İHD: İnfazda eşitsizliği Aysel Tuğluk ve Çevik Bir kararlarında gördük

İHD’nin son raporuna göre cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 hasta var. İHD Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Çevirmen, “İnfazda eşitsizlik hak kaybına neden oluyor” dedi.

Google Haberlere Abone ol

Nur Kaplan

ANKARA – Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan istatistiklere göre, Türkiye’de Ceza İnfaz Kurumları’nda toplam 322 bin 187 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bu tutuklu/hükümlülerin 307 bin 232’si erkek, 12 bin 693’ü kadın, 2 bin 262’si ise çocuk.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son yayımladığı rapora göre, cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 hasta mahkum var. İHD’nin belirlemelerine göre 2021 yılı içerisinde 52 hükümlü hasta, 2022 yılı nisan, mayıs ve haziran aylarında ise çeşitli cezaevlerinde 5’i ağır hasta olmak üzere 13 kişi vefat etti.

KELEPÇESİZ MUAYENE DÜZENLENMESİ ONLARI KAPSAMIYOR

Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerinde kalması uygun olmayan ağır hasta ve tutukluların ‘şartlı tahliyesine’ ilişkin bir düzenleme üzerinde çalıştığı, Meclis'in açılmasıyla birlikte bu çalışmanın teklife dönüşeceği konuşuluyor. Çalışmayla ilgili yansıyan haberlere göre doktorların ‘kelepçeli muayene’ yetkisi kaldırılacak. Fakat teklifin ‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan ve ‘karşısındakine zarar verebilecek derecede şiddet eğilimi gösteren’ hükümlü ve tutukluları kapsamayacağı" iddiası tartışmalara neden oldu.

‘BİZ TAHLİYE ETTİK, YAŞAMLARINI DIŞARIDA YİTİRDİLER DEMEK MÜMKÜN DEĞİL, HAPİSHANEDE ÖLDÜLER’

İnsan Hakları Derneği’nin Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Çevirmen’e göre Terörle Mücadele Kanunu kapsamında hasta tutukluların tedavileri engellenerek infazda eşitlik sağlanmıyor. İnfazda eşitliğin sağlanmamasının pek çok hak kaybına neden olduğunu söyleyen Çevirmen, Adli Tıp Kurumu’nun “siyasi saikle” hareket ettiğini ifade etti. Çevirmen, şunları söyledi:

“Adli Tıp Kurumu’nda özenli muayene ve tam teşekküllü tetkikler yapılmadığı için üstün körü bir kararla ağır hastalara ‘hapishanelerde kalabilir’ raporu veriliyor. Orada yaşamlarını yitiriyorlar. Örneğin, Mehmet Ali Çelebi çok ağır hasta mahpustu. Kanserdi. Haftanın üç günü diyaliz, dört günü kemoterapiye giriyordu. Tahliye edildiğinde vücut olarak bitmiş vaziyetteydi. Felç geçirmişti, konuşamıyordu, yürüyemiyordu. Cezaevinden çıktığının beşinci günü yoğun bakıma girdi, onuncu gününde yaşamını yitirdi. Onlar için ‘biz tahliye ettik, yaşamlarını dışarıda yitirdiler’ demek mümkün değil. Hapishanede öldüler. Çünkü bütün hastalıklar orada başladı. Tedavileri yapılmadığı için öldüler.”

‘GİYİMİNE ÖZEN GÖSTERDİ, BİLİNCİ YERİNDE’

Kanser, akciğer, kronik ve kalp hastalarının hapishanelerde kalamayacak durumda olduğunu söyleyen Çevirmen, kimi hasta tutuklulara “ayakta olduğu, giyimine özen gösterdiği, bilincinin yerinde olduğu söylenerek” hapishanede kalabileceğine yönelik kararlar verildiğini ifade etti.

Çevirmen, “Hasta mahpusların tedaviye götürülmemesi artık kronik bir sorun oldu. Tedaviye götürüldüklerinde de işkenceye varan uygulamalar var. Bir kişinin sığabileceği tekli ring araçlarına kelepçeli şekilde biniyorlar, hareket alanları dar. Kelepçeli muayene dayatması var. Hekim, tutsakların dosyalarında hangi davadan tutuklu olduğunu görünce kendinden uzak tutuyor, ayrımcılığa maruz bırakıyor” dedi.

‘HAPİSHANE REJİMİNİN OLUŞMASINI ORTADAN KALDIRMAK GEREKİYOR’

Türkiye’de herkesin kolaylıkla suçlu olarak görülebildiğini söyleyen Çevirmen, tutuklanan kişi sayısında sürekli bir artış olduğunu ifade etti. “Hapishane rejiminin oluşmasını ortadan kaldırmak gerekiyor” diyen Çevirmen, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İnfazda eşitlik ve TMK’nın ortadan kaldırılmasını öneriyoruz. İnfazda eşitliğin sağlanması tüm hasta ve ağır hasta mahpusların iyileşinceye kadar infazlarının ertelenmesi gerekiyor. Özellikle ileri yaşta ve yaşamını hapishanede devam ettiremeyecek kadar ağır hasta olan mahpuslar var. Onların orada tutulması bir eziyet. Ailelerine yakın yerlerde tutulmalarını talep ediyoruz. İletişim haklarından faydalanmalarını istiyoruz. Tüm cezaevleri sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, sağlıkçılar, insan hakları örgütlerinin denetimine açılmalı. Şu anda hapishanelerden avukatlar, aileler ve mahpuslar dışında bilgi almamız mümkün değil. Herhangi bir soruşturmada dışarıdan müdahil olamıyoruz. Cezasızlık politikası egemen.”

‘AYSEL TUĞLUK’A YAPILANLAR İŞKENCE, KABUL EDİLEMEZ’

28 Şubat Davası'nda müebbet hapis cezası verilen ve 1 yıldır cezaevinde olan 83 yaşındaki emekli Orgeneral Çevik Bir için tahliye kararı verildi. Demans hastası HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’a ilişkin ise bugüne kadar yapılan tahliye başvuruları yanıtsız kaldı.  “İnfazda eşitsizliği Aysel Tuğluk ve Çevik Bir kararlarında gördük” diyen Çevirmen, demans hastası Tuğluk’a yapılanların “kabul edilemez” olduğunu söyledi.  “Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek dediğimizde bu herkes için geçerli olmalı” ifadelerini kullanan Çevirmen sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar çok büyük bir travma. Sağlığı gittikçe bozuldu. Onun hastalığının tedavi edilebilme koşullarının yaratılması gerekiyordu. Ancak hapishanede tutularak bu hastalığın ilerlemesi sağlandı. Avukatının ismini, kimlerle görüştüğünü, arkadaşlarını hatırlamıyor. Bu çok önceden tespit edilmişti. Aysel Tuğluk’un cezaevinde kaldığı her gün hastalığı ilerletiyor. Onun dışarıda tedavisi yapılmış olsaydı bu durumda olmayacaktı. Savunmasını yapabilecekti. Ama bu dayatma uygulaması bir işkence… Kabul edilebilmesi mümkün değil.”