Hukuk fakültelerinde ’nitelik’ tartışması: Türkiye’nin yeni hukuk fakültelerine değil, gerçek hukukçulara ihtiyacı var 

Rektör ataması protestolarının yaşandığı Boğaziçi Üniversitesi’ne hukuk fakültesi açılması hukuk eğitiminin niteliğini yeniden tartışmaya açtı. İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu, nitelik tartışmalarının siyasal yaklaşımın bir sonucu olduğunu söylerken, Prof. Dr. Ece Göztepe'ye göre yeni fakülte açmak yerine amaç mevcut hukuk fakültelerinin niteliğini artırmak olmalı. ÇHD de "Türkiye’nin yeni hukuk fakültelerine değil, gerçek hukukçulara ihtiyaç var" diyor.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi'ne Prof. Dr. Melih Bulu'yu rektör olarak atamasına ilişkin tepkiler sürerken, yine Cumhurbaşkanı kararıyla üniversite bünyesinde kurulan hukuk fakültesi, Türkiye’deki hukuk eğitiminin niteliğini ve fakülte sayısındaki artışı bir kez daha gündeme getirdi.  

Uzun süredir tartışılan, 'hukuk mezunlarının nitelikte yetersiz kaldığı' eleştirileri karşısında 2020 yılı itibariyle öğrenci kabul eden hukuk fakültesi sayısı 38'i devlet, 35'i vakıf, 11'i de Kıbrıs’ta olmak üzere toplamda 84'e yükseldi. Bu rakam yeni kurulan ve henüz öğrenci kabul etmeyen fakültelerle birlikte 100'ün üstünde. Öte yandan birçok hukuk fakültesi dekanının da başka bölümlerdeki akademisyenlerden oluşması “nitelik” tartışmasını körükleyen bir diğer etmen olarak eleştiriliyor.  

'SİYASİ YAKLAŞIMIN BİR SONUCU' 

Türkiye’deki üniversiteler arasında nitelikli eğitim veren hukuk fakültesi sayısının bir elin on parmağını geçmeyeceğine dikkat çeken İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, bu tablonun siyasi iktidarın eğitim ve öğretimden kendini koparması ve üniversitelere siyasi yaklaşımın bir sonucu olarak ortaya çıktığını savunuyor. 35 yıllık meslek hayatı boyunda ilk kez 'meslekte nitelik' sorunuyla karşılaştıklarını ifade eden Durakoğlu, “Bu nitelik sorunu hâkim ve savcılarda çok ciddi şekilde hissediliyor. Şu anda yargı içerisinde hâkim ve savcıların kıdem ortalamalarının 2.8 olduğunu düşünürsek yaşadığımız gerçekliğin ne kadar vahim olduğunu tespit edebilmek mümkün. Dolayısıyla tamamen siyasal, tarafgir ve partizanca hareketin ortaya çıkardığı problemler yargıyı da eğitimi de çok ciddi biçimde etkiliyor. Bu nedenle hukuk fakültelerinin artması oralardan mezun olanlara da bir nitelik kazandırmıyor. Bu bizim yıllardır mücadele ettiğimiz bir durum. Bu sorunları gelecekte daha ağır hissedeceğiz” diyor.

'YETERLİLİK SINAVI YAPILIRSA FAKÜLTELERİN ÇOK BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ KAPATILIR'

Bu arada geçtiğimiz yıl açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde avukatlık stajına başlamak için 'Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nda başarılı olma şartı yer alıyor. Durakoğlu, bunların da eğitime ilişkin stratejik planlamalar değil, siyasete ilişkin belirgin uğraşların sonucu olarak şekillendiğini söylüyor ve ekliyor: “Meclis’ten son geçen yasaya hukukçulara ilişkin de bir madde eklendi. 2024 yılında mezun öğrencilere eğer yeterlilik sınavı yapılırsa fakültelerin çok büyük bir bölümünün kapatılacağından emin olabilirsiniz.

AMAÇ 'ELE GEÇİRME' 

Boğaziçi Üniversitesi’nde hukuk fakültesi açılmasına dönük karar da 'ele geçirme' amacı taşıyor. Bu amaca hizmet etmeye yönelik yeni öğretim elemanlarının temin edilmesi ihtiyacıyla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunların hiçbirinin Türkiye’nin eğitim politikasının paralelinde gerçekleştirilmiş değişiklikler olmadığını ama tümünün siyasal değerlendirmeler sonucu yapıldığını söylemek mümkün. Bunun eğitime de hukuk dünyamıza da çok büyük zararlar olduğunu biz barolar olarak tespit edebiliyoruz.” 

'YENİ FAKÜLTE AÇMAK YERİNE MEVCUT OLANLARIN NİTELİĞİ ARTIRILMALI' 

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ece Göztepe'ye göre yeni hukuk fakültesi açmak yerine mevcut hukuk fakültelerinin niteliğini artırmak başlıca amaç olmalı. Türkiye'de bu kadar çok hukuk fakültesinin öğretim üyesi ihtiyacını da karşılamadığını ifade eden Göztepe, "Türkiye'de çok sayıda hukuk fakültesi var ve bu ülkenin yeni bir hukuk fakültesine ihtiyacı yok. Hukuk fakültelerinde kadro oluşturmadığınız zaman 'taşıma suyla değirmeni döndürmeye' çalışıyorsunuz. O alanın uzmanını başka bir üniversiteden getirmek zorunda kalıyorsunuz. Mesela bir anayasa hukuku hocası bu dersi üç üniversitede birden vermek durumunda kalıyor. Ama bu durumu dahi başaramayan taşradaki fakültelerde alanın uzmanı olmayan öğretim üyeleri tarafından dersler veriliyor. Bu da tabii ki eğitimin kalitesi açısından bir artı değil" diyor. 

AVUKATLIK YETERLİLİK SINAVI: İŞSİZLER ORDUSU OLUŞACAK 

Prof. Dr. Göztepe henüz üniversitelerin gündeminde olmayan yeterlilik sınavını hatırlatıyor: "Hukuk fakültesine bu sene giren öğrenciler yeni kanunla 2024 yılında avukatlık stajı öncesinde yeterlilik sınavına girecekler. Bu durum henüz üniversitelerin gündeminde olmasa da hukuk fakültesi mezunlarının bu sınavlarda başarılı olamaması durumunda bir süre sonra asgari ücretle çalışan avukat yanında, bir de işsizler ordusu oluşacak. Belki avukatlık sınavı kaliteyi yükseltme amacına hizmet edecek ama sınavda başarılı olamayanların da mesleki perspektifleri tamamen ortadan kalkacak. O nedenle de yeni hukuk fakültesi açmak yerine mevcut hukuk fakültelerinin niteliğini artırmak başlıca amaç olmalı.

'BOĞAZİÇİ'NİN HUKUK FAKÜLTESİNE İHTİYACI YOK'

Her üniversite kendi profilini tarihsel gelişim süreci içinde belirlemeye ve kendi uzmanlık alanlarını öne çıkarmaya çalışır. 19. yüzyılda kurulan bir üniversitenin (Boğaziçi) 21. yüzyılda bir hukuk fakültesine, bu kadar hukuk fakültesi varken ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Yeni fakültenin akademik olarak bir hayra yol açacağını da düşünmüyorum. Bu kadar hukuk fakültesine yetecek akademik kadro bulunamazken Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik standartlarına uygun akademik personel nasıl bulunacak merak ediyorum." 

'BU ÜLKEDE GERÇEK HUKUKÇULARA İHTİYAÇ VAR' 

Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz da hukuksuzluğun, adaletsizliğin olduğu bir ortamda hukuk fakültesi sayısının artırılmasının siyasal bir amaca hizmet edeceği görüşünde. Türkiye’de hukuk fakülteleri açılırken nitelikli kadroların olup olmadığına bakılması gerektiğine vurgu yapan Yılmaz şunları söylüyor: “Birçok hukuk fakültesinde kadro yok. Dolayısıyla nitelikli eğitim verilmesi de mümkün olmuyor. Zaten bugün yeni bir hukuk fakültesine de ihtiyaç yok. Bu ülkede adaletsizliği ortadan kaldıracak, anayasayı uygulayacak hukukçulara ihtiyaç var. Açılan hukuk fakültelerinin hangi bölgelerde hangi siyasi saikle açıldığına bakmak lazım. Bugün birçok hukuk fakültesinin dekanı hukukçu değil. Veteriner, mühendis ya da farklı bölümlerden kişileri hukuk fakültesine dekan olarak atıyorlar. Bunlar tamamen kadrosuzluktan ortaya çıkan durumlar. Sadece tabela üniversitesi olan hukuk fakültelerinde öğrenciler hiçbir nitelikli eğitim almadan mezun oluyorlar. Bu kişilerden bazıları da siyasi referanslarla hâkim ve savcı oluyorlarsa bu ülkede adalet dağıtmaları mümkün değil. Bu durum adalet sistemini kökünden sarsıyor.”

'HUKUK ÖĞRENCİSİ BİR PROFESÖRE, DOÇENTE ZAR ZOR ULAŞIYOR' 

Avukatlar Sendikası Başkanı Selin Aksoy ise hukuk fakültelerinin ana unsurunun nitelikli akademisyen olduğuna vurgu yaparak, Türkiye’de ’nitelikli akademisyen’den öte yeterli akademisyen kadrosunun dahi bulunmadığına dikkat çekiyor: "Hukuk fakültelerindeki sayısal artış bizim uzun zamandır eleştirdiğimiz bir husus. En son 2020 yılında 84 fakülte vardı ancak bu sayı çok ciddi derecede artı. Yine 17 bin gibi hukuk fakültesi mezunu piyasaya giriyor. Haliyle bu durum fakültelerden mezun olanların işçileşmesine veya yoksullaşmasına neden oluyor. Bunların hepsini bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor. Böyle olduğunda biz toptan hukuk fakültelerinin ve kontenjanların sayısıyla ilgili bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’de bir profesörün zar zor düştüğü fakülteler var. Neredeyse her şehirde bir üniversite her üniversitede de bir hukuk fakültesi olduğu için bir hukuk fakültesi öğrencisi bir profesöre, doçente zar zor ulaşıyor. Bu açıdan bakıldığında akademik yetersizlik, nitelikli eğitimin de önünü kesiyor. Bu dönemde bir derslikle hukuk fakültesi açılan üniversiteler mevcut. Hukuk fakültelerinin ana unsuru olan akademisyen, bazı fakültelerde oldukça yetersiz. Bu da başka bölümden akademisyenlerin hukuk fakültelerine dekan olmasıyla açıklanabilir.”

'BOĞAZİÇİ'NDE AMAÇ KAYYUM REKTÖRÜ MEŞRULAŞTIRMAK' 

Boğaziçi Üniversitesi’ne Hukuk Fakültesi açılmasının bir anlamı olduğunu ifade eden Aksoy, şöyle devam ediyor: “Özellikle akademisyenlerin ve öğrencilerin protestoları sonrası hukuk fakültesi açılmasının bir anlamı var. Kendi kadrolarıyla başka bir yapılanma oluşturmak amaçlanıyor. YÖK’e bağlı bulunan toplam 84 hukuk fakültesinin kimilerindeki eğitimin içeriği ve niteliğinin yetersizliği, kontenjan sayısının yüksekliği, akademik kadroların yetersizliği göz önüne alındığında yeni bir hukuk fakültesi ihtiyaç olmadığı ve 150 yılı aşkın akademik tarihi olan Boğaziçi Üniversitesi’ne hukuk fakültesi açılmasının kayyum rektörü meşrulaştırmaya yönelik bir adım olduğu açıktır.”