YAZARLAR

İktidar için yeni mücadele: Farklı bir ‘denge’ bulunur mu?

‘Ana rota’ ekonomi ve ‘Ortadoğu ekseninde dış politika’ olarak çizilmiş olsa da, iktidar partisinin birinci gündemi dönüp dolaşıp kendi içindeki zor durum oluyor. ‘Yenilenme’, ‘toparlanma’, ‘değişim’ açıklamalarının arasında ıstakozdu, Rolex saatti, danışman kadrolarıydı derken mesele dönüp dolaşıp ‘iç işleri’ne geliyor. Oradan da sözünü ettiğimiz ‘ipuçları’na…

“Gerçekten sivil, darbelerin gölgelerinden kurtulmuş anayasa yapması Meclis'in boynunun borcudur. Öncelikli gündem asra uygun anayasa.”

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un dünkü 23 Nisan özel oturumunda söylediği bu sözlerden anladık ki yerel seçimin ardından ‘acaba nasıl olacak’ diye merak edilen bir başlık halen iktidarın ajandasında duruyor. Hatırlanacaktır, 31 Mart öncesinde yeni anayasa konusu 2023 seçimlerinin de getirdiği güçle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2028’den sonra bir dönem daha görevde kalmasının yolunu (hatta 40+1 gibi bir formülle) açabilecek bir değişiklik ekseninde konuşuluyordu. Cumhur İttifakı ortağı MHP’ninse 'muhtar seçmiyoruz' diyerek böyle bir ihtimale çok net vurgularla 'hayır' dediğini görmüştük. Yerel seçime, "Bu benim final seçimim” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Bahçeli’nin, "Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a diyorum; ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız" diye seslenmesiyle gidildi. 

Özgür Özel ve Numan Kurtulmuş (Fotoğraf: AA)

Seçim sonrası gelen mesajlar da çok farklı görünmüyor. İktidar ittifakında bir ‘sağlam irade’ söz konusuysa o taraf şüphesiz MHP! Ancak MHP’nin ittifaktaki varlığı da dahil iktidarın kendisini tek başına belirleyen Erdoğan’ın ve onun partisinin cephesinde de durum böyle mi?

***

Yerel seçim sonuçlarına bakılarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘artık toparlanamayacağına’ ya da ‘her şeye rağmen yenilenerek devam edebileceğine’ dair çokça yorum yapıldı. Her iki yöndeki analizler için köşeli cümleler kurmak için henüz erken görünüyor. Ancak geleceğe dair belli ‘ipuçları’ da yok değil. ‘Ana rota’ ekonomi ve ‘Ortadoğu ekseninde dış politika’ olarak çizilmiş olsa da, iktidar partisinin birinci gündemi dönüp dolaşıp kendi içindeki zor durum oluyor. ‘Yenilenme’, ‘toparlanma’, ‘değişim’ açıklamalarının arasında ıstakozdu, Rolex saatti, danışman kadrolarıydı derken mesele dönüp dolaşıp ‘iç işleri’ne geliyor. Oradan da sözünü ettiğimiz ‘ipuçları’na…

Parti içinde süregelen gruplaşmaların, mücadelelerin nerelere varabileceği de bu tartışmalarla sık sık görünür oluyor. 

İktidar partisinin ‘vitrini’nde hal böyleyken Kurtulmuş’un işaret ettiği, “Gerçekten sivil, darbelerin gölgelerinden kurtulmuş anayasa” yapmaya kalkışıldığında ‘haydi’ denilince ortaya nasıl bir tablo çıkacak? Yerel yönetimlerde haritanın belli bölgelerine sıkışan iktidar bloku geçmişteki anayasa referandumlarında olduğu gibi, ‘sivil toplum’a, ‘kaanat önderleri’ne, belediyelere, derneklere eski özgüveniyle gidilebilecek mi? Kendi içerisindeki bu dağınıklıkla geçmişte defalarca yürünmüş yollar yeniden yürünebilir mi?

Yerel seçim öncesinde iktidar için işin zorlu kısmı dış politika gibi görünüyordu ama şimdi ekonomik sıkışmışlığın da yüksek etkisiyle iç siyaset daha büyük bir önem kazandı. Bunu aşabilecek manevralar iktidar partisi içindeki mevcut durumla nasıl yapılır? Ortağının ‘sağlam duruşu'na rağmen… O duruş ki aynı zamanda Erdoğan ve partisinin hareket alanını da epey sınırlıyor!

***

Yeni anayasa meselesinin TBMM’nin kuruluş yıldönümünde bu şekilde yeniden gündeme gelmiş olmasının dengeler böyleyken ‘kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek’ten başka bir anlamı olabilecek mi? Sonuçta yeni anayasa için kiminle konuşup anlaşırsanız anlaşın parlamentonun mevcut dağılımı ile bir sonuca ulaşmak kolay değil.

Üstelik bu meclisin son seçimdeki birinci partisinin Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Bir Anayasa uymamak için değiştirilir mi? Mevcuduna uyun da onu görelim” sözleri de ortadayken… 

Erdoğan ve Özel bugün Meclis'te düzenlenen 23 Nisan Resepsiyonu'ndaki çay davetinde ayaküstü sohbet etti. Sohbette, gelecek hafta görüşme için anlaşmaya varıldı.    


İktidar için yeni anayasa tartışması yapabilmek, yerel seçim öncesindeki güce özlemle ‘nostaljik bir heyecan’ değilse eğer iç siyasette denge değiştirecek hamlelere muhtaç görünüyor. O ihtiyacın karşılanabileceği yerse sağdaki partilerin Meclis’teki mevcut gücüne gelip düğümleniyor. Belli ki İYİ Parti’nin dört gün sonraki olağanüstü kongresinden başlayarak 'iktidar' ve 'muhalefet' arasındaki bu yeni mücadeleye tanık olacağız bir süre…

***

Yeni anayasa dedik madem yazarımız Dinçer Demirkent’in meseleye dair 1924 Anayasası’ndan hareketle ama güncel boyuta da temas eden yazısını atlamış olabileceklere tavsiye ederek bitirelim: 

“1924 Anayasası’nın merkez sağ ve ‘en sağ’ tarafından sahiplenilme biçiminin Türkiye’de cumhuriyetçilere sirayet etmesi hem entelektüel hem de siyasi açıdan ürkütücü; çünkü asıl olarak cumhuriyetçi düşüncenin ülkemizde ne kadar zayıf olduğunu çok net biçimde gösteriyor.”