YAZARLAR

İmamoğlu’nun çözmesi gereken iki şifre var

İmamoğlu'ndan başka seçmen kesimlerini uzaklaştırabilecek, ‘keskin’ bir genel siyasi söylem beklenmiyor. Kampanyanın temelindeki en önemli siyasi odak şehir yoksulluğu olacak. Peki böyle bir söylem yeterli olacak mı? Seçime 3 aydan az bir zaman kalmış olsa da bu sorunun yanıtını vermeye çalışmak için hâlâ biraz daha süre lazım…

Yerel seçim gündemi iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde en çok konuşulan başlıksa iktidarın İstanbul ve Ankara’yı ‘almak’ için hangi isimleri aday göstereceği. Özellikle de İstanbul’daki aday tercihi konusunda yoğun bir çalışmanın devam ettiğini, geçen hafta yazdığımız tablonun da değişmediğini belirtelim: En çok gayret gösteren isim Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, teşkilat tarafında öne çıkan isim Fatih Belediye Başkanı Mehmet Ergün Turan, ‘son karar’ aşamasında devreye girebilecek isimse Selçuk Bayraktar. 

İktidar tarafında durum böyle ve İstanbul adayı ilk gündem olmaya bir süre daha devam edecek. Ancak herhalde yerel seçim sürecinde ve sonucunda en çok merak edilen başlık, 2028’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için seçmenin ne mesaj vereceği olacak.

Politik Duvar’da Ankara Temsilcimiz Nergis Demirkaya’nın Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki bir siyasetçiden aktardığı, "Sadece İstanbul için aday arandığını düşünmeyin, bu seçimdeki tercih 2028 için de belirleyici olacak" değerlendirmesini hatırlatarak, muhalefet tarafında gözlerin üzerinde olacağı isme, Ekrem İmamoğlu’na bakalım.

***

İstanbul’da güçlü bir ‘İmamoğlu ittifakı’ sağlanması ve dolasıyla seçimin kazanılabilmesi için çözülmesi gereken iki temel şifre var:

1) Böyle bir ittifakta yer alabilecek tarafların durumunun ne olacağı.

2) İmamoğlu’nun seçim çalışmasında bu iş birliğini büyütüp seçimi kazanacak hale getirebilmek için yapacakları.

İstanbul’da bir ittifak için kritik nokta, DEM Parti’nin “müzakereye açık ancak müzakerenin de açık olmasını öngören” seçim kararı gibi duruyor. HDP’nin yükseliş süreciyle birlikte İstanbul’daki her seçimin belirleyicisi haline gelen ve bugün DEM Parti’nin tabanını oluşturan bir milyondan fazla seçmenin tercihi ne olacak? Burada en belirleyici nokta, başta Esenyurt olmak üzere belli ilçelerdeki başkan ve başkan yardımcısı tercihlerinin nasıl şekilleneceği. DEM Parti’nin buralarda belirleyici olma isteği, bu isteğin nasıl karşılanacağı İmamoğlu’nun kampanyası için büyük önem taşıyor.

İYİ Parti’de peş peşe istifalar getiren ‘seçime özü başına girme’ kararı ise İmamoğlu cephesinde çok büyük bir sorun olarak değerlendirilmiyor gibi. Akşener’in seçimde iş birliğine kapıları kapatarak 81 ilde kendi adayını çıkarma kararının en büyük faturasını İstanbul’da ödeyeceği düşünülüyor olmalı...

Yoksa 14 Mayıs’ta Millet İttifakı ortak pusulasında İYİ Parti’ye giden oylar da DEM Parti oyları gibi yüzde 8 civarındaydı. Bugünse İstanbul’da bir İYİ Parti adayının alabileceği oyun bunun en fazla yarısına ulaşabileceği gibi bir değerlendirme var. Başa baş bir yarış için bu oran da önemli değil mi? Orada da herhalde kamuoyu yoklamalarında İmamoğlu’na yönelik olarak ortaya çıkan yüksek tercih dikkate alınıyor. Yine de durum çok rahat görünmüyor. Özellikle DEM Parti ile birlikte atılacak her muhtemel adım için ayrıca düşünülüyor…

***

İkinci şarta, yani İmamoğlu’nun kendisinin yapacaklarına gelecek olursak, orada da tablo çok rahat gibi görünmüyor. 27 Aralık’ta yapılacak tanıtım öncesinde şu an CHP’nin elinde olmayan belediyelerin adayları da belli olacak gibi...

Üsküdar’da Sinem Dedetaş, Şişli’de Emrah Şahan güçlü ihtimaller. Pendik’te Süleyman Tarık Balyalı, Fatih’te Mahir Polat artık resmen adaylar. İmamoğlu’nun çok yakınındaki Polat’ın Fatih’ten adaylığı, mevcut Belediye Başkanı Ergün Turan’ın İstanbul’dan iktidar adayı olmasının önünü de kesebilecek bir hamle gibi görünüyor.

Kritik soruya gelelim: Mayıs 2023 seçimlerinde iktidarın propagandasını üzerinde şekillendirdiği "milli güvenlik", “lider ülke”, “terörle mücadele” söylemine karşı ne yapılacak?

İmamoğlu ile hem siyaset macerasında hem de Beylikdüzü’nden bu yana belediyecilik faaliyetinde kader birliği etmiş çok yakınındaki bir ismin yorumu şöyle:

"AK Parti bu seçimi de genel siyasete kilitlemek istiyor. Çünkü yerelde söyleyecekleri hiçbir şey yok. Ancak bu kez Kılıçdaroğlu gibi kolay yüklenebilecekleri bir genel başkan da yok. Özgür Özel’e karşı durumları aynı değil. Özel, eğer bu süreçte büyük hatalar yapmazsa bu anlamda işleri zor."

Peki ama İmamoğlu, merkez muhalefet için bu kadar öne çıkan bir isim haline gelmişken kendisi nasıl bir siyasi söylem üretecek?

CHP seçmeni dahil hiçbir kesimin kulağına güzel gelecek ama başka seçmen kesimlerini uzaklaştırabilecek, ‘keskin’ bir genel siyasi söylem beklenmiyor. Ancak kampanyanın temelindeki en önemli siyasi odak şehir yoksulluğu olacak. Bağcılar’da, Esenler’de, Küçükçekmece’de Kanarya’da yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca seçmenin sıkıntıları İmamoğlu’nun kampanyasında işleyeceği ve elinin en güçlü olacağını düşündüğü nokta…

Genel seçimi kazandıramayan ‘boş tencere’, İstanbul’u nasıl kazandıracak diye sorulabilir. Ama genel seçimde halkın günlük hayatındaki en önemli sorunları ne kadar anlatıldı, ne kadar iktidara karşı bir tepkiye dönüştürülebildi diye yeni bir soru daha peşine eklenerek…

Peki böyle bir söylem yeterli olacak mı?

Seçime 3 aydan az bir zaman kalmış olsa da bu sorunun yanıtını vermeye çalışmak için hâlâ biraz daha süre lazım…