İbrahim Akın: Bu tecrit politikasından vazgeçin
Yeşil Sol Parti'nin bu haftaki grup toplantısında konuşan Eş Sözcü Akın, "Bu ülkede eşitlikçi özgürlükçü demokratik bir ortamı inşa etmek istiyorsanız önce bu tecrit politikasından vazgeçin" dedi.
DUVAR - Yeşil ve Sol Parti (YSP) Eş Sözcüsü İbrahim Akın, partisinin grup konuşmasında konuştu.
Tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ ve Gezi Davası kapsamında tutuklu bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'a ilişkin açıklamalarda bulunan Akın, "Bir kez daha onlara da buradan selamlarımızı söylüyoruz ve mücadelemiz ortaktır diyoruz" dedi.
Seçimler hakkında "Çok ağır bir seçim dönemini geride bıraktık" diyen Akın, "Bu seçimlerle partimiz hiçbir partide olmayan öz eleştirel süreci başlatmış oldu. Şimdi halkımızla ve bizi destekleyenlerle, kurumlarımızla tekrar açık ve onurlu bir mücadelenin gerçekleşmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz" diye konuştu.
Akın'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
CAN ATALAY'A SELAM: Bu ülke her türlü zulümle, insanların ötekileştirildiği bir tarihten geçerek geliyoruz. Biz bu düzenin tesadüf olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bu düzenle sorunumuz var. Bizlerin bu düzenle sorunumuz olduğu gibi bütün düzen mağdurlarının sorunu olduğunu biliyoruz. Bütün bu kesimlerin sesi olmaya kararlıyız. Bu kararlılığımızı her yerde göstermeye çalışacağız. Bu ülkede aynı zamanda bahsettiğimiz bu ağır düzen her gün baskılarla sözü olan herkesi kısıtlayarak cezaevine atıyor. En son Merdan Yanardağ'ın başına gelenleri herkes biliyor. Can Atalay hala hapishanede. Bir kez daha onlara da buradan selamlarımızı söylüyoruz ve mücadelemiz ortaktır diyoruz.
TECRİT BU ÜLKEDE SUÇTUR: Merdan Yanardağ neden cezaevine atıldı? Bu ülkede insanların onurlu bir şekilde hukuk içinde yaşamadı, tecrittin ortadan kaldırılmasını hem bir basın mensubu hem de bu meseleye duyarlı bir yurttaş olarak söz etti. Tecrit bu ülkede hiçbir hukuka hiçbir uluslararası sözleşmeye tabii değildir. Dolayısıyla tecrit karşısında itiraz etmek insanlık onuru açısından değerlidir. Tecrit bu ülkede suçtur. Merdan Yanardağ’a yönelik yapılan bu uygulama kabul edilemez.
TÜRKİYE 9 YILDIR AĞIR DARBE DÖNEMİNİN İÇİNDE: 2013-2015 yılları arasında çözüm sürecinde bu ülkede her türlü barış sürecinin, iyisi ya da kötüsü eksikleri yaşanmış olmasına bağlı olarak, refah ortamı artmıştı, birlikte yaşama iradesi ve isteği artmıştı ve yeni bir dönemin başlangıcı olarak bütün insanlarımız umutlanmaya başlamıştı. Ama bu sürecin sonucunda mevcut egemenler ve AKP İktidarların masayı devirmesine bağlı olarak çözüm süreci bitirildi, Türkiye 9 yıldır uzun bir ağır darbe döneminin içerisinde devam ediyor. Biz şunu iddia ediyoruz: Eğer Kürt sorunu başta olmak üzere tecrit politikası uygulanmazsa, bu ülkedeki Kürt sorunu çözümünde bir odak geliştirilebilirse anahtar rol olacak bir çözümün olacağını düşünüyoruz. Mücadele ve müzakere sürecinin birlikte işlediği bu dönemde eğer gerçekleştirilebilirse Türkiye’nin şu anda yaşadığı çoklu krizlerin aşılabileceğine inanıyoruz. Çoklu krizlerin sebeplerinden en önemli bir tanesinin Türkiye’de Kürt sorununun çözülmediğine inanıyoruz. Dolayısıyla buradan iktidara sesleniyoruz, bu uygulamalarınızdan vazgeçin, ne Merdan Yanardağ’ın mevcut itirazına bağlı olarak gözaltına alınması tecridin bir insanlık suçu olduğunu ortadan kaldırabilir ne de başkalarını kaldırabilir. Bu ülkede eşitlikçi özgürlükçü demokratik bir ortamı inşa etmek istiyorsanız önce bu tecrit politikasından vazgeçin.
ANAYASA TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR: Tam da bu ortam içerisinde biliyorsunuz yeni Meclis döneminde bir anayasa tartışması açıldı. Anayasa bu ülkedeki herkesin çok fazla istediği bir şeydir. Ancak anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Toplumsal sözleşmeler Türkiye’de herkesin eşit, demokratik bir şekilde katılabildiği bir süreçte ortak tartışmalar sonrasında ancak gerçekleşebilir. Ancak Türkiye’de hiçbir sözün demokratik bir şekilde söylenmediği, biraz önce bahsettiğimiz gündemlerde her söyleyenin cezaevine atıldığı bir ortamda demokratik bir anayasa yapmak mümkün değildir. Eğer bunu istiyorsanız önce şuandaki anayasadaki hukuka uyun, insanları yasada olmayan yöntemlerle cezaevlerine ve işkencelere tabii tutmayın.
DEMOKRASİ OLMADAN ANAYASA OLMAZ: Bunu yapmayan iktidarın bizim önümüze getireceği anayasa tamamen şu anlama geleceğini düşünüyoruz: Bu ülkede bir dikta rejiminin inşa edilmesini sağlayacaktır. Şu anda Kobani Davası devam ediyor. Kobani davası öncesi eş başkanlarımız, milletvekillerimiz kayyumlar vasıtasıyla cezaevine atıldı. Bunlarla ilgili herhangi bir gelişme yok. Kobani duruşması sırasındaki yoldaşlarımız iddia edilen safsata bilgiler karşısında neredeyse yargılanmak yerine bu sistemi yargılamaya başladılar. Kobani davasının boş bir dava olduğu, mevcut eğmen siyasetin HDP’ye dönük bir kapatma girişiminin bir parçası olduğu artık açığa çıkmış durumda. Bütün hikâye şunu gösteriyor; bu ülkede yargı hukuk siyasi erglerin elinde sopa gibi kullanılmaya başlanmış durumda. Bu ülkede demokratik ortam oluşturulmadan anayasa yapılamaz.
AÇLIK VE SEFALET POLİTİKASI: Seçim döneminde bu insanlara vaat edilen her şey bu ülkenin sermayesine peşkeş çekilmesine neden oldu. Memur maaşları asgari ücret emekli maaşları bu ülkedeki insanlarımızın yaşamlarını asgari düzeyde bile geçiremez hale getirmiş oldu. Kısacası uyguladıkları ekonomi politikasıyla bu ülkedeki emekçilere ve yoksullara açlık ve sefalet politikası uygulamaya çalışıyorlar.
Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na buradan bir kez daha söylemek istiyoruz, meydanlar boş değil, muhalefet dağılmış değil, dikensiz gül bahçesi değil bu ülke. Yeşil Sol Parti’yi her alanda karşınızda göreceksiniz, mücadelemiz devam edecek.
SEÇİM HER ŞEY DEĞİLDİR: Meclis çoğunluğu onlarda olsa bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçilse bile bu ülkede yüzde 50’den fazla insanın değişim istediğini biliyoruz. Seçim sonuçları her şey değildir. Dolayısıyla biz asıl olanın sokaktaki mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu toplumsal değişimin sözcüsü olmaya Yeşil Sol Parti’yi bu bahsettiğim ilişkiler çerçevesinde yeniden güncellemeye, ve onun mücadelesinin örgütlenmesini aynı zamanda temsiliyetini sağlamaya çalışacağız." (HABER MERKEZİ)