İHD ve kayıp yakınları, kadınların akıbetini sordu

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, gözaltında kaybolan ve katledilen kadınların akıbetlerini sordu.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, kayıp yakınlarıyla birlikte "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle 682’nci kez Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Dicle Amed Kadın Platformu ile kentteki bazı sivil toplum örgütü temsilcilerinin de katılarak destek verdiği eylemde bu hafta 17 Şubat 1992 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Gurik (Kuşkaya) köyünde askerlerin açtığı ateş sonucu katledilen Bedriye Gümüş hatırlatıldı.

İHD Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne yaklaşırken bugüne kadar olduğu gibi gözaltında kaybedilen kadınların akıbetini sormaktan, adalet istemekten ve hakikati aramaktan vazgeçemeyeceklerini söyledi. “Biz kadınlar; eşit yaşamı ve özgürlüğü talep ediyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz” diyen Demir, yıllarca yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri’nin direnişlerini selamladıklarını söyledi.

Demir, daha sonra 1990’lı yıllardan bugüne kadar Cizre, Dersim, Mardin, Ankara ve Diyarbakır gibi kentlerde kaybettirilen kadınların isimlerini okuyup, akıbetlerine dair “Ne oldu?” sorusunu yöneltti. Demir, kaybedilen ve katledilen kadınlarla ilgili şu bilgileri paylaştı:

* Cizre’de gözaltına alındıktan 18 yıl sonra yol yapım çalışması sırasında kemikleri bulunan Makbule Ökdem’e ne oldu?
* 1992 yılında Dersim’de gözaltına alındıktan 8 gün sonra işkenceden tanınmaz haldeki bedeni Elazığ Karşıyaka Kartepe’de mevkiinde gömülü bulunan, Ayten Öztürk’e ne oldu?
* 1992 yılında Mardin Derik’te 2 kişi ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Rıdda Yavuz’a ne oldu?
* 1993 yılında Hizbullah tarafından Nusaybin’de başına çuval geçirilerek kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Sedika Dal’a ne oldu?
* 1993 yılında Bitlis / Tatvan / Wanik köyündeki evlerinden kardeşi Ramazan ile birlikte askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hamide Şarlı’ya ne oldu?
* 1994 yılında Dersim / Mirik’te köye yapılan askeri operasyon sonrası kendilerinden bir daha haber alınamayan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık ve Gülizar Serin ve onun 3 yaşındaki kızı Dilek Serin'e ne oldu?
* 1994 yılında İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Lütfiye Kaçar’a ne oldu?
* 1994 yılında Muş’un Hasköy ilçesine bağlı Ortaç köyünde hayvanlarını sağmak için gittikleri yaylada askeri bir operasyonun ortasında kalan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Gülnaz Tatu ve Kadriye Tatu’ya ne oldu?
* 1995 yılında Ankara’da gözaltına alınan, işkence görmüş bedeni 76 gün sonra Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda “kimliği meçhul kişi” olarak gömülü bulunan Ayşenur Şimşek’e ne oldu?
* 1995 yılında Diyarbakır / Bismil’de gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hatice Şimşek’e ne oldu?
* 1996 yılında Diyarbakır / Bağlar’daki ev baskınında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Şükran Daş’a ne oldu?
* 1996 yılında Diyarbakır’da eşi Mahmut ile birlikte gözaltına alınan ve 2 yıl sonra Cizre Asri Mezarlığı’na “kimliği meçhul kişi” olarak gömüldüğü anlaşılan ancak mezar yeri hala açıklanmayan Fahriye Mordeniz’e ne oldu?
* 1997 yılında Kulp-Diyarbakır yolunda otomobilleri durdurulduktan sonra eşi Orhan ile birlikte Beyaz Toros ile kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Zozan Eren’e ne oldu?
* 1998 yılında İzmir / Çeşme / Alaçatı’da üç arkadaşı ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Neslihan Uslu’ya ne oldu?
* 1998 yılında Hizbullah tarafından Mersin’de kaçırıldıktan 18 ay sonra, işkence görmüş bedeni Konya Meram’daki bir villanın bodrumunda gömülü bulunan Konca Kuriş’e ne oldu?

'ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

Demir, “Hangi tarihte yaşanmış olursa olsun gözaltında kaybedilen kadınlar gerçeği ile yüzleşmek, cezasızlığı sonlandırmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamak mevcut iktidarın görevidir” dedi.

Kaç yıl geçerse geçsin gözaltında  kaybedilen kadınlar için adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, vazgeçmeyeceklerini belirten Demir, “Herkesin, ailesinin geleneklerine ve örf adetlerine uygun olarak, onurlu bir şekilde gömülme, akrabası olan veya kendisine çok yakın olan bir kişiyi defnetme, ahlaki görevlerini yerine getirme fırsatına sahip olma ve insan niteliğini gösterme, son yolculuğuna uğurlama, kederlenme, matem tutma ve ölüyü anma hakkı ile toplum ve devlet tarafından nasıl görülürse görülsün, bütün medeniyetlerde kutsal bir değeri ve hatıra sembolü olan bir mezara sahip olma hakkı vardır. Bu hak, kanunla yazılı olarak düzenlenmeyi bile gerektirmeyecek kadar doğal ve tartışmasız bir haktır” ifadelerini kullandı. 

Demir, devletin, güvenlik güçlerinin ve yerel mahkemelerin, gerekçesi ne olursa olsun, insan onuruna yakışır şekilde gömülme ve insanların yakınlarını gömebilme hakkını ihlal etmemesi gerektiğini vurguladı.

BEDRİYE GÜMÜŞ’ÜN HİKAYESİ

1992 yılında katledilen Bedriye Gümüş’ün hikayesini ise derneğin Şube Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım okudu. Olayın gerçekleştiği tarihlerde askerlerin ilçede bulunan birçok köye sıkça baskınlar yaparak halkı tehdit ettiğini belirten Yıldırım, evli ve iki çocuk annesi Bedriye Gümüş’ün, köy halkının askerleri protesto etmek için gerçekleştirdiği yürüyüş sırasında katledildiğine dikkat çekti.

Yıldırım, yaşanan katliamı şu sözlerle aktardı: “Devlet güçlerince yapılan baskın ve tehditlerden dolayı köy halkı durumu protesto etmek için 17 Şubat 1992 yılında yaşadıkları Kuşkaya köyünden Yardere köyüne doğru bir yürüyüş gerçekleştirmek ister. Köylülerin yapmış oldukları yürüyüş, belli bir mesafeden sonra askerler tarafından engellenmeye başlanır. Olumsuz hava koşullarına rağmen yürüyüşlerine devam eden köylülerin üzerine askerlerce ateş açılır. Açılan ateş sonucu Abdulselam Acet, Seyfettin Kopçak, Ali Ölmez, Abdulselam Özbey, A. Hakim Göllan adlı 5 köylü olay yerinde can verir. Olay yerinde yaşamını yitiren 5 köylüden ikisi askerlikten izne gelen kişilerdi. Olay yerinde yaralanan Bedriye Gümüş ise, askeri bir araçla Mardin’deki bir hastaneye kaldırılır. Ailesinin beyanlarına göre, Bedriye Gümüş hastaneye götürülürken askerler tarafından yakınlarına ‘olayın örgüt üyelerince gerçekleştirildiğinin’ söylemesi için baskı uygulanır. Kendisine birçok kurşun isabet eden Gümüş hastanede ameliyata alınır, fakat yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirir.” 

Bedriye Gümüş’ün yakınlarının İHD’ye başvurarak bazı bilgiler verdiğini söyleyen Yıldırım, “Yakınları olay sırasında Ramazan isminde bir binbaşı ile Mehmet Göçmen adlı yüzbaşının görevli olduğunu söylemiş. Derneğimizin her fırsatta yapmış olduğu tüm çağrılara rağmen halen olayın faillerine ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmadı” dedi.

Eylem kayıplar için yapılan oturma eyleminin ardından son buldu. (DUVAR)