İnsani yardım yerelleşmeli

Doğal ve insan kaynaklı felaketlerden etkilenen insanların hayatlarını iyileştirmek üzere eşit ve adil bir dünyayı hedefleyen insani yardım çalışmalarında güncel tartışmalar, ‘yerelleşme’yi öneriyor.

Google Haberlere Abone ol

Ceren Can* [email protected]

DUVAR - Araştırmalar giderek sıklaşan iklimsel anomaliler, savaş ve çatışmalar nedeniyle, ‘zorunlu göç’ün yakın gelecekte hepimizin gündemi, belki de gündelik hayatımızın bir parçası olacağını öngörüyor. Günün birinde her birimizin şu veya bu sebepten ‘mülteci’ ya da ‘göçmen’** olacağını iddia eden teoriler günden güne yaygınlaşırken, yazık ki veriler de tersini göstermiyor.

GERÇEKLER

Acı gerçekliğe şöyle bir bakalım:

·       2020’de 88 milyon kişi doğal ve insan kaynaklı afetler sebebiyle evini terk etmek zorunda kaldı. Üstelik böyle bir sayı daha önce hiç görülmemişti.

·       Yine 2020’de silahlı çatışmalardan 170 milyon insan etkilendi.

·       Birleşmiş Milletler’e göre, sadece 2021’de 235 milyon insan, yardım ve korumaya ihtiyaç duyacak.

·       Aynı yıl, yani 2021’de bütün dünyada ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için 35 milyar dolar kaynak öngörülüyor.

·       İnsani yardıma ihtiyaç duyanlarla birlikte insani yardıma aktarılan kaynaklar her sene artsa da ihtiyaçların tümü karşılanamıyor. 

ETKİLİ VE ETKİN İNSANİ YARDIM VE AFET SONRASI MÜDAHALE

Bugünkü anlamıyla ‘insani yardım,’ nereden bakılsa, 150 senesini devirdi. İnsani yardımda artık sadece ‘yardım’ edilmiyor, bir hayırseverlik yapılmıyor; kaynakların eşit dağıldığı adil bir dünya için hak temelli ve ilkeli bir yaklaşım benimseniyor. İnsani yardımın küresel ilkeleri var. Şimdi STÖ’ler varoluş sebeplerini biliyor, müdahale ve iyileşmenin hangi ucundan tutacağının sınırlarını çiziyor, rollerini seçebiliyor ve gönüllüler ile kaynakları mobilize edebiliyorlar. Ayrıca özellikle afet alanında birlikte çalışan STÖ’ler, 1999 depreminden bu yana, nasıl birlikte çalışacaklarına dair güçlü bir sivil örgütlenmeye sahipler ve deneyimliler. Bunun yanında, afet sırası ve sonrası koordinasyon, birbirleri ve kamu kurumları ile iletişim konusunda güçlenmiş durumdalar. Dünyada NEAR Network, Türkiye’de Afet Platformu gibi iyi örnekler bulunuyor.

KAYNAKLAR

Fakat ‘acı gerçekler’de gördüğümüz gibi, doğal ve insan kaynaklı felaketler o kadar fazla sayıda insanı (ve dünyayı paylaştığımız diğer canlıları) etkiliyor ki, gönüllü iş gücü ve bağışlarla dayanışmak, sorunları iyileştirmede yetersiz kalıyor. Gönüllülüğün ve bağışların ötesinde bir kaynağa ve insani yardımı profesyonel olarak yürütmeye ihtiyaç var. Bu sebeple, yani dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler, bugünün insani yardım sisteminin önemli belirleyicilerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. Ve şimdi bugün, devletlerden insani yardım ve kalkınma fonları şeklinde akan ve Birleşmiş Milletler liderliğinde ilerleyen insani yardım mekanizması, en az kaynakla, en etkili çözümleri keşfetmek için ortak aklımıza ihtiyaç duyuyor.

SORUN

İşte Mayıs 2016’da ilki İstanbul’da düzenlenen ‘Dünya İnsani Zirvesi’ bu arayışın bir adımıydı. Birleşmiş Milletlerin ev sahipliği yaptığı Zirve’de insani yardım sisteminin kusurları, geleceği ve olası çözümler konuşulmuştu. 60’a yakın Birleşmiş Milletler üyesi ülkeden üst düzey siyaset insanı, 700’e yakın sivil toplum örgütünden temsilciler ile özel sektör, akademi, kamu kurumları ve medyadan uzmanların katıldığı bu büyük toplantıda, insani yardım sisteminin başlıca kusuru etraflıca tarif edildi: mevcut sistem fazla merkezî, tepeden inmeci ve Birleşmiş Milletler odaklıydı; bu yüzden yeterince çevik ve etkili değildi. Veriler yine onaylıyordu. O zaman da aynen bugün olduğu gibi, devlet kaynaklı insani yardım fonlarının üçte ikisi sadece 5 ülkeden geliyordu; üstelik o yıl, yani 2016’da toplam insani yardım fonunun sadece yüzde 1,7’si doğrudan yerel ve ulusal STÖ’lere aktarılmış, krizden etkilenmiş devletlere aktarılan pay, toplam fonun yüzde 3’ünü biraz geçmişti.

İNSANİ YARDIMDA 'BÜYÜK UZLAŞMA'

9000 katılımcılı bu buluşmada öne çıkan en güçlü mesaj, insani yardımın yerele yaklaşması gereği idi. Bu toplantıda, afete hazırlık, risk azaltma ve insani yardım çalışmaları için yerel aktörlere daha çok kapasite ve kaynak aktarımı konusunda birleşildi. Etkinliğin kazanımı, Türkçeye ‘Büyük Uzlaşma’ diye çevrilen ‘Grand Bargain’ anlaşması oldu. Uzlaşma, 10 başlıktaki 51 maddesinde, insani yardımı daha esnek, daha yerel, daha fazla insan odaklı ve daha az bürokratik nokta atışı hamlelerle sağlamanın ilkelerini ilan etti.

Bir ‘reform’ diyebileceğimiz bu uzlaşmayla,

·       insani yardım zincirinde daha çok şeffaflık,

·       küresel fonların yerel aktörlere aktarılması,

·       yerel paydaşların liderliğine ve kapasitelerine yatırım,

·       hibelere erişimde donör kurallarının esnetilmesi,

·       raporlama yükünün azaltılması,

·       fonların uzun süreli (çok-yıllı) verilmesi,

·       nakit yardımı programlarının artması ve

·       insani yardımla kalkınma ve barış destekleyici fonların bütünleşme konularında taahhütler verildi.

Bu taahhÜte, bugüne kadar, aralarında donörler, BM ajansları ve uluslararası STÖ’ler olan 63 kurum imzasını attı. Tabii, Zirve’nin İstanbul’da düzenlenmiş olması bir tesadüf değildi. Mülteci krizinin ağırlığını omuzlarında taşıyan Türkiye, insani yardımdaki bu reforma hızla ayak uydurması, hatta yön vermesi gereken aktörlerden biri...

YERİNDEN ÇÖZÜM, YERELDEN ÇÖZÜM

Tam da bu yüzden Türkiye’de Yerelleşme Savunuculuk Grubu, insani yardım sisteminin reform ihtiyaçlarına cevap vermek üzere doğdu. Hayata Destek Derneği, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV) ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) inisiyatifiyle ilerleyen grupta 24 yerel ve ulusal STÖ yer alıyor. İki haftada bir toplanan Yerelleşme Savunuculuk Grubu, insani yardımın Türkiye’de yerelleşebilmesi için hedefler ortaya koyarak, bunlara yönelik stratejiler geliştiriyor.

Yerelleşme Savunuculuk Grubu,

·       yerel düzeyde örgütlenmeyi güçlendirmek,

·       mülteci derneklerinin gelişimini desteklemek ve seslerini duyurmak,

·       uluslararası insani yardım aktörlerinin yerel STÖ’lerle kaliteli işbirliklerinin artmasını sağlamak,

·       daha çok insani yardım fonunun yerel yönetim ve STÖ’lere ulaşmasına destek olmak,

·       kamu kurumlarının yerel STÖlerle iş birliğini cesaretlendirmek,

·       yerel yönetimleri daha fazla insani yardım çalışmasına davet etmek,

·       ve donörleri, fonların yönetiminde yerel yönetim ve STÖ’lere daha fazla inisiyatif vermeye çağırmak için çalışıyor.

İnsani yardımı, hedeflerinden uzaklaştıracak bir merkezkaç kuvveti etkisinden, merkezileşerek dağılmaktan kurtaracak olan prensip, bugün ‘yerelleşme’ olarak görünüyor. Bir sorunu en iyi onu yaşayandan öğrenebiliyoruz; peki en uygulanabilir, en etkili, en hızlı ve en ekonomik çözümün de iyileşmeye en fazla ihtiyaç duyan aynı kişiden gelmeyeceğini nasıl iddia edebiliriz? Bütün bildiklerimiz cebimizde; şimdi, en azından ona bir kulak vermeli, ses olmalı ve desteklemeliyiz. İnsani yardımda yerinde ve yerelden çözümler için bulunduğumuz yerde kenetlenme zamanı.

* Yerelleşme Koordinatörü

**MİNİ SÖZLÜK

Zorunlu göç terimi, uluslararası sınırları aşarak veya ülkeleri içinde yerinden edilme veya istek dışı yer değiştirmenin birçok çeşidini kapsayan genel, çerçevesi belirlenmemiş bir terim olarak kullanılır. Örneğin çevre felaketleri, çatışma, kıtlık veya geniş ölçekli kalkınma projeleri sebebiyle yerlerinden edilmiş kişiler, zorunlu olarak göç etmek durumunda kalabilirler.

Mülteci kavramı, uluslararası hukuk tarafından tanımlanır ve korunur. Mülteciler; eziyet, çatışma, saldırı veya toplum huzurunu ciddi şekilde bozan diğer durumlarda, geldikleri ülkelerin dışında bulunan ve bunun sonucu olarak da uluslararası koruma talebinde bulunan kişilerdir.

Göçmen sözcüğü ise, mültecilerden farklı olarak ekonomik sebeplerle veya zorunda olmadan göçenleri de kapsayabilir; uluslararası seviyede, tek bir hukuki tanımı yoktur. Bazı kural koyucular, uluslararası kurumlar ve medya kuruluşları, bu sözcüğü hem göçmenleri hem de mültecileri kapsayan ortak bir terim olarak algılar ve kullanır. Bu sebeple metinde her ikisi birden kullanılmıştır.