İktidarda Bolu Belediyesi mi var?
78 insan böyle öldükten sonra, Tanju Özcan hangi belgeyi gösterse ne olacak? İTÜ’den gelip bakacak olanlar “Bolu Belediyesi yüzde 100 suçlu” diye rapor yazsa ne olacak? Yasaları, yönetmelikleri, kararnameleri Bolu Belediyesi mi çıkarıyor? Bir de bilim sizin özel dedektifiniz mi?
Kartalkaya yangını için devletin ne yapmakta olduğuna dair ilk bilgi olayla ilgili olarak 6 savcı ve 5 bilirkişinin görevlendirildiğiydi.
Bungalovda tatil yaparken sele, sokakta yürürken yağmur suyundaki elektriğe, lokantada yemek yerken patlayan tüpe, tren yolculuğu yaparken kılavuz trenle çarpışmaya verilen canların ardından olduğu gibi... Çok farklı ve akla gelmeyecek yollarla toplu ölümlerin yaşanabildiği memlekette, devletin başka birimlerinin olay yerine gitmesine gerek kalmamış oluyor çünkü genelde. Can kurtaracak birimlerin yani. Öyle kökten, öyle inanılmaz, öyle kesin, öyle acımasız oluyor ki yaşanan ‘facia’lar her defasında, zaten ancak ölenlerin sayısını, adlarını ve nasıl öldüklerini anlamaya çalışmak kalıyor geriye. Bir de tabii doğal olarak olayın sorumlularının kim olduğunu: İşletme sahipleri, müteahhitler, makinistler, çalışanlar, belediye bürokratları, özelleştirilmiş kamu hizmetlerini yürüten şirketlerin yöneticileri... Birileri bulunuyor mutlaka. Sonra konu dava aşamasına gelip de kendileri de ölmemişse eğer bu ‘sorumlular’ mahkemede aslında işlerini ne kadar iyi ve doğru yaptıklarını ama gel gör ki sistemde sorun olduğunu anlatıyorlar. Daha yenilerde Fırat Sarı’nın yaptığı gibi... Sonra da ortak noktaları, “Bu düzen böyle, biz de parçasıyız ama hele bir sorun kendinize tek sorumlu biz miyiz” şeklinde özetlenebilecek savunma metinleri dava dosyalarında yerini alıyor. Olayın yarattığı infialin gücüne, yargılamalar boyunca geçen zaman içerisinde kamuoyu ilgisinin canlı kalıp kalmamasına göre çoğu durumda cezasızlık anlamına gelen cezalarla veriliyor, kapanıp gidiyor o dosyalar. Öyle ya ‘sistem’ iyi kurulsa, iyi işletilse, bir ya da birkaç insanın hatasıyla insanlar ölüp gider mi? Gittikten sonra da bir kaç kişi ceza alsa bile dosya kapandı denilip olay unutulmaya terk edilince sistem değişir mi?
***
Okullara ara verildiğinde kar tatili için gittikleri otelde uyurken ya da yüzlerce kişinin gelip canlarını emanet ederek barındığı aynı otelde çalışırken ölen 78 insanın ardından ‘fıtrat’ denilemiyor elbette. 234 kişinin alevler arasında çaresizlikle verdikleri yaşam mücadelesi için ‘kader’ denemiyor. Ne olsa denebilirdi peki? Belki, yangın merdiveninden yağmurlama sistemine, alarmından tahliye planına kadar her şey tamam olurdu ve çok daha az sayıda insan panikten ya da başka bir ‘anlık hata’dan dolayı zarar görürdü de o zaman denirdi. Gel gör ki ölü ve yaralı sayıları hep ‘maksimumda’ ve facia boyutunda olunca, şimdiki Grand Kartal Otel tablosunda olduğu gibi, denilemiyor. O zaman ne deniliyor peki?
***
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un olayın ardından yaptıkları karşılıklı açıklamalarla 78 insanın öldüğü bir faciada dahi yine iktidar-muhalefet kavgasına geliniverdi hemen. Son olarak dün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in açıkladığı ön bilirkişi raporuna, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ‘korsan metin’ deyiverdi. Otelde İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki (İTÜ) beş fakülteden (Afet Yönetimi Enstitüsü, Mimarlık Fakültesi, Elektrik-Elektronik Fakültesi, Makine Fakültesi ve İnşaat Fakültesi) akademisyenlerin incelemeler yaptıklarını, bundan “rahatsız olanlar” bulunduğunu ve “suçluluk psikolojisiyle sorumluluktan kurtulma çabası içerisine girdiklerini” de ekliyordu. Tüm bu karşılıklı açıklamalar boyunca, Cumhurbaşkanı Erdoğan hep ‘konuya siyaset karıştırılmamalı’ dedi. Hatta en son dün Adalet Bakanı’nın açıklamasıyla neredeyse eş zamanlı olarak bunu tekrarladı. Ancak akşamına yine Turizm Bakanı bir televizyon kanalına çıkıp ilk açıklamasındaki iddialarını uzun uzun tekrarladı, belediyeyi suçladı.
Fıtrat denemiyor, kader denemiyor, manşetlerde otel sahibi falan kötüleniyor ama işte ölüm o kadar çok ki o da vicdanları susturamıyor. O zaman gelsin bilim! Memlekette İTÜ gibi bir üniversite var, orada bu işlerle ilgili fakülteler var, o fakültelerde konularının uzmanı insanlar var. Hele gelsinler baksınlar da bulsunlar kimmiş sorumlu!
Bilimin var olma nedeninin tersine çevrilişi değil mi peki bu?
Madem bilim var, bilim sayesinde önceden bilinebilecekler var, o zaman neden önce ölüm sonra bilim? Bilim insanın dünya üzerinde yaşarken nasıl daha iyi yaşayabileceğini ararken öğrendiklerinin toplamı değil mi? Yok yere ölüp gitmemek için doğru olanın ne olduğunu anlatan bilim değil mi? Mesela eksiksiz bir yönetmelik hazırlayıp, hangi kurumun nelerden sorumlu olduğunu açıkça ortaya koyup, bunu da topluma bir güzel duyurup kimsenin işine geldiği gibi delmesine, esnetmesine, yok saymasına izin vermeyecek şekilde denetleseniz, ‘bilim gelsin de araştırsın bakalım iktidar mı suçlu, muhalefet mi suçlu ortaya çıksın’ diye -iktidarda geçen 22 yılın ardından üstelik- açıklamalar yapmak durumunda kalır mısınız? 78 insan böyle öldükten sonra, Tanju Özcan hangi belgeyi gösterse ne olacak? İTÜ’den gelip bakacak olanlar “Bolu Belediyesi yüzde 100 suçlu” diye rapor yazsa ne olacak? Yasaları, yönetmelikleri, kararnameleri Bolu Belediyesi mi çıkarıyor? Bir de bilim sizin özel dedektifiniz mi?