İHD: Hapishanelerde güvenlikçi politikalardan vazgeçilmeli

Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken İHD, ihlallerin giderilmesi için güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek insan haklarını merkezine alan bir anlayışa geçilmesi gerektiğini vurguladı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Türkiye cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin basın açıklaması düzenledi. Konak Eski Sümerbank önünde düzenlenen açıklamaya çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katılırken açıklamada, “Hasta mahpuslar ölüyor, susma suça ortak olma” yazılı pankart taşındı.

Açıklamada konuşan İHD'li Meral Kaban, Türkiye’de hapishanelerin, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından "tehlikeli" olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline geldiğini söyledi.

'HER GEÇEN GÜN İHLALLERİN ARTTIĞINA ŞAHİT OLMAKTAYIZ'

Özellikle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile hapishanelerde birçok muhalifin işkencelerden geçirilerek katledildiğini, hapishanelerin çeşitli işkence ve kötü muamele uygulamalarıyla anıldığını belirten Kaban, böyle bir ortamda kurulan İHD'nin 35 yılı aşkın bir süredir hapishanelerde yaşanan ihlallerin son bulması, ihlali meydana getirenlerin hukuk önünde hesap vermesi ve bir daha benzer ihlallerin yaşanmaması için mücadele ettiğini ifade etti.

Geçmişten bu yana hiçbir iktidarın hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini giderme konusunda yeterli irade ortaya koymamasının ise bugün Türkiye hapishanelerinin birer insan hakları ihlal merkezine dönüşmesine neden olduğunu vurgulayan Kaban, şöyle devam etti:

"Günümüz iktidarı F tiplerinin yanı sıra izolasyonu daha da derinleştiren yeni tip yüksek güvenlikli kapalı hapishaneler ve S tipi kapalı hapishaneler inşa etmişlerdir. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre şu anda Türkiye genelinde 14 adet F tipi, 17 adet yüksek güvenlikli, 6 tane de S tipi hapishane bulunmaktadır. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde mahpuslar tek kişilik odalarda tutulmakta, bulunduğu odaların müstakil havalandırması bulunmamakta ve mahpuslar günde 1-1,5 saat ayrı bir yere götürülerek havalandırmaya çıkarılmakta ve geri kalan zamanı bu tek kişilik yerde geçirmek zorunda bırakılmaktadır. F tipi, S tipi ve yüksek güvenlikli hapishanelerin uygulamaya konulması akabinde uzmanlar ve hak savunucuları tarafından siyasi iktidarlara yapılan uyarıların haklılığı ortaya çıkmış, bu hapishanelerde tutulan mahpusların başta yaşam hakkı olmak üzere; sağlık, aile ve özel hayata saygı, avukatı ile görüşme ve haberleşme hakları sürekli bir şekilde ihlal edilerek infaz yasasına aykırı uygulamalar meydana gelmiştir. Bu uygulamalara karşı mahpusların iç hukuk ve AİHM nezdinde açmış oldukları davalarda lehlerine çıkan yüzlerce karar olmasına rağmen dava konusu edilen hak ihlallerinin sona ermesi bir yana her geçen gün bu ihlallerin arttığına şahit olmaktayız."

'İNSAN HAKLARINI VE EVRENSEL KURALLARI MERKEZİNE ALAN BİR ANLAYIŞA GEÇİLMELİ'

Mahpusların ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan en temel haklarını kullanabilmek için birçok kez açlık grevi, kendini yakma ve intihar tarzı eylemler yapmak zorunda kaldığını son olarak Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan Yakup Brukanlı isimli mahpusun kendini yaktığını belirten Kaban, cezaevlerinde bulunan hasta mahpusları durumuna da dikkat çekti.

Kaban, “Türkiye hapishanelerinde tutulan tüm mahpuslar devletin denetimi ve sorumluluğu altındadır. Her bir mahpusun yaşama, işkence görmeme, aile ve özel hayatına saygı gösterilmesi, haberleşme ve insan olmaktan kaynaklı tüm haklarının kullanılması konusunda devletin gerekli tedbirleri alması, bu hakları ihlal edenler hakkında etkili yaptırımlar uygulaması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerin giderilmesi için güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek insan haklarını ve evrensel kuralları merkezine alan bir anlayışa geçilmesi gerektiğini belirtmek isteriz” diye kaydetti. (DUVAR)