İhraç imam Tombak: Bizi kalbimizi yarmış gibi yargıladılar

OHAL KHK’sı ile ihraç edilen imam Mehmet Tombak yargılandığı davada beraat etti, ancak mesleğine dönmek yerine çiftçiliğe başladı. “Bizi kalbimizi yarmış gibi yargıladılar” diyen Tombak, vaazlarda bir nefret dili kullanıldığını gördükten sonra camide namaz kılmayı bıraktığını söyledi.

Mehmet Tombak, beraat etmesine rağmen OHAL Komisyonu'na yaptığı başvuru sonuçlanmadığı için imamlık görevine geri dönemedi.
Google Haberlere Abone ol

Salih Gergerlioğlu

ANKARA - 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından ilan edilen OHAL sürecinde on binlerce kamu çalışanı Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edildi. Bu süreçte yargılanıp ihraç edilen kamu görevlilerinden biri de imam Mehmet Tombak'tı. 3 ay cezaevinde kalan, daha sonra yargılandığı davada beraat etmesine karşın görevine geri dönebilmek için OHAL Komisyonu’na yaptığı başvurunun henüz kabul edilmemesinden dolayı bu süreçte çiftçiliğe başlayan Tombak, yaşadıklarını ve değişen hayatını anlattı.

MÜFTÜ YARDIMCISI 'BU HOCALAR ÖDÜLLENDİRİLMELİ' DEMİŞTİ

İhraç edilmeden önce Kayseri’de müezzin olarak görev yapan Tombak, o zaman camide düzenledikleri etkinlikler ve Suriyeli mültecilere olan yardımlarından dolayı Müftü Yardımcısı'nın kendileri için “Bu hocalar ödüllendirilmeli” denildiğini, ihraç edildikten sonra ise adlarının birden “terörist”, “vatan haini”, “kripto”ya çıktığını anlattı. Yakın akrabalarının da, “Biz seni tanıyoruz, sen onlardan değilsin” dediğini ama KHK süreçleri için “haksızlık” diyemediğini aktaran Tombak, “çocukluğumdan beri beni tanıyanlar bile bana değil, televizyonda gördüklerine inandı” dedi: “Eğer onlar benim gibi mağduriyetler yaşamış olsaydı ben onlara asla bu şekilde davranmazdım, zor durumlarında yanlarında olmaya çalışırdım.”

CEZAEVİNDEN ÇIKINCA SOLUCAN GÜBRESİ ÜRETİMİNE BAŞLADI

3 ay cezaevinde kalıp çıktıktan sonra yaşamını sürdürebilmek için, solucan gübresi üretimine başladığını söyleyen Mehmet Tombak, bu gübrenin yüzde yüz organik ve bütün çiftçilerin kullanması gereken bir ürün olmasına rağmen insanların kimyasal üretime alıştığını, bu alışkanlıkları yıkamadıklarını belirtti. Çiftçiliğin göründüğü gibi olmadığını, mazotun, ilaçların, kiraların pahalı ve dolayısıyla girdinin çok fazla, satışın ucuz olduğunu söyleyen Tombak, harman zamanı getirilen ithal buğdayın, kendi buğdaylarının değerini düşürdüğünü belirtti. Tombak, bu sene Sakarya Nehri de kuruyunca iyice iş yapamaz hale geldiklerini, böyle olunca da Polatlı’da ardiyede başka bir iş bulup, orada çalışmaya başladığını ve şimdi iki işi aynı anda götürmeye çabaladığını söyledi.

'ARTIK CUMA NAMAZINA BİLE GİTMİYORUM'

Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez’in bir vaazında, “bu yapı 'fırak-ı dalle'dir (sapkın topluluk)” ve “bu yapıya gönül vermiş imamların arkasında kılınan namazlar kabul olmaz” dediğini hatırlatan Tombak, o günden sonra verilen hutbelerde de inanılmaz bir nefret dili kullanıldığını söyledi. “Kalbimizi yarmış gibi bizi yargıladılar” diyen Tombak, bu vaazları dinleyip gördükten sonra camide namaz kılmayı zamanla bıraktığını ve artık Cuma namazına bile gitmediğini söyledi. Herkesin dini olması gereken İslam'ın bugün artık belli bir zümre tarafından kullanıldığını savunan Tombak, 'bu ciddi bir yanlış' dedi. Diyanet’in bu yılki teması “Peygamber ve çocuk” olmasına rağmen cezaevlerinde hamile kadınların ve çocukların bulunduğunu belirten Tombak, “İslam tarihinde çocukların ve lohusa kadınların hapsedildiği başka bir dönem var mıdır?” diye sordu.

'TAYBET ANANIN YERİNE KENDİ ANNEMİ KOYDUM' 

KHK ile ihraç edildikten sonra bazı olaylar üzerine daha derinlemesine düşünmeye başladığını belirten Tombak, 2015’te Diyarbakır’daki çatışmalar döneminde, çocuğunun cesedini, kokmasın diye buzdolabına koyan annenin, cenazesi bir hafta sokakta kalan “Taybet Ana”nın hikayelerini okuyup araştırdığını söyledi. “Aynı durumları yaşasaydım ne hissederdim” diyerek kendini sorguladığını söyleyen Tombak, bu durum için şöyle konuştu: “Başka insanların da uğradıkları zulümleri, yaşadıklarını araştırıp düşününce 'terörist' ilan edilmenin herkesin başına gelebilecek bir şey olduğunu anladım. Biz 'terörist' ilan edildik ama bugün iktidar, muhalif olan herkesi 'terörist' ilan edebiliyor. Bugüne dek ne yaşamış olursam olayım, insanların farklı nedenlerle ötekileştirildiği bir ülkede, bugün 'öteki'lerin, zulme uğrayanların tarafında olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.”

'ZULÜMLE MÜCADELE EDECEĞİM'

Türkiye’den gitmeyi düşünmediğini söyleyen Tombak, son olarak şunları söyledi: “Beraat ettikten sonra, yurtdışındaki arkadaşlarım bana birçok kez Avrupa’ya gitmem yönünde tavsiyede bulundu. İş imkanlarının daha iyi olduğunu, maddi anlamda çok rahatlayacağımı söylediler. Ama ben, bu topraklarda doğup büyüdüm. Ailem, arkadaşlarım, sevdiklerim hep burada. Hayatımı türlü nedenlerle zorlaştırsalar da, bu zulümle mücadele etmeye devam edeceğim ve bunu burada, bu ülkede yapacağım.”