İlkler unutulmaz: İngiltere’ye Yabancı Film Oscar’ı
"The Zone of Interest", 2023’ün en önemli filmlerinden biriydi kuşkusuz. İlk gösterimini 76. Cannes Film Festivali'nde yapmış Büyük Ödül ve FIPRESCI Ödülü'nü kazanmıştı. Altın Küre ve Avrupa Film Ödülleri adaylarından biri oldu. Çok sayıda eleştirmenler birliği ödülünü aldıktan sonra 5 dalda aday olduğu Oscar yarışında En İyi Uluslararası Film ve En İyi Ses dallarında iki ödül kazandı. Bu başarılar tesadüf değil.
Bu yıl Oscar yarışında En İyi Uluslararası Film dalında ödül "The Zone of Interest" filmiyle İngiltere’ye gitti. Bu ödül İngiltere’nin bu kategorideki ilk Oscar’ı oldu. İngilizce her dalda bir üstünlük yaratırken bu kategoride bir handikap yaratıyordu. Zira En İyi Uluslararası Film kategorisinin adı uzunca bir süre Yabancı Dilde En İyi Film dalıydı. İngilizce olmayan filmlere verilen bu ödül, İngiltere için baştan yok sayılabilecek bir Oscar ödülüydü.
THE ZONE OF INTEREST: KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI
Hannah Arendt, Nazilerin Yahudi siyaseti için eski Nazi subayı Adolf Eichmann’ın yargılanmasını izledikten sonra "Kötülüğün Sıradanlığı" kavramını yaratmıştı. Nazilerin gündelik yaşamlarını özenle sürdürürken; toplama kampları, gaz odaları, kobay yapılan insanlarla deneyler gibi vahşi bir tarihi, sadece Yahudiler için değil insanlığa yapılmış bir kötülük olarak tanımlamak için kullanıyordu bu ifadeyi. İngiliz yönetmen Jonathan Glazer’in çektiği incelikli bir ustalık eseri olan "The Zone of Interest"in içeriğini tanımlamak için tam da bu ifadeye ihtiyacımız var: "Kötülüğün Sıradanlığı"
"The Zone of Interest", İngiliz yazar Martin Amis'in 2014 yılında yayımladığı tarihi romanın serbest bir uyarlaması. Konunun işlenişinde farklılıklar göze çarpıyor. Ancak genel tablo benzer. Film, Auschwitz kumandanı Rudolf Höss, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetçileriyle Yahudi esirlerin toplandığı kampın yanı başında dünya üzerinde bir cennet tasavvuru kurmalarının hikayesini sunuyor. Yanı başlarında esirleri ölüme taşıyan trenlerin sesleri, burunlarında fırınlarda yananların kokuları eşliğinde havuzlu evlerinde lüks yaşamın olanca konforunu deneyimliyorlardır. Bu vazgeçilmez konfor alanı için nelere kulak tıkamalı, neleri görmemeliydiler? Aile, statü, hırs ve insanlık denkleminde benzersiz bir deneyim sunan "The Zone of Interest", 2023’ün en önemli filmlerinden biriydi kuşkusuz. İlk gösterimini 76. Cannes Film Festivali'nde yapmış Büyük Ödül ve FIPRESCI Ödülü'nü kazanmıştı. Altın Küre ve Avrupa Film Ödülleri adaylarından biri oldu. Çok sayıda eleştirmenler birliği ödülünü aldıktan sonra 5 dalda aday olduğu Oscar yarışında En İyi Uluslararası Film ve En İyi Ses dallarında iki ödül kazandı. Bu başarılar tesadüf değil.
Kuşkusuz Oscar yarışında eskiden beri Yahudi Soykırımı filmleri her zaman bir adım öndedir. Bunun sayısız örneğini görmek olasıdır. Ancak buradaki başarı sadece konu seçimiyle açıklanamaz. Yönetmen ve film ekibi oldukça incelikli bir çalışma gerçekleştirmişler. Filmin görüntü yönetmeni Łukasz Żal, (Tabii ki Polonyalı ve tabi ki Łódź Film Okulu mezunu) Filmin en önemli mekanını oluşturan toplama kampının yanındaki lüks evdeki yaşamı gerçekçi bir şekilde kayıt edebilmek için eve 10 tane senkronize edilmiş kamera kurup film ekibini evin dışında tutmuş. Adeta gizli kayıt gibi kameralar operatörler olmadan kayıt almışlar. Filmin ödüllü ses tasarımcısı Johnnie Burn, filmden 1 yıl öncesinden hazırlanmaya başlayıp Auschwitz'deki ilgili olayları, tanıkların ifadelerini ve seslerin mesafesinin ve yankılarının doğru bir şekilde belirlenebilmesi için kampın büyük bir haritasını içeren 600 sayfalık bir metin hazırlamış. 1 yıl boyunca imalat makinelerinin, krematoryumların, fırınların, botların seslerini, dönemin silah seslerini kayıt etmiş.
O dönem kampa gelenlerin önemli bir kısmının Fransa’dan olduğunu tespit edip kullanmak için 2022'de Paris'teki protesto ve isyan seslerini kayıt etmiş. İçki içen Nazilerin haykırışlarını, sarhoşluk seslerini Hamburg'daki bira içenlerin müdavimi olduğu Reeperbahn’ta kaydetmiş. Oluşturulan bu incelikli ve zamana yayılmış çalışma sürelerinden sonra ortaya çıkan başarı için tesadüfi bir çerçeve çizemeyiz.
OSCAR YOLUNDA İNGİLTERE: İNGİLİZCE OLMAYAN FİLMLERLE ADAYLIK YARIŞI
20. yüzyılda Oscar’ın yabancı film kategorisinde uzun yıllar Avrupa sinemalarının tartışılmaz bir ağırlığı oldu. Özellikle İtalyan sineması ve özelde usta İtalyan yönetmen Fellini, yıllarca En İyi Yabancı Film Oscarı’nın favorisiydi. İtalya’nın 30’a yakın adaylığı, 15’e yakın da ödülü söz konusu. 4 kez de bu ödül Fellini filmlerine verildi. İtalya’dan sonra uzun yıllar bu ödülün favori ülkesi olan Fransa’dan bahsetmeliyiz. 40’a yakın adaylık, 10 ödül. Ancak bu ağırlık 20. yüzyıl için geçerliydi. Son yıllarda Fransa’nın Oscar Ödülleri'nde hissedilir bir ağırlığı yok. İngiltere ise bu yarışta en sonlardaydı. İlk defa bu yıl bu kategoride ödül aldı. Öteki kategorilerde ne kadar güçlüyse bu kategoride de o kadar zayıftı.
Doksanlarda çoğunlukla İngiltere kendi bünyesinde konuşulan Galler dilinde çekilen filmlerle Oscar yarışında yer alırken, İngiltere Oscar komitesinin yeni bir yaklaşımıyla, başka ülkelerden İngiltere’ye gelenlerle birlikte oluşan ülkenin çok milletli yapısından hareketle 2000 sonrasında farklı ülkelerin dillerinde çekilen filmlerle adaylık yarışında yer aldı.
Son 10 yıl içinde 2 kez Türkçe film İngiltere’yi temsil ederken 2 kez de Farsça filmler İngiltere için heykelcik yarışına çıkmıştı. Hazır yeri gelmişken belirteyim, benim favori İngiltere adayım 2016 yapımı İran doğumlu yönetmen Babak Anvari’nin çektiği benzersiz bir korku filmi olan "Under the Shadow"du. İran-Irak Savaşı sırasında kocası askere alınan bir kadının kızıyla yalnız kaldığı apartman dairesinde oluşturulan atmosfer, hem savaşın yarattığı gerginliği hem de evde "yalnız olunmadığı" hissini oldukça başarılı bir sinema diliyle veriyordu. Ben 2016’da da İngiltere bu filmle Oscar’ı alsa şaşırmayacaktım. Ancak Oscar’ı kazanmak, İngiltere’de okuyan İranlı bir yönetmenin Farsça çektiği Ortadoğu hikayesine değil İngiliz bir yönetmenin Almanca çektiği Yahudi Soykırımı hikayesine kısmetmiş.
Rıza Oylum Kimdir?
1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.
'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri': Israrla Kürtçesiz 02 Ekim 2024
'Dışavurumcu' İran sineması: Festivale film çekmek 07 Eylül 2024
Tuncay Akça’nın bilinmeyen başrolü: Bebek 21 Ağustos 2024
İktidardan muhalefete sürdürülemeyen film festivalleri 16 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI