HDP: Daha fazla geç kalmadan herkes için adalet diye haykıralım

HDP, ‘Herkes İçin Adalet’ kampanyasının tanıtımını gerçekleştirdi. Hazirana kadar sürecek kampanyaya ilişkin muhalefet partileri başta olmak üzere tüm toplumsal muhalefete ve yurttaşlara çağrıda bulunan HDP Eş Başkanları, “Daha fazla geç kalmadan, iktidar ittifakı halklarımızı daha fazla yoksunluğa, yoksulluğa, açlığa, sefalete, ekonomik, siyasi, ekolojik ve toplumsal yıkıma sürüklemeden hep birlikte, herkes için adalet diye haykıralım” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Halkların Demokratik Partisi (HDP), Ankara’da düzenlediği toplantıyla “Herkes İçin Adalet” kampanyasını başlattı. Sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütü temsilcileri ile akademisyen ve sanatçıların da katılım sağladığı toplantıda salona, “Tecride Son Herkes İçin Adalet”, “Kadın Kırımına Son Herkes İçin Adalet” afişleri asıldı. Kampanyaya ilişkin hazırlanan ‘Haykır’ şarkısının video klibinin gösterimi de yapıldı.


HDP‘nin eski eş başkanları Figen Yüksekdağ’ın ve Selahattin Demirtaş’ın geçmişte yaptığı ‘adalet’ temalı konuşmaları da okundu.

‘DEMİRTAŞ, KAVALA, BERBEROĞLU KARARLARININ UYGULANMASINI SAĞLAYACAĞIZ’

Toplumsal adaleti sağlamak için 8 Şubat’tan itibaren Haziran 2021’e kadar 4 ay sürecek “Herkes için Adalet” seferberliğini başlattıklarını belirten HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar kampanyanın deklarasyonunu ortak okudu.

Kadınlarla, işçilerle, emekçilerle, esnafla, gençlerle, köylü ve çiftçilerle, engellilerle, emeklilerle; anadili hakları, yönetim hakları, kimlik, kültür ve inanç hakları çiğnenen tüm halklarla buluşarak sokakta, meydanda, sanal ve gerçek ortamlarda toplantılar ve etkinliklerle kampanyalarını yürüteceklerini belirten HDP Eş Genel Başkanları, “İşsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa, hayat pahalılığına, sömürüye, talana, gelir uçurumuna karşı mücadeleyi büyüteceğiz” dedi.

Kadın yoksulluğuna, inanç gruplarına yönelik ayrımcılığa karşı olacaklarını belirten HDP Eş Başkanları, “Bütün toplumsal ve demokratik muhalefet güçlerinin özgürce siyaset yapma hakkını savunacağız. Demirtaş, Kavala, Berberoğlu örneklerinde olduğu gibi AYM ve AİHM tarafından verilen kararların uygulanmasını sağlayacağız. Cezaevlerinde hüküm süren şiddet, zorbalık, tecrit ve hak gasplarını sona erdireceğiz” ifadelerine yer verdi.

Eş başkanlar şu açıklamayı yaptı:

HERKES İÇİN, HER YERDE, HER DİLDE, HER ZAMAN ADALET

Pervin Buldan: Türkiye’de uzun süredir yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal kriz, bir adaletsizlik ve eşitsizlik rejimi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yaşamın tüm alanlarına sirayet etmektedir. AKP-MHP iktidarı tarafından ekonomi, yargı, sağlık, eğitim, siyaset ve kültür alanlarında yaratılan çürümüşlük, çözümsüzlük ve tıkanmışlık topluma katlanılması zor bir yaşam olarak yansımaktadır. Artık vakai adiyeden sayılan yolsuzluk, kayırmacılık, ayrımcılık; bayağı şiddet, nefret ve tehdit dili, cinsiyetçi, ötekileştirici zihniyet toplumu sürekli kutuplaştırmaktadır. Bu yolla ayakta kalmaya çalışan iktidarın düşmanlaştırıcı dili, ne yazık ki, toplumun temel harcı olan insani değerleri bir bir aşındırmakta, toplumu ahlaki bir yozlaşma girdabına sürüklemekte, toplumsal çözülmeyi dayatmaktadır. Bu krizlerin her birinin ayrı ayrı sonuçları olsa da, hepsinin toplamda ürettiği ve giderek çığ gibi büyüyen ortak bir sonuç vardır. Adaletsizlik.

‘BİR TOPLUM ANCAK ADALETLE VAR OLABİLİR’

Mithat Sancar: Bir toplum ancak adaletle var olabilir. Adalet yoksa toplum çözülmeyle, ülke çöküşle karşı karşıya kalır. Toplumsal ve siyasal yaşamdan adaleti çıkardığınızda, geriye bugün olduğu gibi yalan, talan ve zulüm düzeni kalır. Türkiye’nin bugün en büyük ve öncelikli sorunu adaletsizliktir. Tarihte bugünkü gibi yalanın, gaddarlığın, riyakarlığın geçer akçe olduğu; adaletin, vicdanın ve ahlakın yok sayıldığı dönemler çok enderdir. Yargıdan kadın haklarına; vergiden ücrete; işçi haklarından tüketici haklarına; sağlığa erişimden konut hakkına; ifade özgürlüğü hakkından engelli haklarına; çocuk haklarından hayvan haklarına, barış hakkından yaşam hakkına, su ve toprak hakkından ekolojik haklara kadar her alanda adaletsizlik bu rejimin temel özelliğidir. Gayri meşruluğu, yolsuzluk düzenini, insanlık suçlarını ancak ve ancak böyle bir adaletsizlik düzeninde sürdürebileceklerini biliyorlar. Bu nedenle toplumu adaletsiz bir yaşama mahkûm ve mecbur bırakmaya çalışıyorlar. İşte bu yüzden adalete ve adalet arayanlara düşmanlar.

‘İŞSİZLİKTE YAKIN TARİHİN EN VAHİM TABLOSU YAŞANMAKTADIR’

Pervin Buldan: Adaletsizlik ile ekonomik sömürü ve yoksulluk arasında sıkı bağlar bulunmaktadır. Kayırmacılığın, yolsuzluğun hâkim anlayış haline geldiği, gelir dağılımı uçurumunun her geçen gün büyüdüğü; halktan toplanan vergilerin iktidar eliyle yandaş sermayeye aktarıldığı, talan ve sömürü çarkı toplumun en ağır yaşadığı adaletsizliklerin başında gelmektedir. Bir yandan iktidar yandaşı olanlara büyük ekonomik ayrıcalıklar bahşedilirken; öte yandan çöpten ekmek toplayan insanların bulunduğu bir insafsızlık düzeni işlemektedir. Bu ülkenin kaynaklarına çöreklenenler, yurttaşa çöp konteynerlerini ve pazaryeri çöplerini reva görmektedir. İşsizlik, yoksunluk, yoksulluk ve hayat pahalılığında yakın tarihin en vahim tablosu yaşanmaktadır. Emekçi alın terinin karşılığını alamazken, evine ekmek götüremeyen, hayatını insanca idame ettiremeyenlerden oluşan işsizler ordusu her geçen gün büyümektedir. Asgari ücretle milyonlarca insan karın tokluğuna çalışmaya mahkum edilmektedir. Kendileri şatafat içinde yüzerken, bu ülkeyi insanların aç yattığı, sabaha umutsuzca uyandığı, borç batağında süründürüldüğü, çaresizlikten yaşamına son verdiği, bir sefalet coğrafyasına çevirdiler.
.

‘KAMU KAYNAKLARI SARAYIN GÖZDESİ BEŞ SERMAYE GRUBUNA AKMAKTADIR’

Mithat Sancar: EYT’lilerin emeklilik haklarından faydalanmaları engellenmekte; Anayasa ve uluslararası sözleşmeler çiğnenerek çıkarılan KHK’larla yüzbinlerce insan hukuksuz ve haksız bir biçimde işinden, aşından ve geleceğinden mahrum bırakılmakta, adeta sosyal ölüme terk edilmektedir. COVID 19 salgını da toplumsal adaletsizliği iyice büyütmektedir. Emekliler ev hapsine mahkum edilirken, milyonlarca işçi işinden olurken, yüzbinlerce esnaf iflas ederken, işlerini koruyabilenler evden, uzaktan, kuralsız ve insanlık dışı ücretlerle çalışmaya zorlanırken, kamu kaynakları Saray’ın gözdesi beş sermaye grubuna akmaktadır.

‘SİYASETTE ADALETSİZLİK VE KAYYIM REJİMİ’

Pervin Buldan: AKP-MHP iktidarı keyfi ve adaletsiz rejimini sürdürebilmek için siyasal alanı tamamen lağvetmek hevesindedir. Bunun en tipik örneği kayyım rejimidir. Siyasi hırsızlık ve soygun düzeni olan kayyım rejimi, bu iktidarın seçimsiz, halksız ve haksız bir darbe düzenine geçiş özleminin aynasıdır. Bu düzende demokratik hak ve özgürlükler kullanılamadığı gibi katılım adaletinin işlemesi de engellenmekte, demokrasinin en temel ilkeleri bile askıya alınmaktadır. Kuvvetler ayrılığı, denge denetim mekanizmaları yok edilerek tek adama dayalı olağanüstü hal rejimi kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Demokratik siyasetin temel özellikleri olan müzakere, diyalog ve mutabakat arayışını ortadan kaldıran AKP-MHP iktidarı, bütün alanları şiddet mekanizmalarıyla yönetmeyi tercih etmektedir. Kamu yönetiminde şeffaflık ve denetimi ortadan kaldıran bu iktidar tam bir haramiler düzenine geçmekte, mütemadiyen adaletsizlik üretmektedir.

‘YARGIDA ADALETSİZLİK VE HUKUKSUZLUK’

Mithat Sancar: Adaletsizliğin hassas bir teraziye vurulduğu yargı alanında da tam bir çürümüşlük yaşanmaktadır. Bugün en büyük hukuksuzluklar, baskı ve tasallut altına alınan liyakatsiz savcı ve hakimler eliyle yapılmaktadır. Evrensel hukukun temel ilkelerine değil Saraya bakan yargı sistemi, bu ülkenin geleceğini müebbet adaletsizliğe çevirmeye çalışmaktadır. Hukuku adeta bir tasfiye ve tedip mekanizmasına dönüştüren bağımlı ve taraflı yargı düzeni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başta olmak üzere evrensel hukuk değerlerini hiçe saymakta, ortaçağ engizisyon mahkemelerine rahmet okutmaktadır. Adaletsizlik bütün toplumu bir uçtan ötekine kat ederken, 2015’ten bu yana siyasal alanda Halkların Demokratik Partisi’ni, toplumsal alanda Kürt halkını mevcut hukukun da ötesine geçerek bertaraf etmeyi hedefleyen bir paralel düşman hukuku düzeni işletilmektedir. AİHM, geçmiş dönem eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş’ın açtığı davada iktidarın, yargıyı, siyasi mücadeleyle yenemediği HDP’yi adaletsizce vuran bir silaha dönüştürdüğünü ve Demirtaş’ı siyasi rehine olarak alıkoyduğunu karara bağlamıştır. İktidar, AİHM’in bu kararına uymayacağını ilan ederek, uluslararası yargının Saray’ın yargıya emir verdiğine dair tespitini doğrulamaktadır. Adalet sarayları, Saray’ın adaletsizliğini temsil eden adaletsizlik saraylarına dönüşmüştür.

‘ÇÖZÜMSÜZLÜK ACILARA HER GÜN YENİSİNİ EKLİYOR’

Pervin Buldan: AKP-MHP iktidarı, kökten adaletsizliğe dayanan harami düzenini ne pahasına olursa olsun sürdürme gayreti içerisindedir. Halkın desteği ve rızasıyla ayakta kalamayacağını bildiğinden toplumu sürekli kutuplaştırarak, ötekileştirerek, nefret dilini yaygınlaştırarak, cebir ve şiddetle ömrünü uzatmanın arayışındadır. Düşmanlaştırıcı nefret dilini ise Kürtler başta olmak üzere toplumun kimlik, inanç, cinsiyet ve kültürel farklılıklarına yöneltmektedir. Kürt halkının en doğal ve insani hakkı olan kültür, kimlik, anadilinde eğitim ve kendini özgürce ifade etme hakları gasp edilmekte, bunların talep edilmesi bile ceza konusu yapılmaktadır. Hukuk ve kanun dışı oluşturulan kayyım rejimiyle Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı gasp edilmekte, yerel demokrasi, yerelden ve yerinden yönetim imkanları ve hakkı yok edilmektedir. Tek adam yönetimi, Kürt sorununda çözümsüzlüğü esas alarak, Türkiye halklarının huzuru, refahı ve geleceğiyle tehlikeli bir şekilde oynamaktadır. Çözümsüz bırakılan Kürt sorunu demokrasi ve adalet krizini her alanda derinleştirmektedir. Krizleri çoğaltıp, bunun üzerinden güvenlikçi politikalarla ülkeyi yönetmeye çalışan bu anlayış, demokratik çözümün önünde en büyük engel olarak durmaktadır.

Mithat Sancar: Adaletsizliğin en yoğun yaşandığı alanlardan biri de inanç ve kültür özgürlüğüdür. Özellikle Alevi toplumuna yönelik tarihi arka planı olan adaletsizliklere bu iktidar tarafından yenileri eklenmektedir. Aleviler de ayrımcı nefret dilinin hedefindedir. Cem Evlerinin ısrarla statüsüz bırakılması, iktidarın toplumun önemli bir kesimini oluşturan Alevileri tanımaması ve taleplerini karşılıksız bırakmasından başka bir anlamı yoktur. Öte yandan Kürtlere reva görülen “kayyım” uygulaması batıdaki muhalif belediyelere, Boğaziçi Üniversitesi’nde çarpıcı bir örneğini de gördüğümüz iktidara biat etmeyen bütün kurumlara adım adım yayılmaktadır. İdareye dernekler ve sivil toplum kuruluşlarına kayyım atama yetkisi veren yasalar TBMM’den bir bir geçirilmektedir.

‘ÇIPLAK ARAMA İŞKENCESİ NORMALLEŞTİRİLİYOR’

Pervin Buldan: Hapishaneler her türlü insanlık dışı muamelenin sistematik olarak uygulandığı; yasalar bir yana asgari ahlaki ve vicdani değerlerin dahi çiğnendiği yerler haline getirilmektedir. Evrensel bir suç olan tecrit işkencesi İmralı’da Sayın Öcalan ve diğer hükümlülere karşı siyasi bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır. CPT raporlarının ve Avrupa Konseyi kararlarının açıkça tespit ettiği hukuksuzluklar, ağırlaştırılmış bir tecrit rejimi biçiminde sürdürülmektedir. Bu duruma direnen siyasi tutsakların başlattıkları dönüşümlü ve süresiz açlık grevinde 74 gün geçilmiştir. Hapishane ve gözaltı merkezlerinde uygulanan çıplak arama işkencesi normalleştirilmektedir. Hukuksuzluk ve adaletsizlik o denli fütursuzlaşmıştır ki, verilen cezaların infazının bitmesine rağmen, insanlar keyfi bir şekilde tahliye edilmemekte, hapishane yönetimlerinin keyfine göre ve hiçbir izahat yapılmadan zindanda tutulmaktadır.

‘BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ ŞAHSINDA TÜM MUHALİF ÖĞRENCİLER HEDEF ALINIYOR’

Mithat Sancar: AKP-MHP iktidarı yürüttüğü politikalar ile gençlerin tüm yaşam alanlarına müdahale etmekte, gençleri nefessiz bırakmaktadır. İtaat ve biat etmeyen gençliği tehlike ve düşman olarak gören iktidar, gençleri eleştirel düşünmekten, mücadeleden, özgürlüklerini savunmaktan ve siyasetten uzaklaştırmak için her türlü zorbalığa başvurmaktadır. KHK’lar ile demokrat ve muhalif öğretim üyelerini üniversitelerden uzaklaştırmak, kampüsleri kolluk ile doldurmak, kayyım rektörler atamak adaletsizliğin sadece bazı görüntüleridir. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri şahsında tüm muhalif üniversite öğrencileri hedef alınmaktadır.

‘İKTİDAR, SİYASETİ REKABET DEĞİL DÜŞMANLIK OLARAK GÖRMEKTEDİR’

Mithat Sancar: Adaletsizliklerin her biri bir toplum kesimini, bir siyasal gücü, bir çıkar grubunu ötekilerden daha az veya çok etkilese de, her adaletsizlik bir başka adaletsizliğin önünü açmaktadır. Adaletsizlik bir yönetim ilkesi haline gelmekte, çürüme bütün toplumu sarmaktadır. Böyle bir toplumsal ve ahlaki iklim, sıradan faşizmin boy atması için de uygun toplumsal zemini oluşturmaktadır. Siyaset ile gangsterlik birbirine karışmakta, kimi siyasetçiler rakiplerini dövdürmekle övünmekte; cezasız kalan her zorbalık saldırganların daha da azgınlaşmasına yol açmaktadır. İktidar kaybettiğini gördükçe hırçınlaşmakta, şiddet bütün anlaşmazlıkların çözüm anahtarı, hakaret en muteber dil haline getirilmekte ve korku iklimi yaratılmaktadır. Bu adaletsizlikler düzeninin daha fazla sürdürülmesi mümkün değildir. Bu tehlikeli gidişata dur demek, toplumun tüm kesimlerinin nefes almasını sağlamak, sorunların müzakere ve diyalogla çözüleceği zemini yaratmak, adalet özlemi taşıyan herkesin ortak görevidir. Adaleti ancak tüm farklılıklarımızla, el ele vererek ve hep birlikte mücadeleyle sağlayabiliriz. Herkes için adalet demenin şimdi tam zamanıdır.

‘HERKES İÇİN ADALET MÜCADELESİNE ÇAĞIRIYORUZ’

Pervin Buldan: Toplumun adalet arayışına ses ve nefes olacağız. Bütün alanlardaki adalet taleplerini siyasal ve toplumsal mücadelemizin merkezine yerleştireceğiz. İşsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa, hayat pahalılığına, sömürüye, talana, gelir uçurumuna karşı mücadeleleri büyüteceğiz. Kayırmacılığa; ayrımcılığa, şiddet ve nefret diline, kutuplaştırıcı politikalara karşı direneceğiz. Farklı halkların ve inanç gruplarının haklarını, hukuklarını, kültür, kimlik ve anadillerini özgürce kullanabilmeleri mücadelemizi kararlı biçimde sürdüreceğiz. Kadın kırımına ve kadına yönelik şiddete, kadın yoksulluğu ve işsizliğine karşı mücadeleyi büyütecek, İstanbul Sözleşmesi’ni daha güçlü sahipleneceğiz. Gençliğe karşı tüm hoyrat politikaların karşısında duracağız. Doğa katliamını ve tahribatını durduracağız. Bütün toplumsal ve demokratik muhalefet güçlerinin özgürce siyaset yapma hakkını savunacağız. Demirtaş, Kavala, Berberoğlu örneklerinde olduğu gibi AYM ve AİHM tarafından verilen kararların uygulanmasını sağlayacağız. Cezaevlerinde hüküm süren şiddet, zorbalık, tecrit ve hak gasplarını sona erdireceğiz...

‘GELECEĞİN DEMOKRASİ İTTİFAKI’

Mithat Sancar: Toplumsal adaleti sağlamak için bugünden itibaren Haziran 2021’e kadar 4 ay sürecek “Herkes için Adalet” seferberliğini başlatıyoruz. Hedefimiz, her türlü adaletsizliğe itiraz eden ve faşizmin kurumsallaşmasına karşı hareket halinde olan toplumsal, siyasal ve kültürel bütün güçlerin buluşmalarını sağlamaktır. Böylece, geleceğin “demokrasi ittifakı”nın en yaygın ve geniş toplumsal temel üzerinde oluşturulmasına yönelik güçlü bir adım atılmış olacaktır. Bu süreçte hem siyasetin toplumsal mücadelelere doğrultu kazandırması, hem de toplumsal mücadelelerin siyasete yeni bir soluk vermesi için, parlamenter alan ile toplumsal özgürlük mücadelesi arasında güçlü bir etkileşim kurma çabası içinde olacağız.

‘ÇAĞRIMIZ ADALET İSTEYEN HERKESEDİR’

Pervin Buldan: Siyasal muhalefet başta olmak üzere, tüm toplumsal muhalefete ve tek tek yurttaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz. Daha fazla geç kalmadan, iktidar ittifakının halklarımızı daha fazla yoksunluğa, yoksulluğa, açlığa ve sefalete, ekonomik, siyasi, ekolojik ve toplumsal yıkıma sürüklemeden hep birlikte, herkes için adalet diye haykıralım.
Mithat Sancar: Demokratik, eşit ve adil bir ülke yaratmak elimizdedir. Türkiye’nin bütün demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini, bütün vicdanlı insanlarını bu adaletsiz, haksız ve zorba rejim karşısında güçlerini birleştirmeye, mücadeleyi ortaklaştırmaya çağırıyoruz.