HDP'li Kerestecioğlu: Taziyeyi kabul etmiyorsunuz, o sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanı'yla görüşmede
HDP’li Filiz Kerestecioğlu, Bakan Soylu’ya “ABD’nin taziyesini kabul etmem diyorsunuz. O sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanıyla görüşmede" diye seslendi.
DUVAR - HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde, Bakan Süleyman Soylu’ya İstiklal Caddesi'ndeki saldırı sonrası söylediği "ABD'nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz" sözlerini hatırlatarak, "ABD’nin taziyesini kabul etmem diyorsunuz. O sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanıyla görüşmede. CIA ve Rusya Ankara’da MİT ev sahipliğinde nükleer silah kullanımına ilişkin riskleri ele alıyor, Rusya’da tutulan Amerikan vatandaşları hakkında görüşülüyor” diye seslendi.
Kerestecioğlu, Soylu'nun TRT’de katıldığı programdaki "Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım. Okumadım yani. Ben içişleri Bakanlığı ile ilgili bir şey biliyorum dersem yanlış olur" sözlerini paylaşarak, şunları söyledi:
“Haklısınız! Gerçekten kendini bilmek gibi irfan olamaz. Ama kendini bilen kişi neden burada oturur işte soru işareti o. Eğer yerinizde ehil birisi olsaydı, bu ülke; mafyanın cirit attığı, dünya uyuşturucu ticaretinin merkezine dönüşen, Gülistan Doku, Hürmüz Diril gibi kaybolan yurttaşların yıllarca bulunamadığı, yıllardır kayıplarını arayan Cumartesi insanlarına kayıplarını bularak hizmet etmek yerine; zor kullanarak yerlerinden edildiği, kadınların KADES’ten yardım istemesine, koruma başvurusu yapmasına, savcılığa suç duyurusunda bulunmasına rağmen, tehdit edildikleri erkekler tarafından öldürüldüğü… Sadece Ekim 2022’de 34 kadın öldürüldü, 26 ölüm şüpheli! 7/24 polis gözetiminde olan parti binamızda Deniz Poyraz’ın vurulduğu, AKP milletvekilliği güvencesiyle yapılan katliam ortadayken faillerin değil Şenyaşar ailesinin cezalandırıldığı, Suriyeli göçmenlerin, çalıştığı şantiyede yakıldığı, daha yeni 5 Afgan göçmenin boğazının kesildiği ve zanlı 9 Kasım’da Afganistan’a kaçtı. Ülkenin başkentinde hala Ezidi kız çocuklarının IŞİD hücrelerinde rehin tutuldukları ve derin internet sitelerinde köle olarak satıldıkları, yine başkent dahil pek çok kentte merdiven altı kurslarda çocuklara cihad eğitiminin verildiği, Kürt çocukların zırhlı araçlar tarafından ezildiği, cemevlerine, kiliselere, sinagoglara sistemli ırkçı saldırıların düzenlendiği ancak her seferinde ‘münferit’ ilan edildiği, sık sık nefret söyleminizin hedefinde kalan transların katledildiği, neredeyse her gün bir polisin intihar ettiği ya da şüpheli şekilde öldüğü bir ülke olmazdı.
İKTİDARINIZDA 36 SALDIRIDA EN 527 KİŞİ ÖLDÜ: Bakan olduğunuz günden bugüne 7 ölümlü saldırı ve patlamada 100 kişi, tüm AKP iktidarı süresince de 36 ölümlü saldırı ve patlamanın gerçekleştiği; en az 527 kişinin öldüğü bir ülke de olmazdı. Zaten bu sayılanlardan bir tanesi bile yaşansa sorumlu bakan istifa ederdi.
SİZİNLE FOTOĞRAF ÇEKTİREN BARONLARI YAKALAMANIZ YETERLİ: 'Uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir, biz de haftada 3-5 bin torbacı yakalıyoruz’ laflarıyla uyuşturucuyla ‘üstün’ mücadelenizi anlatıyorsunuz. Kendi beyanlarınız uyuşturucu satışının tüm ülkeye nasıl yayıldığının ve sizin mücadele etmediğinizin göstergesi aslında. Yakaladığınız bu torbacıların da çoğu; bedava uyuşturucu verilerek bağımlı hale getirildikten sonra uyuşturucu satıcısı yapılan yoksul aile çocukları. Aslında gerçekten mücadele etmek isteseniz iş kolay; eminim sadece sizinle fotoğraf çektiren baronları bile yakalamanız yeterli olacaktır. Mersin Limanı’nda 2017’den bugüne en az 11 ton uyuşturucu madde, 1 milyon 200 bin uyuşturucu hap yakalandı. Alıcılar, adres, iletişim tutanakları belli ama failler bir türlü ortaya çıkarılmıyor. 5 Ekim’de neredeyse 49 kilo kokain yakalandı. Sürekli uyuşturucu yakalanıyor limanlardan ama bu uyuşturucuların ne yapıldığına dair de halk bilgi sahibi değil.
EMNİYET BİLE OPERASYONLARI SİZDEN SAKLIYOR: Suç çeteleriyle/uyuşturucu baronlarıyla ilişkilerinizden de herkes bıkmış durumda. Emniyet bile artık yapılan operasyonları sizden saklar halde. Ya ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu’ diye Bataklık Operasyonunu duyuruyor; daha sonra, güya kara para aklayan, uyuşturucu ticaretinden yakaladığınız suç liderleri Çetin Gören ile Nejat Daş gibi adli kontrol şartıyla serbest bırakıyorsunuz. Ya da tam operasyon yapılacakken nasıl oluyorsa bir şekilde haber uçuyor, bu mafyalar, suç liderleri kaçıveriyorlar ülkeden. Örneğin; Haziran’da özellikle sahil şeridinde yaşayanların üzerinde tehdit ve şiddet kullanarak turizmi etkilemeye çalışan organize suç örgütlerine yönelik başlattığınız ‘Müsilaj’ operasyonunun ilk ayağında, Sarallar suç örgütünün lideri olan İlyas Saral gözaltıları önceden haber alıp kayıplara karıştı. Bu kaçıştan sonra belli ki bilgi sızıntısının nereden kaynaklandığının üzerine düşülmüş de; o hiyerarşik düzene riayet edilip, artık size haber verilmemiş. Yoksa neden her önemli operasyonla ilgili, kamuoyunu bizzat bilgilendiren siz, Sarallar suç örgütüne yönelik operasyonun devamı hakkında sessiz kalasınız? Siz de bu durumdan rahatsız olmuş olacaksınız ki; operasyonu takiben, İstanbul Emniyeti'yle katıldığınız programdan bir koşu dönüp il emniyet müdürleri kararnamesi hazırlamış, Cumhurbaşkanlığı'na göndermişsiniz. Ama siz ne kadar isteseniz de İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın görevden alınması talebiniz uygun görülmemiş ve Cumhurbaşkanlığı tarafından 2. kere veto edilmiş. Bizce de operasyonlardan size haber verilmesin, çünkü biz Sezgin Baran Korkmaz’ın da sizinle görüştükten hemen iki gün sonra, hakkındaki duruşma devam ederken ülkeden kaçtığına tanık olmuştuk.
TAKSİM’DE PATLAMANIN OLDUĞU GÜN İDLİB’DESİNİZ: ‘Teröristleri ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz’ diyorsunuz. Son ‘500 kaldı, 300 kaldı’ derken, en son ‘120 terörist kaldı’ diye açıklama yapıyorsunuz. Ancak İstanbul’un en merkezi noktasındaki bombalı saldırıyı önleyemiyorsunuz. Taksim’de patlamanın olduğu gün İdlib’desiniz. Hangi ülkenin İçişleri Bakanısınız? Ne işiniz var başka bir ülkenin egemenlik alanında? İdlib ve Afrin ilhak edildi, Türkiye’nin 82’nci vilayeti oldu da bizim mi haberimiz yok? Ulusal hukuk ayaklar altına alındığı gibi, uluslararası hukuk da ayaklar altına alınıyor. Suriye’nin İçişleri Bakanı bizim topraklarımızda gezip dolaşsa, konut dağıtsa, orayı burayı ziyaret etse, tutumumuz ne olur?
CUMHURBAŞKANI ABD BAŞKANI İLE GÖRÜŞMEDE: Adalet Bakanı açıklama yapıyor sizde tık yok! Yakalanan zanlı için önce PKK/YPG öldürecekti diyorsunuz, sonra Yunanistan’a kaçıracaklardı diyorsunuz. Yunanistan Yurttaşı Koruma Bakanı Takis Theodorikakos’un, ‘Yunanistan sınırlarını çok iyi koruyor ve kimse ülkeye yasadışı giriş yapamaz. Dolayısıyla Yunanistan, sınırları içinde asla teröristleri kabul etmez’ tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. ABD’nin taziyesini kabul etmem diyorsunuz. O sırada Cumhurbaşkanı ABD Başkanıyla görüşmede. CIA ve Rusya Ankara’da MİT ev sahipliğinde nükleer silah kullanımına ilişkin riskleri ele alıyor, Rusya’da tutulan Amerikan vatandaşları hakkında görüşülüyor. Yani iç politikadaki kifayetsiz muhterislik yetmiyor; dış politikayı da karıştırayım, zihinleri bulandırayım da ‘Aman nasılsa kimse sorgulamaz’ halindesiniz! Ama sorguluyor insanlar.
KATLİAM PLANCISI ÖSO TARAFTARI: İstihbarat eğitimi almış dediğiniz saldırganın yakalanma anındaki ürkek tavırlarını, böylesi bir saldırı sonrası neden evine gittiğini, saldırı anında üstünde olan kıyafetleri neden kapıya bıraktığını, komşusunun dediği gibi 1 yıl önce mi geldiğini yoksa iktidarın açıkladığı gibi 4 ay önce Afrin’den mi geldiğini, iktidar sözcüsü Abdülkadir Selvi’nin ‘katliamın planlayıcısı’ dediği Ammar Jarkas, ÖSO taraftarı olduğunu gizlemezken fail şüphelisi olarak Türkiye’nin şimdiye kadar destek verdiği, ancak Esad’la yeniden diyalog kurulması halinde devre dışı kalması muhtemel grupların neden hiç adının anılmadığını merak ediyor. ‘Afrin, 2018’den beri Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Türkiye’nin kontrolünde olan bir bölge. İdlib ise HTŞ’nin kontrolü altında. Hem ÖSO hem HTŞ, Kürt grupları ile çatışma halinde. Kobani’den yola çıkan birinin Afrin üzerinden geçmek istemesi çok riskli değil mi’ diye sorguluyor. ‘Üniformalısı, sivili, caddede görevli yüzlerce polis var. Kürtçe şarkı söyleyen müzisyenlere anında müdahale eden siviller, İstiklal’de hiç mi görmediler kamuflaj giyip 45 dakika oturan kadını’ diye sorguluyor! Ve daha pek çok soru var.
BÖYLE ŞUURSUZ BİR GÜVENLİK ÖNLEMİ OLABİLİR Mİ?: İşin sonunda güvenlik önlemi diye caddedeki bankları, ağaçları kaldırdınız. 2016’da da İstiklal'de bomba patladı ve orada ağaç ya da bank yoktu. Böyle şuursuz bir güvenlik önlemi olabilir mi? Patlamadan sonra polis Şişhane’de şüpheli bulduğu İrem Esendemir isimli yurttaşı bacağından ve göğsünden vurdu. Olayla alakası olmadığı anlaşılan bu kadın neyse ki hayatta. Kendisine acil şifalar diliyorum. Herhangi bir yandaş medya kanalında İrem Esendemir’e ait bir haber görebilir misiniz? Bir kadını durduk yere az kalsın öldürecek olan kolluk güçleri hesap verecek mi?
KEŞKE SİZ DE BİRAZ DAHA DESTEKLİ UÇSANIZ: Güvenlik makalesi okumadığınızı gösteren bir başka olay da Mersin’deki saldırıydı. Polis merkezine saldıranların Münbiç’ten Tarsus’a motorlu paraşütle 12-13 saatte uçarak geldiklerini iddia etmiştiniz. Keşke siz de biraz daha destekli uçsanız. Zira bahsettiğiniz paramotorların havada kalma süresi 2-3 saat. Saldırganın kimliğini de yanlış açıkladıktan sonra, bilgiyi taksi şoföründen aldığını söyleyen bir Bakan olarak, bir uzmana danışmak da aklınıza gelmemiş anlaşılan.” (HABER MERKEZİ)