İngiltere basınında geçen hafta: 'İngiltere’de gençlerin yarıdan fazlasının tercihi diktatörlük'

İngiltere'nin gündeminde artan yoksulluk nedeniyle yaşam kalitesindeki düşüşler ve gençlerin diktatörlük eğilimleri vardı. Deepseek'in ortaya çıkışıyla ülkede yapay zeka planı da gündeme geldi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

İngiltere’de Z kuşağını oluşturan gençler otoriter yönetim biçimlerine ve radikal değişimlere yönelik bir eğilim gösteriyor. The Times gazetesinde (26 Ocak’ta Alex Farber imzasıyla) yer alan habere göre 13- 27 yaş aralığındaki gençlerin yarısından fazlası (yüzde 52’si), "parlamentoyla veya seçimlerle uğraşmak zorunda olmayan güçlü bir liderin ülkeyi yönetmesi durumunda Birleşik Krallık'ın daha iyi bir yer olacağını" düşünüyor.

“Z Nesli: Eğilimler, Gerçekler, Güven” isimli raporda yer alan “endişe verici” bulgular Channel 4 kanalı için yapılan bir anket çalışmasının sonucu. Craft şirketi tarafından yapılan çalışmada katılımcıların üçte biri "ordunun yönetimi ele alması durumunda ülkenin daha iyi” olacağını ve yüzde 47’si ise toplumun “devrimle radikal şekilde değiştirilmesi” gerektiğini düşünüyor.

The Times gazetesinin haberinde ayrıca erkek katılımcıların yüzde 45’inin “kadınlara eşit haklar verme konusunda işlerin fazla ileri gittiğini” ve artık kendilerinin ayrımcılığa uğradıklarını düşündükleri ifade ediliyor.

Ankete göre gençlerin yüzde 58’i haber takibi konusunda sosyal medya paylaşımlarını haber kaynaklarından daha güvenilir bulduklarını söylüyor.

Channel 4 kanalının Genel Müdürü Alex Mahon, 30 Ocak Perşembe günü kamuoyuyla ayrıntılarıyla paylaşılacak olan çalışmanın "demokrasiye olan ilgisizlikte net bir artış” gösterdiğini ve bunun çevrimiçi dezenformasyonla körüklendiğini belirtiyor. Mahon ayrıca cinsiyet ayrımcılığının çok endişe verici boyutlarda olduğuna işaret ediyor.

Yapay zeka savaşları - Deepseek Amerika'nın yapay zeka üstünlüğüne meydan okuyor

OpenAI'ın yapay zeka aracı ChatGPT'nin ortaya çıkışından bu yana, Amerikan şirketleri kendi neslinin en önemli teknolojisinin geliştirilmesinde büyük bir avantaja sahip görünüyordu. Ancak şimdi, OpenAI ve benzeri yapay zeka araçlarının yapabildiklerini çok daha düşük bir maliyetle yapan Çin kaynaklı DeepSeek ortaya çıktı. DeepSeek’in kullanıcılardan gördüğü ilgi büyük teknoloji hisselerinin değerinde ABD borsasında büyük bir çöküşü beraberinde getirdi. İngiltere basınında DeepSeek’in yapay zekanın geleceğini ve dünya ekonomisini yeniden şekillendirme potansiyeli hakkında çok sayıda yazı yayınlandı. “Deep Seek yeni bir Sputnik anı mı?” sorusu ile ABD’nin teknoloji konusunda “hegemonik gücü”nün sarsılabileceği yorumları yapıldı.

Salford Üniversitesi'nden Ekonomist Dr. Richard Whittle The Independent'a verdiği demeçte, “DeepSeek'in (nispeten) düşük bir geliştirme maliyetiyle ücretsiz olarak sunulan işlevsel bir yapay zeka aracını piyasaya sürmesi, Silikon Vadisi'ne ve hızla gelişen yapay zeka pazarındaki Amerikan hakimiyetine olan inancı sarstı” dedi.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer

Yapay zeka eylem planı

İngiltere bir süredir yapay zeka teknolojisi ile ilgili adımlar atmaya hazırlanıyordu. Başbakan Keir Starmer, DeepSeek’in piyasaları sarsmasından önce (13 Ocak’ta) yaptığı bir konuşmada Yapay Zeka Eylem Planı başlatacaklarını duyurmuştu. Starmer konuşmasında söz konusu teknolojinin sunduğu fırsatların durup dururken İngiltere’nin önüne hazır olarak gelmeyeceğini, bu küresel yarışta bazı ülkelerin yapay zeka atılımları yapacağını ve geri kalanların bunları satın almak zorunda kalacağını belirtmiş ve şöyle demişti: “Asıl soru şu: İngiltere bunlardan hangisi olacak? Yapay zeka üreticisi mi yoksa yapay zeka tüketicisi mi?”

Keir Starmer daha sonra The Times’da yazdığı bir makalede ise, yapay zekanın da unsurlarından birisi olduğu ekonomik büyüme planlarından bahsetti. Başbakan Starmer yazısında “regülasyon bataklığı” ve “bürokratik engellerin” İngiltere ekonomisine yayıldığını ve bunun milyarlarca poundluk yatırımların önünü kestiğini savunuyor. Starmer bu bağlamda eski Başbakan Margaret Thatcher'a atıfta bulunarak, İngiltere'nin büyümesini teşvik etmek amacıyla bürokratik düzenlemeleri ortadan kaldıracaklarını söylüyor. Maliye Bakanının ekonomik sunumundan da anlaşıldığı üzere, Starmer bu gibi “engelleri” ortadan kaldırarak Oxford ve Cambridge civarındaki bölgeyi inovasyon ve yapay zeka konusunda dünya çapında tanınan bilim ve teknoloji firmaları için bir merkez olacak "Avrupa'nın Silikon Vadisi” haline getirmeyi amaçlıyor.

Çalışan yoksulluğu pahasına ekonomik büyüme

Maliye Bakanı Rachel Reeves, parti grubu toplantılarında milletvekillerine “Ekonomik büyüme, bu İşçi Partisi hükümetinin bir numaralı misyonudur” diyerek hükümetin söz konusu ekonomi politikalarına destek çağrısı yapıyor. Başbakan Keir Starmer da eş zamanlı olarak büyük sermaye sahiplerini ekonomi programı konusunda iknaya uğraşıyor. Starmer geçtiğimiz hafta Lloyds Bankası, Nationwide Building Society, BAE Systems, Tesco, BT, Unilever, Vodafone ve Taylor Wimpey gibi şirketlerin temsilcileri ile kahvaltı yaptı. Anlaşıldığı kadarıyla sermaye sahipleri başbakanın ekonomi politikasına şüpheyle yaklaşıyor ve vergi artışlarına dönük planlardan şikayet ediyor.

Starmer iş dünyasının önde gelenleri ile kahvaltıda buluştu.

Sermayenin vergiler konusundaki şikayetleri bir süredir İngiltere’nin gündeminde önemli yer işgal ediyor zira İşçi Partisi Hükümeti ekonomik büyümeye kaynak sağlamak için daha önce “non-dom” vergi statüsünü kaldırarak, yeni bir vergi rejimi uygulamayı planladıklarını duyurmuştu.

"Non-dom" (non domicile), Birleşik Krallık'ta ikamet etmekle beraber ticari faaliyetleri İngiltere dışında olan sermaye sahiplerini tanımlamak için kullanılan bir kısaltma. Halihazırda non-dom vergi statüsüne sahip kişiler (gelirlerini İngiltere’de bir banka hesabına yatırmadıkları sürece) sadece İngiltere’deki faaliyetlerinden kazandıkları paradan vergi ödüyorlar. Bu da vergi oranı düşük bir ülkeyi yerleşik oldukları ülke olarak seçerek vergi kaçırmalarının yolunu açıyor. (Bu konuda en çok gündeme gelen isim eski Başbakan Rishi Sunak'ın eşi Akshata Murty.) Maliye Bakanı Reeves kısa süre önce Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı bir açıklamada non-dom vergi değişiklikleri konusunda “yumuşama” sinyalleri vererek aslında seçim manifestosunda vaat ettikleri bu düzenlemeden geri adım atacaklarını söylemişti.

Dolayısıyla İngiltere’nin hızlı ekonomik büyüme politikalarını, sermayeye yönelik vergiler yerine ne pahasına ve nasıl finanse edeceği tartışılıyor. İşçi Partisi’nin iktidara geldiğinden bu yana attığı adımların, işçileri ve emeklileri 20 yıldır süregelen yoksulluktan çıkarmaya yönelik olmadığına, bilakis yoksulluğu derinleştirdiğine dair eleştiriler de giderek artıyor. Yapılan yorumlarda alt gelir gruplarının bu gibi bir ekonomik büyümenin sonuçlarını beklemesinin haksızlık olacağı belirtiliyor “bu kasvetli ve kötüleşen tablo” karşısında İşçi Partisi'nden "somut eylem" talep ediliyor: “Daha güçlü bir ekonomi, yoksulluğu hedef alacak özel bir destek olmadığı sürece yoksul hane halkı için pek bir fark yaratmayacak.”

Bu bağlamda İngiltere Sendikalar Konfederasyonu (TUC), yeni yayınlanan Birleşik Krallık’ta Yoksulluk Raporu’na atıfta bulunarak “İngiltere’de çalışmak sizi yoksulluktan kurtarmıyor” diyor. Joseph Rowntree Vakfı (JRF) tarafından yayınlanan ve 2022-23 yıllarını kapsayan söz konusu rapora göre, İngiltere nüfusunun yüzde 20'den fazlası, yani 14,3 milyon, yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Raporda ayrıca çalışan yoksulluğunun vahim boyutlarda olduğu ifade ediliyor. Rapora göre en az bir yetişkinin çalıştığı ailelerdeki çocukların yarısı yoksulluk içinde.

Unite sendikasının kısa süre önce yaptığı bir kamuoyu araştırması ise binlerce emeklinin, hükümetin kış yakıt yardımı kesintilerinin ardından evlerini ısıtamadıklarını, öğün atlamak ve temel ihtiyaçlarından kısıntı yapmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor.

Sendikanın Genel Sekreteri Sharon Graham “Bu çalışma, bu kış yakıt yardımı kesintisinin gerçek hayatta emekliler üzerinde ne gibi etkileri olduğunu gösteriyor. Evde titriyorlar, banyo yapamıyorlar ya da bazı öğünler yemek yiyemiyorlar. Emeklilerin, bir ömür boyu çalıştıktan sonra onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlamalıyız.”

Microsoft Gazze’de İsrail’in saldırılarına destek oldu

The Guardian gazetesinde yer alan özel bir habere göre Microsoft şirketi Gazze'ye yönelik bombardımanının en yoğun aşamasında İsrail ordusuna “bulut teknolojileri” ve “yapay zeka sistemleri” konusunda destek sundu.

Sızdırılan belgeler ve gizli kaynaklara dayanan, The Guardian, +972 Magazine, Drop Site News ve Local Call ortak özel haberinde, Microsoft'un 7 Ekim sonrası İsrail ile, ordunun “artan veri depolama ve işlem gücü” talebini karşılamak için toplamı 10 milyon dolara ulaşan anlaşmalar imzaladığı ifade ediliyor.

Haberde ayrıca Microsoft'un İsrail ordusuna istihbarat verilerinin depolanması için kapasite artışının yanısıra OpenAI'nın GPT-4 modeline büyük ölçekli erişim sağladığı ifade ediliyor. Gazete İsrail ordusu ile bu yapay zeka işbirliğinin, OpenAI'ın, askeri örgütler ve istihbarat teşkilatları ile çalışma kısıtı olan politikasında değişiklik yapmasının hemen ardından gerçekleştiğini aktarıyor.

Sızdırılan belgeler, Microsoft’un İsrail ordusuyla şu başlıklarda birlikte çalıştığını ortaya koyuyor:

  • Microsoft'un bulut veri depolama platformu Azure, birçok askeri istihbarat birimi tarafından kullanıldı.
  • İsrail’in, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin nüfus kayıtlarını ve seyahat bilgilerini yönetmek için kullandığı "Rolling Stone" sistemi, Microsoft'un teknolojisiyle yönetiliyor.
  • Gazze saldırısı sırasında Microsoft'un iletişim ve mesajlaşma sistemleri, "hedef bankaları" adı verilen büyük veritabanlarını yöneten hava kuvvetleri birimi Ofek birimi tarafından kullanıldı.
  • Ve ayrıca Microsoft çalışanları İsrail askerleriyle hem uzaktan hem de askeri üslerde, teknik destek ve danışmanlık için birlikte çalıştı.

     Fotoğraflar: Reuters