İran direnişi için saçlarını kesen kadınlar: Daha gür, güçlü geleceğiz

Kadın örgütleri, İran’da kadınların öncülüğünde başlayan direnişi değerlendirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Fidan Ataselim, "Direnişin bizi daha da güçlendireceği kesin" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Nur Kaplan

ANKARA - İran’da, 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin 'kıyafet kurallarına uymadığı' gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınması ve ardından şüpheli biçimde ölmesi günlerdir protesto ediliyor. İran’da kadınların öncülüğünde başlayan eylemler, kitlesel bir harekete dönüşerek binlerce insanın sokağa çıkmasına yol açtı. İranlı kadınlara destek olmak için dünyaya yayılan eylemlere, Türkiye’deki kadın örgütlerinden de destek geldi.

Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim ve Havle Kadın Derneği üyesi Rümeysa Çamdereli ile İran’da yaşanan kadın hareketini ve Türkiye’ye yansımasını konuştuk.

Adalet Kaya

‘KADINLAR BAŞÖRTÜSÜNÜ İSTEMEDİKLERİNİ İLAN EDİYORLAR’

Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’nin ardından ülkede güçlü bir kadın hareketinin doğduğunu, yıllar içerisinde ‘Beyaz Çarşamba’ gibi çeşitli eylemlere tanıklık edilse de bugünkü yaşananların 'devrimsel' bir nitelik kazandığını ifade etti. “Mahsa’nın Kürt olması, eylemlerin Kürt kentlerinde başlaması, Kürt kadın hareketinin 30 yıllık geleneğinin ve deneyiminin yarattığı bir etki de görünür oldu” diyen Kaya, şöyle devam etti:

“Kadınlar, başörtüsünü ve İslam şeriat rejimini istemediklerini ilan ediyorlar. Rejimin askerleri pervasızca ateş açmasına rağmen süren direniş ve cesaret bize ilham veriyor. İran’da şeriat yasaları kadınların zulüm içinde yaşamasına, yaşamlarına ket vurulmasına neden oldu. İdam edilen kadınlar var. Kadınlar bugün bu direnişi, her türlü cezayı göze alarak yapıyorlar. Hayranlıkla izliyorum.”

‘İNANILMAZ BİR CESARET VE ÖNCÜLÜK HALİ’

Mahsa Amini’nin ölümünden ardından İranlı kadınlar saç kesme eylemi başlattı. İran’da başlayan bu protesto dünyaya yayılırken, Türkiye’deki kadınlar da eyleme destek verdi. Orta Doğu’da 'saç telinin dahi kadınlar için önem taşıdığını' söyleyen Kaya, “Saç kesme eylemi çok başka ve yaşamsal anlamlar taşır. Bu uğurda çok değerli bir şey veriliyor. Bu eylemleri hafifsememek gerekir. Başörtüsünü yakmak, başını açarak bir şey söylemek orada çok büyük suç... Dolayısıyla bu inanılmaz bir cesaret ve öncülük hali” dedi.

‘DESTEK ÇAĞRILARI BÜYÜTÜLMELİ’

İran’da yaşananların bir dönüm noktası olduğunu, rejimin askerleri direnişi bastırmak için sert müdahale etse de hareketin daha güçlü bir biçimde yükselebileceğini söyleyen Kaya, destek çağrılarının büyütülmesi gerektiğini, 'diktatörlük karşısında' birlikte hareket etmenin elzem olduğunu ifade etti. Kaya, şunları kaydetti:

“Türkiye’de de din meselesinin bir iktidar aracına dönüştüğünü, kadınların hayatını daraltan yerde durduğunu görüyoruz. Hayatlarımıza dönük bir takım yasalar ve İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlarımıza saldırılar var. Bütün bunları okuduğumuzda Türkiye’de de ‘demokrasi’ makyajı altında aynı anlayışın devam ettiğini görüyoruz. Cinayet işleyen erkekler gerçek anlamda cezalandırılmıyor, cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Dünyanın her yerinde şiddete açık hale gelen kadınların birlikte hareket edebilmesi en büyük gücümüz ve öz savunmamız.”

Fidan Ataselim
‘YAŞANANLAR DÜNYA FEMİNİST HAREKETİNE DİRENÇ KATACAK’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, İran’da yaşananların bir anda ortaya çıkmadığını, ülkede kadın hareketinin yıllarca Molla rejimine karşı mücadele ettiğini, Amini’nin ölümünün ise 'bardağı taşıran son damla' olduğunu ifade etti. İran’daki direnişin kolay bastırılamayacağını söyleyen Ataselim, “Direniş, dini kuralların dayatıldığı Molla rejiminin sürekliliğinin olamayacağının göstergesi” diyerek, şöyle devam etti:

“İran’da yaşananlar dünya feminist hareketine direnç katacak. Bizler de bu tür durumlarda enternasyonal mücadeleyi yükseltmenin yol ve yöntemlerinin üstüne daha fazla düşündüğümüz, tartıştığımız, bu ilişkileri geliştirdiğimiz bir dönemdeyiz. Bu direnişin bizi daha da güçlendireceği kesin.”

‘DAHA GÜÇLÜ VE DAHA GÜR GELECEĞİZ’

İranlı kadınlara destek olmak için Türkiye’deki çok sayıda kadın gibi saç kesme eylemine katılan Ataselim, “Elbette İran’daki kadınlarla dayanışmak, enternasyonal dayanışmayı ortaya koyabilmek için elimizden geleni yapacağız. Onların benimsediği eyleme katılıp ben de saçımı kestim. Bu sadece, baskı karşısında fedakârlıkta bulunmak gibi görülmemeli. Hülya Gülbahar’ın da dediği gibi, 'Daha güçlü ve daha gür geleceğiz'. Bunun hazırlığıdır diye de okunabilir” ifadelerini kullandı.

‘İRAN’DA YAŞANANLAR CESARET VERİP, KARAMSARLIĞI DAĞITTI’

İran’daki baskıcı rejimin Türkiye’de de farklı biçimde yaşandığını, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da LGBTİQ+ karşıtı eylemin buna bir örnek olduğunu söyleyen Ataselim, festival ve konserlerin yasaklanması ve belli bir yaşam biçiminin dayatılması karşısında 'laiklik ilkesinin öneminin bir kez daha anlaşıldığını' ifade etti. Ataselim, şunları kaydetti:

“Yürütülen bu mücadele kadınların, LGBTİQ+’ların özgür yaşam mücadelesi, laiklik mücadelesidir. Modern haklarımıza sahip çıkma, kavuşma mücadelesidir. Özgürlüklerimizden vazgeçmemek üzere, daha nicesini kazanmak üzere, bu saldırılarla mücadele içinde olacağız. İran’da yaşananların cesaret veren, karamsarlığı dağıtan bir tarafı oldu. Tıpkı LGBTİQ+ karşıtı o yürüyüş esnasında gökkuşağının doğuşu gibiydi.”

Rümeysa Çamdereli
‘ÇOK GÜÇLÜ VE CESUR MÜCADELE VAR’

Havle Kadın Derneği üyesi Rümeysa Çamdereli, İran’daki kadın mücadelesinin dünyada önemli sembolik bir karşılığının olduğunu, var olan muhafazakârlaşma ve kadın karşıtı söylemlerin en ağır biçimlerinden birinin İranlı kadınların yaşadığını söyledi. Buna karşı hareketin oldukça güçlü olduğunu ifade eden Çamdereli, şöyle devam etti:

“Yaşanan mücadelenin dönüm noktası potansiyelinin olduğunu düşünüyorum. Çok güçlü ve cesur bir mücadele var karşımızda. Baskı ortamlarında mücadele veren tüm kadın örgütleri için de çıkış noktası olabilecek bir mücadele izliyoruz. Kazanımla sonuçlanırsa hem dünyada hem de Türkiye’de yitirdiğimiz umudumuz yeniden yeşerecek. Böylesi bir mücadelenin mümkün olduğunu gördük, direniş harekete geçmek için motivasyon kaynağı haline geldi. Bana da bunu kendi ülkemde yapabileceğime dair umut aşıladı.”

‘DİN KARŞITLIĞI DEĞİL, ZULME VE BASKIYA KARŞI BİR HAREKET’

İran’da yaşananların kimi gruplar tarafından din ya da başörtüsü karşıtlığı gibi lanse edildiğini, bu tutum ile var olan mücadelenin altının boşaltılmaya çalışıldığını ifade eden Çamdereli, şöyle konuştu:

“Saç kesme eylemlerinde, var olan bir harekete eklemlenmek ve bunu yaygınlaştırmak çok değerli. Ben başörtülü bir kadınım, kamusal alanda saçlarımı göstermeyi tercih etmiyorum, bu eylemin bir parçası olamadım ama bu eylem biçiminin çok değerli, anlamlı ve yaygınlaşması gerektiğini, sembolik bir tarafının olduğunu düşünüyorum. Bu destek eylemleri din karşıtlığı değil, orada olan zulme ve baskıya karşı bir hareket. Kadınlar, ne giyip giymeyeceklerinin, başlarını örtüp örtmeyeceklerinin erkeklerin kararına bağlı olmadığını söylüyorlar.”