Hrant Dink'in mirası: 18 yıllık barış ve adalet arayışı
Türkiye'nin hukuki, siyasi ve toplumsal sorunlarını gözler önüne seren olaylardan biri de Hrant Dink'in öldürülmesiydi. Dink'in ölümünden 18 yıl sonra adalet hâlâ eksik.
DUVAR - Türkiye Ermeni toplumunun önemli isimlerinden gazeteci Hrant Dink, 18 yıl önce bugün, kurucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu Agos Gazetesi'nin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
Cinayet, Türkiye'de ifade özgürlüğüne ve toplumsal barışa yönelik derin bir darbe olarak tarihe geçti. Ancak geçen onca yıla rağmen Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin sorumluluk zinciri tam anlamıyla aydınlatılamadı.
BARIŞ VE KARDEŞLİĞİ SAVUNUYORDU
Hrant Dink, hem Türkiye hem de Ermeni toplumları arasında köprüler kurmayı amaçlayan bir gazeteciydi. Agos Gazetesi'ndeki yazıları ve barış odaklı söylemleri, onu geniş bir kitlenin sevgisini kazanmış bir simge haline getirdi. Ancak bu barışçıl çabaları, bazı milliyetçi çevrelerin hedefi olmasına yol açtı. 2004 yılında Türklüğe hakaret suçlamasıyla yargılanması, onu medya ve kamuoyunda yalnızlaştırdı.
6 Şubat 2004 tarihli yazısında, Sabiha Gökçen'in Ermeni kökenli olabileceğini ifade eden Hrant Dink, Genelkurmay Başkanlığının sert bir açıklamasıyla hedef alındı. Ardından dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör, MİT'in talebiyle Dink'i İstanbul Valiliği'ne çağırdı. Görüşme sırasında, Güngör'ün yanında bulunan iki MİT görevlisi, Dink'i açıkça uyardı.
Öldürülmeden önce kaleme aldığı son yazısında Dink, "Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce" diyordu.
CİNAYETİN ARDINDAN ÇEKİLEN FOTOĞRAF
19 Ocak 2007 tarihinde, 17 yaşındaki tetikçi Ogün Samast, İstanbul Şişli'de bulunan Agos Gazetesi'nin önünde Hrant Dink'i silahla vurarak öldürdü. Olay sonrası Samast, babasının ihbarıyla Samsun Otogarı'nda yakalandı. Cinayetin ardından çekilen bir fotoğraf ve bu ana ilişkin görüntüler, Samast'ın Türk bayrağı ve Atatürk posteri önünde poz verdiği, emniyet görevlilerinin ise övgü dolu sözler söylediği bir skandalı ortaya çıkardı. Soruşturmanın ciddiyetini tartışmaya açan görüntüler kamuoyunda infial yarattı.
17 yaşında olduğu için yetişkinlere uygulanan cezadan muaf tutulan Samast, üçte bir oranında indirimle 21 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 15 Kasım 2023'te şartlı tahliye edilen Samast, cinayeti organize eden daha büyük bir planın parçasıydı.
Cinayetle ilgili soruşturmalarda, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisinin hem Trabzon hem de İstanbul Emniyet Müdürlüklerine daha önce iletildiği ortaya çıktı. Yardımcı istihbarat elemanları Erhan Tuncel ve eniştesi Coşkun İğci'nin verdiği bilgiler, cinayet planının bilinmesine rağmen hiçbir önlem alınmadığını gösterdi. Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer gibi isimlerin istihbaratı yok ettiği veya gereken adımları atmadığı tespit edildi.
SÜRECİ KOLAYLAŞTIRAN KAMU GÖREVLİLERİ
DW Türkçe'den Pelin Ünker'in haberine göre faillerin bir kısmı cezalandırılırken, ihmalleriyle süreci kolaylaştıran kamu görevlilerinin birçoğu cezasız kaldı.
Ramazan Akyürek, cinayetten sonra kayıtları silmek ve ihmallerle bağlantılı suçlardan ağırlaştırılmış müebbet dahil çeşitli cezalara çarptırıldı. Aynı şekilde Yılmazer de benzer suçlardan mahkumiyet aldı.
Cinayetin planlanmasında rol alan Yasin Hayal, daha önce Trabzon'da McDonald's'a bombalı saldırı düzenlemiş, ancak terör suçu yerine basit bir adi suç kapsamında yargılanmıştı. Dink cinayetinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Hayal, ceza indirimleri çıkmadığı takdirde 2047 yılında tahliye edilecek.
Davanın bir diğer kritik ismi olan Erhan Tuncel, cinayeti azmettirmek dahil birçok suçtan toplamda 96 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz de sahtecilik ve adam öldürmeye azmettirme suçlarından 28 yıl hapis cezasına mahkum oldu.
Dink cinayetinden yedi ay öncesine kadar Trabzon Emniyet İstihbarat Şube Müdürü olan Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise ihmal suçlamalarıyla yargılanmalarına rağmen beraat etti. Zamanaşımı ve delil yetersizliği, bu süreçte dikkat çeken unsurlardan oldu.
SAMAST İÇİN ZAMAN AŞIMI KARARI
Ogün Samast'ın 16 yıl 10 ay hapis yattıktan sonra şartlı tahliye edilmesi de tepkiye yol açtı.
Dink ailesi ve avukatları, Ogün Samast'ın ana davada cinayetin yanı sıra örgüt üyeliğinden hüküm giymemesine itiraz etmiş, bunun üzerine mahkeme Samast'a örgüt üyeliği cezası da vermişti. Ancak Yargıtay, Samast'ın örgüt üyeliğini 220'nci madde kapsamında değerlendirerek zaman aşımına soktu. Böylece Samast örgüt üyeliğinden ek ceza almadı.
Tahliye kararının ardından Samast hakkında, "FETÖ'ye üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" suçundan yeni bir dava açıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 10 Ocak 2025'te yapılan duruşmasında mahkeme heyeti, zaman aşımı gerekçesiyle davanın düşmesine karar verdi. Kasım 2024'te ise organize suç örgütü lideri olmak suçlamasıyla hüküm giyen Alaattin Çakıcı'nın Karadeniz gezisi sırasında Ogün Samast ile görüştüğü kamuoyuna yansımıştı.
İYİLEŞMEYEN BİR YARA
Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden 18 yıl geçti. Ancak Dink'in ardında bıraktığı barış ve hakikat mirası, adaletin sağlanması gerektiğine dair bir çağrı olmaya devam ediyor.
Hrant Dink'in ölüm yıldönümlerinde, her yıl Agos Gazetesi'nin önünde toplanan binlerce kişi "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz" sloganlarıyla adalet taleplerini dile getiriyor. Dink'in anısını yaşatmak ve fikirlerini savunmak için etkinlikler düzenleniyor. Ancak toplumsal hafızada Dink davası, iyileşmeyen bir yara olarak varlığını sürdürüyor.
(ALINTI)