İmamoğlu: İstanbul sınırları dışına adım atmayalım mı yani?
İBB Başkanı İmamoğlu, il gezileriyle ilgili olarak, "İstanbul'un sınırlarının dışına adım mı atmayalım yani? Benim her gezimden partimin, Genel Başkanım Sayın Kılıçdaroğlu'nun haberi vardır" dedi.
DUVAR - İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, il gezileriyle ilgili olarak, "İstanbul'un sınırlarının dışına adım mı atmayalım yani? Ne kadar saçma bir bakış açısı; bir. İkincisi; benim her gezimden partimin, Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun haberi vardır. Çünkü ben kendisini ararım. Gezilerimle ilgili bilgi veririm. Ne için gittiğimi anlatırım. Kendisinin bu süreçle ilgili, her aşamasından, her adımından haberi vardır. Üçüncüsü; benim gezimin gündemi bellidir" dedi. Diyarbakır'da kendisinin bilgisi dışında bir miting organize edildiği duyumunu alınca hemen ilgilileri uyardığını ve kararın geri çekildiğini belirten İmamoğlu, konunun CHP Genel Merkezi ile uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını söyledi.
İBB, Bahçeşehir Uğur Eğitim Vakfı ile birlikte Galata'daki Saint Pierre Han'ı restore etmek üzere protokol imzaladı. Protokol imza töreninin ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İmamoğlu, son dönemde gerçekleştirdiği il gezileri ve bundan aldığı geri dönüşler ile Diyarbakır Darkapı'da yapmak istediği mitingin CHP Genel Merkezi'nin talimatı üzerine iptal edildiği yolundaki iddiasıyla ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:
İSTANBUL'UN SINIRLARININ DIŞINA ADIM MI ATMAYALIM YANİ: “İl gezileri ilk defa olmuyor. Hatta Ekrem İmamoğlu olarak, İBB Başkanı olarak da daha önceki belediye başkanlığım döneminde de belki de hayatımın en az il gezisi yaptığım dönemi yaşıyorum. Bakarsanız, böyle 6-7 ayda ilk defa iki gezi yapmışımdır diye görürsünüz. Ne yapalım yani? İstanbul'un sınırlarının dışına adım mı atmayalım yani? Ne kadar saçma bir bakış açısı; bir. İkincisi; benim her gezimden partimin genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun haberi vardır. Çünkü ben kendisini ararım. Gezilerimle ilgili bilgi veririm. Ne için gittiğimi anlatırım. Kendisinin bu süreçle ilgili, her aşamasından, her adımından haberi vardır. Üçüncüsü; benim gezimin gündemi bellidir. Yani Elâzığ’a niçin gittim? Veya Diyarbakır'a niçin gittim kısmı bellidir. Ve biz bununla sorumluyuz.
MİTİNGLE İLGİLİ BİLGİM YOKTU, UYARDIM KARARI GERİ ÇEKTİLER: Bir miting ve hani böyle bir süreçle bizim hiç alakamız ve bilgimiz dahi yoktu. Arkadaşlarım sosyal medyada bu paylaşımı görünce, oradaki yönetimi veya bu konudaki karar alanları uyardım ve ondan sonra da bu kararı alanlar bunu geri çektiler. Genel merkezle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çünkü bizim gezimizin öyle bir niyeti yok zaten. Bizim gezimizin niyeti, Elâzığ’da çok hayırlı bir işe imza atmak. Gönül isterdi ki oradaki kamu yöneticileriyle imzalayalım. Onlar da katılsınlar.
KİM KİME TALİMAT VERİYOR 'ORAYA GİTMEYİN' DİYE: Bence bu gezide sizlerin de devlet yetkililerinin de ele alması gereken ne biliyor musunuz? İBB Başkanı Gümüşhane'ye gidiyor ve çok değerli bir okulun başlangıcına imza atıyor. İBB Başkanı Elâzığ’a gidiyor, muazzam bir meslek lisesinin yapımı için süreci başlatıyor, imza atıyor. Allah aşkına devleti temsilen orada niçin o şehrin valisi yok? Orada niçin o şehrin belediye başkanı yok? Kim talimat veriyor? Yani bırakın genel merkezin Ekrem İmamoğlu'yla ilişkisini, hükümetin yöneticileriyle, o şehrin mülki amirinden belediye başkanına, onların ilişkisini sorgulayın. Kim kime talimat veriyor, ‘Oraya gitme’ diyor? Kim kime talimat veriyor, ‘İzinli ol ya da raporlu ol’ diyor, buna bakın. Ya da tesadüf müdür? İmamoğlu hangi şehre giderse o şehrin valisi raporlu, belediye başkanı izinli ya da seyahatte oluyor. Onun için lütfen buna odaklanın. Benim gezimden genel başkanımın haberi var, biz bilgisini veriyoruz. Gayet değerli ve güzel bir süreç yönetiyoruz.
BU İLGİ BENİM SORUMLULUĞUMU ÇOK ÇOK BÜYÜTTÜ: Ne gördüm? Şehirlerde şunu gördüm: Millet kararını vermiş, süreci bekliyor. Gerçekten bugünün zor durumlarından, zor koşullarından başta ekonomi, işsizlik, insanların geleceğe dair kuşkuları, eğitim, yani ‘nasıl bir eğitim alacağım, ne olacak’. Yurt, yurtta kalamıyorum. 'Bana yurt verin' diye çığlık atan gençler; kadınlar, anneler, çocuklar, bu manada muazzam bir ilgi gördüm. Bu ilgi benim sorumluluğumu çok çok büyüttü. ‘İstanbul'a döndüğümde görevimi daha iyi yapmalıyım’ duygusuyla döndüm. Benim motivasyonumu çok çok büyüttü. Onun için çok bu anlamda ders aldığım ve bu anlamda motivasyonumu yükselten bir gezi olmuştur. Bu şekilde özetleyebilirim.”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mahkeme kararı sonrasında Türkiye Gençlik Vakfı'nın (TÜGVA) Büyükada İskelesi'ndeki yerinden tahliye edilmesi sırasında yaşananlar ve kentteki taksi kriziyle ilgili sorular üzerine de şunları söyledi:
ZABITAYA MÜDAHALE EDEN EMNİYET GÜÇLERİNİ KİM GÖNDERDİ HÂLÂ ARIYORUM: “Büyükada İskelesi'ndeki tahliye sırasında kriz çıkmasına sebep olan kimse ben hâlâ arıyorum, bulamadım. Zabıtaya müdahale eden emniyet güçlerini oraya kim, ne için, hangi talimatla, yasanın hangi maddesini kullanarak yolladığını ben arıyorum, bulamadım. Elde hiçbir veri yok. Bir talimat yok ortada. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir kamu kurumunun hakkı olan bir yeri, bir vakıf adına tahliye edilmesi için yine bir kamu kurumu olan emniyet müdürlüğümüzün çevik kuvvet ekibi, yaklaşık 40-50 emniyet mensubu, tabiri caizse tekme-tokat misali dışarıya atması manzarasını bu ülkeye yaşatan kim? Ben merak ediyorum. Birisi çıksın desin ‘Ben yaptırdım’. Hakkında suç duyurusunda bulunacağım.
DEVLETİN HAKKININ, HUKUKUNUN ÇİĞNENDİĞİ BİR AN YAŞADIK: Bir devletin hakkının, hukukunun korunmasına dönük, bunun çiğnendiği bir an yaşandı. Ama biz hakkımız olan, devletin milletin hakkı olan Şehir Hatları'na ait bu iskelenin üst katında anlamsız, gereksiz üçüncü, dördüncü şahıslara farklı eğlenceler, farklı siyasi buluşmalar adına kullanılan bir mekân şeklinde değerlendirilen o alanı tekrar yine devletimize ait, İBB’nin bir kültürel temsiliyet alanı olarak kullanılmasına dönük mücadelemizi sürdürüyoruz. Yapının kimliğine, mimari estetiğine aykırı bir biçimde beni hiç ilgilendirmeyen, memlekete faydasının asla olup olmadığı konusunda hiçbir fikrimin olmadığı bir vakfın kullanması sürecini sona erdireceğimiz konusunda vatandaşlarımız emin olsunlar. Takibimizde.
TOPLUMDA DEĞERLERİ YÜZDE 1 BİLE DEĞİL: Her zamanki gibi tüm popülist kavramları, bütün değerleri kullanarak inancımızı, Müslümanlığı, İslam'ı kullanarak, sözler, cümleler kurarak kendine yer edinmeye çalıştıklarında bir o kadar daha aslında kendilerini dibe vurdurdular. Kendileri belki 100 üzerinden 100 değeri olduğunu düşünüyorlardı. Toplumun gözünde 30’du 40’tı. Şu an 1 bile değil. O kadar dibe vurdurdular, devam ediyor bu. Yazıktır, günahtır. Biraz aklı olan var ise o yöneticilerin içerisinde, kurucuların içerisinde birazcık aklı olan var ise devlete karşı bu şekilde direnç göstermemeliler. ‘Yanlıştan vazgeçiyoruz, özür dileriz toplumdan’ deyip geri çekilmeliler. Bu feraseti bekliyoruz. Ama bu olmasa da biz 16 milyon İstanbulluya söz verdiğimiz üzere malımıza, mülkümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz.
TAKSİ PLAKASI AĞALIĞI BİTECEK: Biz bir söz vermiştik. Rant peşinde koşan, taksi meselesini plaka değeri üzerinden yorumlayan ve sahip olduğu plakanın kaç lira olduğunu hesap eden akla karşı mücadele veriyoruz. İkinci mücadelemiz de İstanbullunun nitelikli hizmet alması yönünde yeterli sayıda taksinin İstanbul'da var olması mücadelesi. Şimdi hem birinci şık için hem ikinci şık için mücadele ve müdahalelerimiz sürüyor ve sürecek. Bu manada elbette ki kamunun elindeki bize hukukun verdiği gücü kullanma yönünde fırsatlar bitmez. Sürprizin anlamı yitmesin, beklesinler. Gerekli müdahaleyi yapacağız. Fırsatçıların elinden, o bir avuç insanın yılda milyarlarca liralık plaka alışverişi üzerinden İstanbul'un huzurunu tehdit eden bütün o kavramı bertaraf edeceğiz. İstanbul'un hakkı olan, hukuku olan, plaka meselesini de çözüyor olacağız.
HUKUKU BURADAN GÖREVE DAVET EDİYORUM: İstanbullunun sağlıklı hizmet alması için, yeterli sayıda taksi elde edebilmesi için de mücadelemiz devam ediyor. Yine bu Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında gündeme gelecek. Bu noktada şunu belirtmek isterim. Hukuksuz bir biçimde İstanbullu adına karar alma mekanizması olan UKOME'nin sayısıyla veya katılımcılarıyla oynayan ve saçma sapan bir yönetmelikle bizi kilitlemeye çalışan bakanlığın aldığı karara açtığımız davanın da halen hukuk zeminin görüşülmemesi, bir karara bağlanmamasını buradan kınıyorum. Bu 16 milyon İstanbullunun da hukukun zamanında karşılığını bulamaması, hukuksuz bir biçimde değiştirilen mekanizmanın gerçekten hak ettiği noktaya gelmemesi yönünde hangi el değiyorsa bu üzücü bir eldir, derhal buna son verilmelidir. Saçma sapan o yönetmeliğin derhal değişmesi gerekir. İstanbul’a ait ulaşımla ilgili kararların yine İstanbul'un yönetiminin mekanizma olarak yetkisinde olan bir sürecin tekrar sonuca erdirilmesi lazım. Hukuku buradan göreve davet ediyorum. Bir an önce UKOME ilgili kararın doğru bir biçimde ele alınması ve değerlendirilerek karara bağlanmasını çağrısını yapıyorum.”
'AZ ZAMANLARININ KALDIĞINI ANLIYORLAR'
Ekrem İmamoğlu, Rusya'nın Kommersant gazetesine de konuştu. Türkiye'de siyaset yapmanın cesaret istediğini dile getiren İmamoğlu, "Bu iktidarın demokratik prosedürler dahilinde gidişini bekleyecek kadar sabrımız var" ifadelerini kullandı.
Sputnik'in haberine göre Kommersant'tan Marianna Belenka, 2023'teki seçimlerin olası adayları arasında bulunduğunu söylediği Ekrem İmamoğlu'yla konuştu. İmamoğlu, TÜGVA örneği üzerinden yöneltilen 'iktidarla yaşanan bu tür çatışmaların ne kadar ileri gidebileceği' sorusu karşısında "Bu periyodik olarak yaşanıyor. Biz özellikle çatışma arayışı içinde değiliz. Merkezi hükümetin bazı temsilcileri onları provoke ediyor. Onlar bunun kendileri için faydalı olacağını düşünürken biz her zaman hukukun tarafında yer alıyoruz ve çıkarlarımızı sonuna kadar koruyoruz. Bu kişilerin geçici olduğunu her zaman söylüyoruz. Bugün iktidardalar ancak yarın orada olmayacaklar. Bir zamanlar mevcut Cumhurbaşkanı'nın söylediği 'İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder' sözünü hatırlatmak istiyorum. İktidarı kaybetmekte olduklarını ve az zamanlarının kaldığını anlıyorlar. Bu iktidarın demokratik prosedürler dahilinde gidişini bekleyecek kadar sabrımız var" yanıtını verdi.
'TÜRKİYE'DE SİYASET YAPMAK KOLAY DEĞİL'
İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili soruya cevaben şu anda Türkiye'deki durumda kişisel tercihler ve hırslarından söz edemeyeceklerini söyledi. İmamoğlu, "İstanbul belediye başkanlığına nasıl aday olduğumu hatırlıyor musunuz? Bana teklif ettiler ve ben de kabul ettim. Muhalif ittifakın bu konu üzerinde çalışacağını ve en iyi adayı öne çıkaracağını düşünüyorum" dedi.
Büyük siyasete geçiş sürecini anlatan İmamoğlu, Türkiye'de siyaset yapmanın kolay olmadığını ve cesaret istediğini vurguladı. Yeterli cesarete sahip olduğunu, yine de iş dünyasından siyasete geçişin zor olduğunu kaydeden İmamoğlu, İBB başkan adaylığının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kendisine teklif edildiğini ve bunu memnuniyetle kabul ettiğini anlattı.
Muhalif bir belediye başkanı olarak ne tür baskılarla karşılaştığının, iktidarla uzlaşma noktaları bulunup bulunmadığının sorulması üzerine İmamoğlu, "Elbette anlaşmazlıklar gibi uzlaşmalar da oluyor. İktidarın sunduğu bazı projelerin İstanbul sakinlerinin faydasına olduğunu gördüğümüzde kabul ediyoruz. Biz her zaman uzlaşmadan yanayız ancak diğer taraf birçok konuda cepheleşmeyi tercih ediyor" dedi.
'KANAL İSTANBUL VURGUSU'
Kanal İstanbul'un kabul edemeyecekleri bir proje olduğunu kaydeden İmamoğlu, başladığı duyurulan bu projeyi durdurup durduramayacakları sorusuna "Merkezi hükümet sadece proje başlamış gibi yapıyor ama durum öyle değil. Temel atma töreni olarak ilan ettikleri şey, sadece kanalın inşa edilmesinin planlandığı bölgede bulunan bir çevre yolunun yapılmasıyla ilgili. Aslında bu projenin teknik dayanağı bile yok, proje hazır değil" cevabını verdi. (HABER MERKEZİ)