İkizdere Belediye Başkanı Karagöz: Cumhur İttifakı'na zarar veremem
İkizdere’nin MHP’li Belediye Başkanı Karagöz, taş ocağına karşı verilen mücadeleyle ilgili “Kimse bizden elimize sopa alıp jandarmaya saldırmamızı beklemesin. İşi erkine bıraktık, yani devlete” dedi.
Gençağa Karafazlı
RİZE - Son bir aydır ülke gündeminde İkizdere’nin İşkencedere Vadisi’ne yapılması planlanan taş ocağına karşı İkizderelilerin mücadelesi yer alıyor. İkizdere’nin MHP’li Belediye Başkanı Hakan Karagöz ile bölgede yaşanan gelişmeleri ve İkizdere kurulacak taş ocağı konusundaki düşüncelerini sorduk. Hakan Karagöz, "Bu saatten sonra benim belediye başkanı olarak Hakan Karagöz olarak söyleyeceğim her söz, yazacağım her yazı, yapacağım her eylem öncelikle partime, ilçeme ve Cumhur İttifakı'na zarar verir" ifadesini kullandı.
İkizdere’de yaşananları MHP’ye rapor olarak sundunuz mu?
Olaylar başlamadan önce Rize il başkanını aldım, buraya getirdim. İnsanlar ile konuşturdum. İlçe başkanımı da getirdim. Ben defalarca gittim hala gidiyorum, insanlarımızın dertlerini sorunlarını dinliyoruz. Burada şöyle bir durum vardı. Daha önce hülle ile üçkâğıtçılık ile elde edilen sahte belgelerle bir ruhsat alındı. Gürdere Köyü Derneği ve yurttaşlar Rize İdare Mahkemesi’ne dava açtı ve ruhsat iptal oldu. Dolayısıyla bir güvensizlik ortamı oluştu. Daha sonra vali bey, bakan bey ve milletvekilleri de bu yapılan eksikliğin farkına varıp kabul ettiler. Tabi bu arada alan boş kaldı. HDP milletvekili, CHP milletvekili, İYİ Parti milletvekili herkes bu alanı doldurmaya çalıştı. HDP milletvekilleri bunu aldılar meclis gündemine getirdiler. İYİ Parti ve CHP de bunun üstüne atladı. Belli gruplar, “bozguncu gruplar” diyeyim, bu işin içine dahil oldu. Bunların hepsini biz başkanımıza söyledik.
Ben bunu sözlü olarak genel başkan yardımcımız Sadır Durmaz’a söyledim. Milletvekilimize, Arzu Erdem’e de söyledim. Bana ‘Aman başkan senin seçmenindir. Sen onların dertlerini dinle aracılık yap ama Cumhur İttifakı’na zarar verecek bir şey yapma’ dediler.
‘YETKİLİLERE İNANMAK ZORUNDAYIM’
AK Parti yöneticileri ile bu olayları konuştunuz mu?
Aslında bizim kızdığımız şeylerden biri AK Parti Rize Milletvekili Muhammet Avcı. Buradan geliyor, geçiyor ama Petrana’da (köy) durup insanları dinlemiyor. Bu insanlar bir şeylere oy veriyorlar. Ne oluyor, burada bir dinlemek lazım. Yaşam alanlarına müdahale edildiğini söylüyor insanlar. Niye dinlemiyoruz bunu? Ben bunu dinliyorum. Hatta bir açıklamam sonrası AK Parti yöneticileri bana açıkça saldırdı. Ben ittifakın gereği sustum ve şunu da söyledim “Orada taş ocağı 75 yıl işletilecek diye belge var masamda, isterseniz göstereyim dedim.” Benim sosyal medya hesaplarıma bakarsanız, bütün bunları hep biz söyledik. Biz bir farkındalık yarattık, yapılan yanlışlığı biz dile getirdik ve işi erkine teslim ettik.
Erk kimdir?
Erk, validir, kaymakamdır, bakandır, milletvekillerimizdir. Bu saatten sonra benim belediye başkanı olarak Hakan Karagöz olarak söyleyeceğim her söz, yazacağım her yazı, yapacağım her eylem öncelikle partime, ilçeme ve Cumhur İttifakı'na zarar verir. O yüzden devlet yetkilileri bu toplantıları yapmaya başladılar. Zaten bölündü işin açıkçası. Yani köylü de ikna oldu buna.
Yetkililerin söylediklerine inanıyor musunuz?
Yani cumhurbaşkanımız da bu işe dahil oldu. Şimdi ‘gidin bakın, bu insanları biz neden mağdur ediyoruz, başka bir alternatif yok mu noktasında bir araştırın’ dendi. Maden Tetkik Arama'dan üç ekip geldi. Araştırdılar, tutanak tuttular. Bu kalitede çevrede başka bir rezerv olmadığını beyan ettiler. Onlara inanmak zorundayım.
‘PARTİMİN ÇİZGİSİNİN DIŞINA ÇIKAMAM’
Taş ocağı kapandıktan sonra oraların rehabilite edileceğine inanıyor musunuz ?
Devlet yetkilileri, bakanı, vekili ve genel müdürü, altyapıdan sorumlu genel müdürü geldi. Ankara’da da üç tane ayrı toplantı yapıldı. Onlar diyorsa “yok”, biz buna inanmak zorundayız. On tane ocak var. Onunun toplam rezervi 5 milyon ton. Onların alacağı 16 ile 20 milyon ton. İki yılda alacaklar. Bir yıl da rehabilitesi var ve buradan tamamen çıkacaklar. Burayı rehabilite edecekler, yeşillendirecekler, Örnekleri var mı, onu da bilmiyorum. Devlet erkanı bize bunu söylediği zaman ben oradan elime sopayı alıp jandarmaya “yalan söylüyorsunuz” diyemem. Partimin çizgisinin dışına çıkamam.
Yaşananlar karşısında sustuğunuz söyleniyor. Bu suçlama doğru mu?
Sonuçta ben ilçemi geliştirmek istiyorum. Bütün planlarım, projelerim devlet gücü ile yapılan projeler. Ben de bir yere kadar işin açıkçası... “Haa başkan ilçeni sattın mı” dersen, hayır, asla. Böyle bir şey yok, olamaz. Ben İkizdere halkının yanında onlara hizmet etmeye devam edeceğim. Devlet “13 hektarlık bir alanda 16 milyon ton alacağım ve ondan sonra bu bana lazım” diyor.
Hülle ile ruhsat aldılar dediniz, nasıl yaptılar bunu?
Başka bölgeden, İspir’den tıraş bir alanın fotoğrafını çekip koydular dosyaya ve ruhsat aldılar. Tabi insanlar uğraşıp dava ettiler ve iptal oldu.
‘İNSANLARI MARJİNALLEŞMEMELERİ İÇİN UYARDIM’
Bu aşamada neler olacak?
Gelinen noktada bilgilendirmede eksik kaldıkları için, ne derlerse herkes inandı. Şu anda köylünün büyük bir kısmı, muhtar dahil oraya gitmiyor. Bize, “devletimize inandık yapacak bir şey yok. Orada taş alınacak madem” diyorlar. İki yıl alınacak, ondan sonra da bir yıl rehabilite edilecek. Mecbur biz de inanmak durumunda kaldık. Yoksa çok büyük mücadeleler verilecek, orada insanlar ölecek.
“İnsanlar ölecek” derken neyi kast ediyorsunuz?
Şimdi dışarıdan dahil oldular. HDP milletvekili ve HDP grubunun bu işe müdahil olması… Orman yakan insanlar bunlar. Ermeni tasarısına imza atan insanlar geliyor, İkizdere’yi savunuyor. “Savunmasın beni o zaman, devlet gelsin alsın burayı” diyor İkizdereliler. Böyle bir durum var.
Murat Çepni HDP’li ancak o vadinin İkizdere’nin çocuğu. Velkü Köyü’nden akrabaları burada direniyor. Gelmesi normal değil mi?
Evet. Öyle de, sen gel de bunu, bu millete anlat. Vadide Murat Çepni’nin inanılmaz bir katkısı oldu. Meclis’e taşıdı bu işi. Bir de şöyle bir durum var. Bazı gruplar şunu söylüyor, “İşte buradan ikinci bir Gezi çıkaracağız” diye. Bu söylem, halk nezdinde karşılık bulmuyor. Şimdi bunun gibi şeyler devreye girdiği zaman, oradan taş ocağı da ağaç da balık da yabani yaşam, hayvan da devreden çıkıyor. Ne oluyor? Halk nezdinde bu iş başka bir yere evriliyor. Ben hep uyardım insanları “marjinalleşmeyin, devlet, hükümet karşıtlığına bu işi getirmeyin” dedim. Çünkü kendi köylünüzü yanınızda bulamazsınız ve öyle oldu şu anda.
‘YETKİLİLER GEÇ MÜDAHALE ETTİ’
Bu meselelerin bu aşamaya gelmesindeki neden ne sizce?
Aslında bu işin buraya gelmesindeki sebep, bu işe yetkililerin geç müdahale etmesi oldu. Buralara gelmemeliydi. İlk başta gelinseydi, konuşulsaydı, “devlete taş lazım. Başka bir yerde de yok” denilseydi. Ben bunu, firma yetkilisine de söyledim. “Gidin” dedim “oradaki evlerin sahipleri ile konuşun, muhtar ile konuşun. Köyleri dolaşın.”
Neden inanmadı köylüler sizce?
Burada 16 milyon taş iki yılda alınacak, sonra da eski haline getirilecek. Daha kolay inanırdı insanlar. Ama sen 92 hektarlık bir alanı 75 yıllığına al. Evrakı önümde şu an. İptal oldu, öyle bir şeyi insanların önüne koyarsan, arkasından da bu iş patlarsa insanlar “buraya girecekler ve devamını getirecekler’ der. Şimdi Pervin Buldan'ın Meclis’ten İkizdere’ye selam göndermesi… İkizdere'deki kardeşlerinin arkasında durduğunu söylemesi… Burada çok ciddi bir yankı yarattı. Mesele budur, buranın bazı değerleri var, dengeleri var.
Direnen sizin yurttaşlarınız neler diyeceksiniz?
Şirket sahibini uyardım, dedim ki, “İkizdere’nin HES’ler ile ilgili çok ciddi bir birikimi var. Vadisini koruma noktasında çok ciddi bir altyapısı var. Buradaki insanlar çok zor insanlardır. Özellikle Gürdere insanı. Candır, ciğerdir ama yaşam alanına dokunduğu an serttir. Yaşamına dokunmayacaksın. “Gidin önce oradaki insanlarla, muhtarlarla konuşun” dedim.
Bazı oyunlar var dediniz. Nedir bu oyunlar?
Ben bir şey duydum mesela, o aşağıdaki vadi, eski inşaat halindeki çay fabrikasının (çadır kurulup nöbet tutulan alan) aileden satın alındığı söyleniyor. Şantiye binası yapacaklar. İşler farklı yerlere gitmeye başladı. İşte oyunlar.
‘O YAŞAM ALANLARI ÖLECEK ORADA’
İşkencedere Vadisi ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ben her zaman söylüyorum. İkizderelinin elinde tek vadisi var. İkizderelinin elinde kalan tek şey, yeşilidir. İkizdere Vadisi son buzul çağını yaşamamış bir bölgedir. Yüzbinlerce yıl önce Avrupa buzullar altındayken İkizdere mikro-klimaydı, yani yeşillikti. M. Ö 3.500 yıl önce burada yaşam belirtileri vardı. Ben bunların hepsini kitabe yaptım. Parkın girişinde bunları yazdım. İnsanlar “yaşam alanlarımız gidiyor” diyor. O nedenle karşılar taş ocağına. Evet, insanların yaşam alanları var orada, dünyaca ünlü bal yapılıyor, yüzlerce ton çay, evleri, dededen kalma ocakları var. Eğer ilk ruhsat iptal edilmeseydi, belediye başkanlığını bırakıp, orada onun mücadelesini verirdim.
Peki şimdi neredesiniz?
Devlet diyorsa “sadece 13 hektarlık alandan bu taşı alacağız” başka bir alternatifimiz yok. İster istemez bir adım geri durmak durumundayım. Yine söylüyorum, yine mücadele ediyorum. Kimse bizden elimize sopa alıp jandarmaya saldırmamızı beklemesin. Böyle bir şey yok. Biz bu farkındalığı yarattık. İşi erkine bıraktık, yani devlete.
Bahsettiğiniz erk kararları nedeniyle vadi katlediliyor.
Biz diyoruz ki, keşke hiç girmeseler oraya. Keşke bıraksalar o cennet vadiyi… O yaşam alanları ölecek orada. Ama güç belli, işin açıkçası bu iş başka yerlere evirildi. Halk nezdinde zayıfladı.
‘REHABİLİTE EDİLECEĞİNE YÜZDE 50 İNANIYORUM’
Vadi HES, taş ocağı ve mıcır fabrikaları doldu.
Öncelikle şunu da söyleyeyim. HES mi, taş ocağı mı derseniz, ben HES derim. Çünkü taş ocağı hepten mahvedecek orayı, taş ocağı bir felakettir.
Devlet ve şirket rehabilite edeceğim diyor siz buna inanıyor musunuz?
Devlet, “orayı rehabilite edeceğiz” diyor. Sen ne kadar inanıyorsun diye sorarsan “yüzde 50 inanıyorum, yüzde 50” inanmıyorum diyeceğim bu soruya. Devlet bunu bize taahhüt verdi. 27.04.2021 kararıyla ulaştırma ve altyapı bakanlığı genel müdürlüğü yatırım başkanlığı, buranın eski haline getirileceğini, sadece 13 dönümlük araziden alınacağı taahhüdünü verdi. Gerçekten derdiniz İkizdere mi? Doğru söylemek muhaliflik ise hepimiz muhalifiz. Neyi neye feda ediyoruz bu bir hesap edilsin dedik.
Hülle ile ruhsatı biraz açar mısınız?
İlk başta özel müteşebbis hülleyle dosyaya İspir’deki kıraç alanın fotoğraflarını koyarak 75 yıl süreli işletme ruhsatı ile yılda 31 milyon ton taş çıkarma kapasitesi ile ruhsat alıyor. “Rezerv devam ettikçe otomatik ruhsat devam edecek” ibaresi koyarsan bu halk sana inanmaz. İspir’den kıraç bir alanın fotosunu dosya ya koyarak, burasıymış gibi gösterdiler.
Devlet diyor ki, ben alacağım, ben burada bir yatırım yapacağım. Buranın dolması lazım. Taş kalitesi olarak bir tek burası var. Araştırdım. Bu bölgede bir tek burası var. Ben belediyeyi kamu destekli sivil toplum kuruluşu olarak görüyorum. Burası kamu kurumu ama biz buraya dışarıdan normal bir vatandaş olarak seçilerek halkın teveccühüyle, halkın beklentilerine cevap vermek için geliyoruz.
‘BENİM DURUŞUM BELLİDİR, GÜZELLİKLERDEN YANAYIM’
İkizdere’de neler yapıyorsunuz?
Benim bugüne kadar devlet ile işim olmadı. Benim devlet ile ilişkilerim; ceza vermek, askere gitmek, istihdam yaratmak. Ben ticaret yapan bir insandım. Ne kaymakam, ne vali tanırdım. İşim de olmazdı bunlarla zaten. Şimdi geldik gördük ki, burası kamu destekli sivil toplum kuruluşu ama bütün işleyiş kamu düzeni açısından. Benim bütün işlerim, ilişkilerim devletle. İkizdere’nin üç yıl öncesini düşünün, siluetini değiştirmeye çalışıyoruz. İkizdere’yi yaşanabilir ve modern insana cevap verecek şirin bir ilçe haline getirmeye çalışıyoruz. Mesela merkezde yapılaşmaya başladık. Mecburuz, çünkü yok alanımız. Memurların yüzde 80’i dışarıda yaşıyor. Bu bizim için ciddi bir ekonomik kayıp, nüfus eksikliği, sosyal eksiklik olarak dönüyor.
Bizim İkizdere’de tuvalet yoktu. Ben eşimden dostumdan para toplayarak bir milyon liraya yakın para getirdim. Arkadaşlarımın hiçbiri de İkizdereli değil. Para toplayarak buradaki acil ihtiyaçları giderdim. Affedersin, sıçtığımız bok, dereye akıyor şu anda. Ben bununla mücadele ediyorum. Kanalizasyon arıtmayı ihale aşamasına getirdim. İkizdere su cenneti. Biz İkizdere’de suyu klorla ayakta tutuyoruz. Onuncu ayda Malve Deresi’ni bağlıyoruz merkez suya. İkizdere’yi büyütmeye çalışıyoruz. Köylerinin suyunu alıyoruz. 4,5 milyon lira tek kalemde yaptığım en büyük ihaledir. 2 bin metreden su geçiriyoruz ikizdere’ye. Her gün müteahhitti denetliyorum sonradan sıkıntı yaşamayalım
Bu gelinen aşamada neler söyleyeceksiniz?
Vadilerimizin doğal haliyle kalmasından yana bir insan olduğumu herkes bilir ancak işin sahibi devlet ve işi ele aldı. Benim duruşum bellidir. Ben güzelliklerden yanayım.