farklı dil, din, etnik köken, kültürü aynı ortak potada buluşturmayı, yoğurmayı, kendine özgü (sine gue non) ortak kültürde farklı tüm sosyal sınıfları buluşturmayı, büyük, güçlü, vakur, saygın, Türk ulusunu oluşturmayı başarmışlardır. Toplumsal uzlaşma her daim var olmuş, halkın bu unsurları öne çıkartarak ayrışmak gibi bir tutumu asla olmamıştır. Kurtuluş Savaşını zor koşullarda ortak mücadele azmi ile kazanan ve Türkiye Cumhuriyet Devletini kurmayı başaran, et ve tırnak gibi kaynaşmış, kardeş olmuş halkların hiçbir zaman ayrışmak, ulusal sınırlar içerisinde belli bir bölgenin bölünerek ayrı bir (özerklik, öz yönetim, kanton, federasyon, konferderal yönetim) gibi adı ne olursa olsun bölünmüş bir yapı arzu edilmemiş, bunun toplumda farklı bir izdüşümü hiçbir zaman realite haline gelmemiştir. Bölmeye parçalamaya yönelik tüm girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ülküsüne ulaşmak uzun bir mücadele ve güç birliğiyle gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Misak-ı Milli sınırları içinde özgür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak oldukça zor koşullarda, toplumun bütün kesimlerinin ortak mücadelesiyle icra edilmiştir.
Tarihi süreçler yakından okunduğunda, değişik ülkeleri, çıkar gruplarını işaret etse de hasımlarımızda var olan ortak unsur, değişik görünümlerde aynı saikle hareket etmeleridir. Ortak saik, adeta mozaiki andıran toplumsal dokuda farklılıkları öne çıkartarak ayrıştırmak, ayrışmanın gerekçelerini oluşturmak, problemlerin kıvılcımını çakmak, örgütlemek suretiyle yangına çevirmektir. Bütün bunların sonucunda da legal zeminde demokrasi kılıfı içerisinde çözüm getiren aktör görüntüsüyle organizmaya nüfuz edip, ülkenin bölünüp parçalanması amaçlanmıştır.
Bütün bu özellikler ile gelinen noktada farklılıkları öne çıkartarak ayrıştırma, azınlık yaratma vb. yöntemlerle bölme, yönetme görevini her daim üstlenen terör örgütleri var olmuş, bunlardan biri de özellikle son 40 yılda gerçekleştirdiği vahim eylemlerle PKK/KCK terör örgütü olmuştur.
PKK terör örgütünün yapılanmasında, şiddet cephesini siyasi cephe ile tahkim ettiği, Merkez-Eyalet-Bölge Komitesi içerisinde Siyasi Komiserlik, Komite adı altında yürüttüğü faaliyetlerin, süreç içinde siyasi alan komisyonuna evrildiği, bütün bu süreçler örgüt lideri tarafından “PKK yaşamak istiyorsa bilim ve sanat komisyonu parantez içinde PKK olmalı. Bu organizasyonun beyni olmalı. Akıl gücü olabilmeli” şeklinde tanımlamıştır.
Siyasi alan canlı bir organizma olarak kabul edildiğinde, bu vücuda kumanda eden beynin PKK olduğu, siyasi cephedeki karar alma süreçleri ile tasarımların, PKK tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Örgütün, siyasi cephedeki en küçük yapı taşına nüfuz etmesini sağlamak bağlamında örgüt liderinin “En üstte Merkez Komite olmak üzere, tüm parti komite, birim ve temsilcilikleri kendilerini her türlü cephe ve ordu birimlerinin yönetim kademelerine çelik çekirdekler olarak yerleştirip, esas yönetim gücü olurlar,” şeklindeki beyanı ile siyasi faaliyetlerindeki kadrolaşma yöntemini ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak hiyerarşisinde, örgüt lideri ve üst yönetimi tepede konumlandırılmış, Türkiye’deki siyasi alan faaliyetleri için 7 kişiden oluşan Türkiye masasını Kandil’de oluştururken, bağlı olarak faaliyet yürütecek olan kişileri KCK/TM sözcüsü-sorumlusu adıyla konumlandırmıştır. Bu durum, Abdullah Öcalan’ın, 1999 yılından 2005 yılına kadar avukatlığını yapmış olan İrfan Dündar tarafından; “Türkiye Meclisi içersinde faaliyet yürüten (KCK/TM) örgüt mensupları, Kandil’deki yedi kişiden oluşan Türkiye masasından Sabri OK ve Murat Karayılan’a bağlı olarak faaliyetlerini sürdürürler. KCK/TM sözcülerinin, 2009 yılı öncesinde Kamuran Yüksek, Nadir Yıldırım, Mustafa SARIKAYA; 2009 yılı sonrasında, Nihat OĞRAŞ, Ali DURÇ, Celalettin DELİBAŞ, Kudbettin YAZBAŞI’dır” şeklinde belirtilmiş, görüşmeye gidecek avukatlar ile iletilecek konuların da bu şahıslar tarafından belirlendiği ifade edilmiştir.
Bu belirlemelerin tamamı siyasi cepheye aynen yansımıştır. Şöyle ki; 2 Aralık 2004 tarihindeki avukat görüşmesinde; örgüt lideri“Anayasa mahkemesi DEHAP’ı kapatırsa kapatır. Sabri ne zaman çıkıyor? Çıktığında sağa sola gitmesine gerek yok. Bu harekete (DTH) fiili sözcüm olarak katılsın. Bu arkadaş benim adıma fiilen Demokratik Toplum Hareketi içinde rolünü oynasın. Kendine bir ekip oluşturur. Sizden biri de onunla beraber yasal temsilci olarak çalışır…” demiştir.
Bu anlayış doğrultusunda, başta örgüt lideri olmak üzere oluşturulan ekip ve faaliyetler davalı siyasi partinin kuruluşundan önce ve sonrasında etkisini güçlü bir şekilde hissettirmiştir.
7 Aralık 2003 tarihli Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken ile yüz yüze yaptığı görüşmede; “Siyasette birazdan üçünüzü ayrı ayrı değerlendireceğim. Üslup ve hitabet önemlidir. Daha yerinde, daha rantabl kullanmalısınız, yerindelik ve zamandalık önemlidir. Kazanmanın yarısı üslup ve hitabettir. Siz çok iyisiniz, hitabetinizi beğeniyorum. Her şeyi fazla açıklıyorsunuz, yerinde ve zamanında açıklayın. İdealinizi yitirmeyin, trajikomik üslubu daha çok siyasileştirmelisiniz. Bırakacağım demeyin, bu halkta güvensizliğe yol açar. Yapacağım deyin, bir iki yılınızı vereceksiniz. Siz de hitabetinize heyecan, hız ve coşku katmalısınız.” derken davalı siyasi partiye ilişkin olarak da 05-13 Aralık tarihlerinde örgütün sözde IX. Kongresine gönderdiği talimatta; “Hepimiz için ortak bir örgüt gerekiyor. 1970’lerden beri bunu istiyoruz. Milliyetçi örgütler bunu hep engellediler. HDK ve HDP doğru bir projedir. Birkaç vekil oraya geçip Taksim sonrası beklenen ‘yeni parti doğdu’ havası yaratabilir. Bu girişim seçimde yüzde on’u aşabilir… Kendinizi biraz örgütleyip geliştirin. Beni de çok eleştiriyorlar ama yine de muhalefeti içeri alıp kendimi büyütüyorum. Her şeyi PKK’ya danışmanıza da gerek yok” şeklinde ortaya konulmuş;
Balıkesir HDP il binasında ele geçirilen el yazılı örgütsel dokümanda; “Önderlik, 1968-1970’li yılların o günkü çizgiyi bugün de devam ettirdiklerini ifade etmiştir. Yıllardan beri geliştirdiği düşüncesini HDK-HDP olarak projelendirmiştir. BDP’nin isim değiştirerek yeni bir formatla 60 kişilik bir PM üyeleri için 1 Haziran’da İmralı’ya gidecek heyetten çalışma yaparak liste getirmelerini istemiş ve bizzat ilgileneceğini belirtmiş, isim olarak tercihi Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)’dir. Ege Bölgesinde akademi yapılanması önderlik ile 1 Haziran görüşme sonrasında netleşecektir” şeklinde açıklanırken, diğer bir dokümanda; “Belirtilen bölge komisyonları; Amed Bölgesi: Gülten Kışanak, Serhat Bölgesi: Selahattin Demirtaş…”şeklinde olduğu tespit edilmiştir.
Örgüt liderinin, milletvekilleri Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken ile 15 Eylül 2013 tarihli görüşmesinde;
“S. D: “Siz söyleyince hatırladım. Osman Baydemir’in de selamları vardı. Görevi teslim etmeye hazırlanıyor. Son aylar için bir öneriniz varsa iletmenizi rica ediyordu.”
A.Ö: Belediye için yeni bir aday olmalı tabii, Bir de iki dönemden fazla olmaması iyi olur. Osman Bey de milletvekilliğine hazırlanmalıdır. Her yerde komünal yaşamı benimseyen, çalışan kimseler olmalıdır. Bu Emine Ayna meselesi neydi?
D: Üç yıldır genel çalışmalara katılma konusunda sorunlar yaşıyordu. Kendisiyle ilgili bazı tartışmalarımız var, kararlarımız olabilir.
Ö: Üç yıldır nasıl çalışmıyor? Siz daha iyi bilirsiniz, ben bir şey demiyorum. HDP’de kongresini yapacak, Ertuğrul-Sebahat Eş Başkanlığı tartışılabilir, öneridir. Yerel seçimlerden sonra grup HDP’ye geçmeyi önüne koyabilir. Genel seçimlere HDP listesi ile girilebilir. HDP Kongresinde de aşkla çalışabilecek yetenekli insanlar alınabilir. Hatta ileride birçoğu vekil olabilirler. Hepsine selamlarımı söylersiniz.
Şimdi BDP’ye geçelim. Legal demokratik siyaset olma sıkıntısı var. Şimdilik seçimlere yoğunlaşmalıdır. Kongre alışmalarını ve tartışmalarını başlatırsınız, sonra önerilerim olacak. Aklıma gelmişken Mersin’e neden HDP ile girilmiyor? HDP olması daha uygundur… Eş Başkanlık sistemi her yerde oturtulsun. Eş Başkanlık evrenseldir, eşitlikçidir…” şeklindeki görüşmelerden anlaşıldığı üzere;
Selahattin Demirtaş’ın görüşme tarihine kadar BDP Eş Genel Başkanı, görüşme sonrası 20/06/2014 tarihinde davalı Partinin üyesi, 22/06/2014 tarihinde gerçekleşen Büyük Kongre’de HDP Eş Genel Başkanı olduğu, örgütün legal uzantısı BDP’den HDP’ye geçişkenliğin somut bir örneğini bu görüşmenin oluşturduğu,
Sırrı Süreyya Önder’in ise görüşme esnasında HDP İstanbul milletvekili olup, partinin kuruluşunda Eş Başkanlar Sabahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü olmak üzere A. Levent Tüzel ile yer aldığı, sonrasında 15 Ekim 2013 tarihinde parti üyeliği, 27 Ekim 2013 tarihinde ise Genel Başkan Yardımcılığına getirildiği, İdris Baluken’in, görüşme esnasında BDP Bingöl milletvekili olduğu, sonrasında 28/04/2014 tarihinde geçiş yaptığı HDP’de parti meclisi üyeliği ve TBMM Grup Başkan Vekilliği görevine getirildiği,
Bütün bu görevlendirme ve devamındaki görüşmelerin tarihleri dikkate alındığında, örgüt liderinin talimatlarının alınması hususunda üst düzey siyasi parti temsilcilerinin görevli kılındığı, bunun da aralarındaki iltisakın düzeyiyle ilgili dikkat çekici olduğu, davalı HDP ile PKK/KCK arasındaki irtibatın yukarıda ayrıntıları açıklanan çok sayıda delil ile teyit edildiği,
Anlaşılmıştır.
Bununla birlikte örgüt lideri ile üst yönetim kadrosunun, HDP ile ilgili görüşlerinin paylaşılması elzemdir.
Bu kapsamda;
24 Haziran 2013 tarihinde Selahattin Demirtaş ile görüşmesinde Abdullah Öcalan’ın; “... Hepimiz için ortak bir örgüt gerekiyor. 70’lerden beri bunu istiyoruz… HDK-HDP doğru bir projedir, isimlendirme de doğrudur…”,
Yine örgüt liderinin siyasi cephedeki HDP’lilere ilişkin olarak; “Bu bir eğitim programıdır. Belediyelere, seçilenlere diyorum ki bunları kafanıza iyi koyacaksınız. Anlamazlarsa cezayı hazırlamışım, bizim geleneklerimizde olan bir cezadır zaten. Onlara altıay süre veriyorum, yapmazlarsa kuyruklarına teneke bağlar sokağa salarım, mahalle mahalle dolaştırırım.”,
“Halk adına siyaset yapacaksanız bunları anlamak zorundasınız. Halk bağlı ise sen de saygılı olacaksınız, hepsini mahvedeceğim. Öldürmekle değil tükürükle boğacağım onları, halkım bana bağlı, herkes benim halkımla bağımı bilir. Benim halkımla ne yapıp yapamayacağımı Türkiye de biliyor, Suriye de biliyor”,
25/06/2019 tarihinde1 KCK Yürütme Konseyi Üyesi Abbas (K) Duran Kalkan’ın; “…HDP’ye burada rol düşüyor. HDP gerçeğini doğru anlamak lazım, hem önemsemek gerekli, hem de abartmamak gereklidir. Mesela mevcut Parti ve gerilla öncülüğündeki topyekûn halk direnişi olmadan HDP’nin varlığı bile olmazdı, hiçbir anlamı olmaz, her şeyi bu direniş temelinde yapıyor… Oysa bu gerilla direnişi olmazsa HDP bir gün bile var olamaz…”,
20/03/2015 tarihinde2 KCK Yürütme Konseyi Üyesi Avareş (K) Mustafa Karasu’nun; “…Biz silahla da mücadele ettik, şimdi de başka türlü mücadele ediyoruz… Seçimde de HDP etrafında birleşmelidir…”,
08/04/2021 tarihinde3 KCK Yürütme Konseyi Üyesi Hasan Sabri (K) Sabri Ok’un; “…Bu anlamda HDP diplomasi çalışmalarını yoğun sürdürmelidir…”,
29/03/2021 tarihinde6; “…Herkes hem Rêber Apo’ya hem gerillaya hem PKK’ye hem de HDP’ye sahip çıktı…”,
11/03/2020 tarihinde5 KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı CUMA (K) Cemil Bayık’ın; “…Bundan dolayı Rêber Apo 2 ayaklı masa sağlam duramaz, 1 ayak daha lazım dedi. İşte 3. ayak da HDP içerisinde yer alan demokrasi güçleridir. HDP de bir ittifaktır…”,
02/02/2019 tarihinde9; “…. Herkesten önce Leyla Güven arkadaş eyleme başladı… öncülüğünde başlayan eylem Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde, Kürdistan’ın parçalarında, yurtdışına da yayıldı…”,
18/05/2018 tarihinde11; “…HDP baraj altında kalmamalı, çalışıp başarıya ulaşmalı…”,
05/05/2016 tarihinde12; “…Özyönetim alanlarına yapılan saldırılarla Meclis’teki saldırılar aynı zihniyetin farklı alanlardaki tezahürüdür. Bu açıdan her iki alandaki direniş de anlamlıdır…”,
30/10/2015 tarihinde14; “…Amed, Mardin ve Urfa’daki halkımızın 7 Haziran seçimlerinden daha çok çalışacağına ve daha büyük başarı kazanacağına inanıyorum. Herkes seçime katılmalı ve oyunu HDP vermelidir…”,
23/04/2015 tarihinde16; “…Rojava Devrimi ve Kobanê’nin alternatif yaşam politikası HDP’nin başarısıyla daha da güçlenecektir. Öyle ki en az Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi kadar Ortadoğu halklarını etkileyecek, demokratik ulus ve ortak vatan politikası tüm Ortadoğu halklarının yeni yaşam umudu olacaktır...
Bu seçimde bir oy bile çok önemlidir. HDP ne kadar güçlü çıkarsa siyasi sonuçları o kadar büyük olacaktır…”,
1 Kasım 2015 seçimlerden sonra verdiği bir röportajda; “…PKK olmasa HDP % 5 oy alamazdı.”
03/04/2021 tarihinde17KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat (K) Hülya Oran’ın; “…Türkiye toplumunda HDP mayası tutmuş, Türkiye coğrafyasında filiz vermiştir…”,
25/07/2019 tarihinde18; “…Önderliğin HDP şahsında tüm demokrasi ve özgürlük güçlerine verdiği mesaj çok önemlidir…”,
09/05/2019 tarihinde19; “…HDP’nin 31 Mart stratejisi Türkiye, Kürdistan stratejisi başarı kazandı. Biz inanıyoruz ki 23 Haziran’da da bu strateji başarı kazanacaktır…”
21/06/2019 tarihinde21KCK Yürütme Konseyi Üyesi Abbas (K) Duran Kalkan’ın; “… Daha önemlisi mücadelede yaygınlıktır. Her yer mücadele alanıdır. Geçen yıl deniliyordu ya ‘her yer Kobane her yer direniş!’ diye, şimdi ise ‘her yer Cizre, her yer direniş!’ ‘her yer Sur, her yer direniş!’ Kürdistan böyle olmalıdır…”,
26/09/2017 tarihinde22; “Son dönemde İstanbul, Van, Amed ve Adana’da gerçekleştirilen HDP mitingleri önemli ve tarihidir…”,
23/12/2016 tarihinde23; “…Şimdi HDP, BDP yönetimini hapse koyuyorlar, milletvekillerini tutukluyorlar ve “HDP’yi yok edeceğiz” diyorlar. Ben de diyorum ki, HDP büyüyor ve güçleniyor. HDP en çok bu tutuklamalar sürecinde güçlendi, büyüdü…”,
13/09/2016 tarihinde24; “… Bu konuda DBP’nin, HDP’nin ve belediyelerin yönetimleri açıklamalar yaptı, tutumlarını ortaya koydular. Biz onlara katılıyoruz… Cizre ve Sur’daki katliamlar neyse belediyelere el koyma saldırıları da aynıdır…”,
27/10/2015 tarihinde25; “… Türkiye’de barış ve demokratik çözüm olsun, sorunlar demokrasiyle çözülsün” diyen herkes, bence 1 Kasım’da HDP’ye destek vermeli. Bu tarihi bir sınavdır. Demokrasiden yana olan tüm güçler, aralarındaki ayrılık ne olursa olsun sonrasında demokratik siyasetin işlemesi için bu seçimde HDP’yi desteklemeli. Herkes çalışmalı, oy kullanmalı, çevresini ikna etmeli…”,
13/07/2020 tarihinde26KCK Yürütme Konseyi Avareş (K) Üyesi Mustafa Karasu’nun; “…HDP’ye yönelik Kürtlük adına yapılan eleştiriler, HDP’den çok Önder Apo ve PKK’ye yönelik yapılmaktadır. HDP üzerinden Kürt Özgürlük Hareketine saldırılmaktadır. HDP Kürtlerin de partisidir ama bir Kürt partisi değildir. Kürt halkının doğrudan özgürlük mücadelesini yürüten PKK’dir… DTK, Kürt’ün birliğini temsil ediyor…”,
10/09/2019 tarihinde29; “Yapılanlar bir oyundur. Ama bu oyun sadece HDP’ye karşı bir oyun değildir. Sadece kayyumlar için değildir. Kayyumlara karşı yapılan eylemleri zayıflatmak için yapıyorlar ama diğer taraftan da yapılanlar Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen savaşın bir parçasıdır. Güya böylelikle gerillaya gidişleri engelleyecekler. Çünkü gerillaya gidişleri engellemek istiyorlar. Bütün amaçları budur.”,
05/02/2018 tarihinde; “Türkiye’nin tek muhalefet partisi haline gelmiş HDP’nin kongresi olacak… Eş Başkan Serpil Kemalbay’ın dediği gibi HDP ile Türkiye nefes alacak…”,
07/01/2020 tarihinde30KCK Kültür ve Sanat Komitesi Üyesi Şiyar (K) Nurettin Demirtaş;
“…Burada dikkat çekmek istediğimiz asıl husus halkın direnişine öncülük yapması gerekenlerin kendilerini fazlasıyla legal alana endekslemiş olmalarıdır. HDP’nin direnişte önemli bir rolü vardır fakat halk mücadelesinde akla gelen her şey HDP’ye yüklenemez. Halkın onlarca, yüzlerce kurum ve örgütü vardır. Rol ve misyonu gereği HDP’yi her şeyin merkezine koymamalıyız. Aynı şekilde HDP de her şeyin merkezine kendini koymamalıdır ve direnişte daha somut olmayı bilmelidir. Öte yandan halkın radikal direniş öncülüğü rolünü oynaması gerekenlerin de kendilerini legal siyaset ölçüleriyle kıyaslamaması gerekir…”,
08/10/2020 tarihinde31; “…Komplo, Kürt ve Türk halkını karşı karşıya getirmeyi amaçlarken tam tersine demokratik siyasi güçler HDK ve HDP çatısında toplandı. Halkların devrimcileri HBDH bayrağı altında birleşik devrim için mücadele birliği kurdu.
22 yıldır Önder Apo’ya uygulanan tecrit onu halktan koparamadığı gibi harekete uygulanan tecrit, provokasyon ve saldırılar da direnişle boşa çıkarılacaktır. Gerilla ve halkın ortak mücadelesi bunu sağlayacaktır…”,
Şeklinde açıklamaların yer aldığı tespit edilmiştir.
Bu bağlamda yine;
Tüzel kişi olan siyasi partiler düşüncelerini idarecileri olan gerçek kişiler vasıtasıyla açıklarlar. Bu kişiler daha çok başkanlarıdır. Eş başkan olanların ve diğerlerinin eylem ve söylemlerinden terör örgütü olan PKK ve uzantılarını öven ve önemseyen çarpıcı beyanlarına örnek vermek gerekirse:
Selahattin Demirtaş’ın; 13 Kasım 2012 tarihinde; “…Bu halkı için 14 yıldır İmralı’da bir beton çukurda direnen Kürt halk önderinin posterini Kürdistan’a asamayacaklarda nereye asacaklar. Buna alışsanız iyi olur. Çünkü daha biz Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini…”,
“Bizim başarımız, HDP’nin başarısı ki kendisinin, Sayın Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir. Kendisinin özellikle son 20 yılını adadığı bir projedir.”,
“Biz PKK’yı silahlı bir halk hareketi olarak tanımlıyoruz. PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz.”,
“Biz sayın Öcalan’a güveniyoruz. Onun yol haritasının bu ülkeye barış, çözüm getireceğine inanıyoruz.”,
“Kürdistan’ın Ortadoğu’nun orta yerinde küllerinden yeniden doğuyor olması bu tarihi günlere tanıklık ediyor olmak bizler açısından heyecan vericidir. Canı gönülden ifade ediyorum ki başkan Apo yakın zamanda halkın özgürlük talepleri ve mücadelesi doğrultusunda özgürleşecektir. Dava için çarpan bir yüreği İmralı’da kayalıklara zincirle kimse bağlayamaz. Sayın Öcalan başkan Apo’ya özgürlük olacaktır.”,
“Eğik bir baş olmaktansa yanık iki ayak olmayı tercih eden gençler onurumuzdur. Sahip çıkacaz. Sahip çıkmamak onursuzluktur.”,
“Halkı için 14 yıldır İmralı’da bir beton çukurda direnen Kürt Halklarının Önderinin posterini Kürdistan’a asamayacakta nereye asacak.”,
“Sayın Öcalan sıradan bir bir mahkum değil şu anda Ortadoğudaki bütün dengeleri bir tek cümlesi ile değiştirebilecek güçlü bir siyasi aktördür.”,
“PKK’nın Suriye kolu için “YPG Fırat’ın batısına geçecek, sen de mal mal bakacaksın” “Müzakere ile savaş durdurulur. Biz müzakere istiyoruz. Hükümetin müzakere için muhatapları BDP, KCK, Öcalan ve PKK’dır.”,
14/04/2012 tarihinde; “Devletin ve Hükümetin Diyarbakır’da ciddi bir meşrutiyeti yoktur…Kürt halkı çelikten bir irade yaratmıştır. Halk önderine halk önderi denir, başka bir şey denmez. On milyonlar bu gün Sayın ÖCALAN diyor. Soruşturma açsan ne olur, açmazsan ne olur. Devletin aklını başına alması lazım… Cezaevinde olsun, alanlarda olsun direnenlerin yanında olmalıyız”,
26/12/2015 tarihinde; Partimiz Halkların Demokratik Partisi kurulduğu ilk günden bu yana özyönetim hakkının, özerklik hakkını parti programının bir parçası olarak kabul ederek bütün halklar için meşru bir talep olarak savunmuştur.,, Hendekteki barikattaki direnişini nedeni faşizme karşı katliama karşı duruş ve direniştir.
12/02/2019 tarihinde; Youtube Videosunda “Biz PKK’yı silahlı halk hareketi olarak tanımlıyoruz. Biz bugüne kadar 1990’dan bu yana kurulmuş hiçbir partimiz PKK’yi terör örgütü olarak tanımlamadı”,
Sebahat Tuncel’in 12/11/2015 tarihinde;“Kaç aydır Kürdistan’da direniş sürüyor. Cizre’de bitiyor Farqîn’de başlıyor. Farqîn’de bitiyor Sur’da, Varto’da başlıyor. Bu bir ısrarı ifade ediyor. Devletin bunu görmesi gerekiyor. HDK olarak da bu direnişi selamlıyoruz. Bu direnişi çok önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyoruz.”,
Pervin Buldan’ın; “Kürt sorununun çözümü için sayın Öcalan, BDP ile Kürt halkı ve gerillalar muhatap alınmalıdır. Bir tarafı dışında bırakırsanız süreçten olumlu sonuç çıkmaz.”,
“HDP fikriyatının büyük emektarı sayın Abdullah Öcalan.”,
“Kandildeki dostlarımız, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, yoldaşlarımız, Sayın Karayılan, Sayın Bayık, Sayın Rohani Serhat. Bu insanlar dağlarda. Biz Sayın Öcalan’ın arkasındayız diyoruz.”,
“Şunu da hatırlatmak istiyoruz. Eğer Sayın Öcalan’ın sabrı taşarsa o zman vay halinize…”,
“Şunu da ifade etmek isterim PKK bir terör Örgütü değildir.”,
“Elinizi vicdanınıza koyun, oyunuzu attığınız zaman şu anda İmralı Cezaevinde tecrit altında olan Sayın Abdullah Öcalan aklınıza gelsin…”,
“İnsanlar kendilerini koruyabilmek için hendekler kazdı.”,
Mithat Sancar’ın; “İmralı’nın kapılarını açın ki barışın yolu sonuna kadar açılsın. Barışın yolu açılacaksa Öcalan mutlaka ve mutlaka bu yolun ışığı olarak en önemli rolü üstlenecektir. O nedenle diyoruz: Tecrit sadece bizim meselemiz değildir, bu ülkenin, barışının meselesidir.”,
Figen Yüksekdağ Şenoğlu’nun; “Ağızlarını açtıklarında HDP için ne diyorlar biliyorsunuz, ‘Sırtını terör örgütüne yaslayan HDP’ diyorlar. Bakın buradan bir kere daha cevap veriyorum. Anlamayanlara, anlamak istemeyenlere, biz sırtımızı nereye yaslıyoruz biliyor musunuz? Biz sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye, PYD’ye yaslıyoruz, bunu söylemekte, bunu savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz”,
“PKK bir halk özgürlük hareketidir.”,
15/02/2015 tarihinde;”bugün burada özgürlük için buluştuk, sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için hepimizin özgürlüğü için buluştuk, biz çok iyi biliyoruz ve herkes bu siyasi iktidarda iyi bilsin ki sayın Öcalan’ın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür…”
Sezai Temelli’nin 11.02.2018 tarihinde; “Bu sevdayı var eden, bize yolu açana selam gönderelim. Selam olsun İmralı’ya selam olsun Sayın Öcalan’a”,
İdris Baluken’in 05/06/2015 tarihinde; “Amed’de gittiğimiz heryere kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ın selamını götürmüştük, şimdi görüyoruz ki Amed halkı sayın Öcalan’ın selamını almış her zaman olduğu gibi baştacı etmiş,”,
Özdal Üçer’in; “Demokratik bir Kürdistan inşa edeceğiz, güneyde Kürdistan var, Kürdistan için birlik olacağız, çok şehit verdik, muhatabımız PKK, muhatabınız Sayın Öcalan, Kürtlerin başkanı Sayın Öcalan’ı alacaklar, şehitleri hatırına”,
“Özgürlük şehitleri ruhuna olsun, zindanlardaki özgür tutsaklara hediye olsun, Kürdistan dağlarındaki özgürlük savaşçılarına hediye olsun, Kürt halkının başkanı ve rehberi Sayın Öcalan’a hediye olsun, Van halkının kalbinin bir parçası Kandil’dedir, biz gerillamızı, başkanımızı kutluyoruz, direniş yaşamdır”,
26 Temmuz 2015 tarihinde Hakkâri HDP milletvekili Abdullah Zeydan’ın; “PKK’yi, Kürt halkını, gücünü kimse test etmeye kalkışmasın. PKK, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış bir barış ve halk hareketidir. Kürt halkının gücünü test etmek isteyenlere buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Eğer PKK, Türkiye’yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nin öyle bir gücü var ki, PKK sizi tükürüğüyle boğar tükürüğüyle…” ,
Ayhan Bilgen’in; “…siz hala PKK’yı sadece bir örgüt sanıyorsunuz. Tüm eksik ve yanlışları ile mazlum bir halkın öfkesi, umudu ve sığınağı…”,
Şeklinde beyanda bulundukları, bu sayede HDP mensuplarının davalı partiyi terör örgütünden ayrı görmedikleri anlaşılmıştır.
Halkların Demokratik Partisi genel başkan, eş başkan, milletvekilleri ile merkez karar organı temsilcilerinin, örgüt lideriyle periyodik aralıklarla görüşmeleri, kendisine hitap şekilleri, övgüsüne mazhar olabilmek için sarf ettikleri çaba, her sözünün emir gibi telakki edilmesi, gelişmelere göre faaliyet raporu verilmesi noktasında duydukları sorumluluk dikkate alındığında, görünürde demokratik zeminde siyasi parti faaliyeti kapsamında “Kürt halkına özgürlük söylemi kullanılmaktaysa da, bunun gerçek amacı gizlemek için yapıldığı aşikârdır.
Nitekim demokratik özerklik, öz yönetim, kobani, hendek olayları ile yaşanan olaylar bu tespitleri teyit eder niteliktedir. Bu olaylarda gerçekleşen eylemlerle kargaşa ve iç savaş denemesi yapılmıştır. Siyasal partiler açısından demokratik hak ve özgürlükleri araçsallaştırmak hakkın kötüye kullanımıdır.
Örgüt liderinin konuşma içeriğinde bahsettiği kişiler siyasi parti temsilcileri ile örgütün dağ kadrosundaki kişilerdir. Nitekim basın açıklaması, gösterilerde örgüt ve liderinin referans kabul edilerek lehine slogan atıp, övgüler dizilmesi, sembollerinin taşınması, bunların her faaliyetinin doğru ve tartışmasız kabul edilerek en ufak eleştiri yönetilmemesi, demokratik zeminde siyaset yapıldığı iddiasını geçersiz kılmaktadır. Oysa demokratik zeminde siyaset söylemiyle ortaya çıkan davalı siyasi parti HDP yöneticilerinin, söylenenin aksine örgüt lideri her daim olmazsa olmazları (sine gue non) olmuştur. Bu ruh hali sadece eylemlerine değil söylemlerine de hakim kılınmıştır.
6-8 Ekim Kobani olayları ile özerklik ve özyönetim, çukur-barikat-hendek eylemlerine ilişkin davalı siyasi parti eş genel başkanları başta olmak üzere yönetim organları, merkez karar organları, merkez yürütme kurulu ile milletvekillerinin yaptığı açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, örgütün silahlı şiddet gücünün tehdit ve baskı unsuru olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Görünürde tarafsız aracı rolündeki davalı siyasi parti temsilcilerinin, genel başkanın eylem ve söylemlerinin bağlayıcı konumda olması bir yana, Kobani olaylarında meydana gelen ölüm ve yaralanma, yakma, yıkma eylemlerinden sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve organlarını savaşın karşı tarafı olarak addedip, tabandaki halk kitlesini devlete karşı kışkırtarak isyana tahrik etmek, gezi eylemlerini hatırlatarak diğer halk kitlelerinden destek almak için sessiz kalınması durumunda daha vahim sonuçların doğacağı baskısı yaratmak gibi bir dizi eylem ve faaliyet yürüttükleri görülmüştür.
DTP’nin kapatılmasından sonraki süreçte örgüt liderinin talimatı doğrultusunda, HDP’nin “…demokratik özerklik dahil olmak üzere halkların ihtiyaç duyduğu çeşitli yönetim biçimlerinin tartışılması, hayata geçirilmesi ve kendi kaderlerini tayin hakkı için mücadeleyi geliştirmeyi…” kendisine amaç edindiğini belirterek, aslında PKK/KCK terör örgütünün “Demokratik Özerklik Stratejisi”ni hayata geçirmek adına ülkemizde gerçekleştirmiş olduğu siyasi bir oluşum olduğu anlaşılmıştır.
HDP’nin bu amaç doğrultusunda:
Demokratik Özerklik stratejisini müzahir kitleye anlatabilme adına Yerel Yönetimler Akademisi vb. adlar altında eğitimler verdiği, demokratik özerkliği yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, emniyet ve adalet hizmetlerinin ortak yürütüldüğü masumane politik bir talep gibi anlatmaya çalışmak adına silahlı terör örgütünün illegal amaçlarına legal görünüm kazandırmak gibi bir misyon yüklendiği görülmüştür.
PKK/KCK terör örgütünün müzahir kitle üzerindeki etkisini sürdürebilme adına zaman zaman örgütün yayın organları üzerinden yapmış olduğu çağrı ve açıklamaları talimat olarak algılamış ve benzer çağrılarda bulunmuştur.
PKK/KCK terör örgütüne karşı gerçekleştirilen operasyonlar nedeniyle, canlı kalkan eylemleri ve çeşitli kampanyalar adı altında müzahir kitleyi eylem/etkinlik, taşlı/molotoflu/havai fişekli saldırılara yönlendirdiği ve mensuplarının da eylemlere bizzat iştirak ettiği belirlenmiştir.
Terör örgütüne bir kısım katılımların HDP’nin organizesinde sağlandığı, milletvekili dokunulmazlığını kullanmak suretiyle tahsis edilen makam araçlarıyla PKK/KCK terör örgütüne ait silah/mühimmat/eleman aktarımını gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir.
Ölen örgüt mensuplarının cenaze ve taziyelerin organizasyonlarını yaptıkları/katıldıkları, cenaze ve taziyelerde bu teröristlere yönelik övücü söylemlerde bulunmak suretiyle onları kahramanlaştırdıkları, belediyelerin imkanlarını bu törenler için seferber ettikleri, operasyonlara katılan güvenlik korucularına yönelik tehditkar söylemlerde bulundukları anlaşılmıştır.
Seçim çalışmalarında özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde PKK/KCK terör örgütüne ve liderine ait görsel ve materyalleri kullandıkları, terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösteren örgüt üst yönetimi ve mensuplarıyla görüşmeler gerçekleştirdikleri görülmüştür.
PKK/KCK terör örgütü tarafından 2015 yılında uygulanan çukur/barikat /hendek olaylarında, HDP’li siyasiler ve yerel yönetimlerde görevli şahısların bizzat görev aldığı, yerel yönetimlere ait iş makinaları ve çeşitli araçların çukur/barikat /hendek oluşturmada kullanıldığı belirlenmiştir.
Davalı parti, kendisine biçilen rol çerçevesinde sivil itaatsizlik eylemlerini (serhildanları) organize ederek, sahip olduğu kamusal siyasi imkan ve kabiliyetleri bu doğrultuda kullanmıştır.
PKK/KCK silahlı terör örgütünün “Kent Meclisleri, Siyaset Akademisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Kooperatifler Hareketi” olmak üzere dört ayaklı paradigmasının tabana yayılmasında davalı parti ve belediyelerinin önemli bir misyon yüklendiği, bu kapsamda;
Bekir Kaya isimli şahıstan elde edilen ve “Meclisler-Demokratik Konfederal Sistemde Meclisler” isimli doküman incelendiğinde; “Parça Örgütlenmesi” ile ilgili olarak “KCK sistemi tüm bu Kürtleri çatısı altında toplar. Her dört parça ve Kürtlerin yaşadığı diğer yerlerde KCK sistemi kendisini örgütler… Parça örgütlenmesi de yasama, yürütme ve yargı üçlüsüne dayanır… Parça örgütlenmesinin en yüksek karar organı Halk Meclisidir. 100 ila 250 kişiden oluşur ve iç örgütlenmesinde ve çalışma düzeninde Kongra-Gel düzenini esas alır. Kararları Kongra-Gel kararlarıyla çelişmez. Kendi içinden yürütme ve yargı kurumunu oluşturur… Demokratik Ekolojik Toplum Koordinasyonu bu parça örgütlenmesinin yürütmesi görevini yerine getirir.” şeklinde ifadelerin yer aldığı tespit edilmiştir.
17/12/2019 tarihinde, Mardin ili Derik ilçesinde etkisiz hale getirilen 4 BTÖ mensubunun üzerinden ele geçirilen dökümanda, “Deşti arkadaş benden malzeme istemişti, bu notu bana getiren kişi üzerinden malzeme de yollayacağım… Ayrıca biz Belediye’ye bir maliye notu vermiştik, yanlışlıkla para sana verilmiş, o sana verilen maliyeyi biz istemiştik, o maliyeyi bize yollarsan iyi olur…” şeklinde yazıların bulunduğu görülmüştür.
KCK tarafından hazırlanan ve dönem içerisinde örgütsel olarak yapılması istenen tüm faaliyetleri içeren dökümanlara perspektif adı verilen dokümanların kuryeler vasıtasıyla gönderildiği yönündeki yakalanan/teslim olan örgüt mensplarının ifadesi doğrultusunda, ele geçirilen dökümanda; ”Perspektif okuma-1.otorum/Süreç Değerlendirme/Demokratik siyasetin temel sorunları ve önderliğe yaklaşım/Öneri, planlama, sonuç
DİVAN= Hüseyin Kocuk (HDP parti meclis üyesi), Alattin Zuğuli (HDP parti meclis üyesi), Ebru Günay (HDP Mardin Milletvekili), Eylem Amak (HDP Mardin İl Eş Başkanı), Leyla Bozkurt (DBP Mardin İl Eş Başkanı), Ali Sincar (HDP Mardin İl Eş Başkanı), Gülşen Özer (HDP Bismil Belediye Eş Başkanı), Şehmus Sun (DBP Mardin İl Eş Başkanı), Sedat Ay (HDP parti meclis üyesi), Tuma Çelik (HDP Mardin Milletvekili)
Açılış= ilçe başkanları Ferhat Heval ( Ferhat Kut-Nusaybin Belediye Eş Başkanı)
Sonuç bildirgesi hazırlık komisyonu= Sedat Ay, Gülşen Özer, Ali Sincar, Ferhat (Frhat Kut), Emin Alkan (Nusaybin HDP Belediye Meclis Üyesi), Samiya (HDP Nusaybin İlçe Eş Başkanı)” şeklinde yazılı notlar alındığının görüldüğü,
PKK/KCK silahlı terör örgütü adına Mardin ilinde faaliyet yürütmekteyken 27/09/2019 günü etkisiz hale getirilen Roni Kod isimli örgüt mensubunun üzerinde bulunan “Mardin ili ilgili aktarım ve önerimizdir” başlıklı 02/02//2019 tarihli notta; “…kısa bir süredir Mardin alanında bulunmaktayız. Alanda çalışmalar siyasi parti ekseninde yürütülmektedir. Kimi kurumlarımız olmasına karşın çalışmalar siyasi partide (HDP) merkezileşmektedir. Kurumlar birbirinden kopuk, ötekini kabul etmeyen ve yer yer karşıtlaşan-zıtlaşan pozisyondadır… Neredeyse tüm sözcü ve yöneticilerimiz aday adayı olmuştur…” şeklinde yazıların bulunduğu anlaşılmıştır.
31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Genel Seçimlerinden sonra terör suçları kapsamında görevinden uzaklaştırılan belediye başkanlarının PKK/KCK silahlı terör örgütünün;
Hakkari/Yüksekova Belediye Başkanı Remziye Yaşar hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan, Batman Belediye Başkanı Mehmet Demir, Diyarbakır/Kulp Belediye Başkanı Mehmet Fatih Taş, Erzurum/Karayazı Belediye Başkanı Melike Göksu, Van Erciş Belediye Başkanı Yıldız Çetin, Diyarbakır/Kocaköy Belediye Başkanı Rojda Nazlier, Diyarbakır/Kayapınar Belediye Başkanı Keziban Yılmaz, Diyarbakır/Bismil Belediye Başkanı Orhan Ayaz, Mardin/Nusaybin Belediye Başkanı Semire Nergiz, Şırnak/Cizre Belediye Başkanı Mehmet Zırıg, Van/Saray Belediye Başkanı Caziye Duman, Mardin/Kızıltepe Belediye Başkanı Nilüfer Elik Yılmaz, Van/İpekyolu Belediye Başkanı Azim Yacan, Diyarbakır/Hazro Belediye Başkanı Ahmet Çevik, Diyarbakır/Yenişehir Belediye Başkanı Belgin Diken, Mardin/Savur Belediye Başkanı Gülistan Öncü, Mardin/Derik Belediye Başkanı Mülkiye Esmez, Şanlıurfa/Suruç Belediye Başkanı Hatice Çevik, Batman/Beşiri/İkiköprü Belediye Başkanı Osman Karabulut, Van/Başkale Belediye Başkanı Erkan Acar, Van/Muradiye Belediye Başkanı Yılmaz Şalan, Van/Özalp Belediye Başkanı Yakup Almaç, Muş/Bulanık Belediye Başkanı Adnan Topçu, Muş/Varto Belediye Başkanı Ülkü Karaaslan, Muş/Bulanık/Erentep Belediye Başkanı Dilaver Kesik, Diyarbakır/Sur Belediye Başkanı Feyme Filiz Buluttekin hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan davaların bulunduğu anlaşılmıştır.
2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası gereğince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımıza intikal eden partililere ilişkin adli sicil kayıtlarının incelenmesinde; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma, terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, suç ve suçluyu övme suçlarından hüküm giymiş çok sayıda kişinin parti üyesi yapıldığı ve bu kişilerin değişik parti kademelerinde göreve getirildiği anlaşılmaktadır. Davalı siyasi partinin bahsi geçen suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanları partiye üye kaydetmesi ve partinin değişik kademedeki teşkilatlarında göreve getirmiş olması tesadüfi değil Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak amacına yönelik bilinçli bir kadrolaşmanın ürünüdür ve terör örgütünün Parti üzerinde ne kadar etkin olduğunun açık bir göstergesidir.
Örgütün serhildan tarzı faaliyetleri hayata geçirmek amacıyla sivil toplum kuruluşu görüntüsündeki dernek, kadın yapılanması, gençlik yapılanması, sendika vb. oluşumlar kurduğu, ancak bu faaliyetlerin yaygın şekilde Halkların Demokratik Partisi (HDP) il ve ilçe teşkilatlarınca organize edildiği, propagandadan başlayıp örgütün dağ kadrosuna eleman kazandırma ve sokak olaylarını organize etmeye kadar giden geniş bir yelpazede faaliyet yürüttüğü anlaşılmıştır.
“6-8 Ekim olayları” olarak adlandırılan şiddet eylemleri öncesi bir kısım PKK’lı üst düzey yöneticiler ve PKK’nın güdümündeki internet haber siteleri halkı kışkırtarak sokağa çıkıp ayaklanmaya davet etmiş, ardından eş zamanlı olarak Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Arife Köse, Bayram Yılmaz, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Dilek Yağlı, Gülfer Akkaya, Günay Kubilay, Hatice Altınışık, İsmail Şengül, Nazmi Gür, Pervin Oduncu, Yurdusev Özsökmenler, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Ayhan Bilgen, Gülser Yıldırım, Garo Paylan, Hüda Kaya, Meral Danış Beştaş, Sezai Temelli, Serpil Kemalbay Pekgözegü ve Hakkı Saruhan Oluç’tan oluşan dönemin HDP MYK’sı partinin resmi tweter hesabından ve aynı zamanda MYK üyesi de olan parti Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Şenoğlu da gerek basın toplantısı düzenleyerek gerekse sosyal medya hesapları üzerinden halkı devlete karşı eylem yapmaları için sokağa çağırmış, böylelikle aslında halkı devlete karşı isyana azmettirmişlerdir. Bu çağrılara aralarında Sırrı Süreyya Önder, Aysel Tuğluk, Demir Çelik, Ayla Akat Ata ve İbrahim Binici gibi Partinin önde gelen isimleri de katılmışlardır.
Bu çağrıların amacının güvenlik güçleri ile göstericileri karşı karşıya getirip iç savaş çıkartmak olduğu aşikardır. Şiddete yapılan bu çağrılarda görüldüğü gibi terör örgütü PKK ve onun siyasi kanadı HDP eşgüdüm içinde aralarında yaptıkları iş bölümüne göre hareket etmişlerdir.
Yapılan isyan çağrıları üzerine, Suriye’deki çatışmalar dolayısıyla tepkilerini dile getirdiğini ileri süren gruplar 06/10/2014 tarihinden itibaren Türkiye’nin birçok yerinde günlerce devam eden ve kamuoyunda “6-8 Ekim olayları” olarak adlandırılan şiddet eylemlerini gerçekleştirmiştir. Bu eylemler sırasında ülkenin pek çok yerinde kamu binalarına, banka şubelerine, işyerlerine, araçlara, güvenlik güçlerine ve sivillere taş, sopa, molotof kokteyli ve silahlarla saldırıda bulunulmuştur. Bu sırada kamu makamlarınca güvenliğin sağlanması için birçok şehirde eğitime ara verilmiş ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Örgüt liderinin öncülüğünde PKK/KCK-PYD/YPG silahlı terör örgütünün yönetim kadrosunca yapılan çağrıların anında karşılık bulduğu, davalı siyasi partinin Eş Başkanları, merkez karar organları, milletvekilleri ve çok sayıda üyesinin yürüttüğü paralel çağrı ve faaliyetler sonucunda 06-07-08 Ekim 2014 tarihlerinde “Kobani Olayları” olarak bilinen, terör amaçlı eylemlerde PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir kitle tarafından gerçekleştirilen silahlı, EYP’li (el yapımı patlayıcı), molotof kokteylli, havai fişekli, taşlı ve sopalı saldırılar sonucunda, kamu makamlarının ve soruşturma mercilerinin tespitlerine göre (aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Şanlıurfa, Van, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep gibi büyük kentlerin de olduğu) 36 ayrı ilde gerçekleştirilen şiddet eylemleri sonucunda ülke genelinde meydana gelen tüm olaylarda toplamda, 37 vatandaşımızın ölümü, 326 güvenlik görevlisi ve 435 vatandaşımızın yaralanması, 29 adam öldürmeye tam teşebbüs, 15 yağma, 60 kamu görevlisini silahla yaralama, 268 kamu görevlisini silahla basit yaralama, 6 kamu görevlisini basit yaralama, 44 silahla basit yaralama, 74 silahla kasten yaralama, 395 açıktan hırsızlık, 308 işyeri dokunulmazlığını ihlal, 25 kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, 494 kundaklamak suretiyle kamu malına zarar verme, 1066 kamu malına zarar verme, 368 kundaklamak suretiyle mala zarar verme, 1849 mala zarar verme, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürk’ü Koruma Kanununa muhalefet suçlarından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2020/220843 sayılı soruşturması sonucunda düzenlenen iddianame ile davalı siyasi parti HDP Eş Başkanlığı, MYK üyeleri ve HDP yetkilisi olan kişiler hakkında “Devletin Birliğini ve Bütünlüğünü Bozmak” ile yukarıda sayılan suçlardan kamu davası açıldığı, yargılamanın Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/6 esas sayılı dosyasında derdest olduğu tespit edilmiştir.
Siyasi partilerin kapatılması tedbiri, hemen hemen tüm ileri demokrasilerde uygulanmaktadır. Katılımcılığın esas alındığı her durumda gözetilmesi gereken en önemli husus, Anayasa’nın tanıdığı hak ve özgürlükleri yok edecek bir sisteme geçit verilmemesidir. Bir başka deyişle temel hak ve özgürlüklerin meşru Anayasal sistemde geliştirilerek daha ileriye taşınması için sağlanan kanalların, bunları tamamen ortadan kaldıracak bir rejimin önünü açmamasıdır. Siyasi partilerin de Anayasa’ya uygun davranmaları gerekir. Anayasa’daki temel ilkeler; devletin tekliği, ülkenin bütünlüğü ile ulusun birliğidir. Anayasa’nın 3. maddesinde “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ve bu düzenleme Anayasa’nın 4. maddesinde “demokratik yoldan” olsa bile Anayasa’nın değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümleri arasında yer almıştır. Yine Anayasa’nın 14. maddesinin birinci fıkrasına göre, Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Bu temel ilkeleri bozacak eylem ve faaliyetleri mazur gören, düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu kabul eden ileri bir demokrasiye rastlanmamıştır. Halklarına, güvenliklerine yöneltilmiş her türlü tehdit veya kasıtlı girişimden korunmuş olarak gerçek ve kalıcı barış düzeni içinde yaşam koşulları sağlamak amacını taşıyan Helsinki Nihaî Senedi ile Paris Şartında böyle bir duruma izin verilmemiştir. Nitekim;
21 Kasım 1990 tarihinde imzalanan Paris Şartı’nda:
“…Taraf devletlerin bağımsızlığını, egemen eşitliğini ya da toprak bütünlüğünü ihlal eden faaliyetlere karşı demokratik grupları savunmak hususunda işbirliği yapmaya kararlıyız. Dışarıdan yapılan baskı, zora başvurma ve yıkıcılık gibi yasa dışı faaliyetler burada söz konusu olan özelliklerdir.
Her türlü terörist eylemleri, yöntemleri ve uygulamaları açıkça suç olarak kınıyor ve bunların ikili olduğu kadar çok taraflı işbirliği ile ortadan kaldırılması için çalışmaya kararlı olduğumuzu ifade ediyoruz.” denilerek terörizm kınanmış, ülke bütünlüğü ve demokratik düzeni yıkmayı amaçlayan hareketlere girişen kişi, grup ve örgütlere karşı koruma ve kollama sorumluluğu uluslararası bir çağrı olarak kabul edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin 2. fıkrasında; demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla siyasi faaliyette bulunma hakkının ancak yasayla sınırlanabileceği düzenlenmiştir.
Siyasi parti hakkında kapatma yaptırımının, demokratik toplum gereklerine uygun olması, eylem ve faaliyetlerin kamu düzenini bozma noktasında yakın ve ciddi bir tehdit içermesi, bu tehdidin ortadan kaldırılmasıyla ulaşılacak yarar ile müdahalenin verdiği zararın orantılılık ilkesi uyarınca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Siyasi parti genel başkanı ve parti organları ile üyelerinin eylem ve faaliyetlerinin siyasi parti tüzel kişiliğine atfedilebilir nitelikte olması, bağlayıcı nitelikte olması, eylem ile siyasi parti arasındaki bağlantının açıkça ortaya konulması gerekir.
AİHS’nin toplantı ve örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 11. maddesinin güncellendiği 31 Mayıs 2020 tarihli rehberde; “AİHM’in, “Siyasi bir partinin kapatılması veya bir partinin kaydının reddedilmesi gibi radikal tedbirler yalnızca çok ciddi davalarda alınabilir. Parti kapatılmasının acil bir ihtiyacı karşılamak için yapılıp yapılmadığını belirlerken şu hususları gözönünde bulundurur.
i) Demokrasiye yönelik tehlikenin yeterince yakın ve muhtemel olduğuna ilişkin makul delillerin olup olmadığı,
ii) Liderlerin inceleme altındaki davada ele alınan eylemleri ve konuşmalarının ilgili siyasi partiye isnat edilip edilmeyeceği,
iii) Siyasi partiye isnat edilen eylem ve konuşmaların, parti tarafından tasarlanan ve savunulan “demokratik toplum” kavramına uymayan bir toplum modelini açıkça resmeden bir bütün teşkil edip etmediği” şeklinde kriterler yer almıştır.
Bu kapsamda;
İspanyol Yüksek Mahkemesi; 17 Mart 2003 tarihinde, Herri Batasuna Partisinin, terör eylemlerine doğrudan katılmasa bile terör örgütü ETA’nın eylemlerini kınamaması, sözcülerinin yasal olan ya da olmayan her yoldan mücadeleyi sürdüreceklerini söylemeleri, afişler ve gösterilerle ETA terör örgütü ile aynı yönde halkı devlete karşı kışkırtmak suretiyle dolaylı destek verdiğini kabul etmiştir.
Söz konusu karara karşı yapılan itiraz üzerine, İspanya Anayasa Mahkemesi Yüksek Mahkemenin gerekçesine benzer şekilde kararı onaylamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 5. Dairesi 30/06/2009 tarihli Herri Batasuna ve Batasuna/İspanya kararında; Herri Batasuna adlı siyasi partinin, İspanya’nın Bask bölgesinde tam bağımsızlık isteğini terör eylemleri ile ortaya koyan terör örgütü ETA ile bağlantılı olduğu tespit edilmiş ve bu kapsamda terör örgütü ETA’nın amaçları doğrultusunda Herri Batasuna Partisi üyelerince gerçekleştirilen eylemlerin de siyasi eylemler olarak kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Başvuran partilerin sahadaki eylem ve konuşmalarının, savundukları demokratik toplum kavramına aykırı bir toplumsal modeli resmetmiş ve ispanyol demokrasisine ciddi bir tehdit oluşturduğu kabul edilmiştir.
Terör örgütü ETA’nın, İspanya’nın Bask bölgesinde bağımsızlık isteğini terör eylemleriyle ortaya koyan bir terör örgütü olduğunu, Herri Batasuna adlı siyasi partinin, terör örgütü ETA ile bağlantılı olduğunu tespit etmiştir. ETA’nın amaçları doğrultusunda Herri Batasuna Partisi üyelerinin gerçekleştirdiği eylemlerin siyasi eylem olmadığını, bu nedenle kapatılmasının AİHS’ne aykırı olmayıp, ihlal bulunmadığını kabul etmiştir.
ETA terör örgütünün, otuz yıldan beri gerçekleştirdiği eylemlerin diğer siyasal partilerin tamamı tarafından kınanmakta iken, Herri Batasuna partisinin şiddeti kınamayı reddetmesini, terörizme üstü kapalı bir destek davranışı olduğunu, atfedilen eylem ve söylemlerin, bir bütün olarak ‘demokratik toplum’ kavramı ile çelişkili olduğunu değerlendirmiştir.
AİHM terör örgütü ile arasına mesafe koymama, faaliyetlerini kınamamayı dahi parti kapatma için yeterli görmüşken, davalı parti HDP’nin, kuruluşundan bugüne kadar PKK/KCK silahlı terör örgütünü ve liderini kınayan hiçbir söyleminin bulunmadığı, örgüt ile arasına mesafe koyan bir tutumuna da rastlanmadığı gibi, genel başkan veya organlarının silahlı terör örgütü liderinin talimatları ile uyum içinde, örgütün amaçları doğrultusunda düzenlenen eylemlere katılarak örgüt ve lideri lehine açıklama yaptıkları, bildiri yayınladıkları, Kanuna aykırı gösterilere katılıp kitleleri organize ederek cebir ve şiddeti teşvik eden slogan atılmasına, silahlı, taşlı ve molotoflu saldırılar düzenlenmesine neden oldukları, bu eylem ve faaliyetlerin, “Kobani”, “Öz Yönetim ve Özerklik İlanları” ile “Hendek Olayları” özelinde ortaya çıkan görüntüler ile maddi vakıaların, toplumun tüm kesimlerinde baskı, korku yarattığı, ayrıntıları iddianame içeriğinde detayları ile açıklanan tüm delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden, davalı Partinin silahlı terör örgütü PKK/KCK/PYD ile süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylemleri itibariyle organik bir bağ içinde bulunduğunun anlaşıldığı, silahlı terör örgütü ile aynı saikle gerçekleştirdiği eylemler itibariyle yakın ve açık tehlike halinin var olduğu, bu bağlamda kapatma yaptırımının demokratik toplum gereklerine uygun olduğu, orantılılık koşuluna haiz bulunduğu değerlendirilmiştir.
İddianamenin hazırlanmasına esas alınan maddi delillerden; örgütün gerçekleştirdiği 11 kongre (1978-2013), 7 konferans (1981-2003), 10 genel kurul (2003-2016) kararına ilişkin dokümanlar, 2000-2014 yılları arasındaki avukat görüşme notları, tanık beyan/teşhisleri, olay/arama/elkoyma tutanakları, HDP il ve ilçe binalarında yapılan aramalarda ele geçen patlayıcı madde, silah, dokümanlar, eylem evrakları, sosyal medya paylaşımları, açık kaynak araştırmaları, YPS dokümanları, iddianameler, mahkeme, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları ile tüm dosya kapsamından;
İçişleri Bakanlığına başvurarak 15/10/2012 tarihinde “Halkların Demokratik Partisi (HDP)” adıyla tüzel kişilik kazanan davalı Partinin eylemleri Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini teşvik etmiş, bu suçları ve bu suçları işleyenleri övmüştür. Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca zımnen veya açıkça benimsenmiştir. Dolayısıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP) bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir.
Bu itibarla davalı Partinin Anayasa’nın 68/4. maddesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa’nın 69/6 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103/2. maddeleri uyarınca temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti doğmuştur.
VII. SONUÇ VE TALEP:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline gelen ve bu şekilde;
– Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrasına,
– 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 78, 80, 81, 82 ve 90. maddelerine aykırı eylemlerde bulunduğu açıkça anlaşılan HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİNİN (kısa adı HDP), Anayasa’nın 69. maddesinin 6. fıkrası ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103. maddeleri gereğince TEMELLİ KAPATILMASINA,
2- Partinin kapatılmasına beyan, faaliyet ve eylemleriyle neden olan açık kimlik ve üyelik bilgileri ile partideki görevleri belirtilen;
Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sezai Temelli, Mithat Sancar, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Dersim Dağ, Enise Çoban Güneyli, Leyla Güven, Mahmut Celadet Gaydalı, Mehmet Ruştu Tiryaki, Salihe Aydeniz, Tuğba Hezer Öztürk, Ziya Pir, Mehmet Emin İlhan, Mizgin Irgat, Remziye Tosun, Adil Zozani, Halil Aksoy, Özdal Üçer, Abdullah Zeydan, Burcu Çelik Özkan, Hatice Kocaman (Seviptekin), Leyla Birlik, Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Hüseyin Kaçmaz, Remzi Özgökçe, Sait Dede, Zeynel Özen, Hasan Özgüneş, Demir Çelik, Dilek Öcalan, Erdal Aydemir, Ali Atalan, Leyla Zana, Esat Canan, İdris Baluken, Lezgin Botan, Mehmet Ali Aslan, Kemal Aktaş, İmam Taşçıer, Ömer Öcalan, Habip Eksik, Nusrettin Maçin, Ayşe Sürücü, Mensur Işık, Ahmet Yıldırım, Ayla Akat Ata , Berdan Öztürk, Çağlar Demirel, Dilşat Canbaz Kaya, Faysal Sarıyıldız, Hüsamettin Zenderlioğlu, İbrahim Binici, Kıznaz Türkeli, Mahmut Toğrul, Muazzez Orhan Işık, Musa Farisoğulları, Nadir Yıldırım, Necdet İpekyüz, Sıdık Taş, Şevin Coşkun, Adem Geveri, Ahmet Şık, Behçet Yıldırım, Hasip Kaplan, Mehmet Emin Adıyaman, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Selma Irmak, Semra Güzel, Yurdusev Özsökmenler, Abdullah Levent Tüzel, Altan Tan, Aysel Tuğluk, Besime Konca, Ertuğrul Kürkçü, Hişyar Özsoy, Murat Sarısaç, Nazmi Gür, Nursel Aydoğan, Pero Dundar, Rıdvan Turan, Saadet Becerekli, Ziya Çalışkan, Nimetullah Erdoğmuş, Nuran İmir, Aycan İrmez, Dirayet Dilan Taşdemir, Osman Baydemir, Feleknas Uca, Musa Piroğlu, Şafak Özanli, Erol Dora, Mülkiye Birtane, Serpil Kemalbay Pekgözegü, Hüda Kaya, Edibe Şahin, Filiz Kerestecioğlu Demir, Ebrü Günay, Fatma Kurtulan, Alican Önlü, Çilem Küçükkeleş, Emine Beyza Üstün, Kemal Bülbül, Murat Çepni, Sibel Yiğitalp, Sırrı Süreyya Önder, Tayip Temel, Ayşe Acar Başaran, Edib Berk, Ferhat Encu, Gülser Yıldırım, Hakkı Saruhan Oluç, Kemal Peköz, Meral Danış Beştaş, Nihat Akdoğan, Seher Akçınar Bayar, Tulay Hatımoğulları Oruç, Abdulmelik Okyay, Arife Köse, Aydın Çetinkaya, Ayfer Fatma Çelik, Aylin Hacaloğlu, Ayşe Merva Aytemür, Ayşe Yağcı, Ayşenur Vaizoğlu, Baran Nayır, Bayram Yılmaz, Bercan Aktaş, Burhan Karakoç, Cafer Koluman, Cengiz Koyuncu, Cengiz Yürekli, Cihan Erdal, Dilan Çetin, Esengül Demir, Fırat Yaman, Gülşen Özer, Hatice Kavran, Hüsamettin Özdem, Mazlum Karagöz, Mehmet Eşref Mamedoğlu, Mehmet Tarhan, Mehmet Zeki Altın, Yüksel Akgün, Zeynep Karaman, Nurcan Karasu, Osman Demirci, Elif Torun Öneren, Aleddin Erdoğan, Benazir Coşkun, Gülsüm Ağaoğlu, Nadiye Gürbüz, Hidayet Enmek, İsmail Şengül, Remzi Kozakçı, Salim Kaplan, Fırat Keser, Kasım Çalışkan, Mahmut Çiftçi, Memet Doymaz, Cengiz Çiçek, Çiğdem Kılıçgün Uçar, Cafer Çelik, Bülent Uyguner, Nimet Sezgin, Nuri İşbilir, Osman Ergin, Ruhşen Mahmutoğlu, Süleyman Kemal Atakan, Hatice Akdağ, Hatice Büşra Kuyun, Hazal Karabey, Ali Ürküt, Bülent Barmaksız, Şeyma Kantarcı, Zarife Karasungur, Zeki Çelik, Berna Çelik, Halef Yiğit, Haluk Çeliktaş, Perihan Hoşoğlu, Yunus Parım, Ali Deniz Esen, Yuhanna Aktaş, Günay Kubilay, Hüseyin Gözen, Cahit Kırkazak, Mustafa Sarısülük, Ayfer Demirel, Bedriye Yorgun, Can Memiş, Cengiz Topbaşlı, Coşkun Üsterci, Dilek Aykan, Dilek Yağlı, Doğan Erbaş, Ekber Kaya, Ekrem Savcı, Elmas Çinar, Emine Kaya, Emine Ülker, Ercan Arslan, Ferhat Tarhan, Filiz Koçali, Gülay Koca Öztürkoğlu, Hacay Yılmaz, Hamit Geylani, Hüseyin Güngör, Hüseyin Koçuk, Hüseyin Taka, Hüseyin Yılmaz, İbrahim Sinemillioğlu, İhsan Coşkun, İzzet Karadağ, Mehmet Ali Yiğit, Meliha Varışli, Melis Emine Tantan, Metin Özbadem, Pervin Oduncu, Seher Kadiroğlu, Semra Demir, Şadiye Kırmızıgül, Şerife Yıldırım, Abdulselam Demirkıran, Alican Uçarcan, Ayşe Berktay Hacımirzaoğlu, Ayşe Erdem, Barış Karabıyık, Berfin Can, Berfin Özgü Köse, Berkat Kar, Betül Ünsal, Celalettin Can, Gonca Yangöz, İlknur Birol, Lale İnci Hekimoğlu, Mahmut Akbaş, Mehmet Hüsamettin Yürek, Nurettin Turğut, Ömer Önen, Pınar Aydınlar, Rabia Tekas, Ramazan Holat, Roza Kahya, Seçkin Kır, Selahattin Yılmaz, Serhat Aktumur, Sevim Akdağ, Seyithan Kırmızı, Sinem Varlı Hanazay, Sıtkı Güngör, Şehriban Zuğurli, Şerif Adlım, Tuna Aydın, Zahide Besi, Zelal Yerlikaya, Alp Altınörs, Ercan Kanar, Mehmet Akgül, Ferhat Tunç Yoslun, Hatice Altınışık, İsmet Yalçınkaya, Züleyha Gülüm, Tuma Çelik, Mehmet Şahin Altan, Gülfer Akkaya, Ali Özkan, Garo Paylan, Oya Ersoy, Mutlu Öztürk, Bircan Yorulmaz, Fatma Gök, Adnan Selçuk Mızraklı, Bedia Özgökçe Ertan, Ahmet Türk, Ahmet Kaya, Betül Yaşar, Dilaver Kesik, Feyme Filiz Buluttekin, Hasan Safa, Mustafa Akkul, Naşide Toprak, Tarık Mercan, Ülkü Karaaslan Duman, Remziye Yaşar, Diba Keskin, Mehmet Fatih Taş, Yıldız Çetin, Rojda Nazlier, Keziban Yılmaz Askar, Orhan Ayaz, Semire Nergiz, Mehmet Zırığ, Caziye Duman, Gülistan Öncü, Ayhan Bilgen, Cihan Karaman, Nilüfer Elik Yılmaz, Azim Yacan, Orhan Çelebi, Mülkiye Esmez, Belgin Diken, Adnan Topçu, Erkan Acar, Hatice Çevik, Nalan Özaydın, Yakup Almaç, Yılmaz Şalan, Bekir Polat, Berivan Helen Işık, Casim Budak, Hikmet Taşdemir, Ramazan Sarsılmaz, Serhat Çiçek, Yaşar Akkuş, Günfer Karadeniz, Abuzer Küçükkelepçe, Adnan Ertuğrul, Barış Caniş, Hatice Güven (Aslan), Hayrettin Şen, Karip Erdovan, Mehmet Bayram, Muhamet Deveci, Mustafa (Gürü) Toprak, Nahide Doğan, Sıraceddin Hesass, Şaban Elbir, Şerafettin Keklik, Vedat Duru, Veysel Saka, Zeki Alaca, Zeki Çelepkolu, Mehmet Cüneyt Anar, Serhat Göze, Güner Kökat, Özlem Tunç, Yaşar Yılmaz Altunbilek, Yücel Yetişkin, Ali Alper, Semra Akçalı, Cuma Ali Kaya, Fesih Balbey, Ahmet Aslan, Muzaffer Ulaş, Mustafa Alımterim, Mehmet Abidin Karaman, Sevim Coşkun, Mehtap Metin, Vahap Günay, Abdulgani Alkan, Selma Metin, Mehmet Yaşar Tanrıkulu, Remziye Sızıcı, Nevzat Sertaç Özgen, Hülya Biçen, Mustafa Akengin, Kemal Baran, Semra Akgül, Ahmet İlan, Ali Atman, Mehmet Sayit Demir, Eyüp Koşar, Kadriye Akalın, Mehmet Sıdık Menge, Mehmet Menge, Demet Özkaran, Eylem Ceylan, Suat Mustafa Şenci, Erkan Erenci, Ramazan Kaval, Nurettin Bakan, Mehmet Şerif Camcı, Murat Kılıç, İbrahim Ergin, Müzeyyen Belke, Selahattin Karatoprak, Yaşar Arat, Birgül Demirel (Yanı), Gögerçin Aras, Yıldız Bahçeci, Şahin Çoban, Sıraç Turğa, Seydi Pektaş, Ahmet Yılmaz, Bedri Arslan, Kadriye Tören, Ömer Özkan, Murad Öndeş, Ayten Yılmaz, Mubarek Babat, Murat Kılınç, Semra Çelik, Ahmet Cavit Uğur, Ayfer Yılmaz, Cafer Bulut, Fikret Fuat Kart, Güngör Didar Gül, Maşuk Arpaç, Mehmet Sürer, Metin Eren, Mustafa Celep, Necibe İlhan, Nigar Duru, Niyazi Yalçınkaya, Servet Ziyanak, Sevgi Altunkılıç, Seyithan Kılıç, Sinan Odabaş, Baran Akgül, Beşir Belke, Ercan Yıldırım, Erdal Morkoç, Ersoy Erdoğan, Eyyup Kurt, Feyyaz Başak, Gülseren Tural, Gülsimet Önal, Halit İpekyüz, Handan Karakoyun, İsmail Morkoç, Keziban Bulak, M. Sait Eren, Maşallah Beyret, Mehmet Emin Kılıcarslan, Mehmet Eren, Mehmet Tutuş, Muhittin Yılmaz, Murat Şahin, Nadire Kılıç, Osman Vargün, Rifat Sarıkaya, Seval Çadırcı, Şengül Duman, Turgut Bayramhan, Yadişen Karabulak, Yüksel Seyitvan, Mecit Sargut, Mehmet Nuri Çiçek, Necla Tartan, Menice Rumeysa Gülmez, Aycan Altın, Hüseyin Gevher, Hamza Ağırman, Bahar (Behice) Orhan, Ecevit Ceylancı, Dilan Örenci, Leyla Balkan, Abdurrahman Çağan, Müslüm Acar’ın Anayasa’nın 69. maddesi ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 95. maddesi uyarınca temelli kapatılmaya ilişkin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren beş yıl süreyle bir başka siyasi partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi ve üyesi olamayacaklarına,
3– Davalı siyasi partinin terör örgütü ile organik bağı nazara alındığında, hazine yardımının siyasi parti faaliyetleri dışında terör örgütünün amaçları doğrultusunda kullanılabileceğinden, hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına tedbiren bloke konulmasına,
Karar verilmesi kamu adına arz ve talep olunur. 07/06/2021″