YAZARLAR

IPCC raporu: 'İklimde kapı kapanmak üzere, daha sert kapansın mı?'

IPCC'nin raporlarına göre kömür santralleri, demircilik ve çimento fabrikalarını sıra ile kapatmamız gerekiyor. Siyasetçilere göre hareket edersek zamanımız var. Bilime göre ise hemen fosil yakıt bağımlılığını bitirmek gerekiyor.

2003 yılında çıkan ve Türkçesi de olan IPCC imzalı “İklim İçin Özen Göstermek” broşüründe “bu sorunlara karşı harekete geçilmesi” ifade edilir. Bu broşürden tam 19 yıl sonra IPCC, Altıncı Değerlendirme Raporu’nun üçüncü çalışma grubu raporunu 7 Nisan’da açıkladı. Rapor "Şimdi Harekete Geçilmeli” başlığı ile medyada yer buldu.

Basit bir arama yaparsanız "Şimdi Harekete Geçilmeli” başlıklı çok fazla haber bulursunuz. Aradan geçen zamana rağmen hâlâ harekete geçmeyi konuşuyoruz.

Ama sorunumuz daha derin. Sorun basının klişeler üstünden anlatmasından öte, sorunlar zincirinin düşündüğümüzden uzun ve kompleks olması.

10537 SAYFALIK RAPOR 

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin ağustos ayında sunulan 3949 sayfalık birinci çalışma grubu raporu, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı günlerde çıkan ve geri planda kalan 3675 sayfalık ikinci çalışma grubu raporu ve 4 Nisan’da çıkan 2913 sayfalık üçüncü çalışma grubu raporu ile toplam 10537 sayfalık Altıncı Değerlendirme Raporu ne anlatıyor? On bin sayfadan fazla bir raporu okumak ne kadar mümkün? Bir de bu raporlar binlerce makalenin, çalışmanın bir derlemesi olunca işin içinden nasıl çıkacağız?

Böyle olunca haber bültenlerini kaplayan bir yayıncılık anlayışı ile bilimsel bir konuya asla giremeyeceğiz. Ya da hala emisyonlarına artış sergileyebileceği haberleri bir yerlerden alabiliriz. Ötesine geçip sıcaklığın sürekli artabileceği edası olan haberleri de görebiliriz.

HER ŞEYİ SÖYLEYEN RAPOR

54 bölümden oluşan, üç çalışma grubunun on bin sayfayı aşkın raporu her şeyi söylüyor. Her şeyi söyleyince haliyle insanlar tuttuğu veya daha açık olmak gerekirse tutturabildikleri yerleri anlamayı, oradan devam etmeyi sürdürüyorlar. Yoksa 20 yıldır yaşadığımız “bilimden son uyarı”, “harekete geçmeliyiz” gibi klişe başlıklar nasıl bu kadar çok tekrarlansın.

Üçüncü Çalışma Grubu Raporu’nun en öne çıkan çözüm yol haritası raporun 106. sayfasında yer alan tablo. Tabloya göre C1 yol haritasına göre emisyonları 2030’da yüzde 43, 2040’da yüzde 69, 2050’de ise yüzde 84 azaltmak gerekiyor. Bu hali ile 2030’a ötelenen bir rahatlama vadediyor. Ayrıca 2025 yılına kadar da emisyon artışına izin veren bilgisi ile basında yer alan “iklim krizinin en kötü etkilerinden kaçınmamız için önümüzdeki üç yıl içinde zirveye ulaşması beklenen küresel sera gazı” ifadesini görebiliyoruz. Hâlâ cümle içinde artıştan bahsedebiliyoruz!

Ama tabloyu dikkatli okuyunca devamında sıcaklık artışını 1,5 C’nin altında tutma ihtimali olarak yüzde 38 gibi düşük bir ihtimal görüyoruz. 

Bu hali ile en güvenli senaryo ile 1,5 C’nin altında kalma ihtimalimiz yüzde 38 ve bu sayede 2025’e kadar hâlâ emisyonları arttırmayı, sonrasına ise daha az emisyonları azaltmayı öneriyor. Ama Birinci Çalışma Grubu çok daha net, çok daha güvenli bir cevap üretmişti.

Bu rapor her şeyi söyleyip çözümü söylemek konusunda geri kalıyor, suyu bulandırıyor. Öyle ki son raporun 152 sayfasında nükleer geçiyor. Çünkü hükümetlerin kurucusu olduğu panel, nükleeri artık daha çok bağrına basıyor.

RAPOR HÜKÜMETLERDEN ONAYLI!

IPCC bir sınır örgütü. Bilim ve hükümetler arasında bir sınırda örgütlenmiş bir yapı. Siyasetin ihtiyacı olan raporları üretiyor. Ama siyaset bunu kullanmıyor. Bu rapor 29 Kasım 2021 günü bizim Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı dahil bütün ülkelerin ilgili temsilcilerine iletildi. Onların onayı ve düzeltmeleri alındıktan sonra yayımlandı.

Böyle olunca önce çıkan senaryo siyasete zaman kazandıracak senaryo oluyor ve iklimin devrilme noktasının (tipping point) bile raporun 115. sayfasında ilk olarak bahsi geçiyor.

Peki raporu çöpe mi atalım? Tabii ki hayır. Rapor bir derleme, IPCC bir sınır örgütü ama asla bu bizlerin sınırları zorlamayacağımız anlamına gelmiyor.

İŞİN ASLI 

Kendi okumalarımızı yapınca aslına çok güzel şeyleri, medyada yer almayacak kritik bilgileri satır aralarında buluyorsunuz.

1- İklim müzakerelerinin başladığı 1990’a göre atmosfere boşaltılan sera gazları miktarı yüzde 59 artmış. Yani hükümetler iklim müzakereleri yaptıkça, anlaşmaları ortaya döktükçe emisyonlar artmış. Hem de çok.

2- 1850’den bu yana 2,4 trilyon ton karbondioksit salınmış. Bunun yüzde 17’sini 2010-2019 arası salmışız. Bu dönemde bile 410 milyar ton karbondioksit salınmış. Bu sıcaklık artışını 1,5 C’nin altında tutmak için kalan 300 milyar ton karbondioksit bütçesinden fazla.

3- 2019 yılında atmosfere toplam 59 milyar ton sera gazı salınmış. Raporun en sevdiğim tarafı ise asfalt-beton belediyeciliğinin sonuçlarının da girmiş olması. Raporda 1970-2010 arası 41 bin kilometrekare alanın kentleşmeye feda edildiği (sf.157), binalar yüzünden 12 milyar ton sera gazının salındığı (sf.41), bu yüzden bina yapım ve kullanımı kaynaklı olarak toplam emisyonlarda payının 2019’da yüzde 21 gibi bir düzeyde olduğu (sf.135) belirtiliyor.

ÇÖZÜM SENARYOSU

IPCC Ağustos’ta çıkan raporu ile iklim değişikliğinin fiziksel temellerini, Şubat’ta çıkan raporu ile uyumu, bu raporu ile de azaltımı inceledi.  Politikacılar için “daha zamanınız var” havası yaratan sonuçlar doğursa da bizim için “kapı kapanmak üzere, daha sert kapansın mı?” sorusunu soruyor.

Ağustos raporu sıcaklık artışını 1,5 C’nin altında yüzde 83 ihtimalle tutmak için 300 milyar ton CO2 bütçemiz olduğunu söylüyordu. Bu 2010-2019’da toplam bütçenin üçte ikisi. Yani yüzde 83 ihtimal için 6-7 yılımız var ve saat 2020’den itibaren çalışmaya başladı. Yani 2020, 2021 ve 2022 bütçesi boşa gitti, elimizde 3-4 yıllık bütçe kaldı. Tabii ki bilim dünyası gibi “zaten siyasetçileri değiştiremeyiz” deyip “olması gerekene bakmayalım” deyip “olabileceğe yatırım yapalım” diyerek IPCC’nin bize pek şans bırakmayan senaryosuna tav olabiliriz.

IPCC raporu hükümetlerin patronlarına hala fırsat veren ama bize hiç fırsat vermeyen bir rapor hazırlamış. Bu raporlara göre kömür santralleri, demircilik ve çimento fabrikalarını sıra ile kapatmamız gerekiyor. Bu hesap bunu söylüyor. Bu üç tür tesis kapanana kadar acil olarak verimliliği devreye sokup ücretsiz toplu taşıma, yayalaştırma ile ulaşım kaynaklı azaltım politikalarını devreye sokmayı şart koşuyor.

Siyasetçilere göre hareket edersek zamanımız var. Bilime göre ise hemen fosil yakıt bağımlılığını bitirmek gerekiyor.


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.