İkili zirve ve mahşerin üç atlısı: Kıyamet yolcuları kalmasın
Putin, Erdoğan’ın çaresizliğinden keyif alıyor. Kavgalı işbirliği modeli Putin’in çok işine yaradı. Erdoğan’ın hesapsız maceraları sayesinde Suriye’ye kazık çaktı, Körfez’le ilişkilere yeni yollar ekledi, Libya’da ayağına yer açtı, Afrika operasyonlarını genişletti, Güney Kafkasya patronluğuna geri döndü. Erdoğan Suriye, Libya ve Kafkasya’da Putin’in eline bakıyor. Kim kazandı?
Hiç haber vermiyorsunuz; Türk diplomasinin başı Mevlüt Çavuşoğlu ve gizli işler prensi Hakan Fidan, Soçi’de Çeçen lider Ramzan Kadirov’la bir araya gelmiş. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in Müslüman liderleri ağırlarken Kadirov’u da heyetine dahil etme geleneği Türkiye sözkonusu olunca çalışmıyordu. Demek ki ilişkiler yeni bir seviyeye sıçradı. Çeçen direnişine karşı Ruslardan silahı devralan Kadirov, Kafkas diasporasının kalabalık olduğu Türkiye’de istenmeyen bir isim. Araya bir de Çeçenleri hedef alan cinayetler girdi. Hükümet, Kadirov’u muhatap almaktan kaçınıyordu. Erdoğan, Putin’le baş başa 4 saat geçirirken Kadirov da Çavuşoğlu ve Fidan’la hasbihal etmiş. Kendi Telegram hesabından paylaştı. Dışişleri’ne kalsaydı bir şey bilmeyecektik. Kadirov diyor ki; "Türkiye ile Çeçen Cumhuriyeti arasında çeşitli konularda yakın işbirliğinin kurulması gerektiği konusunda hemfikir olduğumuz gayri resmi, doyurucu ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Çavuşoğlu bu gayri resmi görüşmenin ilişkilerin geliştirilmesi ve temasların kurulması için bir başlangıç olması umudunu ifade etti. Ortak girişimlerden her iki tarafın da yararlanacağını kaydettim. Görüşmenin sonunda seçkin konuklar beni Türkiye'ye davet etti. Tabii ki kabul ettim."
Umarız bu işbirliği Çeçen diasporası ile Çeçenya arasındaki ilişkilerin yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel bağların gelişmesine hizmet eder. Ve umarız operasyonel boyutları olan bir işbirliğine evrilmez. Fidan ve Kadirov aynı kareye girince akla binbir şey geliyor. Kadirov, Putin’in Çeçen bedenindeki hali sayılır.
BASIN TOPLANTISI NİYE YOK, AÇIKLAMA NİYE KISA, PERDE ARKASI NİYE BOŞ?
Güya zirvenin sonuçlarını yazmak için masaya kurulmuştum, Kadirov sabote etti!
Geçelim asıl meseleye; Erdoğan’ın Putin’le 4 saatlik görüşmesinden ne çıktı?
Çetin dosyalar üzerinde bu kadar mesai uzun bir basın toplantısını, detaylı bir ortak açıklamayı ve dönüşte gazetecilere ilave değerlendirmeleri gerektirirdi. İlki olmadı, ikincisi kısa kaldı, üçüncüsü içeriksizdi.
Ortak basın toplantısının iptalini neye bağlamak lazım?
- Rus medyasının dikkat çektiği üzere hareketleri yavaşlayan Erdoğan’ın sağlık durumuna mı?
- Anlaşamadıkları konuların basının huzurunda ortalığa saçılmasından kaçınmalarına mı?
- Yoksa Ukrayna’da savaş devam ederken, Rusya’ya yaptırımlar katlanırken Batılı ortakları nezdinde yeni yerinin keyfini çıkartan Erdoğan’ın, Putin’i kurtaran adam görüntüsü vermek istememesine mi?
Bu temasların her iki lideri de tatmin ettiğini söyleyebiliriz ama bazı konular daha fazla müzakereyi gerektiriyor.
Kommersant’a göre liderler baş başa görüşürken gerek gördüklerinde heyetlerinden teknik yardım da aldı. Zorlu konular masadaydı.
Ortak bildiride ticaret hacminin dengeli bir temelde artırılması, farklı alanlarda işbirliğinin güçlendirilmesi, İstanbul Mutabakatı’nın Rus tahıl ve gübre ürünlerinin kesintisiz ihracını da kapsayacak şekilde tam uygulanmasının yanı sıra Suriye ve Libya’da beylik vurgular yer aldı.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak’ın imza koyduğu “Ekonomik İş Birliği Mutabakat Zabtı” tek somut netice. Onun da içeriği meçhul. Erdoğan mutabakatı ilişikler için bir yol haritası olarak nitelendirdi. Ticaret hacminde hedef 100 milyar dolar. 2021’de rakam yüzde 57 artışla 33 milyar dolardı. Artış bu yıl da sürüyor. Türkiye ambargo altındaki Rusya’nın yeni nefes borusu haline gelirken Rusların ödeme veya para transferlerini kolaylaştıracak arayışlar var. Merkez Bankası başkanları da Tahran’dan sonra Soçi’de bir araya geldiğine göre bir mekanizma üzerinde çalışılıyor demektir. Ayrıca İstanbul’un bu işlerde daha tecrübeli olan Dubai ile yarışması lazım. Ruslar için açılan kapı Erdoğan için de nefes borusu. Suudi-Emirlikler ekseninden beklentiler sade suya tirit. Rus sermayesi İstanbul’a demir atar bir de Putin, Akkuyu Nükleer Santrali için beklenen paraları aktarırsa Erdoğan belki kışı donmadan atlatıp 2023 seçimine kasveti dağıtır. Ötekinin parasıyla kendine gelecek, ne sefilce!
AKKUYA’DA EV ÖDEVİ EKSİK
Kritik konulardan biri Akkuyu Nükleer Santrali’ydi. Santralin sahibi konumundaki Akkuyu Nükleer AŞ’nin Türk-Rus ortaklığındaki yüklenici firma IC İçtaş’ın sözleşmesini feshetmesi projenin tamamen Ruslaştırıldığına dair bir kakofoni yarattı. Muhalefet partileri de bu iddia üzerinde sörf yapıyor. Ancak mesele şu ki yüzde 49’luk Türk hissesi için adım atması gereken taraf Türkiye. Erdoğan’ın dediği gibi “Putin’le bu konuyu görüşmemek olmazdı.”
Peki sonuç? 2023’e açılış hedefi konulmuş santraldeki aksaklıklar nasıl giderilecek? Yüzde 49’luk hissesini dolduramayan Türkiye’nin katılımı nasıl olacak?
Rusların argümanlarının çürütülemediğini Erdoğan’ın kendi ifadesinden çıkarıyoruz: “Akkuyu'daki çalışmaları yerinde izleyeceğim. Ondan sonra Putin'e durumu aktaracağım. Ona göre de yol haritamızı belirleyelim diyeceğim.”
Yani Erdoğan ev ödevini yapmadan Soçi’ye gitti, eli boş döndü. Türkiye günlerdir ROSATOM’un Akkuyu’nun tamamlanması için 15 milyar dolarlık yatırımın 5 milyar dolarlık kısmını Türkiye'ye aktardığına dair haberlerle yatıp kalkıyor. Bu konu da hâlâ karanlıkta; para nasıl geldi, ruble olarak mı dolar olarak mı, geldiyse nereye aktı?
Enerji krizi tırmanırken Türkiye kuvözde yaşamıyor. Türkiye doğalgaz pazarlıklarında nasıl bir yol izliyor, nasıl bir hazırlık yapıyor? Doğalgaz ödemeleri nasıl yapılacak? Ödemeleri Ruslara tahvil satarak yapma önerisi karşılık buldu mu? Belli değil. Putin, Soçi’de görüşmenin başında Türk Akımı’nın Avrupa’ya kesintisiz gaz taşıdığına dikkat çekti. “Türkiye’ye müteşekkir olmaları gerekir” diyerek Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2’deki nasibini kapatan Avrupalılara laf çaktı.
Doğalgaz ödemelerinin kısmen ruble ile yapılması kararlaştırıldı. Erdoğan’ın istediği ticarette belli ölçüde karşılıklı yerel paraların kullanılmasıydı, Soçi’den çıkan mutabakat bu değil. Erdoğan “Tabii bu ziyaretin bir güzel tarafı da şu; Putin'le ruble üzerinde mutabık kaldık.” Bunun iki ülkeye de güç katacağını söyledi. Erdoğan yaptırım atlatma mekanizması olarak başka bir katkıya da değindi: “Bir de Rusya'nın Mir kartı var. Beş bankamız üzerinde çalışmalarını sürdürüyor” dedi. Rus tüccarlar ve turistler rahat ödeme yapabilsin diye…
Malum ruble ile ödeme koşulu “dost olmayan” ülkeler için. Ve ruble ile ödeme mekanizması Rus parasını değerli kıldı. Bu durumda Türkiye’nin kazancı ne olacak? Rusların Türkiye’de ruble harcamaları ya da Rusya’daki Türk işadamlarına paralarını ruble olarak tahsil etmesi doğalgaz ödemeleri için gerekli miktarı karşılayacak mı? Mutabakat fiyat indirimini de kapsıyor mu? Meçhul.
Kommersant “Türkiye ile eski ödeme düzeni devam etse Avrupa için özel bir ceza varmış gibi görünecekti” yorumunu yapıyor. Putin’in bu kadar incelik gösterdiğini düşünmek göz yaşartıcı. Tabii ki değil.
PUTİN, ERDOĞAN’I SIKIŞTIRIYOR: BİZİM TAHILIMIZ VE GÜBREMİZ NE OLACAK?
Putin’le kimyasal uyum Ukrayna krizinde Erdoğan’ı Batı-Rusya arasında aranan lider yaptı. Erdoğan buğday anlaşmasıyla elde ettiği diplomatik sermayeyi savaşı durduracak arabuluculuk için kullanmak istiyor. Putin’i Ukrayna lideri Volodimir Zelenski ile buluşturma teklifini Soçi’de de yineledi. Olumlu yanıt alamadı. Putin, Batılıların Kiev için yapabileceklerinin sonunu görünceye kadar Erdoğan’ın teklifini stepnede tutuyor. Zelenski de Washington-Londra-Varşova çengelinden kurtulup kendi başına karar veremiyor. Onlar hazır olmadıkça Erdoğan bir şey yapamaz.
Buğday anlaşmasıyla ilgili olarak da bastırma sırası Ruslarda. Erdoğan, Putin’in beklentisini dile getirmiş. İstanbul Boğazı’ndan geçen ilk gemiden sonra sırada 20 civarında gemi olduğunu belirterek “Rusya diyor ki 'Benim malım çok fazla. Asgari 40 milyon ton mal çıkarabilirim. Bizdekilere ne zaman aracılık edeceksiniz?' İlgili bakanlıklarımız hızla çalışıyorlar. Tabii arada kara kediler var” demiş. Kara kedileri de açsaymış biraz…
ŞAM-ANKARA HATTINDA MUHABERATLAR DİYALOGU
Suriye’de yeni askeri harekât için de yeşil ışık yok. Fakat Erdoğan ilk kez istihbarat düzeyindeki temaslara farklı bir vurgu yaptı. Aynen şöyle dedi: “Putin, Türkiye'ye yönelik adil bir yaklaşım sürdürüyor. Terörle mücadele noktasında her zaman yanımızda olacağını ifade ediyor. Burada şunu ima ediyor; 'Mümkün olduğunca bunları, rejimle birlikte çözme yolunu tercih ederseniz çok daha isabetli olur'. Biz de diyoruz ki, istihbarat örgütümüz Suriye istihbaratıyla zaten bu konuları yürütüyor ama bütün mesele netice almak. İstihbaratımız, Suriye istihbaratıyla bu çalışmayı yürütürken, hâlâ terör örgütleri fellik fellik at oynatıyorsa bize destek vermeniz gerekiyor diyoruz. Bu konuda da mutabakatımız var.”
Şam’la yeni bir başlangıcın ön şartı; Kürtlere karşı düşmanlıkta ortaklık. Erdoğan mealen “Benim yürüttüğüm savaşı sen de yürüteceksin” diyor. Yani fiili özerlik bitecek, Kürtlere statü verilmeyecek! Kremlin zirve öncesi Türkiye’nin kaygılarına hak verdiklerini belirtti ama olası bir harekatın iyi sonuçlar vermeyeceği uyarısında bulundu. 19 Temmuz’da Tahran’daki Astana zirvesinden çıkmayan yeşil ışığın Soçi’de yanması için yeni bir gerekçe oluşmadı. Stratejik ilişkilerin hatırı her zaman Erdoğan’ı şenlendirecek sonuçlar vermiyor.
Ortak bildiriler çözüm önerilerinde bir çakışma olduğu anlamına gelmiyor. Tarafların yol haritaları, terör örgütü tanımları ve çözüm önerileri birbiriyle uyuşmuyor.
PUTİN’DEN ERDOĞAN’A 'ŞANGHAY BEŞLİSİ'
Karabağ’da gerilim tırmanırken bu konuya ortak bildiride girilmemesi ilginçti. Ermeni tarafı Azerbaycan’ın yeni bir oldubittiyle Karabağ’ın fiili statüsünü bitirecek bir bahane aradığını düşünüyor. Azerbaycan tarafı ise Erivan’ın Bakü ve Ankara ile ilişkileri normalleştirme kararlılığını sabote etmek isteyen şahinlerin Karabağ’da oyun oynadığına inanıyor. Bu konu illaki konuşulmuştur. Fakat belli ki iki lider de Karabağ’ı aralarında bir kara kedi olarak görmek istemiyor. Erdoğan’ın Kafkasya hayalleri 9 Kasım 2020 Ateşkes Anlaşması ile Rus garantörlüğüne bağlandı. O yüzden Putin’i kızdırmaya gelmez.
Bir de Erdoğan, Putin’den eylülde Özbekistan’daki “Şanghay Beşlisi toplantısına davet aldığını” söyledi. Kast ettiği Şangay İşbirliği Örgütü. Üye sayısı 5 değil 8. İran’la “Şanghay Dokuzlusu” olacak. Erdoğan’a ‘update’ lazım.
Yol ayrımına geldiğinde Türkiye’nin Batı’dan yana olacağı Rusya’da kurumsal bir kanaat. Putin de Erdoğan’a güvenmiyor ama onu kendi limanlarında yüzdürmenin stratejik kazanımlarına inanıyor. Bugün Şanghay, belki sonra BRICS.
PUTİN, 2023’DE ERDOĞAN’I KURTARIR MI?
Putin, Erdoğan’ın çaresizliğinden keyif alıyor. Kavgalı işbirliği modeli Putin’in çok işine yaradı. Erdoğan’ın hesapsız maceraları sayesinde Suriye’ye kazık çaktı, buradan Körfez’le ilişkilere yeni yollar ekledi, Libya’da ayağına yer açtı, Suriye-Libya bağlantıları üzerinden Afrika operasyonlarını genişletti, Karabağ’a barış gücü misyonuyla Güney Kafkasya patronluğuna geri döndü. Erdoğan Suriye, Libya ve Kafkasya’da Putin’in eline bakıyor. Kim kazandı?
Ha buradan hareketle kimileri Putin’i, 2023 seçiminde Erdoğan’ı kurtaracak lider olarak görüyor. Spekülasyon sel gibi. Ruslar, Türkiye-Rusya ilişkilerinde dostluk ile düşmanlık arasında gri bir yol olduğuna inanmıştır. Bu inancın Türkiye’de de karşılığı vardır. İki taraf da bir liderin düşüşü ve ötekinin yükselişinden bir tufan çıkmayacağını bilir.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü? 11 Kasım 2024
Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya? 07 Kasım 2024
İki felâketten birine razı olmak! 04 Kasım 2024
Açılımda Kandil ve Suriye yok! Peki sahada olan ne? 31 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI