İlahiyatçı Cemil Kılıç: Siyasetçilerin oya, tarikatların güce ihtiyacı var

İlahiyatçı-yazar Cemil Kılıç, iktidar partisinin ya da iktidar adayı muhalefetin seçim sürecinde tarikatlarla ilişki kurmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - 6 yaşındaki kız çocuğunun İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nda yıllar boyunca cinsel istismara uğradığının ortaya çıkması, gözleri tarikat ve cemaat yapılanmasına çevirdi. Muhalefetin iktidara yönelttiği “tarikatların suçlarının üzerini örtüyorsunuz” eleştirisi de Türkiye’deki tarikatların siyasetle ilişkilerini yeniden gündeme getirdi.

İlahiyatçı-yazar Cemil Kılıç, tarikatların siyasetle ilişkisinin oy potansiyellerinden kaynaklı olduğunu söylerken, yaklaşan seçimde de rol oynayacaklarını ifade etti. Siyasetçilerin oya, tarikatların da güce ihtiyacı olduğunu söyleyen Kılıç, “İktidarda olan veya iktidar adayı olan siyasi partilerin, tarikat ve cemaatlerle doğrudan ya da dolaylı ilişkiler içinde olması bu seçimde de kaçınılmaz” dedi. Cemaat ve tarikatların devlete yönelik faaliyetlerinin ciddi biçimde devam ettiğini de belirten Kılıç, “Tüm tarikatlar güç kazanmaya, devlet olmaya çalışıyorlar” dedi.

Kılıç’la, tarikat-devlet ilişkisini konuştuk. 

'ESKİ TARİKATLARLA YENİLERİN İLGİSİ YOK'

İslam tarihinden günümüze tarikatlar hep vardı. Tarihteki tarikatlar ile günümüz tarikatları arasında fark var mı?

Günümüzdeki tarikatlar ile İslam tarihindeki tarikatlar ilgisiz. Günümüzdeki tarikatlar müteşerridir, yani şeriatçıdır. İslam tarihindeki tarikatlar ise mutasavvıftır. Mutasavvıf olmakla müteşerri olmak birbirine taban tabana zıttır. Ancak gelin görün ki, bugünkü tarikatlar müteşerri oldukları halde mutasavvıf oldukları iddiasındalar. Oysa tarikat kavramı müteşerri bir yapıyı ifade etmez. Günümüzde tarikatlar geleneksel tarikat terminolojisini bile kullanmıyorlar artık. Geleneksel tarikatlardaki ritüelleri de çoğu terk etmiş durumda. Gerçekte tarikattan ziyade cemaat görüntüsü içindeler. Bunları ‘İslamcı cemaat’ diye nitelemek çok daha doğru.

Türkiye’de tarikatların yapılanması, işleyişi nasıl?

Tarikatlarda çeşitli şahıslar etrafında kümelenmeler var. Bu kümelenmeler tarikatların ‘kolları’ olarak nitelendirilir. Zira her tarikatın vaizi, propagandisti, onlara göre ‘hoca efendisi’ bir gruplaşmaya gider. Vakıf ve dernek adı altında örgütlenirler.

‘TÜRKİYE’DE YÜZLERCE TARİKAT VAR’

Kaç tarikat olduğunu tespit etmek mümkün mü?

Net bir sayı vermek olanaksız. Çünkü tarikatların içindeki kollar sürekli bölünürler. Bu yapılarda hep böyle olur. Çeşitli gruplar çıkar, bir kısmı taraftar kitlesini yitirir ve yeni kollar çıkar. Ama ‘yüzlerce tarikat var’ demek yanlış olmaz.

‘EN GÜÇLÜLERİ İSMAİLAĞA VE MENZİL’

Hangi tarikatlar daha güçlü?

Türkiye’de tarikat dediğimiz yapıların büyük bir bölümü Nakşibendi geleneğine mensup ve bu geleneğin çeşitli kollarını oluşturuyorlar. Aslında Nakşibendilik Türkiye’de tarikat anlamında dini hayata egemen olmuş durumda. Nakşibendi tarikatının mali ve kitlesel güç bakımından öne çıkan kollarıysa İsmailağa ve Menzil. Menzil de kendi içinde bazı gruplara ayrıldı. Ama şu anda en güçlüleri hâlâ İsmailağa ve Menzil.

Bunların dışında kendilerini Nakşibendilik ile irtibatlandıran Süleymancılık ve Nurculuk hareketleri var. Bununla birlikte Kadiri oluşumlar var. Ve dediğim gibi irili ufaklı yüzlerce tarikatvari oluşum var.

‘BİRDEN ÇOK PARALEL YAPILANMA VAR’

Tarikatların Türkiye siyasetindeki etkisi hep tartışılagelmiştir. Böyle bir etkiden bugün de bahsetmek mümkün mü?

Tarikatların siyasette kuşkusuz etkisi var. Çünkü oy potansiyelleri var. Siyasetçiler bu oyu alabilmek için tarikatlara ödün veriyorlar. Tarikatlar da oy karşılığı siyasetçilerden çıkarlar elde ediyorlar. Tarikat ve cemaatler kendi dernek ve vakıfları için arsa isterler, bina isterler. Taraftarlarına devlette kadro isterler. Siyasetten, devletten yararlanmaya çalışırlar ki bunda da bir hayli başarılı oluyorlar. Son siyasi iktidar AK Parti döneminde de tarikatlar tarihlerinde hiç görmedikleri bir güce ulaştılar. Devletle ilişkilerde de çok belirleyici oldular. Devlet içinde devlet gibi bir yapılanmaları söz konusu. Önceden bir tek Fetullah Gülen Hareketi’nin paralel devlet yapılanması vardı. Şimdi birden çok paralel devlet yapılanması var.

Tarikat çatısı altında işlenen suçların hakkıyla soruşturulmamasının da bu ilişki ağı ile bağlantısı var. Çeşitli tarikatlara mensup olan yargı mensupları, emniyet mensupları, kimi bürokratlar bu tarikatları kayırıyorlar, işlenen kimi suçları işleme koymuyorlar, kovuşturmuyorlar, suçluları koruyorlar.

‘TARİHTE TARİKATLAR DEVLETLERİ YIKTI, YENİDEN AYNI NOKTAYA EVRİLDİK’

Tarikatlar Türkiye için risk oluşturuyor mu?

Evet, kesinlikle oluşturuyor. Tarikat ve cemaatlerin bu kadar güçlü olduğu bir toplumda toplumsal dayanışma, birleşme, bütünleşme söz konusu olamaz. Devlet yapılanması güçlü biçimde ayakta duramaz. Devlet parçalanır. Sosyal çözülme meydana gelir. Hak saklasın, devlet yıkılır. Tarihte bunun örneklerini gördük. Tarikatlar devletin içinde var olma mücadelelerini orduya, bürokrasiye taşıdılar. Kendi amirinin emirlerini yerine getirmek yerine şeyhinin emrini yerine getiren bürokratlar söz konusu oldu. Tarikatlar devletlerin yıkılışı için zemin hazırladılar. Yeniden aynı noktaya evrilmek çok üzücü.

O yüzden bugün tarikat ve cemaatlere karşı çok ciddi bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Devlette örgütlenmeleri engellenmeli. Devleti ele geçirme mücadeleleri engellenmeli. Bunun bir sorun olduğu kabul edilmeli. Ancak kimileri bunu sorun olarak görmek istemiyor çünkü kendileri de belli tarikatlara yakınlık duyuyorlar.

‘TARİKATLAR DEVLETİ ELE GEÇİRME MÜCADELESİ VERİYOR, DEVLET OLMAYA ÇALIŞIYORLAR’

‘Devleti ele geçirme mücadelesi’ dediniz, böyle bir mücadele bugün de var mı?

Böyle bir mücadelenin olduğunu FETÖ terör örgütünün yapılanması ortaya koydu. Benzer hedefler doğrultusunda hareket eden cemaat ve tarikatlar hâlâ var. Yeterli güce ulaştıklarında aynı yolu izleyeceklerdir. Doğalarında bu var. FETÖ de, “devleti ele geçirmek gibi bir derdimiz yok” diyordu. Ama gördük ki varmış. Cemaat ve tarikatların devlete yönelik faaliyetleri ciddi bir biçimde devam ediyor. Tüm tarikatlar güç kazanmaya çalışıyor. Devlet olmaya çalışıyorlar.

‘SİYASETÇİLERİN OYA, TARİKATLARIN GÜCE İHTİYACI VAR’

Tarikatlar ve siyaset ilişkisini anlatırken karşılıklı bir çıkar ilişkisi olduğundan bahsettiniz. Seçimlerin yaklaştığı süreçte bu ilişki nasıl şekillenir?

Siyasetçilerin oya, tarikat ve cemaatlerin güçlerini arttırmaya ihtiyacı var. Hiçbir siyasi parti farklı bir yol takip etmez. Özellikle de iktidarda olan veya iktidar adayı olan siyasi partilerin kimi tarikat ve cemaatlerle doğrudan ya da dolaylı ilişkiler içinde olması bu seçimde de kaçınılmaz.

‘DEMOKRASİ VE CUMHURİYET TARİKATLARIN VESAYETİ ALTINDA’

Bahsettiğiniz riskleri azaltmak için ne yapılmalı?

Ne yapılmalı sorusunun yanıtını vermeden önce ‘kim yapacak, kim uygulayacak’ diye sormalı. ‘Kim’ yok ortada. ‘Kim’i kaybettik biz. Yani devlet kayboldu. Tarikatlar bağlamında bir devlet aklı, bilinci yok. Tarikatlar meselesinde devlet kayboldu.

Yapılması gerekense ‘tekke ve zaviyelerin kapatılması yasası’nın uygulanması, bunu uygulayacak siyasi iradenin ortaya çıkması gerekiyor. O siyasi irade nasıl ortaya çıkar? Bunun yanıtı bende yok. Ama mutlaka çıkmalı. Aksi takdirde Türkiye devleti ve toplumu sosyal çözülmenin ve yıkılışın eşiğine doğru sürüklenir. Türkiye Cumhuriyeti bir tarikatlar konfederasyonu değil. Laikliğin, demokrasinin güçlendirilmesi gerekiyor. Tarikatlar ve cemaatler demokrasi üzerindeki dinsel vesayet kurumlarıdır. Demokrasi tarikatların vesayeti altında, Cumhuriyet tarikatların vesayeti altında. Bu vesayetin kaldırılması gerekir. 

CEMİL KILIÇ KİMDİR?

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam ve İslam Felsefesi bölümünden mezun olan Cemil Kılıç, Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü’nde Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı'nda yüksek lisans yaptı. 1999 yılından bu yana Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan Kılıç, Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik eleştirileri sebebiyle ihraç edildi. Kılıç’ın İslam Bu – Muhammedî İslam, Türkçe İbadet, Cami ve Siyaset, Kur’an ile Aldatmak, İslam’ı Anlamak İçin Türkçe Kur’an, Atatürk ve Türkçenin Işığı isimli kitapları bulunmaktadır.