YAZARLAR

Holokost’tan kurtulanlar!

Ateşkesteki kırılganlıklara karşın göz ardı edilemeyecek en önemli faktör Trump. NBC News'e konuşan Amerikalı bir yetkili, İsrail tarafında da anlaşmayı bozmaya çalışan radikal fanatikler olduğunu belirtip Witkoff'un ateşkesi rayında tutmak için Gazze'ye gideceğini söyledi. Trump’ı kararından döndürecek çok büyük bir oyun oynanmazsa Witkoff bu sürecin yıldızı olmaya doğru gidiyor.

Donald Trump’ın “Ya ateşkes ya cehennem azabı” tehdidi üzerine Gazze’de katliama mola verilmesi, İsrail’in soykırımcı ve işgalci varlığını Amerikan güvencesi olmadan sürdüremeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Trump müttefikleri hırpalama pahasına Amerikan sermayesinin küresel çıkarlarını maksimize edecek, Çin, Rusya ve İran’a odaklanacak politikaların selameti açısından enerjisini Orta Doğu’da tüketmek istemiyor. Dümeni askeri çatışmalardan ekonomik çıkar temelli normalleşme planlarına kırabilmek için göreve başladığı gün sahada görmek istediği şey sükûnetti. Özel temsilcisi Steve Witkoff’u İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun üzerine gönderdi. Kendi siyasi geleceğini savaşlara bağlayan Netanyahu, Şabat gününü bahane edip Witkoff’un Tel Aviv ziyaretine taş koymaya kalkışınca “Bana ne senin Şabatından” yanıtını aldı. Nihayetinde Netanyahu, Gazze’de ateşkes anlaşmasından kaçamadığı gibi İran’ın nükleer tesislerine vurmak için Trump’dan yeşil ışık alamadı.
Trump düşmanlarla baş etmek ya da krizleri aşmak için ekonomiyi hem teşvik hem de silah (yaptırım) olarak araçsallaştırıyor. Bu yol çalışmazsa zorbalığına askeri boyutlar eklemeyi de dışlamıyor.
Başkan Joe Biden aylarca ateşkesi reddeden tutumuyla Gazze’deki operasyonların sürmesine zaman tanıdı; soykırımın askeri, siyasi ve diplomatik destekçisi başkan olarak tarihe geçti. İlk döneminde Tel Aviv’e büyük jestler yapan Trump da İsrailli yetkililerin Uluslararası Ceza Mahkemesi ya da başka bir platformda bedel ödemesini önlemeye çalışırken Yahudi devletini ödüllendiren bir şey daha yapmak istiyor: Suudi Arabistan’ı Abraham Anlaşmalarının içine sokmak. Çatışmalar sürerken bunu yapamayacağını biliyor. İsrail’le normalleşmenin siyasi katalizör olduğu projelerle Körfez’den çok para kaldırmak istiyor. Fakat Amerikan kaynaklarını sömürme ve siyasetini maniple etme konusunda profesyonelleşmiş olan İsrail liderliği, Filistin’in kalan bakiyelerini de yok etmeye endeksli siyaseti ve Gazze’de savaşa dönme niyetiyle kimseye sükûnet garantisi sunmuyor. Bu da ateşkesin ikinci aşamayı görüp göremeyeceği konusunda tereddütlere yol açıyor.

***

Ateşkes anlaşması Netanyahu’nun radikal tabanı ve ortaklarına satabileceği bir anlaşma değil. Çünkü Gazze’de coğrafi ve demografik gerçeklikler yaratma ve Orta Doğu’da güç dengesini değiştirme amacı güden saldırganlığın sonuçları karşı taraflar açısından çok ağır olsa da çıktılar İsrail’in deklare ettiği stratejik hedefleri karşılamıyor. Bakanlar bile savaşın stratejik amaçlarına ulaşılamadığını itiraf ediyor: Rehinelerin silahların gücüyle döndürülmesi, Hamas’ın askeri kapasitesinin yok edilmesi, siyasi iktidarına son verilmesi, sahada yeni gerçekliklerin yaratılması ve Gazze’nin İsrail’e tehdit olmaktan çıkarılması savaşın hedefi olarak belirlenmişti.
Kara harekâtı başladıktan sonra Filistinlileri tamamen Mısır’ın Sina Yarımadası’na sürmek; Gazze Şeridi’ni Netzarim koridoru ile ikiye bölüp kuzeyini tamamen Filistinlilerden arındırmak ve Mısır sınırındaki Philadelphi koridorunda kalarak güney Gazze’yi de yüzde 100 abluka altında tutmak; tampon bölgelerin derinliğini artırarak ya da belli yerlerde işgali kalıcı kılarak Gazze’yi küçültmek; kısmen ya da tamamen işgal edilen yerlere Yahudi yerleşimlerini yeniden kurmak gibi farklı çözüm yolları İsrail kabinesi, Knesset ve medyada çok tartışıldı.
İsrail, Filistinliler birleşik demografik bir varlık olarak kaldıkları sürece direnişin bitmeyeceği gerçeğine uygun olarak 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı’nı etnik temizlik için yeni bir fırsat olarak değerlendirdi. Fiilen yaptığı şey azami zayiat vermek, tahrip etmek ve Gazze’yi yaşanılmaz kılmaktı. 471 günde 46.913 insan öldürdü, 110.750 insanı yaraladı. 1000’e yakın sağlık görevlisini, 200’ün üzerinde gazeteciyi öldürdü.
Binaların yüzde 60’ını, konutların yüzde 92’sini, okulların yüzde 88’ini, hastanelerin yüzde 50’sini yıktı ya da kullanılamaz hale getirdi. Ekili alanlar ile yolların yüzde 68’ini tahrip etti. 2,2 milyon nüfusu sürekli olarak bir yerden diğerine sürerek insanlıktan çıkardı. Kitleleri açlığa ve susuzluğa mahkûm etti. Özellikle kuzeye dönecekler için başlarını sokabilecekleri bir yuva yok.

Ateşkese karşı çıkan İsrailli bakanlar stratejik amaçlara ulaşılmadan savaşı sonlandırdıkları için ateş püskürüyor. Dışişleri Bakanı Gideon Saar da dün Gazze’de üç kadın rehinenin teslimi sırasında boy gösteren İzzeddin Kassam savaşçılarının arz ettiği tablo sorulunca “Stratejik hedeflerimize henüz ulaşamadık” itirafında bulundu.
Evet, Filistin’de hiçbir direniş grubu beyaz bayrak çekmedi. Hamas bitirilmiş olsaydı ateşkesi müzakere eden ya da koşullar ileri süren konumda olmazdı. Rehine-esir değişim sürecini yönetebilmesi de örgütsel yapısını koruduğunun en önemli göstergesi.

***

Direnişin belinin kırıldığına dair yapılan bütün çıkarımlara rağmen aynı şey Lübnan için de geçerli. İsrail, Hizbullah’a çok ağır darbeler vurduğu halde Litani nehrine kadar çıkamadı; sınır hatlarındaki köy ve kasabalarda saplanıp kaldı. Yoğun bombardıman, suikast operasyonları ve güneyi insansızlaştırma çabalarına rağmen Lübnan’dan roket-füze-SİHA atışlarını durduramadı. Harekete geçirdikleri işbirlikçi grupların çabalarına rağmen Lübnanlıları Hizbullah’a karşı ayaklandıramadı. İsrail’in kuzeyinden kaçan yerleşimcileri döndüremedi. Ve sonunda ateşkese gitmek durumunda kaldı. 2006’dan farklı olmayan bir ateşkesle Hizbullah’ın defterinin dürüldüğünü düşünmek ancak cehaletle izah edilebilir.
Ateşkes sürecinde Hizbullah’ın zayıflatılmasını siyasi dizayn için fırsata da çevirdiler. Ama günün sonunda Joseph Avn, Hizbullah ve Emel ikilisinin desteğini almadan cumhurbaşkanı seçilemedi. Başbakan olarak atanan Nevaf Selam da Hizbullah ve Emel’i hükümete dahil etmeye uğraşıyor. İsrail’in çıkarlarına uygun olarak ABD, Fransa ve Suudi Arabistan üçlüsü istiyor diye Lübnan siyaseti Hizbullah’ı denklemden düşüremiyor. Düşüremez de. Bu, Şii nüfusu toptan silmeye eşdeğer bir temenni ki karşılık bulamaz. Bunu, İsrail, ABD ve Türkiye’nin muazzam katkılarıyla Suriye’de rejimin çökmesi, ‘Direniş Ekseni’ndeki kilit halkanın kopması ve Hizbullah’ın ikmal hattının kesilmesinden bağımsız olarak söylüyorum. Geçmişte Filistin’e destek olan Libya ve Sudan gibi halkalar devre dışı bırakıldıktan sonra nasıl ki Gazze’deki örgütler ablukaya rağmen lojistik açıdan çaresiz kalmadıysa Hizbullah da haydi haydi alternatif yolları bulur. Ağır darbelerden sonra bu tür örgütlerin dönüşümünü görmek zaman ister. İdeolojisi ne olursa olsun dava, toprak ve insan unsuruyla bağlarını koruyan örgütler zayıflatılabilir ama kolayca yok edilemezler.
Gazze’nin ödediği ağır bedel, savaş sonrası dönemde yaralar sarılırken Hamas’ın sorgulanmasına yol açabilir. Fakat ateşkes koşullarına uygun olarak hapishanelerde 2 bine yakın Filistinli tutsak (esir) bırakılır, işgal güçleri Netzarim ve Philadelphi koridorları dahil bütün Gazze’den çekilirse Hamas bu sonuçlarla kendi konumunu koruyabilir. Esir takaslarının Filistinliler üzerindeki etkisi büyük.
Ateşkes harfiyen uygulanırsa İsrail öldürmek ve yıkmak dışında herhangi bir hedefine ulaşmış olmayacak. Fakat ateşkes sürecinin önünde ciddi mayınlar var.

***

Ateşkes anlaşmasındaki bazı boşluklar Netanyahu’ya oyunbozanlık yapma ve savaşa dönme bahaneleri sunabilir.
Ateşkesin ikinci aşamasına dair bazı koşullar, birinci aşamanın 16’ıncı gününden itibaren müzakere edilecek. Gerçi 42 günlük ilk aşama bittikten sonra hala uzlaşma yoksa birinci aşamadaki koşullar üzerinden ateşkesin sürmesi öngörülüyor. Fakat Netanyahu bu aşamada İsrail’in askeri hedefleri karşılanmamışsa savaşa dönecekleri konusunda Biden ve Trump’tan söz aldığını öne sürüyor.
“Anlaşmanın ilk aşaması geçici ateşkes. Trump ve Biden ikinci aşama sonuç vermezse İsrail'in savaşa devam etme hakkını destekliyor. Tüm savaş hedeflerini tamamlayacağıma söz veriyorum… Philadelphi koridorunda ve tampon bölgede varlığımızı sürdüreceğiz. İsrail buradaki güçlerini azaltmayacak, bilakis artıracak. Savaş bitmedi" diyor. Filistinlilere “Hasbünallah” dedirtecek bir durum. Anlaşmaya göre İsrail güçleri ateşkesin üçüncü gününde Netzarim koridorunu boşaltacak. İsrail ordusu 42. günde Philadelphi’den çekilmeye başlayacak ve 50’inci günde koridorda tek bir askeri kalmayacak. Bu netliğe karşın Netanyahu, Philadelphi’den çekilmemek için “İsrail’in güvenlik talepleri karşılanmadı” diyerek pazarlığı düğümleyebilir. Aslında İsrail’in koridorda kalmak için Hamas’dan önce Mısır’ı ikna etmesi gerekiyor. Çünkü Philadelphi’nin statüsü Mısır-İsrail arasındaki anlaşmalarla belirlenmişti.
Netanyahu bu tür savlarla faşist kanadın hükümeti devirmesini önlemeyi hedefliyor.
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir anlaşmanın Hamas'a zafer kazandırdığını ve gerçekte İsrail'in Philadelphi’den çekildiğini belirtip hükümetten ayrıldı. Şimdilik hükümette kalan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de “Savaşa dönmezsek hükümeti devireceğim. Hamas'ı yenmenin tek yolu bu; Gazze Şeridi'ni işgal etmeli ve askeri yönetim kurmalıyız” diye tutturdu.
Kabine ikinci aşamanın koşullarını henüz onaylamadı. Şimdi şahinler kanadı savaşa dönmek için toplam 33 rehinenin bırakılacağı birinci aşamanın tamamlanmasını bekliyor. İkinci aşamada İsrailli erkek savaş esirlerinin bırakılması var.
Peki gerçekten İsrail savaşa dönebilir mi? Trump bunu istemeyecektir. Muhtemelen “Gazze’yi bırak; birlikte İran’a ve kollarına bakalım” diyecektir. Netanyahu’nun “Güç dengelerini değiştirdik” diyerek atıf yaptığı Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve İran'a yönelik olarak Trump’ın izleyeceği politikalar da elbette İsrail’i temin edecektir.
İkinci açmaz içerde. İsrail kendi askeri kapasitesini çok aşındırdı. Soykırım operasyonu Gazze’yi yerle bir etti ama İsrail’in kendi ordusunu da kemirdi. Uzaktan öldürmenin ve yok etmenin keyfini çıkarsalar da askerler demoralize olmuş durumda. İsrail ölçeğinde 840 askeri kayıp ve 14 bin yaralı oldukça travmatik bir sonuçtur. Savaşın 41 milyar doları aşan maliyeti de gündemde. Gerçi ekonomik baskıyı Batılı müttefiklerin yardımlarıyla hafifletebilirler.

***

İsrail’in masada oyunbozanlık için öne süreceği “Hamas’sız Gazze” hedefi Amerikalıların da ertesi gün senaryosunun temelini oluşturuyor. Bu senaryo hala ABD, İsrail ve bazı Arap ülkeleri arasında çekiştirilen bir konu. Belki ateşkes süresinde bu konuda biraz yol alabilirler. Biden yönetimi Yemen’de Husilere karşı güney güçlerini besleyen, Sudan’da merkeze karşı Hızlı Destek Güçleri’ne el veren, Libya’da Trablus’a karşı Halife Hafter’i destekleyen BAE’ye Gazze’de de bir kanal açmayı hedefliyordu. Yeniden inşa süreci en önemli müdahale fırsatı. Finansman görevi Katar’dan BAE’ye geçerse Hamas’a karşı farklı bir çekim merkezi oluşturabileceklerini düşünüyorlar. Arap destekli alternatif Gazze yönetimi, Hamas’ın gücünü toparlamasını önleyecek bir uluslararası gücün konuşlanması da planın diğer ayaklarını oluşturuyor. Ama Filistinlilere sıra gelmeden İsrail bile serbest atış poligonuna kendini frenleyecek güç ya da faktörlerin girmesini istemiyor. İsrail, Batı Şeria’daki Abbas yönetiminin Gazze’yi kontrol etmesine de karşı. Pişirilen plan Trump’a devredilirken Biden dün ateşkesin ikinci aşamasına ilişkin görüşmelerin İsrailli askerlerin serbest bırakılması ve Hamas'ın iktidarda olmadığı ya da İsrail'i tehdit edemediği bir ortamda savaşa kalıcı bir son verilmesi amacıyla yapılacağını söyledi. Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz da “Hamas Gazze'yi asla yönetemeyecek” diye kestirip attı. Gerçi 2007’den beri bu kırmızı çizgiyi çizmemiş bir Amerikan yönetimi de çıkmadı.
“Hamas’sız Gazze” arayışının akıbetini kestirmek zor. Burada Hamas’ın yaklaşımı da önemli. Bir ihtimal Hamas ateşkesin bozulmasından sorumlu tutulmamak, 7 Ekim Aksa Tufanı ve sonuçlarından kaynaklı şimşekleri dağıtmak ve toparlanmak için geçici bir çekilme taktiği güdebilir. Önceki gün Doha’da Filistinli gruplarla yapılan toplantıda Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed Derviş ulusal birlik hükümetinin kurulamaması halinde Gazze için ortak bir ulusal yönetim oluşturulmasını teklif etti. Fakat direnişin silahlı kanatlarının Batı Şeria’da da güç kazanmaya başladığı düşünülürse bir sonraki sahne bugünden kestirilebilir. Çekilmiş gibi yapan Hamas ilk fırsatta döner.

 ***

 Ateşkesteki kırılganlıklara karşın göz ardı edilemeyecek en önemli faktör Trump. NBC News'e konuşan Amerikalı bir yetkili, İsrail tarafında da anlaşmayı bozmaya çalışan radikal fanatikler olduğunu belirtip Witkoff'un ateşkesi rayında tutmak için Gazze'ye gideceğini söyledi. Trump’ı kararından döndürecek çok büyük bir oyun oynanmazsa Witkoff bu sürecin yıldızı olmaya doğru gidiyor.

 ***

471 gün boyunca içindeki vahşiyi serbest bırakmış bir ordunun kanlı, alaycı ve sinik sahnelerini izledik. Dün de Filistinlilerin buruk ama gururlu sevincini, Holokost’tan sağ kurtulanların tahammül seviyesini, kafalarını sokacak bir yuvanın kalmadığını bilerek akın akın evlerine dönenlerin yaşama tutunma iradesini…


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.