Hukukçular: HDP’nin kapatılması, AİHM Sözleşmesi’nin ihlali demektir
Hukukçulara göre HDP iddianamesi, 'parti kapatacak yoğunlukta delil' barındırmıyor. Partinin kapatılmasının ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali sonucunu doğuracağına işaret ediliyor.
ANKARA - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle hazırladığı ikinci iddianame, Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iade edilen ilk iddianamede, partinin kapatılmasına ek olarak 687 kişiye siyasi yasak konulması talep edilirken, 843 sayfalık yeni iddianamede siyasi yasak istenilen kişi sayısı 451’e düşürüldü.
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
AYM tarafından kabul edilen iddianame, ilk olarak HDP’ye gönderilerek usul ve esasa ilişkin savunmaları alınacak. HDP, AYM'nin tanıdığı süre içinde savunmasını verecek; isterse bu sürenin uzatılması için başvuruda bulunabilecek. Ek süre talebini AYM heyeti karara bağlayacak. HDP'nin ön savunması sonrası esas hakkındaki görüş sunulacak ve HDP'ye gönderilecek.
AYM'nin belirleyeceği tarihlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri sözlü savunma yapacak. AYM Genel Kurulu, gerekli gördüğü hâllerde sözlü açıklamalarını dinlemek için ilgilileri ve konu hakkında bilgisi olanları çağırabilecek. Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilip, Resmî Gazete'de yayımlanacak.
HDP hakkındaki kapatma davası kararını 15 kişiden oluşan AYM heyeti verecek. Anayasa'nın 69. maddesine göre bir partinin kapatılmasına veya devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, üyelerin üçte ikisi yani 15 üyenin 10'unun oyuyla karar verilebiliyor.
OSMAN CAN: İDDİANAME, KATI MİLLİYETÇİLİK PERSPEKTİFİNDEN HAZIRLANMIŞ
Hukukçular, Anayasa Mahkemesi’nin HDP'nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianameyi kabul etmesini ve dava sürecini değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi eski raportörü Prof. Dr. Osman Can’a göre iddianame, devletin aşılması gereken katı, koyu bir milliyetçilik perspektifinden hareketle hazırlandı. İddianamede terör faaliyeti olarak yer alan eylemlerin çoğunun düşünce ve fikir özgürlüğü kapsamına girdiğini ifade eden Can, “İddianamede, iade edilen ilk iddianameye göre farklı olarak teknik düzeltmeler, usule ilişkin düzenlemeler ve siyasi yasaklı partili sayısının azaltılmış olması yer alıyor. Başsavcılığın hazırladığı iddianamede çok fazla politik konjonktürle anlamlandırılabilecek ‘varsayım’ var. Daha önceki DSP, HADEP kapatma davalarının açılması sırasındaki iddianamelerden içerik ve bakış açısı itibariyle farklı değil. Tabi düşünce açıklamaları da siyasi parti kapatma davalarında kullanılabilir; ancak hükümet eleştirisi, Recep Tayyip Erdoğan eleştirisi ya da devletin politik tercihlerinin eleştirisi doğrudan terör propagandası şeklinde kullanılamaz. HDP ve HDP çizgisinde olan partilerin kapatılma davalarında genelde eylem ve gösteri yürüyüşleri iddianamede yer alır. Bu durumu terör propagandası olarak değerlendirmek sorunlu bir şeydir. Dolayısıyla bir partinin kapatılması için aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş olması gerek. Ben iddianamede parti kapatacak yoğunlukta bir delil göremiyorum” dedi.
'ULUSLARARASI HUKUKA MEYDAN OKUMA VAR'
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere Sırrı Süreyya Önder ve Ayhan Bilgen gibi siyasetçiler hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) verdiği ihlal kararlarına konu olan ifadelerin iddianamede yer aldığına dikkat çeken Osman Can, iddianamede yer alan aykırılıkları şu şekilde anlattı:
“AYM’nin Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder ile ilgili verdiği ihlal kararlarına konu olan ifadeler iddianamede yer alıyor. Selahattin Demirtaş’ın mahkumiyetine konu olan iddialar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından meşru görülmedi. Devletin bu konuda keyfi, politik gerekçelerle hareket ettiği tespiti yapıldı. AİHM tarafından meşru kabul edilmeyen konuların, iddianameye getirilip parti kapatma gerekçesi içerisine konması uluslararası hukuka meydan okumak anlamına geliyor.”
'İDDİANAMEDE, ÇÖZÜM SÜRECİ TERÖR FAALİYETİ OLARAK YER ALIYOR'
“İddianamede ayrıca çözüm sürecinde söylenen ifadeler, o dönemde devletin hoş gördüğü eylemler birdenbire terör faaliyeti olarak bizim karşımıza çıkıyor. HDP Milletvekillerinden bazılarının Demokratik Toplum Kongresi’nin toplantılarına katılması, terör örgütüne üyelik olarak gösteriliyor. Yasaklanmamış, meşru bir kurum nasıl olur da terör örgütü üyeliği olarak değerlendirilebilir. Pek çok yönüyle problemli bir iddianame karşımızda duruyor. Dolayısıyla HDP iddianamesinin hukuk devleti ve demokrasinin korunmasıyla ilgisinin kurulması güç.”
'HDP KAPATILIR VE 451 SİYASİYE YASAK GELİRSE BU BİR SİYASİ PARTİYİ TASFİYE OPERASYONU OLUR'
2010 yılındaki anayasa değişikliği uyarınca olası bir kapatma kararında, siyasi yasak alan isimlerin milletvekilliği düşmeyecek.
Osman Can, HDP’nin kapatılması durumunda yeniden parti olarak seçime girmesi mümkün olmazsa Doğu ve Güneydoğudaki milletvekilliği kontenjanlarının önemli ölçülerde AK Parti'ye geçeceği görüşünde.
“HDP’li siyasetçiler seçime bağımsız girseler bile 30-35’den fazla milletvekili çıkarmaları zor” diyen Can, “Bu durumda geri kalan kısım AK Parti’ye yarayabilir. HDP kapatılırsa ve 451 kişi siyasi yasaklı hale gelirse HDP’de siyaset yapacak kim kalacak? Bu aynı zamanda bir siyasi parti tasfiye operasyonudur. Topyekûn bir politik yoruma, duruşa karşı devletin bütün imkanlarını uluslararası hukuka aykırı bir yöntemle kullanılması anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.
LEVENT KÖKER: İDDİANAMEDE HDP’NİN AYKIRI EYLEMLERİN ODAĞI HALİNE GELDİĞİ BAĞLANTISI VAR MI?'
Siyaset bilimci ve Kamu Huku Profesörü Levent Köker, HDP’nin kapatılmasını içeren iddianameye ilişkin, “HDP’nin parti olarak terörle bağlantılı bir odak haline geldiği kanıtlanabiliyor mu?” sorusunun akla geldiğine dikkat çekti ve “Anayasa Mahkemesi, ilk HDP iddianamesini reddederken HDP mensuplarının eylemleriyle HDP’nin parti olarak terörle bağlantılı bir odak haline nasıl geldiğinin iddianamede anlatılmadığını söylemişti. 'Yeni iddianame de bu bağlantı kuruldu mu?' sorusu en önemli soru” dedi.
'AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NİN YENİDEN İHLALİ ANLAMINA GELİR'
Türkiye'de bugüne kadar Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılmış pek çok siyasi parti olduğuna vurgu yapan Köker, bu partilerin önemli bir bölümünün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden ‘ihlal’ kararı elde ettiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu partilerle ilgili olarak -bir parti kapatma davası hariç- Türkiye’yi hep haksız buldu. Bir tek Refah Partisi’nin kapatılması davası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunmadı. Türkiye'de kapatılan siyasi partilerin büyük çoğunluğu 7- 8 tanesi HDP’nin öncesinde kurulmuş, Kürt sorununu merkez alan siyasi örgütlenmelerdi. HDP çizgisindeki bu partiler 1990’lı yıllarda Halkın Emek Partisi ile başladı ve bugüne kadar gelindi. AİHM bunların hepsi için parti kapatmanın hak ihlali olduğuna karar verdi. Bu durumun HDP ile ilgili şudur: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görevi sadece HDP’nin neden kapatılması gerektiğine dair bilgi toplamak değil, aynı zamanda kapatılması istenilen siyasi partinin lehinde olan kanıtları da iddia makamı toplamak ve bakmak zorundadır.
Acaba iddianamede daha önce HDP çizgisindeki partilerin kapatılmasıyla ilgili olarak vermiş olduğu hak ihlali kararlarından bahsediliyor mu? Son olarak Demokratik Toplum Partisi kapatıldı. Bu partinin kapatılmasını AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı buldu. Şimdi HDP’nin kapatılması talebi de Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılma gerekçeleriyle benzer. Dolayısıyla HDP de eğer kapatılırsa bir hak ihlali olmayacak mı? İddianamede bu durumun bir hak ihlali olmayacağını göstermiş olması gerekir. Türkiye'nin yeni bir hak ihlali olmayacak şekilde davranmaya özen göstermesi gerekir. Kapatma talebinin AİHM bakımından nasıl bir hak ihlali olmayacağını da göstermiş olması gerekir. Eğer HDP kapatılırsa bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yeniden ihlal edilmesi anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın da ihlal edilmesi anlamına gelir. Ben bir hukukçunun böyle bir parti kapatma davasına evet diyebileceğini zannetmiyorum.”
ERGUN ÖZBUDUN: HDP KAPATILIRSA AK PARTİ MUHAFAZAKAR KÜRT SEÇMENİN OYUNU KAYBEDER
Anayasa Profesörü Ergun Özbudun da Venedik Komisyonu’nun parti kapatma konusunda hazırladığı çalışmaya işaret etti. Bir partinin şiddet eylemlerine katılması veya şiddeti teşvik etmesi halinde kapatılabileceğini ifade eden Özbudun, “Geçmişten günümüze HDP’nin tutumu değerlendirildiğinde Selahattin Demirtaş’ın şiddet yöntemlerini reddeden pek çok beyanını hatırlıyorum. Keza Pervin Buldan’ın da benzer beyanlarını hatırlıyorum. Bu iddianame bana tamamen siyasi nedenlerle ve Sayın Devlet Bahçeli’nin talebi üzerine gerçekleştirilmiş, hukuki değerden yoksun bir çaba gibi geliyor” diye konuştu.
Özbudun, HDP’nin Türkiye siyasetinde üçüncü büyük parti konumunda olduğunu vurgulayarak, “HDP kapatılırsa geçmişte olduğu gibi yeniden bir parti kurmak mümkün olur. Kürt seçmen de yeni partiye sadık kalır. Kürt seçmen her zaman kendi kimliğini temsil eden partilere sadık kalmıştır. AK Parti, HDP’nin kapatılmasından bir kar elde edemez. Hatta oy kaybı bile olur. Muhafazakâr Kürt seçmenin oyunu kaybedebilir” dedi.