İkizdere direnişçileri: Anılarımızı, yaşam alanımızı dinamitliyorlar

İşkencedere Vadisi’ne yapılmak istenen taş ocağına karşı mücadele eden Ali Akyıldız ve Pervin Baş “Taş ocağı çalışmaları durana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bütün dünya böyle bilsin” dedi.

Ali Akyıldız
Google Haberlere Abone ol

Gençağa Karafazlı

RİZE – Rize’nin İkizdere’ye bağlı İşkencedere Vadisi’nde Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı köylülerin başlattığı mücadele devam ediyor. Dünya genelinde koruma altındaki 254 vadiden biri olan İşkencere Vadisi’nde çalışmalar, jandarma eşliğinde sürdürülüyor. Taş ocağına karşı çeşitli eylemler düzenleyen İkizdereli Ali Akyıldız ve Pervin Baş ile konuştuk.

‘KÖYÜMÜZÜN AMBARINI YOK EDİYORLAR’

Ali Akyıldız, arı kovanı koydukları 100 yıllık bir ağacın kesilmesini engellemek için ağacın tepesine çıkarak “taş değil, bal istiyoruz, kuş sesi istiyoruz” diyerek sekiz saat ağaçta kalmıştı.

Tüm ülke sizi ağacın tepesine çıkmanızla tanıdı. Köyünüz neresi, nerede yaşıyorsunuz?

Burası Gürdere Köyü’nün İşkencedere Vadisi. Bu vadi, bizim hemen köyün dibinde yer alıyor. Burada, iki tane ufak mahalle var. Aşağıda da bizim Gürdere Köyü var. Gürdere Köyü’nün tüm evleri, hemen dağın arkasında kalıyor. Bu vadi bizim köyümüzün ambarı, ambarımızı yok ediyorlar. Yukarıda çaylıklarımız var. Geçen sene benim peteklerim de vardı. Yaklaşık 8-10 ton kestane balı çıkar. Bu vadiden çıkan bu özel bal, yok oluyor. Dünyada benzeri olmayan kestane balının ağaçlarını kesiyorlar. Hemen orada peteklerimiz vardı, bu sene bir tane petek koymadık. Burada bir daha bal olması mümkün değil.

Ali Akyıldız, ağaçların kesilmesini önlemek için ağaca çıktı

Neden petek koymuyorsunuz? Dinamitlerin patlamasından arılar mı etkileniyor? 

Şu anda bal mevsimi. Arının en çok rahatsız olduğu şey, sestir. Şu anda dozerler çalışıyor ve bu sese arı durur mu? Bu koşullarda petek koymanın bir anlamı yok. Mevcut deremizi kapattılar. Aşağıdaki mahalle ve yukarıdaki mahalle bu dereden su alıyor. Şelalemizi de kapatmışlardı, valinin talimatıyla tekrar açtılar. Bütün dere yatağı büyük taşlarlar kaplı. Büyük bir heyelan olursa taşlar aşağıdaki evlere sürüklenecek.

‘ANILARIMIZI DİNAMİTLİYORLAR

Sekiz saat ağaçta kaldınız, neler yaşadınız?

Vadide çalışma yapan sarı kepçenin 50 metre yukarısında babaannemin evi var. Ben çocukken babaannem beni sepette taşırdı. Buralar, çocukluğumun geçtiği yerler. Kontrol etmeye gittim oraları. Bir baktım ki, 100 yıllık, 200 yıllık ağaçları kesmişler. O şiddetle ben de başka bir ağaca çıktım ve akşam kadar çalışmayı durdurdum. Köylülerle jandarma pazarlık etti benim indirilmem için hiçbir şartlarda aşağı inmedim. Çok soğuktu. Yaklaşık sekiz saate yakın bir süre ağaçta kaldım. Hiçbir koşulda inmem “kesin ağacı” dedim. En sonunda hava karardı, çalışanlar paydos etti. Zaten askerler, yukarıda beni bekliyordu. Elliden fazla asker vardı. Yani bizim artık bundan sonra bu köyde yaşama şansımız yok. Burada patlayacak dinamitin çıkaracağı tozları biz soluyacağız. Hocalarımızın, profesörlerimizin söylediği tek şey, 10-15 sene sonra köyün yarısının akciğer kanseri olacağı. Biz buna karşı çıkıyoruz.

Ağaçtan indikten sonra mı gözaltına alındınız?

Ağaçtan indikten sonra jandarmaya götürüldüm, ifade verdim. İfademi verdikten sonra bana “yapmayın, etmeyin” dediler de ben devam edeceğim. Bütün anılarım var orada. Anılarımızı, yaşam alanlarımızı dinamitleniyor. Bizim evlerimiz, çok sağlam evler değil. Dinamit yüzünden hepsi yıkılacak. Yani bizi köyümüzden, yurdumuzdan göndermek istiyorlar. Bunun başka bir açıklaması yok. Bölgede yazın yaklaşık 4 bin kişi yaşıyor, organik tarım yapıyor. Bu vadi bizim yaşam depomuz. Biz buradan besleniyoruz, siz depoyu yok ediyorsunuz. Sadece bizi değil, bizimle beraber boz ayı, domuz, yılan, keçi, böcek ve daha nicesini de üç kuruş para için yok ediyorsunuz.

‘BİZİ DURDURAMAYACAKLAR’

350 metre genişliğinde vadi genişletilecek ve dört şeritli yol yapılacak, doğru mu?

İlk başta genel müdür “Bunu işte 3-4 senede bitireceğiz” dedi. Bizim direnişimiz büyünce, süreyi üç seneye düşürdüler. Tüm saldırılara rağmen direnişimiz devam edince bu kez projenin iki senede tamamlanacağını söylediler. İki senede 20 milyon ton taş alabilmeleri matematiksel olarak mümkün değil. Mevcut çalışma şartlarında, öyle bir matematik yok. Bu, en az 4- 5 sene sürer de ondan sonrasını kimse bilmiyor.

Ali Akyıldız, şirketin proje panosu önünde

Yaşadıklarınız sonrası mücadeleyle ilgili neler söyleyeceksiniz?

Mücadelemizi kesinlikle sürdüreceğiz. Yani hiçbir şekilde bizi engelleyemeyecekler. Şu an çay zamanı, bütün köy çayda. Biz yukarıdan, ormandan geleceğiz, kepçenin önüne yatacağız, bizi durduramayacaklar. Bizi öldürecekler, bizi alacaklar, cezaevine koyacaklar, arkadan devam edecekler. Bizim devletimize karşı öyle şeyimiz yoktur. Taş ocağı çalışmaları durana kadar bizler mücadele etmeye devam edeceğiz. Bütün dünya böyle bilsin.

‘PSİKOLOJİM BOZULDU’

Pervin Baş da 50 gün önce vadiye ilk dozerin girmesiyle eşi Dursun ve oğlu İslam Baş ile mücadeleye başlayan ve eylemlerin önde gelen isimlerinden biri.

Vadide dozerlerin çalışmasına ilk karşı çıkan kişisiniz, neler yaşadınız?

30 senedir burada yaşıyorum, gelin olarak geldim. 50 yaşındayım. Burada yaşadıklarımızı anlatsam günler yetmez, psikolojim bozuldu. Evimiz, vadi girişindeki ilk ev. Diğerleri de akrabalarımızın. Bir gün yüzlerce jandarma ve dozer geldi, kepçeler geldi ve evimizin oradan geçemeye başladı. Eşim Dursun Baş, kepçenin önüne attı kendisini ve kepçeyi süren küreği ile eşimi salladı. Jandarma eşimi zorla alandan uzaklaştırdı. Daha sonra burada olan akrabalarımıza haber verdik, toplanıp vadiye gittik. İlk gün HDP vekili Murat Çepni de vardı. Murat, bizim buradandır. Bir gece gizlice çalışma yapmak istediler, gene gidip çalışmayı durdurduk. Ertesi gün çalışmalar başlayınca kadınlarla gittik, dozerin önünde durduk. Asker oğlum İslam cep telefonuyla görüntü alıyor diye bize bağırdı. Jandarma müdahale etti ama karşı çıktık, vermedik görüntüleri.

Daha sonra jandarma tüm vadiyi teslim aldı. Ramazan ayında, oruçluyken, sahurda yemek yedikten sonra ormandan taş alanına geçerdik. Dozerlerin önüne geçer, çalışmaları durdururduk. Bir kadını, 30 jandarma sarıyordu. Onlar bizim evlatlarımız, onlara bir şey diyecek halimiz yok. Gözlerimize biber gazı sıktılar. Kadınların kimisi bayıldı, adamlarımızı yakaladılar. İki kere savcılığa götürdüler bizi. Çok çektirdiler bize çok. 

Pervin Baş
‘BU VADİ BİZİ AÇ BIRAKMAZ’

Burada geçiminizi neyle sağlıyorsunuz?

Geçim kaynağımız, çay, hayvan, arı, ot ve bahçelerimiz. Biz kendi kendimize yetiyoruz. Kendimiz yiyip geçiniyoruz. Kimseye bir zararımız yok. Devlet taş ocağı yaparken zararımızı karşılayacağını söylüyor ancak bunları bugün yapar, verir sana 5-10 kuruş. Onu da bir anda yersin, biter. Ama bu vadimiz öyle değil, çalışıyoruz, yiyoruz. Kimseye muhtaç olmuyoruz. Bu vadi bizim yaşam kaynağımız. Kıtlık olsa bile bu cennet vadi bizi aç bırakmaz.

Buradan taş alınmasına ne diyorsun?

Taşları nereden gidip alırsa alsın. Kırk yerden alsın, başkasına da zarar vermesin. Şu Ovit Dağı dediğimiz yerde, o kadar güzel taşlar var ki… Onları gidip görmüyorlar. Bize zarar verme, kendine de bize de çektirme. Şu karşı tarafımızda taş ocağı var. Kadının biri dört katlı ev yaptı, arkadaşımdır. Geçen sene dinamit attılar, evinin altı koptu. Hükümet geldi dedi ki, ''Bu evde yatılmaz.” O ev yıkılırsa komşularının evine de zarar verecek. Devlet dört katlı ev yerine bir katlı ev yapacak. Taş ocağı çalışmaları yüzünden camlarımız, perdelerimiz hep toz oluyor. Hijyen diye bir şey kalmadı. Ağzımız toz doluyor, doktora gidiyoruz. Tedavi görüyoruz.

‘DEVLET ÇALIŞMALARI DURDURSUN’

Çay bahçelerinde rahatça çalışabiliyor musunuz?

Jandarma sürekli bizi kolluyor. Eskiden çaylığıma, özgür irademle geliyordum ama şimdi gelemiyorum. Jandarmalar etrafımı sarmış.  Her gün bizi kısıtlıyorlar. Biz burada ne ediyoruz ki? Bizi bu kadar denetlemelerinin anlamı yok. Devletten beklentim, burayı durdursun, bizi de özgürlüğümüze kavuştursun. Biz bu dozerlerin burada çalışmasını istemiyoruz, taş ocağı istemiyoruz. Taş ocağına karşı köylüler olarak karar aldık, bu ocak kapanana kadar mücadele edeceğiz.