İkinci el konut fiyatlarında yüzde 20'ye varan düşüş: İki etmen var
İkinci el konutlarda maliyetinden daha ucuza satılan evler var. Hem mevduat faizlerindeki artış hem de konut kredilerindeki artış ikinci el konut fiyatlarının düşmesini getiriyor.
POLİTİKA FAİZİ SABİT KALIRKEN, ENFLASYON OYNAK VE BELİRSİZ!
TCMB, genel beklenti doğrultusunda, politika faizini temmuz ayında da yüzde 50 seviyesinde sabit tuttu. Karar metninde, haziran ayında aylık enflasyonun ana eğiliminin belirgin bir zayıflama kaydettiği ileri sürülürken, öncü göstergelerin, temmuz ayında aylık enflasyonun, para politikasının görece etki alanı dışında kalan yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarıyla işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler neticesinde geçici olarak artacağına işaret ettiği belirtildi. TCMB’ye göre, buna karşın, ana eğilimdeki yükseliş nispeten sınırlı kalacak. TCMB'nin karar metninde, yakın döneme ilişkin göstergeler dikkate alındığında, yurtiçi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşlamaya devam ettiğini doğruladığının altı çizildi. TCMB, hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatlarının enflasyonist baskıları canlı tuttuğu saptamasını yaptı. TCMB, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörülerle uyumunu yakından takip ettiğini de vurguladı. Sonuncusundan başlayayım... Hanehalkının yıllık enflasyon beklentisi yüzde 72, reel sektörün yüzde 55, piyasa katılımcılarının yüzde 30!.. Aradaki farklara bakar mısınız? Peki TCMB öngörüleri nasıl yakından takip ediyor ve hâlâ yüzde 38’lik bir yıllık enflasyon beklentisini revize etmiyor? Hanehalkı ve reel sektör beklentisinin enflasyonu etkilememesi nerede görülmüş?
FAİZ İNDİRİMİNİ TARTIŞMAK MI, EN AZ BİR ARTIRIM BEKLEMEK Mİ?
TCMB bugüne kadar kısa vadede bir politika faizi indiriminden söz etmemesine karşın ve sonbaharda enflasyonun seyrinin ne olacağı konusunda kafalar oldukça karışıkken, bildiğiniz üzere garip bir tartışma sürüyor. Ciddi ciddi “TCMB faiz indirimine kış aylarında başlar mı?” sorusu tartışılıyor! Bunun mümkün olamayacağı, hatta belki de en az bir politika faizi artırımının daha gerçekleşebileceğini söylemek mümkün. Zaten TCMB metninde de sıkılaştırıcı mesajlar korunuyor. TCMB aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğini vurguluyor. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşunun sıkılaştırılacağını belirtiyor. TCMB karar metninde, para politikasındaki kararlı duruşun yurtiçi talepte dengelenme, Türk Lirası'nda reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşüreceği ve dezenflasyon sürecini güçlendireceği ifade ediliyor. Miktarsal sıkılaşma adımları da öne çıkan mesajlardan biri... Kredi büyümesi ve kompozisyonu göz önünde bulundurularak makro finansal istikrarı ve parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek şekilde yabancı para kredilere yönelik ek önlemler alındığı anımsatılıyor. TCMB, kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda, parasal aktarım mekanizmasının ilave makroihtiyati adımlarla desteklenmeye devam edileceğini belirtiyor. Daha nasıl söylenebilir, politika faizinde bir indirime kısa vadede gidilmeyeceği?..
BEKLENTİLER BU DENLİ FARKLIYKEN ERKEN BİR FAİZ İNDİRİMİ ‘İNTİHAR’ OLUR
Ortada çok ciddi bir sorun var, ekonomi yönetimi, TCMB ve piyasa katılımcılarıyla reel sektör ve hanehalkının beklentileri arasında bu denli büyük bir uçurum varsa, kendisini sorgulaması gereken ekonomi yönetimidir. Enflasyonla mücadeleyi bundan önceki dezenflasyonist yaklaşımları bire bir uygulayarak çözmek belki de mümkün değildir! Zira gerek küresel ölçekte gerekse Türkiye özelinde böylesi bir ‘yapışkan enflasyon’ ile karşı karşıya kalınmadı. Üstelik Türkiye ekonomisinin birikmiş yapısal sorunları enflasyonu daha da inatçı kılıyor. Bu sebeple, ekonomi yönetiminin politika faizi kararından makroihtiyati tedbirlere kadar tüm adımlarında farklı ve biraz daha ‘karamsar’ bir yaklaşımla hareket etmesi gerekiyor. Zira hanehalkının yıllık enflasyon beklentisi yüzde 72 seviyesindeyken, piyasa katılımcıları anketlerinin yüzde 30 seviyelerindeki beklentilerinin gerçek olması imkânsız. Aynı şekilde reel sektörün yıllık enflasyon beklentisiyle piyasa katılımcılarının beklentisi arasında 25 puanlık bir fark olduğunu da hatırlatmak gerek. Sektörel enflasyon beklentileri de öyle... Bu beklentiler piyasa profesyonellerinin oluşturduğu anketteki sonuçlardan çok farklı. Böyle bir maliyet baskısı direkt olarak TÜFE’ye yansıdığından dolayı hanehalkının da enflasyon beklentileri çok daha farklı. Bu makas enflasyona karşı mücadelede çok ciddi bir risk oluşturuyor. Sonuç itibarıyla, bizi sonbaharda kötü sürprizler bekliyor. Erken bir gevşeme bizi çok daha kötü bir noktaya getirebilecek riskleri içeriyor. IMF’in araştırmaları da bunu gösteriyor. Erken gevşeme sürecine giren ülkelerde enflasyonun çok yüksek seviyelerde geri geldiği görülüyor. Biraz Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın ne kadar ihtiyatlı bir yaklaşım içinde olduğunu hatırlasak, üstelik bizim çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu dikkate alsak çok iyi olacak.
YEREL YÖNETİMLER FELÇ OLURSA...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerin ardından AK Parti’nin pek çok belediyeyi kaybetmesinden sonra, rövanşist bir tutuma girmiş görünüyor. Belli ki, başta CHP yönetimindeki belediyeler olmak üzere, muhalif belediyeleri zora sokacak, bazılarını ise felç edecek bir uygulamayı gündeme getiriyor iktidar. Bu işin politik yanı, ancak şu bir gerçek ki Türkiye’de yerel yönetimler, merkezi otoritenin vesayeti altında, idari ve mali özerklik oldukça zayıf... Yolsuzluklar, liyakatsızlık ve verimsizlikte merkezi yönetimle yarışır düzeydeler! Şimdi birikmiş SGK borçlarının ödenmesi gündemde ve bunun tek çözümü var, eğer borçlu belediye arazi zenginiyse, halka ait bu arazileri devrederek bu borcu ödeyecek. Bir diğer seçenek ise belediye hizmetlerine yüksek zamlar yaparak bu kamburdan kurtulmak. Ne gibi? Toplu ulaşıma zam yapmak gibi, suya zam yapmak gibi... Büyükşehir belediyeleri bu zamlarla SGK borçlarını kapatabilir. Ancak fatura halka çıkar. Bunun yanı sıra, enflasyonu da artıracak bir etmen olma ihtimali yüksek. Keşke belediyeleri borç batağından kurtarmak için böyle palyatif ve siyasi ahlak açısından çok tartışmalı yöntemler yerine, yerel yönetimlere yönelik bir mali reformun nasıl yapılabileceği, kaynak yaratmaya yönelik ne gibi çözümler üretilebileceği tartışılabilse