İklim değişikliği bitki hastalıklarının yayılmasını hızlandırabilir

Geliştirilen yeni modeller, daha yüksek enlemlerde yaşayan bitkilerin daha yüksek hastalık oranlarıyla karşı karşıya kalacağını ve risk altında olacağını ortaya koyuyor.

Google Haberlere Abone ol

Shi En Kim

Eğer iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisi bitkisel ürünlerin mikroplardan arınmış olduğu bir dünyada meydana gelseydi, durum şimdikinden biraz daha basit olurdu. Yayınlanan yeni araştırmalar bu varsayımsal manzarada, artan küresel sıcaklıkların, bir zamanlar tarım için kısmen çok soğuk olan kutuplara yakın bölgelerde ekilebilir yeni araziler oluşturarak küresel bazda tarımsal verimliliği artıracağını ortaya çıkardı. Buna karşın, İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde çevrebilimci ve araştırmanın ortak yazarı olan Dan Bebber, ulaşılan bu sonucun aşırı basitleştirildiğini ifade ediyor ve Nature Climate Change dergisinde yayınlanan aynı çalışmada paylaşılan sonuçlara göre, küresel ısınmanın bitki hastalıklarının yayılmasını da artıracağını dile getiriyor. Bu bitki patojenleri [hastalık yayıcı mikroorganizmalar], iklim değişikliğinden kaynaklanan potansiyel ürün verimi artışlarını zayıflatabilir.

BİTKİSEL ZARARLILAR DAHA GENİŞ ALANLARA YAYILIYOR

Şu ana kadar yapılan modelleme çalışmalarının büyük kısmı, iklim değişikliğinin mikrobiyal oluşumlar dışında, tarımsal ürünler üzerinde yarattığı etkiye de odaklamıştı. Bebber ve meslektaşları, 80 tür öldürücü mantar ve ‘oomycete’, yani yapraklarda yanıklara ve çürümeye neden olan ve ‘su küfleri’ diye bilinen organizmaların dağılımını haritaladı.

Bebber, “[Var olan ürün modellerinde] eksik olan şeylerden biri biyolojik bileşenler, yani zararlılar, patojenler” diyor: “Uzun vadeli hedeflerimizden biri, bir patojen bileşeni inşa etmeye başlamak... Bu sayede geleceğin nasıl görünebileceğine ilişkin daha isabetli bir fikrimiz olacak.”

Avustralya’da bulunan Commonwealth Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Örgütü’nde (CSIRO) görevli emekli bir evrimsel biyolog olan ve araştırmaya dahil olmayan Jeremy Burdon, araştırmanın, patojen çoğalmasına ilişkin şu ana kadarki en kapsamlı kuşbakışı görünümü bizlere sunduğunu belirtiyor: “İddia ediyorum ki, bu araştırma makalesi mahsuller ve patojenler arasındaki etkileşimi anlamak bağlamında çok önemli ve değerli bir katkıdır.”

Bitki hastalıkları, dünya genelinde ürün almadaki başarısızlıkların başlıca sebeplerinden biri. Bitki zararlıları ve patojenler, buğday ve pirinç gibi dünyanın en önemli beş ürününde yaşanan tarımsal kayıpların yaklaşık yüzde 10 ilâ 40’ının nedeni. Tarih, 19'uncu yüzyılda İrlanda'da yaşanan patates kıtlığı ve Hindistan’da 1943 yılında yaşanan ‘Bengal kıtlığı’ gibi bitkisel hastalıkların sebep olduğu kitlesel kıtlıkları aktaran kayıtlarla dolu. Şu anda, marketleri süsleyen parlak Cavendish muz türü, bir mantar salgını yüzünden felaketin eşiğine gelmiş durumda.

GELECEK ÇOK PARLAK GÖRÜNMÜYOR

Bebber ve meslektaşları, iklim değişikliği karşısında insanlığın tarımsal geleceğine yönelik toplu patojen tehdidinin düzeyini öngörebilmek amacıyla dört farklı iklim ve üç farklı ürün modeli uyguladı. Araştırmacılar öncelikle 2011, 2030, 2061 ve 2080 yılları arasında 12 çeşit ürünün verimine dair öngörüleri karşılaştırdılar. Modeller, şeker pancarından bezelye ve soya fasulyesine varıncaya kadar tüm ürünler bağlamında daha yüksek [kuzeydeki] enlemlerde daha fazla hasat yapılacağını öngörürken, ekvatora daha yakın bölgelerde kayda değer olmayan verim artışları ya da düşüşleri yaşanacak. Genel bağlamda, erişilen sonuçlar, iklim değişikliğinin tüm gezegen açısından daha yüksek tarımsal üretkenlik anlamına geldiğini gösteriyor.

Ne var ki bu resme patojenler eklenince, ortaya ürkütücü bir senaryo çıkıyor. Araştırmacılar bunu yapmak için mantar ve ‘oomycete’ patojenlerinin sıcaklık dayanıklılıklarıyla ilgili daha önce yayınlanan saha verilerini gözden geçirdiler. Sonrasındaysa, her patojenin öngörülen sıcaklıklara dayanarak bitkilere hastalık bulaştırma riskini hesapladılar.

Yapılan hesaplara göre, ekilebilir arazilerin sınırı kutuplara doğru ilerledikçe, daha önceleri sıcak bölgelerde sınırlı kalan patojenler bu genişlemeyi takip ediyor. İklim değişikliği neticesinde, kutuplara daha yakın bölgelerde bulunan ülkeler en nihayetinde daha fazla patojenin bu bölgelere yerleşmesi ve tarımsal ürünlere zarar vermesi için fazlasıyla elverişli bir hale gelecek. Ekvatoral benzerlerine kıyasla kuzey ve güneydeki ürünler yalnızca yeni enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale gelmekle kalmayacak, aynı zamanda kutuplara daha yakın olan bölgelerde daha çeşitli zararlı mikropların ortaya çıkma ihtimali de daha yüksek olacak.

PATOJENLER HER BÖLGEDE FARKLI DAVRANABİLİR

Bebber’ın ekibi, şu an için patojen kaynaklı hastalık oranlarından yola çıkarak mahsul verimliliği rakamlarını öngöremiyor çünkü aynı patojenden türeyen alt türler farklı bölgelerde öngörülemeyen bir şekilde davranabilir. Meşelerin birden bire ölmesine yol açan bir patojeni örnek gösteriyor; bu patojen, ABD’nin batı kıyısındaki meşe ormanlarını yok ederken İngiliz meşelerini olduğu haliyle bıraktı; buna karşın, İngiltere’de bulunan Japon karaçam ağaçlarının peşine düştü. Dahası, araştırmacılar patojenin yayılmasının tek nedeni olarak yalnızca sıcaklığa bakmıştı fakat gerçek şu ki, yağış rejiminde görülen bölgesel değişimler, bir toplumun yeni hastalıklarla savaşmaya hazır olması ve gelecekte çiftçilerin ürün seçimindeki değişimler de dahil olmak üzere, bir dizi faktör bu bağlamda etkili oluyor.

Araştırmaya dahil olmayan Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden iklim değişikliği biyoloğu Camille Parmesan, iklim değişikliğinin başlangıç aşamasında, tropik bölgelere daha yakın gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yerel çiftçilerin, diğerlerine kıyasla daha fazla zorluk yaşayabileceğini ifade ediyor. “Bu insanlar daha şimdiden çok sert darbeler alıyorlar” diyor. Bu çiftçiler, yoksulluk ve eski tarım uygulamaları yüzünden yeni patojen grubuyla mücadele etmeye hazır olmayabilirler. Ve bu yerel çiftçiler kuzey ya da güney yarıküreden ithal edilecek gıdaların karşılığını ödeyemeyebilirler. “Birden bire Kanada’dan gelen yiyecekleri satın almaya başlayamazlar” diyor.

Bebber, gelecekte toplumun, tarımın bıraktığı çevresel ayak izini azaltmak bağlamında ürün kayıplarıyla mücadeleye yoğunlaşması gerektiğini belirtiyor. Tarım, enerji sektörünün ardından, dünyadaki en büyük ikinci iklimsel emisyon üreticisi. “Zararlılarla ve hastalıklarla mücadele etmek, tarımsal üretimi daha verimli hale getirmenin yollarından biri” diyor. Bununla birlikte, parazitlerin yayılmasının dizginlenmesi karmaşık bir süreç olacak. Yaygın kullanılan stratejiler, çoğunlukla mantar ilaçlarının yoğun biçimde kullanımından ortaya çıkan mantar direncinin artması gibi zincirleme etkileri de beraberinde getiriyor. “Toplumlar, hastalık [ve] haşere kontrolü, yani insanların ne kadar harcamayı göze aldıkları ve bunu nasıl yapacakları hususunda bir karara varmak zorundalar” diyor.


Yazının orijinali Smithsonian Mag sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)